Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, kültür mirasımızı koruyarak gelecek nesillere aktarmak, bilgiye erişimi kolaylaştırmak, toplumda kütüphane kullanımı ile okuma alışkanlığını yaygınlaştırmak misyonuyla, yurt çapına yayılmış yenilikçi ve çağdaş kütüphane hizmetleri sunmaktadır. Kütüphanelerimiz 25 milyona yakın eserle vatandaşlarımızın bilgi, kültür ve eğitim ihtiyacını karşılamaktadır.

Kütüphaneler varoluşlarında bu yana, gelişen her teknolojiyi çok hızlı bir biçimde hizmetlerine entegre edebilme özelliğine sahip özel kurumlar olmuşlardır. Bu nitelik sayesinde kütüphanelerin kurumsal kapasitesi her çağın kendine özgü teknolojileri sayesinde sıçrama yaşamıştır. Çağımızda ise kütüphaneler yapay zekâ ile yeni bir sıçrama fırsatına sahiptir.  Yapay zekâ başta olmak üzere teknoloji ve yazılım dünyasındaki yenilikler kütüphanecilik için heyecan verici ve ufuk açıcı fırsatlar sunmaktadır. Bu noktadan hareketle Türkiye Yüzyılı’nda Türkiye’nin ulusal halk kütüphaneleri politikası, bilgiye erişim ile bilginin kullanımında yapay zekâ, bulut bilişim, makine öğrenimi, nesnelerin İnterneti ve robotik otomasyon başta olmak üzere güncel teknolojik gelişmelerin hizmetlere entegre edilmesine odaklanmıştır. Bu vizyonun ilk aşamasında, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından 2024 yılında yapay zekâ temelli 100 akıllı kütüphane vatandaşlarımızın hizmetine sunulacaktır. Akıllı kütüphaneler, bilgi ve araştırma gereksinimi için kendisine başvuran kütüphane kullanıcısının bireysel ihtiyaçları ve ilgi alanlarına yönelik bilgi kaynaklarını otomatik olarak önerebilme, ilgili konularda başka kaynaklara da yönlendirme, farklı mekan, veri tabanı ve mecralardaki mevcut fiziksel ve dijital bilgi kaynakları arasında otomatik tarama yaparak kullanıcıya en uygun bilgi kaynağının hangi kütüphanede/hangi koleksiyonda/hangi formatta olduğunu bildirme, kullanılan bilgi kaynakları hakkında analizler yaparak o kaynağı daha önce kullanan diğer kullanıcılar arasında gerekiyorsa sosyal iletişim olanağı sağlama gibi işlevlere sahiptir. Akıllı kütüphanelerin tüm bu işlevleri bir sohbet robotu (Chatbot) yazılımı marifetiyle kullanıcı ile soru-cevap şeklinde sesli iletişim kuran bir sanal asistan/avatar ile gerçekleştirmesi planlanmaktadır.

Bu hedefin öncülü olarak Türkiye’de ilk defa 23-27 Mart 2004 tarihleri arasında İstanbul Rami Kütüphanesi’nde Uluslararası Kütüphane ve Teknoloji Festivali gerçekleştirilmiştir. https://www.kutuphaneveteknoloji.com/

Festivalde kütüphanecilik alanında teknoloji ve yapay zekâ temelli hizmet üretenler, ürün geliştiriciler, girişimciler, kütüphanecilik profesyonelleri, kütüphanecilik hizmeti veren kurum ve kuruluşlar ve tabi ki binlerce kütüphane kullanıcısı genç bir araya gelmiştir.   

Uluslararası Kütüphane ve Teknoloji Festivali her tür kütüphane, bilgi merkezi, dokümantasyon merkezi ve arşiv ile bağlantılı olarak, teknolojik gelişme ve yeniliklerin interaktif olarak tanıtıldığı, kütüphanecilik alanıyla ilgili teknoloji temelli ürün ve hizmetlerin tanıtımına imkânı oluşturacak bilgi ve tecrübe paylaşımına dayalı akademik, teknolojik ve pratik iş birliği platformudur.

Festivalde yapay zekâ atölyeleri, yazılım ve kodlama atölyeleri, robotik atölyeleri, app-in-a-day uygulamaları, kariyer ve staj simülasyonları, demolar, oyunlaştırma stüdyoları, hologram demoları, 3D yazıcı atölyeleri, dijitalleştirme demoları, akıllı kitap atölyeleri, VR-AR demoları gibi teknolojik etkinlikler gerçekleştirilmiş, aynı zamanda ilham verici konuşmalar, panel ve konferanslar ile mesleki seminerler düzenlenmiş dijital sanat sergileri açılmıştır.

Uluslararası Kütüphane ve Teknoloji Festivali’ne ilişkin sayımlama şu şekildedir.

İlham veren konuşmalar5
Panel oturumları6
Panelistler19
Mesleki seminerler8
Poster sunumları35
Firma sunumları31
Atölye çeşidi185
Ana sponsor1
Paydaş kurumlar11
Stantlarda yer alacak firmalar50

Yoğun bir planlama aşamasından sonra hayata geçirilen ve hedeflenen amaçlara ulaşılan Uluslararası Kütüphane ve Teknoloji Festivali, Türkiye’deki kütüphaneciliğin prestijli bir etkinliği olarak geleceğe taşınacaktır.

Kütüphane türü sınıflamasında iki unsur belirleyicidir. İlki kütüphanenin kuruluş amacı, ikincisi de hizmet verilecek topluluk yani hedeflenen kullanıcı kitlesidir. Çünkü bir kütüphane, ekonomik, fiziksel vb nedenlerle var olan tüm bilgi kaynaklarını bünyesinde barındıramayacağından sadece kuruluş amacına yönelik olarak hizmet vermeyi seçtiği hedef kitleye uygun bilgi kaynaklarını organize eder.

Dolayısıyla Bilgi ve Belge Yönetimi Bilimi alanına dayalı olarak, ülkemiz koşullarına göre genel kabul gören ana ve alt sınıflama kategorileri aşağıda belirtilmiştir. 

  1. Milli Kütüphaneler,
  2. Halk Kütüphaneleri,
    • Çocuk Kütüphaneleri
    • Bebek Kütüphaneleri
    • Gar, AVM, Havaalanı, Metro Kütüphaneleri
    • Belediyeye bağlı halk kütüphaneleri,
    • Beyazıt Devlet Kütüphanesi
  3. Üniversite (Akademik) Kütüphaneleri,
    • Bir üniversiteye bağlı merkezi kütüphaneler
    • Fakülte Kütüphaneleri
    • Enstitü Kütüphaneleri
    • Akademik Kütüphaneler
  4. Okul Kütüphaneleri,
    • İlk ve orta öğretim kütüphaneleri
  5. Özel Kütüphaneler,
    • Şahıs Kütüphaneleri
    • Vakıf, Dernek, Oda Kütüphaneleri,
    • Kurum, kuruluşların kendi bünyelerinde kurdukları kütüphaneler
    • Parlamento Kütüphanesi
  6. Özel konu (ihtisas, uzmanlaşma) kütüphaneleri
    • Tıp Kütüphaneleri,
    • Sanat Kütüphanesi
    • Müzik Kütüphanesi
    • Tasarım Kütüphanesi
    • Kadın Eserleri Kütüphanesi
    • Müze Kütüphaneleri,
    • Edebiyat Müze Kütüphaneleri
    • Medya Kütüphaneleri,
    • Hukuk Kütüphaneleri,
    • Yazma ve Nadir Eserler Kütüphaneleri,
    • Kent Kütüphaneleri,
    • İslam Tarihi Kütüphaneleri
    • Tüm konusal kütüphaneler vb.

Sadece Milli Kütüphaneler, bir ülkenin yayımlamış tüm fikir ürünlerini ilgili yasada belirtilen esaslar çerçevesinde toplamak (derlemek) zorundadır.

Tüm vatandaşlarına hiçbir ücret talep etmeden eşit hizmet veren halk kütüphaneleri kütüphane dışında yararlanılabilmesi için ödünç kitap verir.

Üniversite kütüphaneleri, bağlı oldukları üniversitenin niteliğine göre, sadece akademik topluluğun eğitim ve araştırma faaliyetlerini desteklemek üzere kurgulanır.

Okul kütüphaneleri ilk ve orta öğretim müfredatının desteklenmesi ile çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmayı amaçlar.

Özel kütüphaneler genel olarak kendi kişisel ya da kurumsal amaç ve işlevlerine yönelik konularda bilgi kaynaklarına yönelik bir derme (koleksiyon) oluştururlar. Ancak özel kütüphane dermesi özel bir konuyla ilintili oluşturulması ya da ortaya çıkan uzmanlaşma nedeniyle ihtisas kütüphaneleri olarak da ifade edilebilirler.

Bu türlerin dışında gezici kütüphaneler, geçici kütüphaneler, referans kütüphaneleri, dijital kütüphaneler bir kütüphanenin sunduğu hizmetin adını ve çerçevesini belirtmektedir. Araştırma Kütüphaneleri ise yukarıda sayılan kütüphane türleri arasında, (örneğin Milli Kütüphane, Üniversite kütüphanesi, ihtisas kütüphanesi vb) araştırma fonksiyonunu daha yoğun destekleyen kütüphaneleri ifade etmek için de kullanılan bir kavramdır. Derleme Kütüphanesi yine yukarıdaki türler arasında yasal olarak derleme nüshanı almaya hakkı olan kütüphaneleri vurgulamakta olup (örneğin, Milli Kütüphane, Parlamento Kütüphanesi vb) bir türü değil bir fonksiyonu ifade etmektedir.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından TOBB Kreatif Endüstriler Meclisi, Ankara Kalkınma Ajansı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK Akademi) ve Sosyal İnovasyon Ajansı ile iş birliğinde Kütüphanecilik Fikir Maratonu (Ideathon) düzenlendi.

Türkiye’de kütüphanecilik alanında gerçekleştirilen bu ilk fikir maratonunun amacı 21. yüzyılın bilgi gereksinimlerine uygun olarak tasarlanmış, teknolojiye dayalı, yenileşimci (inovatif, yenilikçi), kapsayıcı ve sürdürülebilir kütüphanecilik fikirlerini ortaya çıkarmaktı. Organizasyonun temelde iki ana hedefi var. İlki geliştirilen fikirleri halk kütüphanesi hizmet yelpazesine dahil edebilmek ikincisi ise birer girişim örneği olan fikirlere yatırımcı desteği bulabilmek.

Kütüphanecilik Fikir Maratonu’na “Bilgi Teknolojileri”, “Dezavantajlı Grupların Bilgi Gereksinimleri ve Erişilebilirlik”, “Geleneksel Kütüphane Hizmetlerinde Yeni Yaklaşımlar” ve “Yaşam Boyu Öğrenme ve Sargın Eğitimin Desteklenmesi” kategorilerinde 100’ün üzerinde başvuru yapıldı. Gerçekleştirilen ön değerlendirme sonucu 10 takım Ankara’da yapılan final etabına davet edildi.  

TOBB İkiz Kuleler Sosyal Tesisleri’nde 11-12 Aralık 2023 tarihlerinde düzenlenen final etabında yarışmacı takımlar, 2 gün ve 1 gece boyunca fikir maratonu mentör grubu ile beraber çalıştılar. Mentörler takımlara, fikirlerini optimum seviyeye çıkarabilmeleri ve sunumlarını güçlendirmeleri için destek oldular. Bu destek fikir alışverişi biçiminde gerçekleşti.

12 Aralık 2023 Salı günü, öğleden sonra jüri oturumu başladı. Takımlar jüri ve izleyiciler önünde final sunumlarını gerçekleştirdiler. Jüri, takımların sunduğu fikirleri belirli değerlendirme kriterlerine göre puanladı. Ve nihayetinde Kütüphanecilik Fikir Maratonu’nda “Kütüphaneler için Sürdürülebilir Yeşil Ekosistem Modeli” fikriyle “Yerelden Yeşile Kütüphane” takımı birincilik; “Okutan” adlı fikirleriyle yine “Okutan” takımı ikincilik; “Atölyem Kütüphane” fikriyle “Dolmayan Kumbara” adlı takım da üçüncülük ödülüne değer bulundu. Ayrıca “Çanakkale Gezici Kütüphane” takımının “Gezici Online 1.0″ fikri ile “Kütüphaneciler 5.0” takımı da “Kamu Kaynaklı Yayınlar Veri Tabanı: Kamu Kaynaklarına Verimli Erişim ve Milli Kültür Hafızasının Güçlendirilmesi Projesi” fikri mansiyonla ödüllendirildi.   

Kadim şehir Mardin

Yayınlandı: 20 Kasım 2023 / Uncategorized

Binlerce yıllık geçmişiyle Mezopotamya’nın kadim yerleşim yerlerinden biri Mardin. Yan yana duran camileri, kiliseleri, manastırları, türbeleriyle inançlar şehri. Bir o kadar da kahve, şarap, çörek, telkâri ve badem şekeri.  

Açık bilim: Bilimsel yayınlara ve bilimsel yayınların dayandığı verilere açık erişimdir.

Açık erişim: Bilimsel literatürün internet aracılığıyla finansal, yasal ve teknik bariyerler olmaksızın, erişilebilir, okunabilir, kaydedilebilir, kopyalanabilir, yazdırılabilir, taranabilir, tam metne bağlantı verilebilir, dizinlenebilir, yazılıma veri olarak aktarılabilir ve her türlü yasal amaç için kullanılabilir olmasıdır.

Açık veri: Bilimsel yayınların dayandığı bilimsel araştırmalar yapılırken toplanan ya da üretilen verilerin herkese açık erişimi demektir.

Arşiv belgesi: Çeşitli kurum ya da kuruluşların gerçekleştirdikleri resmi hizmetler, yaptıklar haberleşme ve işlemler sonucu oluşturdukları belge topluluğu arasından seçilmiş, içerdikleri bilgiler açısından sürekli saklama ve koruma değeri taşıdığı düşünülen belgelerdir.

Arşiv yönetimi : Arşiv belgesi niteliklerini taşıyan belgelerin düzenlenmesi, korunması ve bunlardan yararlanılması amacıyla yürütülen hizmetlere ilişkin planlama, örgütleme, yönlendirme ve denetleme eylemlerini içeren bir süreçtir.

Arşiv: Arşiv belgesi niteliğini kazanmış her türlü değerli ve kalıcı belgenin saklandığı, korunduğu, düzenlendiği ve kullanımları için gerekli hizmetlerin sunulduğu, kuruluşlardır.

Belge (belge yönetimi bağlamında): Kamu ya da özel kuruluşların asli görevlerini gerçekleştirirken ürettikleri her türlü kayıtlı bilgi ortamıdır.

Belge (Genel olarak): Bilginin yer aldığı her türlü ortamdır. Bilginin somutlaştırılmış halidir.

Belge yönetimi: Kamu ya da özel kuruluşlarda belgelerin üretilmesinden başlayarak arşiv kurumuna aktarılmasına değin devam eden süreç içerisinde, belgelere yönelik gerçekleştirilen işlemleri (hizmetleri) ifade eder.

Bilgi (BBY bağlamında): İnsanların çeşitli yollarla edindikleri ve içselleştirdikleri deneyimlerinin, düşüncelerinin, görüşlerinin ya da birikimlerinin yazılı, basılı ya da elektronik ortamda somutlaşması ile ortaya çıkan üründür.

Bilgi (felsefi bağlamda): Bilen (özne/ süje) ile bilinenin (nesne/ obje) uyumu/ilişkisidir.

Bilgi güvenliği: Bilgi ve bilgi sistemlerinin yetkisiz erişim, kullanım, ifşa edilmesi, bozulması, değiştirilmesine karşı veya bilginin gizlilik, bütünlük ve kullanılabilirliğine zarar vermek için yapılan kötü niyetli girişimlere karşı sağlanacak korumadır.

Bilgi okuryazarlığı:  Bilgi gereksinimini hissetmek, gereksinim duyulan bilgiyi bulmak, elde edilen bilgiyi değerlendirmek ve etkin olarak kullanmaktır.

Bilgi politikası: Bir ülkedeki bütün bireylerin gereksinim duydukları bilgiye erişimlerini sağlayacak plan, program ve proje gibi unsurların oluşturduğu yol, yöntemdir.

Bilgi toplumu: Sanayi toplumunun yerini alma iddiası taşıyan; bilgi ile ilişkili ürün ve hizmetlere daha çok önem verilen; bilginin üretimi, iletimi, depolanması ve tüketimi arasında daha önce olmadığı kadar yoğun ve önemli bir ilişkinin var olduğu; bilgi odaklı teknolojilerin ön planda olduğu; bilginin üretimi ile bilgi teknolojileri alanındaki iş gücünün bir toplumdaki gayri safi milli hasılanın önemli bir bölümüne katkı sağladığı yeni bir toplumsal ve ekonomik aşamadır.

Bilgi ve Belge Yönetimi Etiği, Bireylerin/toplumun bilgiye erişimini sağlama ve bilgi gereksinimlerini karşılamada insanın değerini koruma adına yapılması ve yapılmaması gerekenlere ilişkin ilke, kural ve normlara dayanak oluşturan değerlerdir.

Bilgi ve Belge Yönetimi; Yazılı, basılı ve elektronik bilgi taşıyıcılarındaki bilginin, seçilmesi, sağlanması, çözümlenmesi, değerlendirilmesi, düzenlenmesi, depolanması, erişilmesi ve kullanılmasını mümkün kılmak için sahip olunması gereken bilgi, beceri ve tekniklere ilişkin bir ‘çalışma ya da hizmet alanı’, bir ‘bilim dalı’dır.

Bilim: Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.

Bilimsel iletişim: Bilimle uğraşanların, karşılıklı olarak çalışmalarının sonuçlarını paylaştıkları tüm yapısal oluşumlar ve süreçlerdir.

Bilimsel yaklaşım:

  1. Bir olay gözlenir.
  2. Bir tahmine dayanan bir model (ya da hipotez) geliştirilir.
  3. Tahmin, test edilir.
  4. Sonuç gözlemlenir.
  5. Hipotez gözden geçirilir.
  6. Yeterince tekrarlanır.
  7. Başarılı bir hipotez bilimsel bir teori haline gelir.

Büyük veri; Toplumsal medya paylaşımları, ağ günlükleri, blog, fotoğraf, video, log dosyaları vb. gibi değişik kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir biçime dönüştürülmüş biçimidir.

Dijital kütüphane: Bilgisayarlar aracılığıyla erişilebilen dijital materyalin derlendiği bir elektronik koleksiyondur.

Dijitalleştirme: Materyallerin ya da bilgi kaynaklarının bilgisayarlarca okunabilirliğini sağlamak için gerçekleştirilen işlemler bütünüdir.

Düşünce özgürlüğü: Başka düşüncelere serbestçe erişme; düşünme ve kanaat sahibi olma ve bundan dolayı kınanmama ve kendisinde oluşan düşünceleri başkaları ile paylaşma, açıklama, hakkının dokunulmazlığıdır.

E-devlet: Kamu hizmetlerinin bilgi ve iletişim teknolojileri kullanılarak sanal ortamdan sunulmasdır.

Elektronik yayıncılık: Mesleki makalelerin tam metinlerinin bilgisayara dayalı depolama araçları aracılığıyla dağıtımı ve arşivlenmesidir.

Okuma alışkanlığı: Bireyin okumayı bir gereksinim ve zevk kaynağı olarak algılaması sonucu, okuma eylemini yaşam boyu sürekli ve düzenli bir biçimde eleştirici bir nitelikte gerçekleştirmesidir

Okuma: Boş zamanları değerlendirmek, ekonomik, kültürel ve teknolojik gelişmeleri izlemek, yeni şeyler öğrenmek için yapılan bir etkinlik ya da ilgidir.

Sansür: Otoritelerin, gerekli gördükleri yer­lerde bireyin özgür düşüncesini sınırlandırılmasıdır.

Stop Words: Etkisiz Kelimeler. Arama motorları üzerinde yapılacak sorgular sonucunda kullanıcıya sonucu daha hızlı gösterebilmek için yok sayılan kelimelerdir.

Teknoloji göçü: Eski teknoloji ile üretilmiş elektronik medya üzerine kayıtlı bilgilerin daha yeni teknoloji ile üretilmiş yeni medya üzerine kopyalanmasıdır.

Veri madenciliği: Veri yoğun araştırma alanlarında bilgi keşfidir.

Bilgi ve Belge Yönetimi alanında araştırma yapmak isteyenlerin ya da alana ilişkin gelişmeleri güncel olarak izlemek isteyenlerin başvurabilecekleri temel bilgi kaynaklarını şöyle özetleyebiliriz.

Türkçe Dergiler

Yabancı dildeki dergiler:

‘Library & Information Science’ başlığındaki yayınlara yapılan atıflara göre hazırlanan Google Scholar Metrics’ten yararlanabilirsiniz: https://scholar.google.com.tr/citations?view_op=top_venues&hl=tr&vq=soc_libraryinformationscience

ASLIB JOURNAL OF INFORMATION MANAGEMENT

COLLEGE & RESEARCH LIBRARIES

INFORMATION AND LEARNING SCIENCES

INFORMATION DEVELOPMENT

JOURNAL OF DOCUMENTATION

JOURNAL OF INFORMATION SCIENCE

JOURNAL OF INFORMETRICS

JOURNAL OF LIBRARIANSHIP AND INFORMATION SCIENCE

JOURNAL OF THE ASSOCIATION FOR INFORMATION SCIENCE AND TECHNOLOGY

JOURNAL OF THE MEDICAL LIBRARY ASSOCIATION

LEARNED PUBLISHING

LIBRARY & INFORMATION SCIENCE RESEARCH

LIBRARY HI TECH

LIBRARY MANAGEMENT

LIBRARY PHILOSOPHY AND PRACTICE

ONLINE INFORMATION REVIEW

QUANTITATIVE SCIENCE STUDIES

SCIENTOMETRICS

THE ELECTRONIC LIBRARY

THE JOURNAL OF ACADEMIC LIBRARIANSHIP

Journal of Citation Report (JCR) 2023’te alanımızla ilgili listelenen dergilerden diğerleri şunlardır:

ASLIB PROCEEDINGS

CANADIAN JOURNAL OF INFORMATION AND LIBRARY SCIENCE-REVUE CANADIENNE DES SCIENCES DE L INFORMATION ET DE BIBLIOTHECONOMIE

DATA BASE FOR ADVANCES IN INFORMATION SYSTEMS

DATA TECHNOLOGIES AND APPLICATIONS

ELECTRONIC LIBRARY

ETHICS AND INFORMATION TECHNOLOGY

EUROPEAN JOURNAL OF INFORMATION SYSTEMS

GOVERNMENT INFORMATION QUARTERLY

HEALTH INFORMATION AND LIBRARIES JOURNAL

INFORMATION & CULTURE

INFORMATION & MANAGEMENT

INFORMATION DEVELOPMENT

INFORMATION PROCESSING & MANAGEMENT

INFORMATION RESEARCH-AN INTERNATIONAL ELECTRONIC JOURNAL

INFORMATION SOCIETY

INFORMATION SYSTEMS JOURNAL

INFORMATION SYSTEMS RESEARCH

INFORMATION TECHNOLOGY & PEOPLE

INFORMATION TECHNOLOGY AND LIBRARIES

INFORMATION TECHNOLOGY FOR DEVELOPMENT

INTERNATIONAL JOURNAL OF INFORMATION MANAGEMENT

JOURNAL OF ACADEMIC LIBRARIANSHIP

JOURNAL OF CLASSIFICATION

JOURNAL OF ENTERPRISE INFORMATION MANAGEMENT

JOURNAL OF GLOBAL INFORMATION MANAGEMENT

JOURNAL OF INFORMATION TECHNOLOGY

JOURNAL OF MANAGEMENT INFORMATION SYSTEMS

JOURNAL OF SCHOLARLY PUBLISHING

JOURNAL OF STRATEGIC INFORMATION SYSTEMS

JOURNAL OF THE AMERICAN MEDICAL INFORMATICS ASSOCIATION

JOURNAL OF THE ASSOCIATION FOR INFORMATION SCIENCE AND TECHNOLOGY

JOURNAL OF THE ASSOCIATION FOR INFORMATION SYSTEMS

KNOWLEDGE ORGANIZATION

LAW LIBRARY JOURNAL

LIBRARY AND INFORMATION SCIENCE

LIBRARY HITECH

LIBRARY JOURNAL

LIBRARY QUARTERLY

LIBRARY RESOURCES & TECHICAL SERVICES

LIBRARY TRENDS

LIBRI-INTERNATIONAL JOURNAL OF LIBRARIES AND INFORMATION STUDIES

ONLINE INFORMATION REVIEW

PORTAL-LIBRARIES AND THE ACADEMY

REFERENCE & USER SERVICES QUARTERLY

REFERENCE SERVICES REVIEW

RESEARCH EVALUATION

RESTAURATOR-INTERNATIONAL JOURNAL FOR THE PRESERVATION OF LIBRARY AND ARCHIVAL MATERIAL

SCIENTIST

SERIALS REVIEW

SOCIAL SCIENCE COMPUTER REVIEW

TELECOMMUNICATIONS POLICY

TELEMATICS AND INFORMATICS

ZEITSCHRIFT FUR BIBLIOTHEKSWESEN UND BIBLIOGRAPHIE

Türkçe Bibliyografyalar

Tezler

Özler, Index ve Yıllıklar

  • Library and Information Science Abstracts (LISA)
  • Library, Information Science & Technology Abstracts (LISTA)
  • Library Literature and Information Science Index
  • Annual Review of Information Science and Technology (ARIST)

Ansiklopedi

  • Encyclopedia of Library and Information Science (ELIS)

İstatistikler

Açık arşivler

Ankara Üniversitesi Açık Erişim Sistemi: http://acikarsiv.ankara.edu.tr

Atatürk Üniversitesi Dijital Açık erişim Sistemi: http://earsiv.atauni.edu.tr/xmlui/

Marmara Üniversitesi Açık Erişim Sistemi: http://dspace.marmara.edu.tr/

Hacettepe Üniversitesi BBY Yayınlar Veri Tabanı: http://www.bby.hacettepe.edu.tr/yayinlar3.asp

Kütüphane Katalogları

Milli Kütüphane Kataloğu: https://kasif.mkutup.gov.tr/Default.aspx

TO-KAT Ulusal Toplu Katalog: http://www.toplukatalog.gov.tr

Halk Kütüphaneleri Toplu Kataloğu: http://koha.ekutuphane.gov.tr/cgi-bin/koha/opac-tags.pl

Kütüphanelere ilişkin yasa, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge vb. mevzuat

Resmi Gazete: http://www.resmigazete.gov.tr

Mevzuat Bilgi Sistmi: http://www.mevzuat.gov.tr/Default.aspx

Stratejik planlar, şura kararları, kalkınma planları, hükümet programları vb. politika belgeleri

Türkiye’deki Bakanlık adlarının İngilizce karşılıkları şu şekildedir – The English equivalents of  the names of the ministries in Türkiye are as follows:

Cumhurbaşkanlığı: Presidency of the Republic of Türkiye

Adalet Bakanlığı: The Ministry of Justice

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı: The Ministry of Family and Social Service

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı: The Ministry of Labor and Social Security

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı: The Ministry of Environment, Urbanization and Climate Change

Dışişleri Bakanlığı: The Ministry of Foreign Affairs

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı: The Ministry of Energy and Natural Resources

Gençlik ve Spor Bakanlığı: The Ministry of Youth and Sports

Hazine ve Maliye Bakanlığı: The Ministry of Treasury and Finance

İçişleri Bakanlığı: The Ministry of Interior Affairs

Kültür ve Turizm Bakanlığı: The Ministry of Culture and Tourism

Milli Eğitim Bakanlığı: The Ministry of National Education

Milli Savunma Bakanlığı: The Ministry of National Defense

Sağlık Bakanlığı: The Ministry of Healty

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı: The Ministry of Industry and Technology

Tarım ve Orman Bakanlığı: The Ministry of Agriculture and Forestry

Ticaret Bakanlığı: The Ministry of Trade

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı: The Ministry of Transport and Infrastructure

Türkiye’de kütüphanelerle ile ilgili bazı kurumların ve STK’ların İngilizce karşılıkları şu şekildedir- The English equivalents of some institutions and NGO’s related to libraries in Türkiye are as follows:

Milli Kütüphane: National Library

Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü: General Directorate of Libraries and Publications

Türkiye Yazma Eserler Kurumu: Manuscript Institution of Türkiye

Devlet Arşivleri Başkanlığı: Head Office of the State Archives.

Türk Kütüphaneciler Derneği: Turkish Librarians Association

Üniversite ve Araştırma Kütüphanecileri Derneği: University and Research Librarians’ Association

Okul Kütüphanecileri Derneği: Association of School Librarians

Anadolu Üniversite Kütüphaneleri Konsorsiyumu: Anatolian University Libraries Consortium

Avrasya Kütüphaneciler Derneği : Association of Eurasian Librarians

Türk Arşivciler Derneği: Association of Turkish Archivists

Halk Kütüphaneleri Derneği: Public Libraries Association

Türk Dünyası Kütüphaneciler Vakfı: Turkish World Librarians Foundation

Zaman zaman Türkiye halkının okuma alışkanlığına ilişkin nicel verilere gereksinim duyulmaktadır. Bunlara ilişkin erişilen hiçbir verinin birbiriyle benzer olmadığı hatta okuma alışkanlığına ilişkin verilen oranlar arasında uçurumlar olduğu görülmektedir. Buna rağmen kimi televizyon ve gazeteler bu birbirinden çok çok farklı verileri kullanmakta, hatta zaman zaman meslektaşlarımız dahi ürettikleri çeşitli afiş veya broşürlerde bu yanlış bilgilere yer vermektedirler. Bu konuda değerli akademisyenlerimiz tarafından farklı zamanlarda, farklı gruplara uygulanmış birçok çalışmadan da bahsedilebilir. Ancak bugüne dek Türkiye’de okuma oranlarına ilişkin ülke çapında yapılmış en geniş kapsamlı çalışma, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan ve sonuçları 2011 yılında yayımlanan Türkiye Okuma Kültürü Haritası adlı rapordur. Türkiye Okuma Kültürü Haritası kapsamın genişliği açısından ele alındığında, okuma alışkanlığı konusunda Cumhuriyet tarihinde ülke çapında gerçekleştirilen ilk okuma alışkanlığı saha araştırmasıdır.

Araştırma sonuçları “Türkiye Okuma Kültürü Haritası” adında basılı bir rapor olarak yayımlanmıştır. Araştırma sonuçlarının özet bilgilerinden oluşan İngilizce ve Türkçe Yönetici Özetleri ise hem kitapçık olarak yayımlanmış hem de Bakanlığın web sayfasında kamuoyuna duyurulmuştur. Ayrıca araştırma sonuçları, 19 Nisan 2011 tarihinde dönemin Kültür ve Turizm Bakanı tarafından kamuoyuyla da paylaşılmıştır.

okuma kültürü dTürkiye Okuma Kültürü Haritası çalışması için alan araştırması yapılmıştır. Araştırma için Türkiye İstatistik Kurumu’nun NUTS2 düzeyindeki illeri seçilmiştir. Bunlar; Adana, Ağrı, Ankara, Antalya, Balıkesir, Bursa, Erzurum, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Samsun, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Van ve Zonguldak illeridir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun Adrese Dayalı Kayıt Sistemi (ADNKS) esas alınarak belirlenen örneklem için her coğrafi bölgeden il seçimi yapılmıştır. İllerin belirlenmesinde, benzer nitelikli illerin seçimi yerine, farklı sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel gelişmişlik düzeyindeki iller tercih edilmiştir. Seçilen örneklem kır ve kent dağılımı bakımından Türkiye’yi temsil etmektedir. Araştırma kapsamında Türkiye’yi temsil niteliği olan 26 ilde 6212 kişi ile görüşülmüştür. Elde edilen veriler ileri analiz teknikleri kullanılarak yorumlanmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun belirlediği NUTS2 düzeyinden seçilen illerle yapılan bu araştırma 0.95 güvenilirlik sınırları içinde olup, hata payı oranı +/ – % 1.23’tür.

Araştırma bulgularını özetleyecek olursak;

Hiç kitap okumama ve yılda 10 kitaptan az okuma oranları dikkate alındığında, katılımcıların ortalama %75’inin okumadığı , % 25’in ise ayda 1 kitaptan fazla okuduğu diğer bir deyişle okuma alışkanlığına sahip olduğu söylenebilir.

35 yaş üzeri bireyler çoğunlukla TV izlemekte ve aileyle zaman geçirmektedir. Özellikle 15-34 yaş grubunda kitap okuma ve internet kullanma, diğer yaş gruplarına göre daha yaygındır. 7-14 yaş arasındaki bireyler ise diğer gruplara göre en çok kitap okuyan grubu oluşturmaktadır.

Genellikle eşi hayatta olmayan, düşük gelirli hanelerde ve akraba evinde yaşayan katılımcıların boş zamanlarını TV izleyerek, evli ve orta gelire sahip bireylerin boş zamanlarını aileleriyle, bekarların ve çok yüksek gelirli hanelerde yaşayan katılımcıların ise boş zamanlarını kitap, gazete ve dergi okuyarak geçirdikleri bulgusuna ulaşılmıştır.

Emekli olup herhangi bir işte çalışmayan katılımcılar genellikle boş zamanlarını TV izleyerek, ev hanımları aileleriyle, özel sektör yöneticileri ve öğrenciler ise kitap, dergi ve gazete okuyarak değerlendirmektedirler.

Yaş grubuna göre bakıldığında 7-14 yaş grubunun, cinsiyet açısından bakıldığında kadınların, yaşamın büyük kısmının geçirildiği yer açısından bakıldığında kentlerde yaşayanların “seçici ve düzenli okuyucu” olduğu görülmektedir.

Serbest meslek sahipleri başta olmak üzere, kamuda yönetici olarak çalışanlar, özel sektörde çalışanlar “rastgele kitap seçen ve düzensiz okuyan” grubu oluşturmaktadır. “Seçici ve düzenli okuyan” grup ise, kamu çalışanları ve öğrencilerdir.

Kitap okuma oranı, 7-14 yaş grubu bireylerde ve kadınlarda diğer gruplara göre yüksektir. Gazete okuma oranının ise erkeklerde ve 65 üzeri yaş grubu katılımcılarda yüksek olduğu görülmektedir. Gazete okuma oranı yine büyükşehirlerde daha yüksektir. Gelir düzeyi yükseldikçe çeviri kitap okuma oranı da yükselmektedir.

Evinde internet bulunan katılımcıların kitap, gazete, dergi okuma oranlarının, internet bağlantısı olmayanlardan daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu noktada internet kullanımının okumayı her zaman olumsuz etkilediğini söylemek güçtür.

Öğrencilerin çok yüksek oranda kitap okuyan grup öğrencilerdir. 10 kişiden fazla işçi çalıştıran serbest meslek sahipleri, diğer gruplara oranla gazete okumayı tercih etmektedir.

Kişilerin kitap okuma alışkanlığı kazanmalarında, aile ve yakın çevrelerinin etkisinin düşük düzeyde olduğu saptanmıştır. Kitap okumayanların %19’u okuma eylemini sevmediklerini belirtmişlerdir. Katılımcılar tarafından kitap okumama nedeni olarak zaman bulunamaması gösterilmiştir

7-14 yaşlarındaki katılımcıların daha çok eğitim, 15-24 yaşlarındaki katılımcıların çoğunlukla edebiyat, 25 ve üzeri yaşlardaki katılımcıların ise genellikle din konulu kitaplar okumayı tercih ettikleri görülmektedir. Verilere göre, yaşamının büyük kısmını büyükşehir ve kasabada geçirenler yoğunlukla edebiyat, kentte geçirenler en çok eğitim, kasaba ve köyde geçirenler ise din konulu kitaplar okumaktadırlar.

Edebiyat ve eğitim konulu kitapları okuyanların daha çok öğrenciler olduğu görülürken, din konulu kitapları okuyanların ise ev kadınları olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.

7-14 yaş grubu katılımcıların genellikle öykü okumayı tercih ettikleri görülürken, diğer yaş gruplarının daha çok roman okumayı yeğledikleri saptanmıştır. Kadınların erkeklerden daha çok roman, öykü ve şiir okumalarına karşın, erkeklerin ise kadınlardan daha çok deneme, eleştiri ve mizah türü kitaplar okudukları görülmektedir.

7-14 yaş grubu katılımcıların macera, 15-24 yaş grubu katılımcıların aşk ve 65 ve üzeri yaş grubu katılımcıların ise tarih temalı kitaplar okudukları görülmektedir. Kadınlar daha çok aşk temalı kitapları okurken, erkekler ise macera temalı kitapları tercih etmektedirler. Kadınların daha çok aşk, erkeklerin ise daha çok tarih temalı kitapları okudukları saptanmıştır. Macera ve tarih temalı kitaplar daha çok kentte okunurken, aşk temalı kitaplar, daha çok büyükşehirde yaşayanlar tarafından okunmaktadır. Bekarların daha çok macera kitapları, eşinden ayrılmış katılımcıların daha çok aşk ve eşi hayatta olmayan katılımcıların ise daha çok tarihi romanlar okudukları görülmektedir. Macera kitaplarının akraba evinde oturanlar, aşk kitaplarının kiracılar, tarih kitaplarının ise kendi evlerinde oturanlar tarafından daha çok tercih edildiği saptanmıştır. Anlamlı bir bulgu olarak, Psikoloji temalı kitapların ise hane halkı geliri 3000 TL – 5.000 TL olan katılımcılar tarafından okunduğu saptanmıştır.

Tavsiyelere göre kitap seçen katılımcıların genellikle “seçici ve düzensiz okuyan” bireylerden oluştuğu görülmektedir. Kitap adına göre seçim yapan bireylerin “seçici ve düzenli” okuyucular, dergi ve gazetelerin kitap eklerine göre seçim yapan katılımcıların ise genellikle “rastgele seçen ve düzensiz okuyan” ile “rastgele seçen ve düzenli okuyan”lardan oluştuğu saptanmıştır.

Yılda 5 ve 5’den az kitap alanlar ve hiç kitap almadığını söyleyenler birlikte değerlendirildiğinde, genel toplamda katılımcıların %64.8’inin kitap satın almadığı söylenebilir. Yıllık ortalama alınan kitap sayılarına bakıldığında en çok 7-24 yaş grubundaki katılımcıların kitap aldıkları sonucuna ulaşılmaktadır. En az kitap alımı, yaşamının büyük kısmını köylerde ve kasabalarda geçirenlerde görülmektedir.

Seçici ve düzenli okuyanların, evlerinde Türkiye ortalamasının çok üzerinde kitap bulundurdukları görülmektedir. Yıllık ortalama okunan kitap sayısı arttıkça, evde bulundurulan kitap sayısında da artış gözlemlenmektedir. Bu durumda kitap okuma ve evde kitap bulundurma durumlarının ilişkili olduğu söylenebilir.

Okuma Kültürü Haritası ile ilgili araştırmadan şu temel sonuçlar elde edilmiştir:

  • Kadın-erkek okuma oranları eşittir.
  • Ülkemizde yılda ortalama 7.2 kitap okunmaktadır.
  • Türkiye nüfusunun % 31’i hiç kitap okumamaktadır.
  • Türkiye’de her 4 kişiden 1’inin kitap okuma alışkanlığı vardır.
  • Boş zamanlarda en çok TV izlenmektedir (% 23.7).
  • Kitap hala en çok okunan basılı materyal türüdür (% 54).
  • Kitaplar rastgele seçilip, düzensiz okunmaktadır (% 45.3).
  • Genellikle tavsiye edilen kitaplar okunmaktadır (% 61.5).
  • Bir okuyucu bir seferde aralıksız olarak en fazla 30 dakika okumaktadır.
  • Türkiye’de kitap okuma alışkanlığını birey kendi kendine öğrenmektedir ( %75).
  • Herhangi bir yazar düzenli olarak izlenmemekte (% 84.2), kitap seçiminde yayınevi tercihi yapılmamaktadır (% 90.16).
  • Halk kütüphanelerinin varlığı ağırlıklı olarak bilinmektedir (% 77); ancak yararlanma oranı düşüktür.
  • Kitaplar en çok satın alma şeklinde sağlanmakta (% 82.9) ancak kitap fiyatları kısmen pahalı bulunmaktadır.
  • Ders kitabı dışında kitap satın alma oranı düşüktür.
  • En fazla edebiyat okunmaktadır (% 20), onu dinsel kitaplar (% 18.5); eğitime ilişkin kitaplar (% 16) ve tarih (% 14) izlemektedir.
  • En fazla okunan yazınsal tür, romandır (% 34), onu öykü izlemektedir (% 27).
  • En çok macera temalı kitaplar okunmaktadır (% 22).
  • Çoğunlukla Türkçe kitaplar okunmaktadır (% 85).
  • Trakya ağırlıklı olarak tarihsel kitaplar; İç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu dinsel kitaplar; Karadeniz, Ege ve Doğu Anadolu edebiyat okumaktadır.
  • Çeviri kitap da okuduğunu söyleyenlerin oranı % 34’tür.
  • En çok tavsiyelere göre kitap seçimi yapılmaktadır (% 61.5).
  • Evlerde genellikle 25’ten az kitap bulunmaktadır (% 44).

Okuma kültürü, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile doğrudan ilintili önemli göstergelerden biridir. Bu çalışma, hem mevcut durumu saptama hem okuma kültürünü geliştirme yönünde hedefler belirleme açısından önem taşımaktadır. Kuşkusuz söz konusu araştırma sadece bir başlangıç olmalı ve sürekli hale getirilmelidir.

Kütüphane kurmak ve işletmek oldukça maliyetli bir iştir. Kütüphanecilik çok pahalı bir yatırım alanıdır. Yeni binaların inşa edilmesi, mevcut binaların iyileştirilmesi, kütüphane iç mekanlarının donatılması, elektrik, su, doğalgaz, internet vb altyapı ihtiyaçlarının kesintisiz sağlanması, bilgi teknolojileri ile ilgili donanımların sağlanması, bilgi kaynaklarının satın alınması, işleri yürütecek personelin istihdam edilmesi gibi yurt çapındaki hizmetlerin sürekliliğini sağlamak için tahsis edilen ödenekler sıradan insanlar için baş döndürücü miktarlardadır. Bu yüzden halka ücretsiz hizmet veren kütüphaneler kamu tarafından finanse edilirler. Dolayısıyla tüm bu maliyetin karşısında hem toplumda hem de toplum adına karar veren makamlarda bir beklenti oluşur.

Mesleki çabaları kütüphane finansmanı bağlamında değerlendirmek biz kütüphaneciler için bir mesleki sorumluluktur aynı zamanda. Sorumluluğumuzun bilincinde olmalıyız. İşimizi bu gerçeğin farkında olarak yapmalıyız. Beklentileri karşılamak adına nitelikli bilgi hizmetler tasarlayabilmeli ve halka sunabilmeliyiz. Halkın da aynı zamanda kütüphane kurumunun ardındaki bu devasa finansal aktivitelerin bilincinde olmasını sağlamalıyız. Aksi durumda kütüphanelere yapılan yatırım arzu edilen seviyeye asla ulaşamayacağı gibi zamanla azalacaktır. Diğer yandan bu beklentileri karşılamayı hedeflemiş başka mesleklerin, yapıların ya da sektörlerinin gölgesinde kalmak kaçınılmaz olacaktır.

Kütüphanelerde istihdamın gerekçesi kütüphanecileri sosyo-ekonomik olarak desteklemek değil yapılan bu devasa yatırımlar karşısında yukarıda değinilen toplumsal beklentinin karşılanmasıdır. Hobi kütüphaneciliği belki aile arasında yapılabilir ama kamuda kütüphanecilik profesyonel bir zemine dayalı olarak sürdürülmelidir.  

Baştan uyaralım bu yazı bilgi profesyonelleri için değildir.  🙂

Evet zaman zaman yetersiz olarak eleştirilseler de ülkemizde halk kütüphaneleri var ve bu kurumlar vatandaşlarımıza, üstelik son dönemde niteliğini gittikçe yükselten bir takım hizmetler sunuyorlar. Bu hizmetlerden okuyucuları haberdar etmek ise biz bilgi profesyonellerine düşüyor.

Vatandaşların kütüphane hizmetlerinden yararlanmaları için uygun koşulları ve ortamları sağlayan halk kütüphanelerinin en temel okuyucu hizmeti, kütüphane materyalinin (yani kitap, dergi, elektronik kaynaklar, CD, çocuklar için oyuncak, oyun setleri vb), kütüphane içinde veya dışında ödünç verilmesi ya da erişiminin sağlanmasıdır. Okuyucular, ödünç verme hizmetinden yararlanmak için sadece T.C kimlik numarasını gösterir bir belge ile kütüphaneye üye olabilmektedirler. Okuyucular gerek kütüphane  içindeki bilgisayarlardan gerekse internet üzerinden kütüphane kataloğunda elektronik olarak tarama yapabilmekte, aradığı kaynak o kütüphanede olmasa bile, eğer varsa hangi kütüphanede olduğunu tespit edebilmektedir.

Yazma ve nadir eserler gibi çok değerli eserler, danışma kaynakları, kullanıcılar tarafından sıklıkla aranan materyaller ile süreli yayınların son sayıları hariç, kütüphane materyali ücretsiz olarak ödünç verilmekte, eğer kullanıcı çeşitli nedenlerle, materyalin ödünç alındığı ilden farklı bir ilde bulunuyorsa, materyali o anda bulunduğu ildeki İl Halk Kütüphanesine iade edebilmektedir. Ayrıca ödünç verme hizmetini destekleyen diğer bir hizmet ucu olarak, gereksinim duyulan materyaller kütüphaneler arası ödünç verme hizmeti ile okuyuculara temin edilebilmektedir.

Kütüphanelerin bir diğer önemli okuyucu hizmeti danışma (referans) hizmetidir. Okuyuculardan yüz yüze,  telefon, posta, elektronik posta ve benzeri yollarla yapılan bilgi talepleri karşılanır. İstenen bilgilerin hangi kaynaklarda bulunabileceği, kaynağın kullanım özellikleri, kaynağın kütüphanede bulunmaması durumunda hangi kütüphane/ kütüphanelerde bulunabileceği konusunda okuyucuya rehberlik yapılır. Olanaklar ölçüsünde diğer kurum-kuruluşlarla işbirliği yapılarak kullanıcıların bilgi gereksinimi karşılanmaya çalışılır veya kullanıcı başka bilgi merkezleri ve bilgi kaynaklarına yönlendirilir. Danışma hizmetinde Rehberler ve Kılavuz Kitaplar; Bibliyografyalar, İndeksler ve Özetleyici Kaynaklar; Ansiklopediler, Sözlükler; El Kitapları; Yıllıklar; Almanaklar; Atlaslar, Haritalar ve Seri Yayınlardan danışma dermesi oluşturulur ve bunlar kütüphane dışında kullanılmak üzere ödünç verilmez. Halk kütüphanelerinde danışma hizmetleri rehberlik hizmetleri ile desteklenmektedir. Kütüphaneler okuyucuları için zaman zaman basılı ve elektronik kaynaklardan, bilgisayarlardan ve ağlardan yararlanma konusunda eğitici toplantılar düzenlemekte; kütüphane kullanımını ve kaynaklarını tanıtan materyal hazırlamakta ve duyurular yapmaktadır.

Bağımsız binalardaki bebek ve çocuk kütüphaneleri veya halk kütüphanelerinin içinde bir bölümde verilen çocuk ve gençlik kütüphaneciliği hizmetleri halk kütüphanelerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bebek, çocuk ve gençlik kütüphaneleri veya bölümleri; 0-2 yaş aralığındaki bebeklere, 3-14 yaş aralığındaki çocuklar ile 15-18 yaş aralığındaki gençlere, bunun dışında özel gereksinimi olan gruplara, ebeveynlere ve diğer aile üyelerine, bakıcılara ve alanda çalışan yetişkinlere hizmet verir.

Görme engelli veya az gören okuyucular için tasarlanan hizmetler kütüphanelerdeki önemli okuyucu hizmetlerinden sayılır. Bu açıdan görme engellilerin topluma entegrasyonlarının sağlanabilmesi amacıyla şu anda 87 kütüphanede, sesli ekran okuma programı, ekran büyütme programı ve bunlara ilişkin gerekli donanım bulunmaktadır. Aynı zamanda İstanbul, İzmir ve Antalya’daki il halk kütüphanelerindeki stüdyolarda görme engelli kullanıcıların bilgi ihtiyaçlarını karşılayabilmek üzere kitaplar seslendirilmektedir.  Dünyada bir ilk olma özelliğine sahip olan Kitap+ Mobil Uygulaması ile sesli işaret diliyle üretilen video kitaplar sadece işitme engelli bireylerin hizmetindedir.

Bedensel engel, yaşlılık ve sağlık durumlarının uygun olmaması veya yaşanılan yerin kütüphanelere uzak olması gibi nedenlerle yerleşik kütüphane hizmetlerinden yararlanamayan vatandaşlarımız için motorlu araçlarla gezici kütüphane hizmeti sağlanır. Özellikle deprem gibi büyük ölçekli afetlerin yaşandığı bölgelerde gezici kütüphaneler sosyal yaşam destek noktaları olarak görev yaparlar. Ayrıca hastane, cezaevi, huzurevi, kamp vb. özel toplulukların bulunduğu yerlerde ve talep eden belirli kuruluşlarda, belli aralıklarla oluşturulan kitaplıklar, geçici derme hizmeti olarak adlandırılır.

Teknolojik gelişmelere paralel olarak artık halk kütüphanelerinde okuyucular ücretsiz olarak internete erişebilmektedirler. İnternet üzerinden sunulan çeşitli elektronik kaynaklara erişim sağlanabilmektedir. Mobil cihazlardan ise e-kitabım mobil uygulaması üzerinden e-kitaplara erişim sağlanabilmektedir.

Kütüphane kullanıcıları halk kütüphaneleri aracılığıyla internet bağlantısı bulunan sanal gerçeklik (VR) gözlüğü, cep telefonu, tablet, bilgisayar gibi cihazlar aracılığıyla e-kitaplara ve sesli kitaplara ulaşmalarını sağlayan Akıllı Kitap Platformu’na erişebilirler.

Kütüphaneler tarafından organize edilen kültürel etkinlikler ve kurslar son derece önemli bir okuyucu hizmeti haline gelmiştir. Kültürel etkinlikler sayesinde okuyucu olan veya ol­mayan kişi ve gruplarla kütüphane arasında iyi ilişkiler kurulmasını sağlanmaktadır. Ayrıca kitap formatı dışında insanların bilgi ve deneyimlerinin de bilgi kaynağı olarak değerlendirilmekte ve aynı zamanda modern toplumda gittikçe yalnızlaşan bireylerin sosyalleşeceği ortamlar sağlanmaktadır. Kullanıcılar eğitim, kültür, sanat ve teknoloji alanındaki gelişmelere ve yeni hizmet süreçlerine “Etkin Kütüphane Mobil Uygulaması” üzerinden de erişebilmektedirler.

Halk kütüphanelerinde kurulan ahşap tasarım, matematik, akıllı tarım, ebru, sıcak cam, kimya, epoksi, örme sepet atölyelerinde ve sanal gerçeklik (VR) platformlarında toplumun her kesimine yönelik etkinlikler gerçekleştirilmektedir.

Özellikle yerel kültür mirasını korumak, kullanıma sunmak ve hizmet verilen bölgenin yerel belleğini oluşturmak amaçlarıyla Kütüphanelerde “Kent Arşivi” oluşturulmaya başlanmıştır. Kent Arşivleri için bölgedeki kişi kurum ve kuruluşlar; yerel araştırmacılar, belediye, üniversite ve sivil toplum kuruluşları ile diğer kütüphane ve bilgi merkezleri ile işbirliği yapılmaktadır.

Kütüphaneler bilgi hizmetlerinin dışında, isteklilere kütüphanelerde gönüllü olarak çalışma olanağı da tanımaktadır.

Halk kütüphaneleri aynı zamanda bulundukları bölgelerde derleme hizmetini yürütmektedir. Derleme Kanunu kapsamında, çoğaltılmış fikir ve sanat eserlerinin belirli sayıdaki nüshalarını mükelleflerinden teslim alır, türlerine göre ayrımı yaptıktan sonra derleme programı üzerine kaydedilerek ilgili derleme kütüphanelerine teslim edilmesini sağlar.

a

Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Kütüphaneciliği Sempozyumu Türk Kütüphaneciler Derneği sahipliğinde 4-7 Ekim 2023 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde gerçekleştirildi. Sempozyumda Cumhuriyet dönemi kütüphanecilik gelişmeleri ayrıntılı bir biçimde değerlendirildi. 2 açılış konferansı, 11 oturumda toplam 43 bilimsel bildiri ve 7 poster sunumu yapıldı. Yaklaşık 900 katılımcı ile gerçekleştirilen etkinlikte bilimsel toplantıların yanı sıra meslektaşlar arası yoğun bir informal iletişim gerçekleşti.

Bu kapsamda Cumhuriyet’in 100. yılında Türk kütüphaneciliğinin göstermiş olduğu gelişim çizgisine ilişkin kişisel görüşlerimi değerlendirmelerinize sunmak istiyorum.  

Türkiye’de kütüphanecilik, Cumhuriyet’in birinci 100 yılı içinde büyük bir gelişim gösterdi ve toplumun eğitim, kültür ve bilim gereksinimlerinin karşılanması yolunda çok önemli bir misyon üstlendi. Bunu da kısmen başardı. 100 yıllı süreçte kütüphaneler, eğitim kurumları, kültür merkezleri ve kültürel miras arşivi olarak topluma hizmet etmeye devam ettiler. Günümüzde de bilgiye erişimi kolaylaştırmak ve okuma kültürünü teşvik etmek için önemli bir araç olmaya devam ediyor.  

Sempozyum boyunca yetkin isimler tarafından birçok önemli gelişme dile getirildi. Türk kütüphaneciliğinin gelişimi ve evrimi açısından en önemlisi olduklarına düşündüğüm konular şunlar:

  1. Milli Kütüphane’nin kurulması ve geliştirilmesi, Türk kütüphaneciliği için hem merkezi bir otorite kurum oluşturulması hem de Türkiye basılı kültürel mirasın derlenmesi ve korunmasının sağlanması açısından önemli bir adımdır. Milli Kütüphane, kuruluşundan itibaren Türkiye’nin milli belleğini korumak ve erişilebilir kılmak amacıyla önemli bir misyon üstlendi. Bu misyonu destekleyecek diğer gelişmelerin ortaya çıkmasına da neden oldu. Örneğin gerekli insan kaynağının sağlanabilmesi için kütüphanecilik bölümlerinin kurulmasını tetikledi ya da teknik hizmetler alanında otorite kurum olabilme yolundaki adımlar niteleme hizmetlerini geliştirdi.  
  2. Türkiye’de kütüphanecilik eğitimi veren bölümlerin kurulması ve kütüphanecilik alanında uzman yetiştirmek için çaba harcanması, kütüphanecilik mesleğinin kalitesini artırdı. 20 yüzyılda Türkiye’de yetişen duayen kütüphanecilerimizin mesleğe katkıları muazzamdır.  Modern kütüphaneciliğimiz kahramanlar bugünkü kütüphaneciliğimizin temellerini sabırla, bin bir zahmetle ve adım adım kurguladılar.  
  3. Türk Kütüphaneciler Derneği’nin 1949 yılında kurulması, kütüphanecilerin kendilerini bir cemiyet olarak görmelerini sağladı. Onları ortak bir mesleki ülkü etrafında bütünleştirdi.   Derneğin kurulmasıyla kütüphanecilerin mesleki bilgi ve becerileri ile mesleki savunuculuk bilinci yükseldi.  
  4. 1952 yılından itibaren yayın hayatına başlayan Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni ilk mesleki dergimiz olup kesintisiz yayınlanmaya devam ediyor. 1987 yılında Türk Kütüphaneciliği adını alan dergi üzerinden Türk Kütüphaneciliği’nin 70 yıllık macerasını gözlemleme şansına hâlâ sahibiz.
  5. Kütüphaneciler tarafından kurgulanan ve 1949 yılından itibaren kutlanan gelen Kütüphane Haftaları, kütüphanelerin toplum içindeki rolünü vurgulaması, kitap okuma alışkanlığını teşvik etmesi ve okuma kültürünü yaygınlaştırması açılarından çok uzun süre önemini kaybetmeden hayatta kalmayı başarmış önemli bir girişimdir.   

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında Türk Kütüphaneciliği’nin başarısı, kütüphanelerin toplumun değişen ihtiyaçlarına uyum sağlaması ve kapsayıcı bir şekilde bilgiye erişimi teşvik etmeleriyle yakından ilişkili olacak. Bunun için Türk kütüphaneciliğinde karar alıcılar şu hususlara önem vermek zorunda.

  1. Dijitalleşme ve Teknoloji: Kütüphaneler, dijital koleksiyonlarını ve çevrimiçi hizmetlerini genişletmeye devam ederek teknolojik gelişmelere ayak uydurmalı. Elektronik kaynakların sağlanması ve kullanıcıların bu kaynaklara erişimini kolaylaştırmak, kütüphanelerin önemli bir rol oynamasını sağlar.
  2. Eğitim ve Kütüphane Hizmetleri: Kütüphaneler, eğitim kurumları ve toplumun bilgi ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla hizmet sunmalı. Öğrencilerin bilgi becerilerini geliştirmek, bilgiye erişimde yardımcı olmak ve okuma alışkanlığını teşvik etmek için kütüphaneler eğitim programlarına odaklanabilir.
  3. Kütüphane Standartları ve Kalite: Kütüphane hizmetlerinin kalitesini artırmak için ulusal standartlar geliştirilmeli mevzuat sürekli güncellenmeli.
  4. Toplumsal Katılım: Kütüphaneler, toplumsal katılımı artırmak için çeşitli etkinlikler ve programlar düzenlemeye devam etmeli. Kitap okuma etkinlikleri, seminerler, sergiler ve diğer etkinliklerle toplumun kütüphanelere olan ilgisini artırabilirler.
  5. Kütüphane Kampanyaları ve Tanıtım: Kütüphaneler, hizmetlerini ve kaynaklarını tanıtmak için etkili kampanyalar düzenlemeli. Toplumun kütüphanelerin sağladığı faydaları daha iyi anlamalarını teşvik etmeli.
  6. Kültürel Mirasın Korunması: Kütüphaneler, Türkiye’nin kültürel mirasını koruma görevini asla göz ardı etmemeli. Özellikle nadir ve önemli eserlerin korunması, kataloglanması ve erişilebilir hale getirilmesi büyük bir öneme sahip.
  7. İş birlikleri: Kütüphaneler, diğer kurumlar, kütüphane dernekleri, eğitim kurumları ve yerel yönetimlerle iş birlikleri kurmaya ve kaynaklarını paylaşmaya devam etmeli bu hizmetlerini genişletmeli.
  8. Kütüphane Yönetimi ve Personel Yetkinliği: Kütüphane yönetimi ve personel yetkinliği, kütüphanelerin etkin bir şekilde çalışabilmesi için büyük öneme sahip. Kütüphane profesyonelleri, değişen gereksinimlere ve teknolojilere uyum sağlayacak şekilde sürekli eğitim almalı.
  9. Kütüphane Finansmanı: Kütüphanecilik ucuz bir sektör değildir. Kütüphanelerin sürdürülebilirliği için yeterli finansman sağlamak kritik bir meseledir. Kamu ve özel sektörden kaynakların ayrılması ve kütüphanelerin bütçelerinin desteklenmesi gerekiyor.
  10. Erişilebilirlik ve Engellilere Duyarlılık: Kütüphaneler, engelli bireyler için erişilebilir olmalı. Dijital ve fiziksel kaynaklara erişimi kolaylaştırmak için önlemler alınmalı.
  11. Kütüphane Bina ve Altyapıları: Fiziksel kütüphane binaları, rahat ve modern bir ortam sunmalıdır. Altyapılar güncel teknolojiye uygun olmalı ve kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap verebilmeli.
  12. Yerel Kültür ve İhtiyaçlara Uyum: Kütüphaneler, bulundukları toplumun kültürel ihtiyaçlarını yansıtan koleksiyonlara sahip olmalı ve yerel toplumun gereksinimlerini karşılamak için esneklik göstermeli.
  13. Bilgi Gizliliği ve Güvenliği: Kütüphaneler, kullanıcıların bilgi gizliliğini ve güvenliğini korumalı. Kişisel bilgilerin korunması ve güvenli erişim sağlanmalı.
  14. Veri Yönetimi ve Analitiği: Kütüphaneler, veri yönetimi ve analitik araçları kullanarak kullanıcı ihtiyaçlarını daha iyi anlamalı ve hizmetlerini bu bilgilere dayalı olarak geliştirmeli.
  15. Değişen Okuma Alışkanlıkları: Dijital medyanın artan kullanımıyla birlikte okuma alışkanlıkları da değişiyor. Kütüphaneler, bu değişen alışkanlıklara uygun olarak e-kitaplar, sesli kitaplar ve dijital içeriklere daha fazla odaklanmalı.

Dünyadaki kütüphane gelişmelerine bakıldığında dijitalleşme, iş birlikleri, ağ kurma, yaratıcı alanlar oluşturma, verileri analiz etme ve yönetme, topluluk odaklı hizmetler sunma konularına ağırlık verilmeye başlandı. Diğer bir deyişle dünya genelinde kütüphaneler, fiziksel koleksiyonlarının yanı sıra dijital koleksiyonlarını da genişletiyor. E-kitaplar, sesli kitaplar ve dijital arşivler popüler hale geliyor. Ülke sınırlarını aşan iş birlikleri ve ağlar kuruyor. Bu sayede kaynaklar ve deneyimler paylaşılıyor, küresel ölçekte daha geniş erişim sağlanıyor. Kütüphaneler sadece kitapların saklandığı mekanlar olmaktan çıkıyor. Yaratıcı alanlar, koçluk hizmetleri, sanat atölyeleri ve etkinlikler sunuyor. Kütüphanelerin kullanıcı ihtiyaçlarını daha iyi anlamaları için verileri analiz edip bu sayede hizmetleri özelleştirilebiliyor. Kütüphaneler, yerel toplumların ihtiyaçlarına daha fazla odaklanıyor. Eğitim, istihdam destekleri ve toplumsal hizmetler sunma konusunda aktif rol oynuyorlar.

Dünyadaki kütüphanelerle Türkiye’deki kütüphaneler arasında bazı benzer eğilimler görülse de her iki taraf da kendine özgün gereksinimlere yanıt veriyor. Türkiye’deki kütüphaneler, yerel kültür ve toplum ihtiyaçlarına daha fazla odaklanma eğilimindeyken, dünya genelinde kütüphaneler, küresel ölçekte erişim ve iş birlikleri konularına ağırlık veriyor. İş birlikleri ve bilgi paylaşımı, kütüphanelerin daha etkili hale gelmesine katkı sağlayan önemli bir faktör.

Her kütüphane için koşullar farklı olabilir. Dolayısıyla evrensel gelişmeleri göz ardı etmeden belirli bir bölgenin veya toplumun ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş çözümlere odaklanmak gerekiyor. Bu değerlendirmeler zaman içinde değişebilir, çünkü teknoloji ve toplumun ihtiyaçları sürekli olarak gelişiyor.

Makroekonomik hedeflerin halk kütüphaneleri ile ilişkisi şu şekilde açıklanabilir:

A. BÜYÜME STRATEJİSİNİN DESTEKLENMESİNDE halk kütüphanelerinin rolü

  1. İnovasyon (yenileşim): Halk kütüphaneleri, bilgi ve bilimsel kaynakların erişilebilirliğini sağlayarak, araştırmacılar, girişimciler ve işletmeler için bilgiye ulaşımı kolaylaştırabilir. Kütüphaneler, teknolojiye erişim ve eğitim sağlayarak bu alanda çalışanları destekleyebilir.
  2. Eğitim ve İşgücü Verimliliği: Halk kütüphaneleri, mesleki eğitim materyalleri ve kaynakları sağlayarak işgücü becerilerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Nitelikli işgücü, verimlilik artışına ve ekonomik büyümeye önemli bir katkı sağlar.
  3. Girişimcilik ve İş Desteği: Halk kütüphaneleri, girişimcilerin iş planları oluşturmalarına, pazar araştırmaları yapmalarına ve finansal kaynaklara erişim sağlamalarına yardımcı olabilir.
  4. Ekonomik Analiz ve Araştırma: Halk kütüphaneleri, ekonomik analiz ve araştırmalar için kaynaklar sağlayarak, ekonomi politikalarının etkin bir şekilde planlanması ve uygulanmasına katkıda bulunabilir.
  5. Toplumda Farkındalık ve Bilinçlendirme: Halk kütüphaneleri, ekonomi politikalarının hedeflerini anlatan bilinçlendirici etkinlikler düzenleyerek ekonomik büyümeyi destekleyebilir.

B. YEŞİL DÖNÜŞÜM HEDEFLERİ doğrultusunda halk kütüphanelerinin rolü

  1. Bilgi ve Farkındalık Sağlama: Halk kütüphaneleri, iklim değişikliği, sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm konularında bilgi ve kaynaklar sunarak toplumun bu konulardaki farkındalığını artırabilir. İklim değişikliği ile ilgili kitaplar, makaleler, raporlar ve çevre dostu uygulamalarla ilgili bilgilendirici etkinlikler düzenleyerek bilinçlenmeyi teşvik edebilirler.
  2. Sürdürülebilirlik Eğitimi: Halk kütüphaneleri, sürdürülebilirlik ve yeşil yaşam tarzı hakkında eğitici programlar düzenleyebilir.
  3. Yeşil Teknoloji: Halk kütüphaneleri, yeşil teknoloji ve yenilikçi çevre dostu uygulamalarla ilgili bilgi ve kaynakları sunarak, bu alanlardaki araştırmaları ve gelişmeleri destekleyebilir.
  4. Yeşil Kitap ve Dergi Koleksiyonları: Halk kütüphaneleri, iklim değişikliği, çevre koruma, yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirlik konularında güncel kitap ve dergi koleksiyonları oluşturabilirler. Bu şekilde, toplumun bu konulardaki bilgiye erişimini kolaylaştırarak yeşil dönüşüm konusundaki araştırmaları ve öğrenmeyi teşvik edebilirler.

C. İSTİHDAM HEDEFLERİNE ULAŞILMASINDA VE İŞGÜCÜ PİYASASINA YÖNELİK yapısal reformların desteklenmesinde halk kütüphanelerinin rolü

  1. Meslek Edindirme ve Eğitim Kaynakları: Halk kütüphaneleri, meslek edindirme ve işgücü becerilerinin geliştirilmesi için kaynaklar sunabilir. İş arayanlara, işe uygun niteliklere sahip olmalarını sağlayacak kitaplar, eğitim materyalleri ve çevrim içi eğitim platformlarına erişim imkanı sağlayarak, istihdam edilebilirliklerini artırmaya yardımcı olabilirler.
  2. İş Başvurusu ve Kariyer Danışmanlığı: Halk kütüphaneleri, iş arayanlara iş başvurusu süreci ve kariyer planlaması konusunda danışmanlık yapabilirler. Özgeçmiş hazırlama, iş mülakatlarına hazırlık ve kariyer rehberliği konularında destekleyici materyaller ve programlar sunabilirler.
  3. İş İlanları ve İş Fırsatları: Halk kütüphaneleri, yerel ve ulusal iş ilanlarının duyurulduğu kaynaklar ve iş fırsatları hakkında bilgilendirici materyaller sunabilirler.
  4. Girişimcilik ve İşletme Kaynakları: Halk kütüphaneleri, girişimciler ve küçük işletmeler için bilgi kaynakları sunarak, yeni işletmelerin kurulmasına ve mevcut işletmelerin büyütülmesine destek olabilirler. Girişimciler için iş planı hazırlama, finansman kaynakları ve işletme yönetimi konularında rehberlik sağlayabilirler.
  5. İş Dünyası ve Ekonomi Hakkında Bilgi Kaynakları: Halk kütüphaneleri, iş dünyası ve ekonomi hakkında güncel bilgi kaynakları sunarak, iş arayanların ve işverenlerin ekonomik durumu ve iş piyasası hakkında bilgi sahibi olmalarına yardımcı olabilirler.
  6. Eğitim ve Kariyer Etkinlikleri: Halk kütüphaneleri, iş arayanlar için eğitim ve kariyer etkinlikleri düzenleyerek, işgücüne katılımı artırmayı teşvik edebilirler.

D. FİYAT İSTİKRARI hedeflerine ulaşmada ve enflasyonun düşürülmesinde halk kütüphanelerinin rolü

  1. Ekonomi ve Finans Konularında Bilgi Kaynakları: Halk kütüphaneleri, ekonomi ve finans konularında güncel ve güvenilir bilgi kaynakları sunarak, toplumun ekonomik konulardaki bilgi düzeyini artırabilirler.
  2. Tüketici Bilincini Artırıcı Eğitimler: Halk kütüphaneleri, tüketici bilincini artırmaya yönelik eğitici etkinlikler düzenleyerek, vatandaşların alışveriş davranışları ve bütçe yönetimi konusunda bilinçlenmelerine yardımcı olabilir. Tüketici hakları, alışverişte fiyat karşılaştırması, tasarruflu harcama gibi konularda eğitimler ve atölyeler düzenleyebilirler.
  3. Ekonomi Politikaları ve Enflasyonla Mücadele Konferansları: Halk kütüphaneleri, ekonomi politikaları ve enflasyonla mücadele konusunda konferanslar düzenleyerek, ekonomi uzmanlarını toplumla bir araya getirebilir ve bilinçlenmeyi artırabilirler.
  4. Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Enflasyon Raporları: Halk kütüphaneleri, TÜFE ve enflasyon raporları gibi ekonomi haberlerini ve istatistiklerini sunabilir, ekonomik göstergelerin ve fiyat artışlarının toplum tarafından takip edilmesine yardımcı olabilirler.
  5. Kişisel Finans ve Tasarruf Kaynakları: Halk kütüphaneleri, kişisel finans yönetimi ve tasarruf konusunda kaynaklar sunarak, bireylerin bütçelerini daha iyi yönetmelerine ve ekonomik istikrara katkıda bulunabilirler.
  6. Sürdürülebilir Üretim ve Verimlilik Materyalleri: Halk kütüphaneleri, sürdürülebilir üretim ve verimlilikle ilgili materyaller sunarak, üretimde ve tüketimde verimliliği artırma yollarını ve sürdürülebilir ekonomik modelleri anlatarak fiyat istikrarını destekleyebilirler.

E. ÖDEMELER DENGESİ hedefleri doğrultusunda halk kütüphanelerinin rolü

  1. Ticaret ve Ekonomi Kaynakları: Halk kütüphaneleri, küresel ekonomik görünüm, döviz kurları, ticaret politikaları ve diğer ekonomik konular hakkında güncel ve güvenilir kaynaklar sunarak, toplumun bu konulardaki bilgi düzeyini artırabilirler.
  2. İhracat ve İthalat Rehberliği: Halk kütüphaneleri, ihracat ve ithalat yapmak isteyen işletmeler ve girişimciler için rehberlik sağlayabilirler. Ticaret hukuku, gümrük işlemleri ve pazar araştırması gibi konularda bilgilendirici materyaller sunarak, ihracat ve ithalat işlemlerini kolaylaştırabilirler.
  3. Ülke ve Ürün Çeşitliliği Konusunda Kaynaklar: Halk kütüphaneleri, ihracatta ülke ve ürün çeşitliliği konusunda kaynaklar sunarak, işletmelerin ihracat portföylerini genişletmelerine ve dış pazarlara ulaşmalarına katkıda bulunabilirler.
  4. Yatırım ve Finans Konularında Eğitim: Halk kütüphaneleri, doğrudan yabancı yatırımlar, finansman ve yatırım politikaları gibi konularda eğitici etkinlikler düzenleyerek, işletmelerin ve yatırımcıların cari işlemler açığının finansmanında kaliteli kaynaklara erişmelerini sağlayabilirler.
  5. Ekonomi ve Finans Seminerleri: Halk kütüphaneleri, ekonomi ve finans konusunda uzmanların katılımıyla seminerler düzenleyerek, toplumu ekonomik gelişmeler hakkında bilgilendirebilir ve cari işlemler açığının azaltılması konusunda bilinçlendirebilirler.
  6. Dış Ticaret ve Ekonomi İstatistikleri: Halk kütüphaneleri, dış ticaret ve ekonomi ile ilgili istatistiklerin sunulduğu kaynaklara erişim sağlayarak, toplumun ekonomik göstergeleri takip etmesine ve cari işlemler dengesi konusunda bilinçlenmesine yardımcı olabilirler.

F. FİNANSAL İSTİKRAR hedefleri doğrultusunda halk kütüphaneleri

  1. Finansal Okuryazarlık Eğitimleri: Halk kütüphaneleri, finansal okuryazarlığı artırmaya yönelik eğitimler düzenleyebilir. Tasarruf, yatırım, bütçe yönetimi, borçlanma gibi konularda bilgi sunarak toplumun finansal bilgi düzeyini artırabilirler.
  2. Kişisel Finans Kaynakları: Halk kütüphaneleri, kişisel finans yönetimi konusunda kitaplar, dergiler ve diğer kaynaklar sunabilir. Bireylerin tasarruf alışkanlıklarını artırmak ve finansal istikrarı sağlamak adına rehberlik edebilirler.
  3. Finansal Planlama Rehberliği: Halk kütüphaneleri, finansal planlama ve yatırım yapma konularında rehberlik sağlayarak, bireylerin gelecekteki mali hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olabilirler.
  4. Sermaye Piyasaları ve Yatırım Araçları: Halk kütüphaneleri, sermaye piyasaları, yatırım araçları ve finansal enstrümanlar hakkında bilgi sunabilirler. Bu şekilde toplumun yatırım yapma fırsatları hakkında bilinçlenmesini destekleyebilirler.
  5. Ekonomi ve Finans Konferansları: Halk kütüphaneleri, ekonomi ve finans konusunda uzmanların katılımıyla konferanslar düzenleyerek, toplumu finansal istikrarın önemi hakkında bilgilendirebilir ve farkındalık oluşturabilirler.
  6. Finansal Kaynakların Erişimi: Halk kütüphaneleri, finansal istikrarın sağlanması amacıyla tasarruf, yatırım ve kredi kaynaklarına erişimi kolaylaştırıcı materyaller sunabilirler. Örneğin, banka, sigorta ve yatırım aracı kurumları hakkında bilgi içeren broşürler ve el kitapları sağlayarak, toplumun finansal hizmetlere erişimini kolaylaştırabilirler.
  7. Düzenleyici Tedbirler Hakkında Bilgi: Halk kütüphaneleri, finansal istikrarın sağlanması için alınan düzenleyici tedbirler hakkında güncel bilgiler sunabilirler. Bu şekilde toplumun finansal sistemdeki değişiklikleri takip etmelerine ve bilinçlenmelerine yardımcı olabilirler.

G. HALK MALİYESİ hedefleri doğrultusunda halk kütüphaneleri

  1. Halk Maliyesi ve Borç Yönetimi Konusunda Kaynaklar: Halk kütüphaneleri, halk maliyesi ve borç yönetimi konusunda kitaplar, raporlar ve diğer kaynaklar sunarak, toplumun bu konulardaki bilgi düzeyini artırabilirler.
  2. Bütçe Politikaları ve Gelir Politikaları Konferansları: Halk kütüphaneleri, halk maliyesi ve bütçe politikaları konusunda uzmanların katılımıyla konferanslar düzenleyerek, toplumu bu konularda bilgilendirebilir ve anlayış oluşturabilirler.
  3. Halk Gelirlerinin Kullanımı ve Etkinliği: Halk kütüphaneleri, halk gelirlerinin kullanımı ve etkinliği hakkında materyaller sunarak, toplumun vergi politikaları ve harcama politikaları hakkında bilinçlenmesine yardımcı olabilirler.
  4. Ekonomi ve Finans Konularında Eğitim: Halk kütüphaneleri, ekonomi ve finans konusunda eğitimler düzenleyerek, halk maliyesi politikalarının ekonomik etkileri hakkında toplumu bilgilendirebilirler.
  5. Halk Maliyesi ve Borçlanma İstatistikleri: Halk kütüphaneleri, halk maliyesi ve borçlanma istatistiklerinin sunulduğu kaynaklara erişim sağlayarak, toplumun bu konulardaki gelişmeleri takip etmesine yardımcı olabilirler.
  6. Borç Yönetimi ve Finansal Literatür: Halk kütüphaneleri, borç yönetimi ve finansal literatür konusunda kitaplar ve makaleler sunarak, toplumun finansal kararlarını bilinçli bir şekilde almasına yardımcı olabilirler.
  7. Halka Açık Bilgi ve Raporlar: Halk kütüphaneleri, halk maliyesi hakkında halka açık bilgi ve raporları sunabilir ve böylece toplumun halk maliyesi politikaları ve uygulamaları hakkında bilgi sahibi olmasına katkıda bulunabilirler.

Makroekonomik hedeflere ulaşmak için halk kütüphanelerinde yapılabilecek alt faaliyetler şunlar olabilir:

  • Halk kütüphanelerinde finans, yeşil dönüşüm, istihdam, ihracat-ithalat vb konularda özel koleksiyonlar oluşturulabilir. .  
  • Halk kütüphanelerinde finans, yeşil dönüşüm, istihdam, ihracat-ithalat vb konulardaki konu uzmanlarını kullanıcılar ile buluşturan eğitim, atölye ya da kültürel etkinlikler düzenlenebilir.
  • Girişimcilere temel bilişim teknolojilerine erişmeleri, bilişim okuryazarlığı eğitimleri almaları ve çeşitli çevrimiçi eğitim platformlarına erişmeleri sağlanabilir.
  • Kariyer ya da iş fırsatları konusunda bilgilendirme faaliyetleri yapılabilir.

SEVGİLİ BABAMIN ANISINA

Yayınlandı: 10 Temmuz 2023 / Uncategorized

HÜSNÜ OĞLU MEHMET REŞAT (YAŞAR)

Karabina Mehmet’in torunu, Karabina Hüsnü’nün oğlu ve Osman ile Hidayet’in kardeşi Yaşar (asıl adı Mehmet Reşat), 25 Nisan 1944 Salı günü, Çoruh ilinin (daha sonra Artvin) Hopa kazasının Viçe nahiyesindeki Saat Köyü’nde dünyaya geldi.

1944’te Viçe henüz nahiyeydi ve ancak Yaşar 3 yaşındayken ilçe yapılarak Fındıklı adını alacak ve Rize’ye bağlanacaktı. Doğduğunda babası Hüsnü 39, annesi Naziye 35 yaşındaydı. 72 yaşındaki dedesi Mehmet ise Yaşar iki yaşındayken vefat etti.

Yaşar, günümüzde etrafını ot ve yosun bürümüş yıkık dökük bir iki temel taşının, yeşillikler içinde ayakta kalmayı başardığı bahçede, sülale tarafından “eski ev” diye anılan evde doğdu. Eski ev ilk zamanlar tek katlıydı. Osman, Mehmet, Hidayet, Nezahat ve Yaşar bu evde doğmuştu. Babası Hüsnü, annesi Naziye ve çocuklar, Hüsnü’nün yeğeni Rahmi ve Rahmi’nin annesi Ayşe hep beraber bu evde yaşıyorlardı. Daha sonra Rahmi, 1983 yılındaki heyelan sonucu yıkılan ve şimdi yerinde sadece yarıcıların ikamet ettiği briket duvarlı küçük bir evin olduğu yerde kendilerine yeni bir ev yapınca evleri ayıracaklardı.   

Hüsnü, eski evin üst katına üç oda daha ilave edince iki katlı bir ev olmuştu. Naziye, gelini Nurhan’a, üst kata, kurulan iskeleyle inip çıktıklarını anlatırdı. Ailecek üst kata taşındılar. Evin  alt katındaki odalar depo olarak kullanılmaya başlandı. Çeşitli inşaat malzemeleri ve hurda malzemeler buraya konmuştu.  Eski eve dış kapıdan girilince salon niyetine kullanılan geniş bir alana girilirdi. Salondan geçilince hayat denilen ortak kullanımlı bir alana çıkılıyordu. Tam karşısında bir sedir duruyordu. Sedirin yaslandığı cumbanın sürgülü pencereleri yukarı kaldırılınca ön bahçede ahirpici denilen ahırağzı görülüyor, daha aşağılarda keğençhana denilen kireçhane bölgesindeki fındıklıklar seyredilebiliyordu. Hayata üç oda açılıyordu. Birinde Hüsnü ile Naziye kalıyordu. Osman da bu evde evlendi, eşi Ayşe’yi bu eve gelin getirdi. Daha sonra onlar Karadeniz Ereğli’ye göç ettiler. Hüsnü, evin ön cephesine bir oda bir salon şeklinde ilave yapmıştı Yaşar ile Nurhan ilk burada yaşadılar. Osman Ereğli’ye gidince onların odasına geçtiler. Bu odaya bir de ebeveyn banyosu yapıldı. Yatakları ve elbiseleri koymak boydan boya dolap vardı. Üçüncü oda ise misafirlere ayrılmıştı. Tuvalet ve banyo yan yana evin içindeydi. Sokak kapısı küçük bir çengel ile kilitlenirdi.

Evin sağ tarafındaki küçük düzlükte nayla denilen bir serender kuruluydu. Naylanın hemen altında şimdilerde çoktan kurumuş olan ğali denilen küçük bir dere akıyordu.

Yaşar’ın doğduğu yıl İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarıydı. Müttefikler Avrupa’ya çıkarma planları, Almanlar da muhtemel işgale karşı direnme planları yapıyorlardı. Gazetelerde ve radyoda hep savaş haberleri vardı. Türkiye’de Milli Şef İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı’ydı. Savaşın etkileri Türkiye’de de hissediliyordu. Ekmek karne ile dağıtılıyordu. Rize’de ise çay tarımı için adımlar daha yeni atılmıştı. Ancak ahali geçmiş yıllarda yaşanan kıtlık felaketinden çok etkilendiği için, tarım arazilerini bozup çay bitkisi ekmeğe pek yanaşmıyordu. Ayrıca çay ekiminin yapılacağı alanların kızılağaçlık olması sebebiyle bu alanların söküm işinin yapılması için erkek gücüne ihtiyaç vardı. Ancak yöredeki erkekler genelde gurbette olduklarından kadınların gücü yetmiyor, bu da çaycılığı olumsuz etkiliyordu. Ancak 1950’lerden sonra çaydan para kazanılmaya başlayınca Rize’de dış göç nispeten azalacaktı.  

Yaşar’ın doğduğu yıl Rize’de sadece üç tane çay atölyesi faaliyetteydi, henüz çay fabrikaları kurulmamıştı. Atölyeler çayın kilosunu 180 kuruştan alıyorlardı. Ama fındık üretimi diğer ilçelere göre oldukça boldu. 1944 yılında Viçe’de 750 ton fındık üretilmişti. Hatta bu nedenle Viçe nahiyesi, ilçeye dönüştürülünce adı Fındıklı konacaktı. Nahiyeye ailece yerleşmiş İspirli hamallar sağa sola mal taşırdı. Yeni Viçe köprüsü henüz yapılmamıştı. Yaşar doğmadan iki gün önce, 23 Nisan’da tüm yurtta Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayramı kutlanmıştı. Her gün 12.30 da yayına başlayan Ankara Radyo’sunda ajans haberlerinden sonra peşrev, semai ve şarkılar çalınırdı.

Yaşar bebekken çeşitli hastalıklar geçirdi. Naziye, cinlerin oğlunun kundağını söküp beşikten kaçırmaya kalktıklarını söyledi. Daha önce yine abisi Mehmet de bebekken hayatını kaybettiği için ailesi Mehmet Reşat koydukları çocuğun isminin ona yaramadığına inanıp, adını Yaşar olarak değiştirdiler. Hayatı boyunca Yaşar ismi ile bilindi.

İlkokulu 1951 yılında öğretime başlayan Saat Köyü’ndeki ilkokulda okudu. Okulun da ilk öğrencilerindendi. Öğretmeni Sümer Köyü’nde oturan Münir Akkaya’ydı. Köyün yukarısındaki okula sabah akşam kâh çay bahçelerinden geçip kâh dereleri aşarak yürüyerek çıkar ve inerdi. Eğitimine ilkokul 5 sınıftan sonra devam etmedi. Kendisinin sağken aktardığına göre, ilk kez 13 yaşında babası ile beraber gurbete çıktı. İnşası 1956 yıllında tamamlanan, ilk iki ünitesinin 1956’da 3. ve 4. ünitelerin ise 1966’da işletmeye alınan Sarıyar Barajı’nda çalışmak üzere ailesi beraber Ankara Nallıhan’a geldi.

Babası Hüsnü’nün Sarıyar barajından kazandığı para ile satın aldığı ve Rize’ye getirdiği kamyonu abisi Osman ile beraber işletmeye başladı. Ancak hem kendisinin hem de abisinin yaşlarının çok genç olması nedeniyle ticari başarı sağlayamadılar. İsmet Karabina’nın aktardığına göre; babası Hüsnü şöyle demiştir “Kamyonu ben aldım, benzini ben dolduruyorum, bu araba hâlâ zarar ediyor”.

Askere gitmeden hemen önceki yıllarda abisi Osman, inşaatı 1961-1965 yılları arasında tamamlanan Erdemir Demir Çelik Fabrikası’nda çalışmak için Karadeniz Ereğli’ye gidince, Yaşar da bir müddet abisinin yanına gidip kaldı. Yeğeni Mehmet Karadeniz’in aktardığına göre “Gençken o kadar güçlüydü ki Reno’nun önünü tek başına kaldırırdı”. Gençken boş vakitlerinde o zamanların modasına uygun olarak takım elbise giyerdi. Yine takım elbise giydiği bir gün, arıza yapan aracın altına girince, beyaz takım elbisesi yağ içinde kaldı.

Askerliğini 1964-1966 yılları arasında İstanbul Rami’de, 391. topçu taburu, 1. bataryada, topçu olarak yaptı. Uzun boylu olduğu için askeri törenlere gönderilen kıtada yer aldı.

5 Temmuz 1965 tarihinde kendisi askerdeyken Kurtuma (şimdiki Ilıca mahallesi) Köyü’nden Kavazoğlu Hamdi’nin en büyük kızı 1949 doğumlu Nurhan ile nişanlandı. Nişanlısından mektup gelince, askeri kamyonun altına girip gizlice okudu. Askerden dönünce 27 Ağustos 1966 tarihinde evlendi. Evlendiğinde kendisi 22, Nurhan ise 17 yaşındaydı. Bir yıl sonra 1967 yılında 23 yaşında ilk kez baba oldu; ilk kızı Nezihe dünyaya geldi. İkinci kızı köydeki eski evde, 3 oğlu ise Trabzon’da dünyaya geldi.

1974 yılında bir kamu kurumu olan YSE’de (Yol Su Elektrik Kurumu) işçi kadrosunda şoför olarak işe başlayınca, Trabzon’a göç etti. Nurhan’ın aktardığına göre “Hüsnü dede Osman’dan sonra diğer oğlu Yaşar’ın da evden ayrılıp, Trabzon’a gitmesini hiç kabullenmedi”. Hatta ikinci evliliğini yapınca kendisini bırakıp giden oğullarına nazire edercesine “Melen (öteki) avladan (avludan) buraya çubri (kestane) gibi çocukları dizeceğim” dedi.

Yaşar da babasına çok saygı duyardı. Ondan çok korktuğunu, çekindiğini kendisi sohbetlerinde ifade etmiştir. Bir keresinde “şimdi babam mezardan çıksa gelse bu yaşta gene korkardım” demişti. Bu nedenle memleketten Trabzon’a gelmek, babasının yanında çalışırken maaşlı bir işe girmek fikrini hayata geçirmek, Yaşar için oldukça radikal bir karardı.

Sümer Köyü’nden Saat Köyü’ne giderken çay alım yerini geçer geçmez karşınıza çıkan derede eskiden ahşap bir köprü vardı. Köprüden YSE’nin resmi plakalı çimento yüklü kamyonuyla geçince, köprünün tahtalarını çatlattı. Başka bir zaman eşi Nurhan’ın köyüne kamyonla gittiği bir gün, dönüşte Kurtume virajlarında kamyonun frenleri patladı. Zor durabildi.

Sarı renkli Dodge marka pikap ile yolda giderken, Fındık fabrikası kamyonunun kasasındaki kavrulmuş fındık çuvallarından biri yola düştü. Yırtılan çuvalda kalanları eve getirdi. Çocukları bayram ettiler.

O dönem en iyi arkadaşları Hatay ile Tayfun’du. “Tayfun’a şoförlüğü ben öğrettim” derdi. Hatay YSE’nin futbol takımıyla ilgilenen spor adamlarından biriydi. Yaşar kullandığı otobüsle sık sık futbol takımını maçlara götürürdü.  Hatay, bir gün Gümüşhane taraflarındaki köylerden birine giderken yol kenarındaki tarlada çalışan kadınlara “Asiye, Asiye” diye seslendi. İçlerinden biri de gerçekten Asiye çıkmaz mı? “Ey” diye cevap verince, “Birkaç kök karalahana koparın da geçerken alalım” dedi. Dönüşte kadınların yol kenarını tıka basa karalahana ile doldurduklarını gördüler. 

6 yıl sonra 1980’de aynı kurumun Pazar’daki şefliğine tayinini istedi. Evini de Trabzon’dan Saat Köyü’nde Hüsnü’nün yeni inşa ettiği eve taşıdı. Yeni evi ikiye bölerek kullandılar. Koridorun solundaki odalar Yaşar’ın evi, koridorun sağındaki odalar üvey annesi Orcili’nin evi oldu. Köye yerleşmek üzere tavuklar ve inek satın aldı, ineğe Pukkia adını koydular. Akşamları eve gelirken elinde Günaydın Gazetesi olurdu. Evin bacasına oğul yapan yaban arılarının yuvasını ateş yakarak temizledi. Evin hemen yanı başındaki devasa ağaca tırmanıp, ağaca dolanmış Ceneviz üzümünü toplar, arada bir evin terasında kendisini bekleyen çocuklara verirdi. Köydeki yeni ev ile yıkılan eski evin arasındaki avluda, çoluk çocukla beraber heyecanlı voleybol maçları oynardı. Bir yıl boyunca Pazar ilçesinde çalışan Yaşar, evin iş yerine uzaklığı, gidip gelme zorlukları, çocukların eğitimi ve köy yaşamının sıkıntıları karşısında yeniden Trabzon’a tayinini istedi. Hatta bir akşam çocuklarına kimler Trabzon’a dönmek ister diye sordu, onların da fikirlerini aldı.

1981 sonbaharında yeniden Trabzon’a taşındı. Fatih Mahallesi Onur Sokak’taki Özlemi Apartmanı’nın dördüncü katında ikamet etti. Eşya kamyonu Trabzon’a vardığında gece olmuştu. Eşyaları elektrikleri kesik, karanlık eve yığıp o gece aynı mahalledeki Nurhan’ın kardeşi Fatmalarda kaldılar. Hatta kızları Nezihe ile Emine bir gün yürüyerek teyzelerine giderken onları gizliden takip eden 4 yaşındaki Hüsnü yolu şaşırmış, kaybolmuştu. Gün boyu tüm aramalara rağmen bulunamamıştı. Karakollara haber verilmişti. Civarda dolanan bir polis minibüsünü gören Yaşar, bir haber var mıdır acaba, diye polislerin yanına gidince arabada oturan ve kendisine elindeki bisküviyi uzatan Hüsnü’yü görmüş ve sevinçle eve getirmişti.

İş yeri YSE, Trabzon’da, şimdiki Karadeniz Teknik Üniversite’sini geçince denize nazır bir yerdeydi. Personel servisi ile gidip gelirdi. Personel servisini kaçırınca Ayasofya’dan Meydan’a gitmek ve Meydan’dan ikinci bir dolmuşa binmek gerekirdi.

1983 yazında, aşırı yağış nedeniyle Saat Köyü’nde meydana gelen heyelanda, ablası Hidayet’in evinin toprak altında kaldığına canlı canlı şahit oldu. Oluşan çamur nedeniyle ancak bir hafta sonra üzerinde yürünebilen o balçıklı zemini nasıl aştığını hatırlamadı hiç. Kendisini toprak altında kalan evde buldu. Ablasını ve yeğenlerini kurtarmak için kahramanca mücadele etti. Ailenin büyükleri “melaikeler götürmüştür” dedi. Afet sonrası köyde yaşam olanağı kalmadığı için, bir vefa örneği göstererek üvey annesi Orcili Ayşe’yi ve iki oğlu Muzaffer ve Cafer’i de yanlarına alıp Trabzon’a getirdi. Köydeki şartlar düzelinceye dek bir yıl aynı evde 9 nüfusa baktı.

1983 yılında, YSE amblemli, sarı renkli Dodge marka pikabın direksiyonunda seçim sandıklarının taşınmasına görev aldı.

1986 yılında işçilere tanınan erken emeklilik hakkını kullanarak 42 yaşında emekli oldu. Emekli ikramiyesi ile satın aldığı dolmuş-taksi ile Ayasofya-Meydan güzergahında dolmuşçuluk yaptı. Günün moda rengi koyu kahve renginde 1977 model Murat 131 arabası vardı. Arabanın arka camında frene basınca iki yana doğru uzayan noktalı ışıkları yüzünden mahalledeki çocuklar tarafından Kara Şimşek diye anılırdı. Arabanın teybinde Küçük Emrah, Kayserili Neriman, Küçük Ceylan gibi kasetler olurdu. Boş zamanlarında ailesini de alarak araba turları yapmayı severdi. Akçaabat taraflarında köfte yemeğe giderlerdi. Bayramlarda ailesini Trabzon’dan köye götürür. Tüm akrabaları ziyaret ederdi. Yazları köye gidince, Fındıklı-Sümer arasında korsan taksicilik de yapardı. Bir yıl sonra çalışmaktan sıkılıp, dolmuşu sattı. Geçim sıkıntısı başlayınca ve daha rahat bir yaşam umuduyla 3 Haziran 1987 tarihinde Trabzon’dan Muğla’nın Yatağan ilçesine göç etti.

Yatağan’da önce hafriyat kamyonlarında şoförlük yaptı. Daha sonra termik santral personelinin taşındığı otobüslerde servis şoförlüğüne başladı. Uzun zaman servisçilik yapınca Yatağan garaj eşrafı arasında Laz Yaşar diye tanındı. Hatta öyle ki oğlu Şenol üniversiteden bir arkadaşına evi tarif ederken “Yatağan’da inince garajda Laz Yaşar’ı sor, sana evi tarif ederler” dedi. Çocuklarının 302 marka Mercedes otobüsü yıkayıp temizlemelerinden sonra mahalle arasında koca otobüsle turlamalarına ses çıkarmazdı. Beyaz eşya dükkanında çalışırken sağa sola mal götüren Şenol ile yolda karşılaştıklarına gülümseyerek selektör yapardı. Şenol Ankara’dan dönüşlerde babasını arayıp geliş tarihini haber verince hemen Yatağan’daki yazıhaneden bileti satın alırdı. Yaşı ilerleyince 2000’li yılların ortasında şoförlüğü ve çalışma hayatını sonlandırdı. Bu dönemdeki en iyi arkadaşı Hopalı Hasan’dı.  

1 Şubat 2015 tarihinde ömrünün son yıllarını geçireceği İzmir’e taşındı. 7 yıl Çiğli’de Evka 5’te ikamet etti. Yatağan’daki kadar hareketli bir yaşamı olmasa da ekonomik olarak rahata kavuşmuştu. Canı sıkıldıkça Karşıyaka’ya iner, mahalle pazarlarını gezer, Cuma namazına giderdi.

Hayatı boyunca sigara içti. Sigara alışkanlığı, tüm kendi yaşıtları gibi çok küçük yaşlarda başladı. Kendisinin söylediğine göre; gençlik zamanlarında, köyde sigara bulamayınca mısır püsküllerini kurutup, sigara kağıdına sararak içerlermiş.  Alkole karşı değildi, kimsenin yediğine içtiğine karışmazdı ama kendisi kullanmazdı. Bir keresinde YSE’de çalışırken, araziye çıktıkları Gümüşhane ya da Erzurum taraflarında aşırı soğuğa maruz kaldıkları bir gün, donmamak için kanyak içtiklerini anlatırdı.

Gençliğinde esmer, ince yapılı, uzun boyluydu. Yaşı ilerleyince saçlarına aklar düşüp, göbeklenmişti. Hayatı boyunca Kadir İnanır’a benzetildi. Dar ve uzun siyah bıyıkları vardı. Hiç sakal bırakmadı. Oldukça duygusal bir mizaca sahipti. TV’de duygusal bir film izlerken ya da kazanılan milli maçlarda gözleri dolardı. Yüzü sürekli güler, insanları memnun etmenin yollarını arardı. Çocukları yola çıkınca varacakları yere kadar sürekli arar, gittiniz mi, yollar nasıl, yolculuk nasıl gidiyor diye sorardı. Misafirlerini karşılamak için sabırsızlıkla apartmanın dışında bekler, uğurlarken gene arabaya kadar eşlik ederdi. Eşinin aksini gezmeyi severdi, seyahat fırsatı olunca kaçırmazdı. Ama gittiği yerde çok çabuk sıkılırdı. Hemen eve dönmek isterdi. Eşini dostunu sık sık telefonla arar, hal hatır sormayı severdi. Çocuklarının başarılarından büyük keyif alır, bunu herkesle paylaşırdı. Yemek seçmezdi. Nurhan “Önüne ne koysan beğenmemezlik yapmaz, yer” derdi. Memleketten sık sık yerel ürünler sipariş ederdi. Bol iç yağıyla pişirilmiş karalahana yemeklerini çok severdi. İzmir’de karalahana satılan muhtelif pazarlar yerini bilirdi. Hatta Nurhan “sen ölünce mezarına karalahana ekeceğim” diye şakalaşırdı. Vefatından sonra Yaşar’ın mezarına karalahana ekildi. Ama temizlik ve düzen konusundaki umursamazlığı meşhurdu.

Televizyonda her tür spor müsabakasını izlemekten keyif alırdı. Özellikle güreş müsabakalarını kaçırmazdı. Koyu bir Trabzonspor taraftarıydı. Trabzon’da yağmurlu bir havada futbol maçı izleyince zatürreye yakalandı, 20 gün hastanede tedavi gördü. En son 1984 yılında şampiyon olan Trabzonspor’un 2022 yılında 38 sene sonra gelen 7. şampiyonluğunu göremedi. Şeker hastasıydı, 20 Ocak 2022 tarihinde 78 yaşına iki ay kala ani kalp yetmezliği nedeniyle İzmir’de hayata gözlerini yumdu. Kabri İzmir’de Doğançay Kabristanlığı’ndadır. 

Bülent Yılmaz (Prof. Dr. – Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü) hocamızın denemeler türündeki dördüncü kitabı “En Güzel Korkuluk: Denemeler” başlığıyla Hiperyayın tarafından yayınlandı.

Bülent hoca, tıpkı sonar cihazından yayılan ses dalgasıyla su altı etüdü yapan bir gemi kaptanı gibi, gündelik yaşamda pek de dikkat etmediğimiz ayrıntıları, duyguları ve durumları derinlemesine analiz ediyor. Aynı zamanda okurun da kendi kendine ve kendi zihninde bu farkındalıkları keşfetmesine aracılık ediyor. Ve “umuttan yana olmalı insan” diyerek, bu farkında olma halini illâ yeşermiş bir ümit tohumuna dönüştürüyor.  Böylece yaşam ne kadar zor ve acımasız olursa olsun, tıpkı bir yaşam koçu gibi her daim hayatın güzelliğini vurguluyor.

Okunması içtenlikle tavsiye edilir.

Yılmaz, B. (2022).  En güzel korkuluk: denemeler. İstanbul: Hiperyayın.

Arka Kapak

Denemeler En “güzel” korkuluk, kuşlar için en “korkutucu” korkuluk anlamına geliyor. Yarışmada kuşları tarlada en fazla korkutacak, en korkunç korkuluk “en güzel” korkuluk olarak “birinci” seçiliyor. Korku ile güzel bir araya geliyor; hatta “en korkunç” ile “en güzel.”

En korkunç olanı en güzel seçmek tuhaf değil mi?

Peki, “en güzel”, yani en korkutucu korkuluk nasıl olmalı? Yarışmaya katılan bir köylü amca tanımlıyor: “İnsana benzeyecek ki, kuşlar korksun!” En güzel korkuluğun tarifi bu: İnsana en çok benzeyen korkuluk, en güzel korkuluktur. Ya da şöyle: En korkutucu korkuluk, insana en çok benzeyen korkuluktur.

Sahi, insan sadece kuşlar için mi korkuluktur, yoksa o, insanlar için de mi bir korkuluğa dönüşmüştür?

Evet, insanı da artık en çok insan korkutuyor. İnsan kendisine benzeyen korkuluklar yapıyor; insan insanın korkuluğu oluyor. Ve sanki insanlık tarlasının korkulukları için de yarışmalar düzenleniyor!

Bir Kütüphaneciler Marşı yapılması konusunda Türk Kütüphaneciler Derneği (TKD) şeref üyesi rahmetli Halil Nuri Yurdakul tarafından yapılan teklif, TKD Genel Merkezince olumlu karşılanmış ve ilk olarak marşın güftesini elde etmek üzere 1970 yılı Nisan ayında bir “Kütüphaneciler Marşı Güfte Yarışması” açılmıştı.

Yarışmanın şartnamesi Türk Kütüphaneciliği dergisinde şu şekilde duyurulmuştu (TKD, 1970a, s.76):

KÜTÜPHANECİLER MARŞI GÜFTE YARIŞMASI

1.Türk Kütüphaneciler Demeği Genel Merkezi, hazırlanmasına karar verilen bir “Kütüphaneciler Marşı” için daha önce açılan güfte yarışmasına gönderilen şiirler seçiciler kurulunca yeterli bulunmadığı için, Türk şairleri arasında yeni bir güfte yarışması açmıştır.

2. Yarışmaya gönderilecek şiirler, kitap ve kütüphanenizi değerini, kütüphanecilerin milletimizin kültürel kalkınmasındaki hizmetlerini yansıtan bir temaya sahip bulunacaktır.

3. Yarışmaya katılan şiirlerde şu nitelikler aranacaktır.

a) Şiirler, 7+7 ’lik veya 3+3+2+3’lük hece vezni ile yazılacaktır.

b) Her şiir 4 mısralı iki veya üç kıtadan ibaret olacak; kıtaların sonunda, konunun özünü belirten ve yine aynı vezinle yazılmış iki mısralık bir kavuştak (nakarat) yer alacaktır.

c) Mısraların son heceleri (a), (o) veya (u) seslileri ile bitecek ve bunlarla kaynaşan sessizler tınlayıcı olacaktır.

Örnek:

Altın yeleli arslan

Lâcivert gözlü arslan

Kükreyerek geliyor 

Fenerbahçeli arslan

4. Yarışmanın birinciliğini kazanan ve “Kütüphaneciler Marşı” için  güfte olarak seçilen şiirin yazarına 1.000 (Bin) Türk lirası ödül verilecektir.

5. Yarışmaya giren şiirler, şu seçiciler kurulu tarafından değerlendirilecektir:

Cahit Külebi (Millî Eğitim Bakanlığı Kültür Müsteşar Yardımcısı, Şair)

Dr. Müjgân Cunbur (Millî Kütüphane Genel Müdürü)

Adnan Ötüken (Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat öğretmeni, Kütüphaneci)

Sabahattin Kalender (Besteci, Devlet Operası Müzisyenlerinden)

Ahmet Borcaklı (Millî Kütüphane Güzel Sanatlar Şube Müdürü)

6. Yarışmaya katılacak şiirlerin, en geç 19 Mayıs 1970 gününe kadar, Türk Kütüphaneciler Derneği – Posta Kutusu:  175 – Yenişehir, Ankara adresine gönderilmiş olması gerekir.

Bu yarışmaya katılan 52 şiir arasından, seçiciler kurulu, Arif Nihad Asya tarafından yazılan güfteyi lâyık görmüştü. Ayrıca şair İlhan Geçer, kütüphaneci Muide Gürsan ve şair Cevher İhsan Miskioğlu’na ait eserler de yayınlanmaya değer bulunmuştu (TKD, 1970b, s.156).  

Sıra bu güftenin Kütüphaneciler Marşı olarak besteletilmesine gelmişti. Önce marşı bestelemek için de bir yarışma açılması düşünülmüş ancak yapılan temaslar sonunda bunun yararlı olamayacağı, marşın bestelenmesinin tanınmış bestecilerden birine ısmarlanmasının daha olumlu sonuç vereceği kanısına varılmıştı. Sonunda marşın bestelenmesi işi, tanınmış bestecilerimizden Faik Canselen’e rica edilmiş ve böylece Kütüphaneciler Marşı bestelenmiştir (TKD, 1971a, s.56).

Kütüphaneciler Marşı

Sayfa sayfa dizilmiş satırlar, kısa uzun
Tellerdir; dile gelir “kirpik” denen mızraptan.
Fakat okutulmaktan ve okumaktan yoksun
Kalan için kitabın farkı yoktur seraptan…

Bizde ayrı sayılmaz bir kitap, bir mihraptan
Ki uğuldar kubbemiz “Oku” diyen hitaptan.

Sevinsin açıp soran alacağı cevaptan.
Kitaplar var herkese, her çeşitte, her çaptan.
İçlerinde sevgine karşı sevgi bulursun;
Çarpan bir yürek çıkar cansız sandığın kaptan…

Bizde ayrı sayılmaz bir kitap, bir mihraptan
Ki uğuldar kubbemiz “Oku” diyen hitaptan.

Kütüphane bir bina… Duvarları kitaptan,
Kitaplar davet davet her rafta, her dolaptan…
Uzattığı eserden sen memnunsun, ben memnun;
Kütüphaneci memnun işlediği sevaptan.

Bizde ayrı sayılmaz bir kitap, bir mihraptan
Ki uğuldar kubbemiz “Oku” diyen hitaptan.

Kaynakça

TKD. (1970a). Kütüphaneciler marşı güfte yarışması. Türk Kütüphaneciliği, 19(1). Http://tk.org.tr/index.php/TK/article/view/1802/1782 adresinden erişilmiştir.

TKD. (1970b). TKD Genel Merkezi’nin açtığı Kütüphaneciler Marşı Güfte Yarışması sonuçlandı. Türk Kütüphaneciliği, 19 (2). http://tk.org.tr/index.php/TK/article/view/1813/1793

TKD. (1971a, s.56). Kütüphaneciler marşı bestelendi. Türk Kütüphaneciliği, 20(1).  http://tk.org.tr/index.php/TK/article/view/1701/1685 adresinden erişildi.

TKD. (1971b). Nota- Kütüphaneciler Marşı. Şiir: Arif Nihat Asya, Müzik: Faik Canselen. Türk Kütüphaneciler Derneği, 2 yaprak. Ankara, Güven Matbaası 1971. Ebat: 25×35 cm.

Kitap, en temel düzeyde ele alındığında, insanlık belleğinin kaydedildiği bir materyaldir. Bu açıdan kitabı oluşturan yazının evrimi de insanlığın evrimiyle paralel ilerlemektedir.  Yazı öncesi, bilgi sadece insan belleğinde taşınır ve sadece sözlü olarak iletilebilirdi. Bu nedenle ilk insanlar aynı zamanda birer canlı, yani yaşayan kitaptılar. Çeşitli dinlerde kitaba atfedilen kutsiyetin temelinde belki de bilgi aktarımının önemi yatmaktadır.

Yazı ve onu kapsayan kitap, günümüze değin birçok kez biçim değiştirmiştir. Çağımızın dijitalleşen dünyası, kitabın biçimini bir kez daha dönüştürmüştür. Her tür kayıtlı bilgi anlamına gelen enformasyon artık dijitalleşmiştir. Dolayısıyla ister basılı ister dijital olsun, enformasyon, kültürü geleceğe aktaran ve medeniyetimizi geliştiren en önemli unsur özelliğini sürdürmektedir.

Türk Kütüphaneciler Derneği’nin Youtube üzerinden canlı olarak gerçekleştirdiği webinar serisine 20 Mayıs 2021 tarihinde konuk olduk. Üyesi olmaktan onur duyduğum Türk Kütüphaneciler Derneği’nin artık gelenekselleşen bu webinar serisinde yer almak beni çok mutlu etti. Bu webinarların arşiv niteliğinde olduğunu ve en az yazılı ürünler kadar geleceğe miras kalacağını düşünüyorum. Türk Kütüphaneciler Derneği’ne ve moderatör Emre Hasan Akbayrak’a teşekkürlerimi sunarım.

Webinar kaydını youtube üzerinden izleyebilirsiniz.

Medeniyetler bilimsel ve toplumsal değerler üretilerek kurulur ve gelişir. Bu gelişme sürecinde kültür birikimli bir biçimde ilerler. Bu noktada halk kütüphaneleri, işlevleri gereği hem bilimsel iletişimde hem de toplumsal gelişimde etkin bir rol üstlenir. Dolayısıyla medeniyet oluşturma ve geliştirme sürecinde halk kütüphaneleri son derece önemli ve etkin bir toplumsal kurumdur. Halk kütüphaneleri, bünyesinde yer alan insanlığın yazılı kültür mirasını, insanlığın hizmetine sunarak toplumun bilgi gereksinimlerini karşılamayı amaçlar. Bu hedef doğrultusunda, halk kütüphanelerinin bilgi toplumunun gereklerini karşılayarak çok daha verimli bilgi hizmetleri sunabilmesi ancak meselenin bütüncül bir yaklaşımla ele alınmasına ve halk kütüphanelerinin geleceğinin stratejik yöntemlerle planlanmasına bağlıdır. Böylelikle halk kütüphaneleri bilgi toplumuna dönüşüm süreçlerinde kendilerinden beklenen katkıları sağlayabilecek niteliğe kavuşmuş olur. Bu inanç ve yaklaşımla Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Bilgi ve Belge Yönetimi Anabilim Dalı’nda, çok değerli hocam Sayın Prof. Dr. Bülent Yılmaz’ın danışmanlığında yürüttüğümüz “Türkiye’deki Halk Kütüphanesi Sisteminin Değerlendirilmesi ve Bir Ulusal Halk Kütüphanesi Stratejisi Önerisi” başlıklı doktora tezi 2019 yılında tamamlanmıştır. Hiperyayın tarafından yayınlanan bu kitap sözü edilen bu doktora tezine dayanmaktadır.

Öncelikle, yönlendirme, teşvik ve destekleri ile bu kitabın oluşmasında büyük rolü olan, sadece doktora eğitimim sürecinde değil diğer alanlarda da ilgi ve yardımlarını benden esirgemeyen çok kıymetli hocam ve tez danışmanım Sayın Prof. Dr. Bülent YILMAZ’a şükranlarımı sunarım. Onun öğrencisi olmak sadece onun akademik derslerine katılım sağlamak değildir. Aynı zamanda onun yazarak, söyleyerek ya da bizzat yaparak kültüre yaptığı katkıları takip ederek yaşamı bir başka biçimde sorgulayabilecek noktaya geldiğimizi fark etmektir. İkinci olarak ise bu kitabın çıkış noktası olan doktora tezime gösterdikleri ilgi ve verdikleri katkılardan dolayı Tez İzleme Kurulu’ndaki değerli hocalarım Prof. Dr. Fahrettin ÖZDEMİRCİ ile Doç. Dr. İrem SOYDAL ÖZTÜRK’e bir kez daha teşekkür ederim. Son olarak Hiperyayın ailesine çalışmaya verdikleri katkı ve harcadıkları emek için çok teşekkür ediyorum.

Türkiye’de halk kütüphaneleri konusunda ulusal kapsamda bir stratejinin geliştirilme süreçlerine odaklanan bu kitabın mesleğimize ve halk kütüphanelerinin geleceğine katkı sağlamasını diliyorum.

Karadeniz, Ş. (2021). Türkiye’de ulusal halk kütüphanesi stratejisi. İstanbul: Hiperyayın.

Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü kütüphanecilik ve yayımcılık hizmetlerine ve diğer içeriklere erişmek için aşağıdaki linkler kullanılabilir.

Erişim Adresiİçerik
https://kygm.ktb.gov.tr/  Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün resmi web sitesi  
https://ekygm.gov.tr/  Yayın Standartları ve Derleme Bilgi Sistemi (ISBN-ISSN Başvurusu) Materyal Sağlama ve Satın Alma Bilgi Sistemi  
http://www.earsiv.gov.tr/  Kütüphane Yönetim Otomasyonu Etkinlikler İstatistikler TEDA Publisher Registration  
http://earsiv.gov.tr/kutuphane-listesi.aspx  Kütüphane listesi  
http://koha.ekutuphane.gov.tr/  KOHA katalog tarama  
https://ekitap.ktb.gov.tr/  e-kitaplar  
https://konusankitaplik.mkutup.gov.tr/  Konuşan Kitaplık  
https://kutuphanedeyim.org/  Etkin kütüphane  
http://www.kutuphanemcepte.org/  Sesli kitaplar  
http://www.toplukatalog.gov.tr/  Ulusal Toplu Katalog TO-KAT  
http://www.millikutuphane.gov.tr/  Milli Kütüphane  
https://kasif.mkutup.gov.tr/  Milli Kütüphane katalog tarama  

Bu çalışma, Türkiye’de halk kütüphaneleri için oluşturulacak ulusal bir stratejinin hazırlık
sürecine odaklanmıştır. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bilgi toplumuna geçiş sürecinde halk kütüphaneleri hizmetlerini ve yapısal bileşenlerini gözden geçirmek zorunda kalmaktadır. Bu yeni durum halk kütüphaneleri konusunun stratejik bir yaklaşımla ele alınmasını ve Türkiye için bir ulusal halk kütüphanesi stratejisi oluşturulmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu araştırmanın amacı; Türkiye’nin koşullarını dikkate alan, bilgi toplumunun parametrelerine uygun amaç ve hedefler doğrultusunda geliştirilen, uluslararası strateji ve ilkelerden yararlanılarak oluşturulan ve eylem planları ile desteklenen bir ulusal halk kütüphanesi stratejisi geliştirme sürecine ilişkin bir model oluşturabilmektir. Çalışmanın araştırma sorusu da şu şekilde belirlenmiştir: Türkiye’de ulusal halk kütüphanesi stratejisi nasıl bir yaklaşımla hazırlanmalıdır? Bu araştırma sorusuna bağlı olarak, araştırmanın hipotezi, ‘Türkiye’de ulusal bir halk kütüphanesi stratejisi bilgi toplumu parametrelerini, uluslararası yaklaşım ve uygulamaları ve Türkiye’nin koşullarını dikkate alarak hazırlanmalıdır.” biçiminde oluşturulmuştur. Araştırmada betimleme yöntemi kullanılmış olup, veri toplama tekniği olarak yarı yapılandırılmış görüşme gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında Eylül-Aralık 2018 tarihleri arasında, halk kütüphaneleri ile ilişkili, paydaş olarak
tanımlanan 35 uzman, uygulamacı, yönetici ve akademisyen ile görüşülmüştür. Görüşmeciler bir ulusal halk kütüphanesi stratejisinin hazırlık süreciyle ilişkili 13 soruyu yanıtlamışlardır. Yanıtlar sesli olarak kaydedilmiştir. Kayıtlar daha sonrasında deşifre edilerek Microsoft Word ortamına aktarılmıştır. Verileri analiz etmek için kodlama yapılmıştır. Görüşlerde yoğunlaşılan noktalar kodlanarak tablolaştırılmış ve kategoriler temelinde değerlendirilmiştir. Sonuç olarak Türkiye’de halk kütüphaneleri konusunda ulusal çapta bir stratejiye gereksinim olduğu anlaşılmıştır. Halk kütüphanelerini planlı bir biçimde yönetebilmek, kaynakları verimli kullanmak, kütüphanelerin birbirleriyle eş zamanlı olarak gelişmesini sağlayabilmek, ayrıca hem halkın hem de üst düzey karar alıcılar üzerinde farkındalık yaratmak ve üst yöneticilere süreçler ve hedefler konusunda ipuçları sunmak üzere ulusal halk kütüphanesi stratejisi hazırlanmalıdır. Çalışmanın öneriler bölümünde genel öneriler dışında, Türkiye Ulusal Halk Kütüphanesi Stratejisi Geliştirme ve Uygulama Modeli Önerisi adlı bir öneri sunulmuştur.

Bilgi Dünyası Dergisinde yayınlanan tam metine erişmek için tıklayınız.

Karadeniz, Ş. ve Yılmaz, B. (2020). Türkiye’deki halk kütüphaneleri için ulusal strateji ve eylem planı geliştirme süreci: durum değerlendirmesi ve bir model önerisi. Bilgi Dünyası, 20(2), 299-349.

Bülent Yılmaz (Prof. Dr. Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü) hocamızın akademik yayınlarının dışındaki üçüncü fikir-edebiyat eseri Hiperyayın tarafından yayınlandı.

Yılmaz meseleleri tam da bilim adamı kimliği ile örtüşecek biçimde ele alıyor. Başlangıçlar ayrıntılardan filizleniyor, kavramlar en genel açıdan irdeleniyor, sonra nakış nakış işlenip öze doğu bir yolculuk başlıyor. Ve bu irdelemenin sonucunda müthiş toplumsal tespit ve teşhislerle baş başa kalıyor okur. Ve tüm bunları çok güçlü bir edebiyat altyapısı ile inşa eden Yılmaz, sadece yazmıyor, okurun kendi kendini sorgulamasını da teşvik ediyor. Böylece yazar ile okur, arasında güçlü bir etkileşim dalgalanıyor.

Örneğin “Koronavirüste 23 ders” başlıklı yazı bugüne değin korona ile ilgili okuduğum en tatminkâr yazıydı. “Ezberlemek bilgiyi kullanamamaktır”, “Kolay, insanı gizlerken, zor olan ortaya çıkarır”, “Sorgulanmayan hayat yaşamaya değer değildir” gibi, kitapta altını çizeceğiniz, anlamsal değerini evrensel ölçüde sürdürecek aforizma niteliğinde çokça düşünce var.

Zor Zamanlarda’nın zihnimize düşen izdüşümüne bakınca anlıyoruz ki kütüphanecilik kuramının cevheri olmak dışında, bilgi insan olabilmenin ve insan kalabilmenin de bir koşulu. Ve bir arada yaşayan o insanlar ancak bilgiyi kullanabildikleri ölçüde bir bütün olarak gelişebilirler.

Son olarak denilebilir ki Bülent Yılmaz’ın öğrencisi olmak sadece onun akademik derslerine katılım sağlamak değil, aynı zamanda onun yazarak, söyleyerek ya da bizzat yaparak kültüre yaptığı katkıları takip ederek yaşamı bir başka biçimde sorgulayabilecek noktaya geldiğimizi fark etmektir.

Ve tabi bir sonraki kitabı merakla beklemektir.

Yılmaz, B. (2020).  Zor zamanlarda: denemeler. İstanbul: Hiperyayın.

Covid 19 yeni bir koronavirüs türü. Belirli yüzeylerde ne kadar dayandığına dair kesin kanıtlar olmasa da bazı bilgilere ulaşılabiliyor. Örneğin virüsün plastik, paslanmaz çelik, tezgah üstü, cam gibi sert, parlak yüzeylerde 72 saate kadar dayandığı, karton, kağıt, kumaş ve kendir gibi lifli ve emici yüzeylerde daha hareketsiz kaldığı ifade ediliyor.

Türkiye’deki kütüphanelerin büyük çoğunluğu bazı üniversite kütüphaneleri hariç kullanıcıya tamamen kapatıldı. Kütüphaneler, otomasyon programı üzerinden materyal iade tarihlerini uzattılar. Bazı üniversitelerin hâlâ kitap ödünç verseler de iade almadıklarını biliyoruz.

Halk kütüphaneleri ile üniversite kütüphanelerine tahmini olarak toplamda 2 milyon civarı materyalin okuyucu üzerinde olduğunu varsayabiliriz.  Kütüphanelerden ödünç alınmış kitaplar evlerde, iş yerlerinde, yurtlarda, okul çantalarında, araba koltuklarında, çalışma masalarında iade edilmeyi bekliyor şu an.

Peki salgın kontrol altına alınıp yaşam normalleşince bunca kütüphaneler iade edilen materyale nasıl bir işlem uygulamalılar?

En makul yöntem iade edilen materyalin güvenli bir alanda biriktirilerek kütüphaneler tarafından dezenfektasyon işlemine tabii tutulmaları olarak görülüyor. Diğer yöntem ise iade edilecek materyalin kullanıcılar tarafından belirli bir dezenfektasyon işlemine tabii tutulmasıdır. Ancak bunun denetlenmesi mümkün gözükmüyor.

Öncelikle konuya ilişkin olarak Sağlık Bakanlığı’ndan bir görüş alınması, sonrasında ise dezenfektasyon işlemleri için kurumlarla (ki yerel yönetimler olabilir) irtibata geçilerek planlama yapılması iyi bir başlangıç olabilir.

2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı’na ilişkin Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayınlandı.

Ulusal Akıllı Şehirler Strateji Belgesi’nin birkaç noktadan mesleğimizle de ilişkili olduğunu düşünüyorum.

Akıllı şehir kavramı temelde “bilginin” yönetimini gerektiriyor. Strateji belgesinde coğrafi bilgi sistemleri, bilgi teknolojileri ve bilgi güvenliği akıllı şehir yapısının ana unsurlarından olarak gösterilmiş. Kütüphaneler, arşivler ve yerel kent bellekleri akıllı şehir kapsamında yönetişimine ihtiyaç duyulan ögelerden biri olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle pratikte bu kurumların akıllı şehir uygulamalarına, yerel akıllı şehir proje envanterine ve akıllı şehir mevzuatına dahil edilmesi için çaba harcamalıyız.

2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı

Cumhurbaşkanlığı Genelgesi

 

Dijitalleşme çağında kütüphanelerin kent yaşamındaki önemi artıyor. Özellikle sıra dışı kütüphane mimarileri bilgi edinmenin yanı sıra sosyalleşme amacıyla da insanları kendine çekmeyi başarıyor. Kütüphaneler bulundukları yerlerde hem  kültürel yaşamı hem de ekonomik yaşamı canlandırıyor.  Yeni açılan kütüphane binalarının etrafında yeni kafeler, restoranlar hizmet vermeye başlıyor.

Dünyadaki gelişmelerin benzerinin ülkemizde de yaşandığını görüyoruz. Son yıllarda yeni kurulan ya da yeniden rehabilite edilen kütüphaneler toplumda gündem oluşturmayı başarıyor. İnsanlar ülkemizde kütüphaneleri artık daha sık ve daha kolay ziyaret eder hale geliyor.

Dolayısıyla 56. Kütüphane Haftası’nın ana temasının “Kent Kültürü ve Kütüphane” olarak belirlenmesinin ve bu bağlamda konunun kütüphanecilik camiası ile beraber şehir plancıları, mimarlar, sosyologlar gibi çevrelerce de ele alınmasının yararlı olacağını düşünüyorum.

54.Kütüphane Haftası kapsamında gerçekleştirilen bir etkinlikte medya okuryazarlığı tartışıldı. Doç. Dr. Ayşe Elif Emre Kaya’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde Türk Kütüphaneciler Derneği Genel Başkanı Ali Fuat Kartal, Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi’nden Sina Mater ve gazeteci Ünsal Ünlü medya okuryazarlığına ilişkin çeşitli yaklaşımları aktardılar.

Oldukça keyifli ve bilgilendirici etkinlik sonunda bilgi profesyoneli olan biz kütüphanecilerin medya okuryazarlığı kavramına hangi açıdan yaklaşmamız gerektiği konusunda çeşitli çağrışımlar oluştu bende. Kütüphanecilerin medya okuryazarlığı ile ilişkisi nereden kaynaklanıyordu? Kütüphaneciler toplumda medya okuryazarlığı bilinci ve becerisinin geliştirilmesine hangi açılardan katkı sunmalıydı ve en önemlisi bunun felsefi dayanağı neydi?

Türk Dil Kurumu’na göre; medya teriminin tanımı “iletişim ortamı” ya da “iletişim araçları” olduğuna göre; kütüphanecilik açısından medya terimini; içinde bilgi barındıran her tür iletişim ortamı ya da iletişim aracı olarak tanımlayabiliriz. O halde bilgi ve belge yönetimi bağlamında medya okuryazarlığı, içinde bilgi bulunan iletişim ortam ve araçlarını keşfetme, kullanabilme, içeriklerini analiz edebilme, düzenleme ve gereksinimlere uygun biçimde kullanıcılara sunma süreçlerini yönetebilme becerisi olarak ifade edilebilir. Elbette medyaya bir bilgi kaynağı olarak yaklaşan bu görüşe ve buna  ilişkin farklı tanımlara literatürde rastlanabilir.

Ancak diğer yandan, adı geçen etkinlik paylaşılan görüşlerin derlenmesinden medya okuryazarlığını; temelde kitle iletişim araçları aracılığı ile paylaşılan/yayılan haberlerin niteliğini bireyin algılama ve analiz edebilme becerisi olarak özetleyebiliriz. Bu tanımdan yola çıkacak olursak ilk başta kütüphaneci ile herhangi bir bireyin medya okuryazarlığına yaklaşımında bir fark olmaması gerekiyormuş gibi algılanabilir. Diğer bir deyişle aynı zamanda bir birey olan kütüphaneci, toplumdaki diğer bireyler gibi belirli kaynaklardan iletilen mesajları alabilir ve gerekiyorsa geri bildirim verebilir. Kişisel özellikleri, eğitim seviyesi, sosyo-kültürel özellikleri gibi unsurlar iletilen mesaja vereceği tepkiyi etkileyebilir.

Oysa gerçekte kütüphanecinin medya okuryazarlığı ile ilişkisi biraz daha derinde yatmaktadır.

Çünkü aslında bilginin doğruluğu, geçerliliği, kalitesi gibi unsurlarının söz konusu olduğu her çevrede kütüphaneciye önemli bir sorumluluk düşmektedir. Bu sorumluluğun kaynağı ise kütüphanecilik felsefesine dayanır. Hatırlayalım kütüphanecilik kuramının dayandığı nokta bireyin bilgi ile ilişkisinin var olmaya başladığı o ilk noktadır.

Bilgi ve Belge Yönetimi alanının ilgilendiği bilgi kayıtlı bilgidir. Medya da içerisinde kayıtlı bir bilgi bulundurur ve bu bilgiyi topluma aktarır. Dolayısıyla kütüphaneci bilginin toplumsal niteliği ile ilgilenmektedir. Birey hangi medya aracılığı ile olursa olsun bilgi ile ilişkisini sürdürdüğü sürece, kütüphaneci, bireyin bilgi ile sağlıklı bir ilişki kurması konusunda sorumluluk almak zorundadır.

Bu yaklaşımın kabul görmesi halinde kütüphanecilerin medya okuryazarlığı konusunda yapabileceği pek çok etkinlik tasarlanabilir. Elbette bunlardan ilki tıpkı bilgi okuryazarlığı konusunda alınan sorumluluk gibi, kullanıcılarının medya okuryazarlığı konusunda bilinçlenmelerini sağlayacak ve haberlerin kaynak, sunum, nitelik gibi açılardan analiz edebilecek becerileri kazandıracak çeşitli eğitimlere olanak sağlamaktır.

Bu noktanın bir adım daha ilerisi ise İngilizce’de “fact-checking” olarak kavramsallaştırılan, Türkçe’ye “doğruluk kontrolü” olarak çevrilen girişimlerde kütüphanecilerin de yer almasının sağlanmasıdır.

Doğruluk kontrolü, başta siyasetçilerin iddia ve demeçlerinin doğruluklarını ölçen bir çalışma olarak nitelendirilmiştir. Bu disiplin altında, iddia kontrolü, vaat kontrolü ve sosyal ve geleneksel medyada yer alan görsel ve içeriklerin doğruluğunu araştırmak gibi faaliyetler bulunmaktadır. Doğruluk kontrolü çalışmalarının geçmişi 2000’li yılların başına kadar uzanmaktadır. 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde eski Associated Press ve CNN muhabirlerinin ‘factcheck.org’u kurması ve 2007 yılında Florida merkezli Tampa Bay gazetesinin bir projesi olarak yayına başlayan ve 2009 yılında dünyanın en prestijli gazetecilik ödüllerinden biri olan Pulitzer’i kazanan Politifact’in kurulmasının, bu disiplinin dünyada hızlıca yayılmasına ve medya çalışmalarına tamamlayıcı bir kavram olarak kabul edilmesine aracılık ettiği belirtilmektedir (bkz.: https://e-bursum.com/Blog/Detail/dogruluk-kontrolu-ve-turkiyedeki-uygulanisi). Dünyada 50’ye yakın ülkede 100’ün üzerinde kurumun yapmakta olduğu bir çalışmanın Türkiye’deki örnekleri ‘doğruluk payı’, ‘teyit.org’ gibi girişimlerdir. Ayrıca Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı tarafından tarafsızlık, adil olma, kaynak, finansal yapı ve organizasyonda şeffaflık, metodolojisinin herkese açık şekilde paylaşılması ve düzeltme politikasını yayınlamak gibi ilkeler belirlenmiştir (bkz.: https://www.poynter.org/international-fact-checking-network-fact-checkers-code-principles).

Türkiye’de kütüphaneciler tarafından kurulacak buna benzer sivil bir doğruluk kontrolü girişimi şu aşamada hayal olarak nitelendirilebilir. Ancak en azından var olan girişimlerin bünyelerine gazeteciler dışında bilgi profesyonellerinin de dahil edilmeleri için çalışmalar yürütülebilir. Kütüphanecilerin bu tür organizasyonların farkında olmaları, bu organizasyonların iş ve işleyişleri hakkında bilgi sahibi olmaları ve kütüphaneciler ile doğruluk kontrolü girişimleri arasında çeşitli işbirliği platformlarının kurulması için çalışmalar yürütülebilir. Ayrıca disiplinler arası bir bilim dalı olan bilgi ve belge yönetimi alanının bu şekilde genişlemesine katkı da sağlanmış olur.

“Türkiye’de Belediye Kütüphaneleri ve Kent Arşivleri için Yönetmelik Taslakları ve Stratejik İlkeler Önerisi”  adlı kitabımız basılı ve elektronik formda yayımlanmıştır. Çalışmada genel stratejik ilkeler dışında hem kütüphaneler hem de kent arşivleri için ayrı ayrı yönetmelik taslakları hazırlanmıştır. Kütüphane ve arşiv hizmetlerinde belediyelerin Türkiye’de bu alana istisnaları dışında yeni yeni girdiği göz önüne alındığında, bu stratejik ilkeler ile yönetmelik önerileri çalışmasının önemli bir gereksinimi karşılayacağı düşünülmektedir.

Çalışmanın yayımlanması konusunda büyük destek veren Bursa Nilüfer Belediye Başkanlığı ile Kütüphane Müdürlüğüne teşekkür ederiz.

Yılmaz, B., Karadeniz, Ş., Ekici, S. ve Kutlu, O. (2018). Türkiye’de belediye kütüphaneleri ve kent arşivleri için yönetmelik taslakları ve stratejik ilkeler önerisi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü.

    

Kültür ve Turizm Uzmanları Derneği Üyelerinin Bilgi Davranışları Üzerine Bir İnceleme

A Review on the Information Behavior of the Members of the Culture and Tourism Experts Association

Giriş

Kasım-Aralık 2014 tarihlerinde, Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi bünyesindeki ‘BBY 711-Bilgi Arama Davranışları’ doktora dersi kapsamında sadece Kültür ve Turizm Uzmanları Derneği (KTUD) üyelerinin bilgi davranışlarının analiz edilmesi amacıyla bir ön çalışma gerçekleştirilmişti. İlgililere çeşitli ipuçları sunması amacıyla araştırmanın genel sonuçlarının ve önerilerin paylaşılmasında yarar görülmektedir. Tablo ve bulgulara ise yer verilmemiştir. Konunun önemi nedeniyle KTUD üyelerinin görev yaptıkları kurum olan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın çok daha ayrıntılı ve bilimsel olarak kurum içi bilgi gereksinimlerinin analiz edileceği ve sonucunda bir kurumsal bilgi politikası oluşturulacağı bir çalışma yürütmesi hizmet verimliliğine büyük katkı sağlayabilir.

Kamudaki kariyer meslek uzmanlarının temel görevleri, kurumlardaki karar vericilerin gereksinim duydukları bilgi ve belgeleri en nitelikli biçimde hazırlamaktır. Dolayısıyla kariyer meslek uzmanlarının bilgi davranışlarını analiz etmek ve ne tür bilgi destek sistemlerine gereksinim duyduklarını ortaya koymak bağlı oldukları kurumların hizmet verimliliğini yükseltecektir.

Araştırmanın odağında yer alan Kültür ve Turizm Uzmanları Derneği (KTUD) üyeleri kariyer meslek uzmanlarından (Kültür ve Turizm Uzmanları, Kültür ve Turizm Uzman Yardımcıları, Yazma Eserler Uzmanları, Yazma Eserler Uzman Yardımcıları) oluşmakta olup, Kültür ve Turizm Bakanlığı ana hizmet birimleri ile taşra birimlerinde görev yapmaktadırlar. Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’nda görev yapan Yazma Eserler Uzmanları da daha önce Kültür ve Turizm Uzmanı kadrosunda oldukları için araştırma kapsamına alınmışlardır. Araştırmada betimleme yöntemi kullanılmıştır. Veri toplamak amacıyla ‘Googledocs’ üzerinde hazırlanan çevrimiçi anket, deneklerin e-posta adresine gönderilmiştir. Anketleri 11’i uzman yardımcısı, 69’u uzman olmak üzere toplam 80 kariyer meslek uzmanı yanıtlamıştır. Anketlerin değerlendirilmesinde “Statistical Package for the Social Sciences 15” (SPSS 15) programı kullanılmıştır.

KTUD üyelerinin görev yaptıkları alanının sosyal bilimler ve beşeri bilimler konularıyla ilişkili olması nedeniyle, bu tür bir çalışmada sosyal bilimciler ile beşeri bilimcilerin bilgiyle ilişkili tutumlarına odaklanılmalıdır. Uçak’a göre (1999):

  • En çok basılı (formal resmi) bilgi kaynakları tercih edilmektedir.
  • Sosyal bilimciler, resmi iletişimi önemli bulmakla birlikte; konferans, toplantı, seminer gibi resmi olmayan iletişim kanallarını da yoğun kullanmaktadırlar.
  • Sosyal bilim alanında çalışan araştırmacılar, bilgi gereksinimlerini genelde kitap, dergi gibi basılı kaynaklardan sağlamaktadır. Kitap ve dergi kullanım oranlan birbirine yakın düzeydedir.
  • Sosyal ve insan bilimler alanında monograf, diğerlerine oranla daha yoğun kullanılmaktadır.
  • İnsan bilimlerinde dergi kullanımı daha az.
  • Orijinal kayıtlar, sanat çalışmaları, notlar, el yazmaları, ses ve görüntü kayıtları, edebi yazılar, yörelere ait kayıtlar, haritalar, notalar ve benzeri materyaller önemlidir.
  • Edebiyat alanında çalışan bir araştırmacı, bir eserin sadece son basımına değil, tüm basımlarına, hatta müsveddelerine, eserle ilgili her aşamaya ait bilgi ve belgeye gereksinim duyabilmektedir.
  • Sosyal ve insan bilimleri alanında güncellik kaygısı, fen ve mühendislikte olduğu kadar fazla değil. Genelde gereksinim duyulan kaynaklar, orijinal ve eski kaynaklardır.
  • Sosyal bilimcilerde olduğu gibi, insan bilimciler arasında da bilgiye erişmede ikincil kaynaklar tek ve en önemli yol değildir. İlgili yayınların dipnotlarının izlenmesi, kitap rafların gözden geçirilmesi ve meslektaşların önerileri bilgiye erişimde önemli olmaktadır.
  • Gözden geçirme (browsing) alışkanlığı, insan bilimcilerin bilgiye erişiminde önemli bir bilgi arama davranışıdır. Bu grubun üyeleri bir bilgiye erişim için, eserin bibliyografik künyesine bakarak karar vermek yerine, kütüphane ve kitapçı raflarını gözden geçirerek karar vermeyi tercih etmektedirler.
  • Her iki gruba mensup araştırmacıların kitaplara olan yoğun ilgileri kütüphane kullanım oranlarını artırmaktadır. Buna rağmen, kütüphaneciden yardım isteme ve bilgi erişim için geliştirilen araçları kullanmada isteksiz oldukları gözlenmiştir.
  • Sosyal bilimler alanında çalışan araştırmacılar, insan bilimcilere göre elektronik ortam kullanarak bilgiye erişimde daha istekli ve gayretlidirler.
  • Sosyal bilimciler Internet’in bilgiye erişimde çok önemli bir araç olduğuna inanmakta birlikte, Internet’i fen ve teknik alanda çalışan kullanıcılar kadar yaygın ve geleneksel erişim yöntemlerinin yerini alacak kadar yoğun kullanmamaktadırlar.

Bu alanda kullanılacak bilgi arama modeli görevlerle ilgili ‘Profesyonelerin Bilgi Arama Modeli’ olan Leckie’nin modeli olmalıdır. Leckie’ye göre (1996) bilgi aramada temel güdüyü oluşturan, çalışma rolleri ve görevlerdir. Bilgi gereksiniminin ve bilgi kaynağının özellikleri bilgiye erişimde belirleyici özelliklerdir. Bilgi kaynağının güvenilirliği, paketlenmesi, zamanlanması, fiyatı, kalitesi ve erişilebilirliği önemli değişkenler olarak belirtilir. Bu modele göre bilgi ihtiyacını şekillendiren unsurlar yaş, meslek, kariyer gibi demografik özellikler; şartlar ve çevre; ihtiyacın tekrarlanması ya da yeni ihtiyacın ortaya çıkışı; tahmin edilebilirlik ve aciliyet derecesidir. Profesyonellerin bilgi arama kaynakları çok çeşitlidir. İş arkadaşları, kütüphaneciler, el kitapları, süreli yayınlar, makaleler önemlidir. Profesyoneller genellikle kendi tecrübelerinden, iş arkadaşlarından ve daha önce benzer konuda faydalandıkları kaynaklara başvururlar.

Sonuçlar

Bu ön çalışmanın ortaya koyduğu temel sonuç şudur: Kurumsal şartlar, kariyer meslek uzmanlarının bilgi davranışlarını etkilemekte ve aynı kurumda farklı bilgi davranışlarına neden olmaktadır. Ayrıca kariyer meslek uzmanları bilgi gereksinimlerini kişisel yöntemlerle karşılamaya çalışmaktadırlar.   

Diğer sonuçlar bakacak olursak;

KTUD üyeleri genelde 30-39 yaş aralığında olup, kariyerlerinde deneyimlidirler. Üniversitelerin genelde sosyal bilim dallarındaki lisans programlarından mezun olup, çoğunluğu, Ankara’da bulunan ODTÜ, Gazi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi oluşturmaktadır.

En çok proje, rapor gibi nitelikli doküman hazırlamak için bilgiye gereksinim duyulmakta, KTUD üyelerinin kendi ihtisas alanlarındaki gelişmeler ise düşük düzeyde takip edilmektedir.

Bilgi gereksinimi oluştuğunda ilk önce internete başvurulmaktadır. Tezler, makale vb. akademik kaynaklar ise diğer önemli kaynaklardır. Bilgi kaynağının en çok doğruluğuna, güncelliğine,  kolay erişilebilir olmasına ve ihtiyacı tam olarak karşılamasına önem verilmektedirler. Bilgi kaynağının otoritesi, ücretinin uygunluğu, düzeyi, formatı gibi kriterler fazla önemsenmemektedir. İçinde bilgi barındıran hem basılı hem de elektronik ortam bir arada kullanılmaktadır. En sık kullanılan bilgi kaynağı türleri kanun, yönetmelik, genelge vb. mevzuat belgeleridir. Bunu tezler, makaleler, bildiriler vb. akademik kaynaklar ile resmi raporlar, görüşler, gerekçeler vb kaynaklar takip etmektedir. Konuya ilişkin web siteleri oldukça yoğun kullanılmaktadır. Basılı kitap ve basılı dergileri e-kitap ve e-dergilere nazaran daha çok tercih edilmektedir. Danışma kaynaklarının elektronik versiyonları tercih edilmektedir. Bilgiye elektronik ortamda erişim konusunda kurumsal sıkıntılar yaşanmaktadırlar. Erişilen bilgilerin doğruluğu ve güvenirliliğinden emin olamama sorunu ile karşı karşıya kalınmaktadır. Benzer biçimde elektronik ortamda erişilen çok fazla miktardaki veri içerisinden en uygun olanı seçmekte zorlanılmaktadırlar.

Bilgi gereksinimlerini karşılamada ortak bilgi arama davranışına veya işbirliğine eğilim gösterilmektedir. İş arkadaşlarına ve amirlere danışmak, genelde proje ve doküman gibi nitelikli dokümanlar oluşturma safhasında ortaya çıkmaktadır.

Çalışılan konuda araştırma yapmak için yeterince zaman bulunmamakta, araştırmaya başlama konusunda motivasyon eksikliği yaşanmakta, elde edilen kaynaklar derinlemesine incelenememektedir.

Kütüphaneler bilgi gereksinimlerini karşılayabilecek kurumlar olarak görülmemekte olup, KTUD üyelerinin önemli bir bölümü herhangi bir kütüphaneye üye değildir. Bilgi gereksinimlerini bir kütüphane aracılığıyla karşılama durumunda üniversite kütüphaneleri tercih edilmektedir.

KTUD üyeleri bilgisayar ve internet becerilerinde yeterlidirler. İnternet mesai saatleri içerisinde çok yoğun kullanılmaktadırlar. İnternet haber edinmek, iş süreçlerine ilişkin bilgi edinmek ve araştırma yapmak ve e-posta, tartışma grupları vb. kanallar aracılığıyla iletişim kurmak için kullanılmaktadırlar. Internetin en önemli olanağı çalışılan alanla ilgili kurum ve kuruluşların web sayfalarında sundukları bilgilere erişimdir. Mesleki ve kurumsal gelişmeleri anında takip edebilme ve bazı bilgi kaynaklarına ücretsiz erişebilme de diğer önemli olanaklardır. Kütüphane kataloglarına erişme, tarama yapma, kitap siparişi gibi internet olanakları da önemli bulunmaktadır.

Genelde ana hizmet birimlerinde proje, rapor gibi nitelikli doküman hazırlamak önceliklidir.  Bakanlıkta 10 yıldan fazla çalışanlar daha çok proje, rapor vb. çalışmalara yönelmişlerdir. Rutin çalışmaların genelde diğer personel tarafından takip edilmektedir.  Yaş aralığı arttıkça, proje, rapor gibi nitelikli doküman hazırlamak için bilgiye duydukları gereksinimde azalma meydana gelmektedir. KTUD üyelerinden uzman yardımcısı olanlar proje, rapor gibi nitelikli dokümanlar hazırlamak için uzmanlara göre daha az; rutin iş süreçleri ile ilgili uzmanlarla eşit seviyede ve akademik- serbest yayın yapmak için uzmanlara göre daha fazla bilgiye gereksinim duymaktadırlar. Uzman yardımcıları elektronik ortamı tercih ederlerken, uzmanlar her iki ortamı tercih etmektedirler.

Büyük oranda yabancı dili bariyer olarak görülmemektedir. KTUD üyelerinin akademik olarak aldıkları eğitimin bilgi davranışları üzerinde anlamlı bir etkisi yoktur. Kültür ve Turizm Bakanlığı ana hizmet birimlerindeki bilgi erişim, kullanma ve paylaşım olanakları yetersiz bulunmaktadır.

Öneriler

En çok proje, rapor gibi nitelikli doküman hazırlamak için bilgiye gereksinim duyulduğundan, proje yönetimi vb. konularda eğitim programları hazırlanabilir ya da mevcutlar sürdürülebilir. KTUD üyelerinin görev yaptıkları Bakanlıkça, çalışanların uzmanlık alanlarındaki gelişmeleri takip edebilmelerine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

Uzmanlara araştırma yapabilmeleri için yeterli zaman tanınmalıdır.

Bakanlık ile üniversite kütüphaneleri arasında bilgi gereksinimlerinin karşılanabilmesi amacıyla kaynak paylaşımı protokolleri gerçekleştirilebilir. Yurtiçi ve yurtdışı seminer, kongre vs. yabancı dil, proje eğitimi gibi etkinlilere katılım teşvik edilmelidir. Bilgi okuryazarlığı, medya okur yazarlığı vb. konularda eğitimler gerçekleştirilmelidir.

Bakanlığın, çalışanların gereksinim duydukları bilgi kaynaklarını karşılamak veya mesleki bilgi ve eğitim programlarına (bilgi bankası, içtihat bankası vb.) ücretsiz erişim sağlamak için bir bilgi kaynağı sağlama politikası olmalıdır. Ayrıca Bakanlıkça yayımlanan eserlerin elektronik veya basılı kopyalarının kariyer meslek uzmanlarına da dağıtımı önemlidir.

Bakanlık bünyesinde, kurum içinden ve kurum dışından erişim olanağı sağlanmış elektronik belge arşivleri kurulmalıdır. Kurumun kendisine ait bilgi hafızası işlevsel biçimde buradan sunulmalıdır. Bilgi gereksinimlerini karşılamada KTUD üyelerinin işbirliğine eğilimli oldukları anlaşıldığından bu sistemler ortak bilgi arama davranışına uygun tasarlanmalıdır.

Bakanlık bünyesinde ihtisasa yönelik bilgi merkezi kurulmalıdır. Bu bilgi merkezinde hem elektronik kaynaklar hem de basılı kaynaklar olmalıdır. İyi bir mevzuat bankası hazır olmalı, İlişkili tüm mevzuat güncel biçimde koleksiyonda yer almalıdır. Danışma kaynaklarının elektronik versiyonları tercih edilmelidir. Yine ilişkili tüm tezler, makaleler, bildiriler vb. akademik kaynaklar, resmi raporlar, görüşler, gerekçeler kaynaklar koleksiyonda yer almalıdır. Kültür ve turizm alanındaki uluslararası yayınlara, erişim sağlanmalıdır.

Bilgi aramada web siteleri oldukça yoğun kullanıldığından internet kısıtlamasına yönelik kurum politikalarının gözden geçirilmesi uygun olacaktır.

İşlevsel bir güncel duyuru sistemi kurulması halinde hem Bakanlık içerisinde koordinasyon eksikliği giderilmiş olacaktır.

Bakanlık birimlerin web sitelerinin içeriğinin güncellenmesi ve yabancı dilde hazırlanması uygun olacaktır.

Bu çalışma bir ön çalışma olup, Bakanlığın yakın zamanda ayrıntılı olarak kurum içi bilgi gereksinimlerinin analiz edildiği ve sonucunda bir kurumsal bilgi politikası oluşturulacağı bir çalışma yürütmesi hizmet verimliliğine büyük katkı sağlayabilir.

Kaynakça

Leckie, G. J., Pettigrew, K. E., ve Sylvain, C. (1996). Modeling the information seeking of professionals: a general model derived from research on engineers, health care professionals, and lawyers. The Library Quarterly, 66, (2), 161-193.

Uçak, N (1999). Sosyal ve insani bilimler alanında bilgi gereksinimi ve kullanımı. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 16, (1), 115-128. Erişim adresi: http://www.bby.hacettepe.edu.tr/yayinlar/dosyalar/1999161NazanUcak.pdf

Bilgi ve Belge Yönetimi Alanındaki Dergilerin Hakemlik Süreçleri Üzerine Editör Odaklı Bir Değerlendirme

An Editor-Focused Evaluation on Peer Review Processes in Journals in the Field of Information Management

Giriş

Bilimsel bir derginin temel hedefi, yayın yaptığı alana makaleler aracılığıyla katkı yapmaktır. Bir derginin ve içindeki makalelerin bilimsel katkı düzeyi, hakemlik sürecinin ne kadar sağlıklı, doğru, bilimsel, objektif ve düzenli işlediğine bağlıdır (Gözen, 2010, para.1). Yayıncılıkta bilimsel çalışmaların en önemli ayağını yazı değerlendirme aşaması oluşturmaktadır. Bir çalışmanın bilimsel özellik kazanabilmesi için çalışmada yer almayan, yazarlarla çıkar çatışması ya da çıkar ilişkisi içinde olmayan; konusunda uzman bağımsız ve tarafsız bilim insanları tarafından değerlendirilmesi oldukça önem taşımaktadır (Yıldırım, 2010, s.105). Türkiye’de Bilgi ve Belge Yönetimi (BBY) alanında yayın yapan dergi sayısı son derece azdır. Bu nedenle zaten az olan bu mevcut dergilerde, editörlerin hakemlik sürecine ilişkin deneyimleri, hakemlere karşı tutum ve yargıları hem makalelerin hem de genel olarak dergilerin niteliğini etkileyebilmektedir.

Literatürde konuya ilişkin çokça yayın olmasına karşın (De Robbio, 2001; Kloda, 2009; Nobarany ve Booth, 2015; Bjork ve Hedlund, 2015; Bornmann ve Haunschild, 2015; Lee, Sugimoto, Zhang ve Cronin, 2013), Türkiye’de BBY literatüründe, Bilgi Dünyası (BD) ve Türk Kütüphaneciliği (TK) özelinde daha önce gerçekleştirilmiş böyle bir çalışmaya rastlanmamıştır. Mevcut çalışmalar daha çok bu dergilerde yayımlanan makalelerin bibliyometrik özellikleri açısından analiz edildiği veya dergilerin yayın kurullarının çalışmalarını anlatan yazılardır (Taşkın ve Çakmak, 2010; Al ve Soydal, 2010; Aslan, 2002; Tonta, 2002). BBY alanındaki bilimsel iletişim süreci güncel bir konu olup, örneğin bu alanda karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik olarak 1.Uluslararası Kütüphane ve Bilgibilim Felsefesi Sempozyumu kapsamında “Türk Kütüphaneciliğinde Bilimsel İletişim Sürecini İyileştirme Çalıştayı” düzenlenmiştir (Keseroğlu, Demir, Bitri ve Güneş, 2014). Ayrıca Türk Kütüphaneciliği dergisinin 2015/Haziran sayısı “Bilimsel İletişim Özel Sayısı” olarak yayınlanmıştır.

Bu çalışmanın amacı Türkiye’de BBY alanında yayın yapan bilimsel dergilerin hakemlik süreçlerine ilişkin bir değerlendirme yapabilmek ve bu süreçleri iyileştirecek çeşitli öneriler sunabilmektir. Türkiye’de BBY alanında hakemliğe ilişkin temel problemleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Hakem sayısı azdır.
  • Hakemlik yapma konusunda isteksizlik olduğu bilinmektedir.
  • Hakemliğin özendirilmesi yönünde girişimler yoktur.
  • Bazı hakemlerin alana ilişkin uzmanlık eksiklikleri, değerlendirme sürecini etkilemektedir.
  • Bazı hakemlerden alan dışındaki yazıları da değerlendirmeleri beklenmektedir.
  • Editörler sınırlı bir hakem grubu ile çalışılmak zorundadırlar.
  • İstatistik ağırlıklı çalışmalar kısmen değerlendirilmektedir.
  • Hakemlerin gerekli değerlendirmeleri yapmada acele davranmaları veya gereğinden uzun zaman harcamaları sorunlara neden olabilmektedir.
  • Araştırmacılar, hakem raporlarına ulaşamamaktadırlar.

Çalışmada genel olarak şu sorulara cevap aranmıştır.

  • Hakemler nasıl belirleniyor?
  • Hakemlerle nasıl iletişim kuruluyor?
  • Hakem raporlarına hangi işlemler uygulanıyor?
  • Hakem değerlendirmeleri nasıl inceleniyor?
  • Hakem raporları arşivleniyor mu?
  • Hakemlerin, makale değerlendirme performansları yeterli bulunuyor mu?

Araştırmanın evreni Türkiye’de BBY disiplinine ilişkin yayın yapan akademik/hakemli süreli yayınlardır. Bu dergilerdeki editör ve hakem grupları arasında gerçekleşen bilimsel iletişim sürecinin amacı, dergilere yayınlanmak üzere gönderilen bir yazının “yayınlanabilir” olduğunun güvencesinin sağlanmasıdır. Dergilerin okur, yazar, hakem ve editörleri birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış kümeler değildir. Bir makalenin yazarı, bir başka makalenin hakemi ve bütün makalelerin okuru olabilir. Kalitenin yükseltilmesi bu süreçteki herkesin katkısı ile gerçekleşebilir (Açan, Özden-Pişkin ve Laleli, 2012, s.4).  Ancak bu çalışmada araştırmanın çerçevesi daraltılarak sadece editör-hakem ilişkilerine ve hakemlik sürecine odaklanılmış, bahsi geçen gruplardan editör – yazar arasındaki bilimsel iletişim sürecinin bir başka araştırmanın konusu olarak ayrılması uygun görülmüştür. Çalışmamız çerçevesinde gerçekleştirilmiş olan “yapılandırılmış görüşme” tekniği, her iki derginin içerik ve yayın konusunda karar vericileri olan sorumlu yazı işleri müdürü ve baş editörüne (2 kişi) uygulanmıştır. Ayrıca geçmişte yine bu iki derginin editörlüğünü yürütmüş üç kişi ile de görüşülmüştür. Yardımcı editörler araştırma kapsamına alınmamıştır[1].

Çalışmada betimleme yöntemi kullanılmış, veri toplama tekniği olarak “açık uçlu yoğunlaşmış görüşme” gerçekleştirilmiştir. Görüşme öncesinde alana ilişkin bir dizi konu, soru formu biçiminde önceden saptanmış, ancak veri toplama sürecinde soru formunda yer alan sorular dışında da sorular sorulmuştur. Böylece görüşmenin akışı içinde önceden saptanan bu konulara odaklanılmıştır. Sorulara verilen yanıtlar ve görüşme esnasında elde edilen diğer bilgiler araştırmacı tarafından not edilmiş ve aynı zamanda görüşmeci tarafından da doğrulanması sağlanmıştır. Analiz aşamasında ise her soru grubundaki tüm veriler karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Ancak bilimsel etik gereği sonuçlar değerlendirilirken herhangi bir kimliksel ifade kullanılmamış, yorumlar anonim olarak yapılmıştır.

Bulgular  

Araştırma sonucu elde edilen bulguların hakemlik sürecine ilişkin belirli başlıklar altında değerlendirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.

Hakem seçim süreci

Hakem seçim sürecinin işleyişinde her iki dergide bazı farklılıklara rastlanmıştır. Bilgi Dünyası dergisine bir yazı geldiğinde, öncelikle yazı için bir yayın kurulu üyesi atanmaktadır. Yayın kurulu üyesi, dergi yönetim sistemi (Open Journal System-OJS) üzerinden yayın kurulu değerlendirme formunu doldurarak editöre çalışma ile ilgili görüşlerini ve hakem önerilerini iletmektedir. Editör, gelen hakem önerilerini değerlendirerek, hakemlerin yoğunluk ve değerlendirme sıklıklarını göz önünde bulundurarak hakem seçim ve teklif işlemini gerçekleştirmektedir.

Türk Kütüphaneciliği dergisine yayınlanmak üzere gönderilen yazılar, yayın kurulu tarafından bilimsel bölüm için uygun olup olmadıklarına karar verildikten sonra, editörler tarafından konularına göre incelenip, genelde ilgi alanları doğrultusunda paylaşılmaktadır. Ardından yazara, yazısının hangi editör tarafından takip edileceği bildirilmektedir. En fazla 15 gün içinde editoryal süreç sonuçlandırılmakta, varsa düzeltmeler için yazı yazara geri gönderilmektedir. Ancak tüm editoryal işlemler sona erdikten sonra yazıya hakem seçimi işlemine başlanmaktadır. İlkin hakemler arasından reddedilme olasılığı nedeniyle yedekleri ile birlikte aday hakemler belirlenmektedir. Hakemlere e-posta kanalıyla önce hakemlik teklif edilmekte, eğer hakem kabul ederse yazı ve değerlendirme formu yine e-posta ile hakeme gönderilmektedir. Türk Kütüphaneciliği dergisi makalelerini OJS’de açık erişimde sunmasına rağmen teknik sıkıntılar nedeniyle makale takibini sistem üzerinden yapmamaktadır.

Her iki dergi de çifte körleme sistemi kullanmaktadır.

Hakem Seçimini Etkileyen Faktörler

Yazarın akademik unvanı, alandaki uzmanlığı veya sosyal konumu o yazarın yazısına atanacak hakemlerin tercih edilmesinde genel olarak güçlü etkenler değildirler. Yazarın unvanından, alandaki uzmanlığından veya sosyal konumdan ziyade, değerlendirilmek üzere dergiye gönderilen yazının içeriği, hakem tercihinde daha çok etkilidir. BBY alanında aktif olarak hakemlik yapanların sayısının az olması bunun önemli bir nedenidir. Hakem adayı sayısının az olması nedeniyle editörler, o yazıya atayacakları hakem seçiminde pek fazla seçeneğe sahip olmadıklarını, bu kısıtlılık üzerine bir de akademik unvan veya sosyal konum gibi unsurlarla hakem seçeneklerini daha da azaltmayı istemediklerini ifade etmişlerdir. Ama geçmişte görev yapmış editörler, örneğin akademisyen bir yazarın yazısının, eşdeğer bir niteliğe sahip olduğu düşünülen hakemlere gönderildiğini ifade etmişlerdir.

Benzer olarak bir yazıya atanacak hakemin sahip olduğu akademik unvan da hakemin seçiminde genelde dikkate alınmamakta ancak daha önceki yayınları ışığında hakemin uzmanı olduğu düşünüldüğü alandaki deneyimi hakem seçiminde oldukça etkili olmaktadır. Diğer bir deyişle hakemler ilgi alanlarına göre yani konularına göre seçilmektedirler. Hakemin değerlendirilmek üzere gönderilmiş olan yazının içeriği konusunda uzman olması ilk dikkat edilen unsurdur.

Bilgi Dünyası dergisi, OJS’yi yerelleştirmiştir. Hakemler OJS’de kendi uzmanlık alanlarına ilişkin konuları önceden belirlemişlerdir. Bu nedenle Bilgi Dünyası hakem seçiminde, hakemlerin önceden belirtikleri bu konulara göre seçim tercihinde bulunmaktadır. Bunun dışında bir görevlendirme yapılmamaktadır. OJS kullanılmadan önceki dönemlerde de yazının konusunun hakemlerin uzmanlık alanının dışında olması durumunda yine alan dışında hakem görevlendirilmesine gidilmediği, mümkünse o konudaki başka uzmanların araştırılarak hakemlik teklifi götürüldüğü ifade edilmiştir.

Türk Kütüphaneciliği dergisi de yine kendi konusal uzmanlığı dışındaki bir alanda hazırlanmış bir yazı için hakemlere teklif götürülmemesini ilke edinmiştir. Ancak aktif hakem sayısının azlığı ve uzmanlık alanı yazı ile örtüşen hakemlerin çeşitli nedenlerden dolayı bazen hakemliği kabul etmemeleri nedeniyle, yazıya hakem atanamaması riski doğmakta bu durumda az da olsa benzer/yakın alanlardaki uzmanlara hakemlik teklif edilebilmektedir. Türk Kütüphaneciliği dergisi tarafından da bilgi ve belge yönetimi alanı dışından hakem olabilecek uzmanlara zaman zaman hakemlik teklifi götürülerek hakem sayısını yükseltmeye odaklı girişimlerde bulunulduğu ifade edilmiştir.

Geçmiş dönemlerde görev yapan editörler, geçmişte daha az istatistik-yoğun çalışmalar gerçekleştirildiğini, BBY alanında uzman olan hakemlerin genel istatistik yöntemlerinin analizi konusunda da yeterli olduklarını belirtilmişlerdir. Ayrıca geçmişte istatistiki verilerin analizi için çeşitli ücretler talep edildiği ve bunun karşılanmasının o dönem koşullarında güç olduğu ifade edilmiştir. Bunun yerine kişisel girişimler sonucu istatistik konusunda uzman akademisyenlerden danışmanlık yapmaları sağlanmış ve yazılar hakemlere gönderilmeden önce bu danışmanlarca kontrol edilmiştir. Bu nedenle hakemlerden birinin ayrıca istatistik alanında uzman olması uygulamasına gidilmemiştir. Günümüzde ise BBY alanındaki çalışmalarda istatistik araçlarından çok daha fazla yararlanıldığı söylenmektedir. Yine de editörler, hakemlerin birini istatistik konusunda uzman olan birinden seçmemektedirler. Bunun yerine yazılar hakemlere gönderilmeden önce istatistik konusunda uzman editörler veya danışmanlar tarafından analiz edilmekte ve yazı istatistiki kontroller yapıldıktan sonra hakemlere gönderilmektedir. BBY alanının disiplinler arası niteliği nedeniyle istatistik hakemliğine gereksinim duyulduğu, böyle bir uygulamanın araştırmaların genel geçerliliği ve güvenilirliğine yönelik görüş sağlama açısından etkili olacağı belirtilmiştir.

Bir yazının hakemlik süreci kapsamında değerlendirmesinin zamanında tamamlanması veya gecikmesi sonraki seferde o hakemlere yazı gönderilip gönderilmeyeceği kararında son derece etkilidir. Öyle ki geçmişte hakemlik önerisini üç kez kabul etmeyen hakemlerin listeden çıkarıldığı ifade edilmiştir.  Özellikle zaman sınırının olduğu durumlarda, editörler genelde çalışkan hakemleri tercih etmektedirler. Ancak bazı editörlerin acil durumlarda çok çabuk ama bir o kadar da nitelikli değerlendirme yapabilecek kapasitedeki hakem adaylarına özel bir önem atfederek, onları ayrı bir kategoride tuttukları, onlardan sadece acil durumlarda yararlandıkları diğer zamanlarda ise pek yazı göndermedikleri de anlaşılmıştır. Bu hakem adayları bir nevi koruma altına alınmışlardır. Buradan zaman zaman aynı dergide normal ve acil olmak üzere iki farklı hakemlik süreci yürütülebildiği sonucu da çıkartılabilir. Ayrıca bu tespitten yol çıkarak editörlerin, uzmanların hakemlik niteliklerine ilişkin çeşitli yargılara sahip oldukları da söylenebilir.

Kolayca ve basitçe değerlendirme yapan hakemlerle ayrıntılı biçimde değerlendirme yapan hakemlere karşı editörlerin tutumu genelde farklıdır. Editörlere göre nitelikli değerlendirmenin ölçütleri çalışmanın analiz edilmesi, sadece çalışma kapsamında önerilerde bulunulması, varsa reddedilme gerekçelerinin bilimsel ve anlaşılır biçimde ortaya konulmasıdır. Kolayca ve basitçe değerlendirmenin ilk başta editöre zaman kazandırdığı düşünülebilir. Hele ki editörde o yazının kolaylıkla değerlendirilebileceği yargısına sahipse. Ancak eğer hakem farklı çalışmalarda da sürekli aynı kolaycılığa eğilim gösteriyorsa, bu durum editörler için aynı zamanda o hakemin görevlerini belki de gönülsüzce yaptığına dair ipuçları vermektedir. Böyle durumlarda editörlerde o hakemlere karşı olumsuz bir tutum gelişebilmektedir. Çünkü editörler yazının yazardan teslim alınıp hakeme gönderilmesine kadar geçen sürede oldukça yoğun çalıştıklarını, bilimsel iletişim sürecinde aynı emeğin yazarlardan ve hakemlerden de beklendiğini dile getirmişlerdir. Bunun yanı sıra bir sonraki makale oldukça karışık ve analizi güç bir makale ise kolayca ve basitçe değerlendirme yapma alışkanlığında olan o hakeme genelde gönderilmemektedir. Ama yine de eğer kolayca ve basitçe değerlendirme yapan hakem ile ayrıntılı biçimde değerlendirme yapan hakem yazı üzerinde aynı fikre sahip olmasalar bile yazı üçüncü hakeme gönderilmektedir. Buradan anlaşılması gereken hakemlerin kolayca/basitçe veya ayrıntılı biçimde değerlendirme yapmaları editörlerin hakemlere karşı tutumlarını etkilese de genelde makaleleşme süreci başlamış bir yazıya ilişkin prosedürü etkilememektedir.

Araştırma kapsamında hakemlerle geçmişte kurulan olumlu veya olumsuz iletişim deneyiminin yeni bir çalışmada o hakemin yeniden atanıp atanmamasında etkili olup olmadığı analiz edilmek istenmiştir. Görüşme yapılan editörlerden, geçmişte editörlük görevi yapanlar kişisel iletişimde yaşanan aksaklıkların veya olumsuz deneyimlerin kişisel sınırlar içerisinde kaldığını, hakemlik sürecinde ise bilimsellik, etik, doğruluk ve titizlik gibi ilkeler nedeniyle nesnel davrandıklarını açıklamışlardır. Halen görevde olan editörler ise her ne kadar nesnel davranmaya çalışılsa da hakemlerle geçmişte kurulan olumlu veya olumsuz iletişim deneyiminin yeni bir çalışmada o hakemin yeniden atanıp atanmamasında zaman zaman etkili olabildiğini ifade etmişlerdir. Diğer bir açıdan editörün kişisel iletişimi açısından olumlu iletişim kurulanların yeniden hakem olarak seçildiği, özellikle acele cevap alınması gereken çalışmalar için, iyi ve yakın iletişim içinde olunan hakemlere ulaşmanın sonuç almayı hızlandırdığı düşünülmektedir.

Türk Kütüphaneciliği dergisinin web sayfasında, hakem kurulunda 84 araştırmacının yer aldığı görülmektedir (Türk Kütüphaneciliği, 2015). Bilgi Dünyası hakem kurulu listesi erişime açık değildir (Bilgi Dünyası, 2015) ancak sayının 97 olduğu belirtilmiştir.  Her iki derginin geniş bir hakem havuzuna sahip olduğu editörler tarafından ifade edilmiştir. Dergilerin zamanla genişleyen, yani yeni konularda yazılmış yazılarla karşılaşıldıkça ilgili uzmanların da listeye dahil edilmesiyle konulara göre genişleyen bir hakem grubuna sahip oldukları söylenebilir. Her iki dergi editörü de bu hakemlerden azami sayıda yararlanmayı ve farklı hakemlerle çalışmayı arzu etmektedirler. Ancak ilk kez hakemlik teklifi götürülenlerin veya geçmişte hakemlik yapmalarına rağmen yeniden hakemlik teklif edilenlerin hakemliği kabul etmemeleri, hakemlik yapmamalarına rağmen adlarının hakem kurullarında yer almasını istemeleri gibi nedenlerden dolayı dergiler hakem listesindeki tüm hakemlerden yararlanamamaktadır. Bu durumda geniş bir liste içerisinde çok daha dar bir hakem grubunun, çok sık hakemlik yapmalarına neden olmaktadır. Bu hakemlerin genele oranı editörlere göre %20 ile %30 arasındadır. Ancak her iki derginin yıllık sayı miktarı farklıdır. Türk Kütüphaneciliği yılda 4 kez yayınlanırken, Bilgi Dünyası yılda 2 kez yayınlanmaktadır. Bu durum nedeniyle Türk Kütüphaneciliği için farklı hakemlerle çalışabilme sorunu daha belirgindir. Ancak yine de her iki dergi editörleri arzu edilen nitelik düzeyinde değerlendirmeler yapılacaksa dar bir hakem grubu ile çalışmaktan memnun olacaklarını belirtmişlerdir.

Gelen yazı, editörün kendi uzmanlık alanıyla ilişkili olsa bile, objektiflik ve körleme sisteminin sağlıklı biçimde yürütülmesi açısından yine de hakemlere gönderilmektedir. Editör kendi uzmanlığından hakem süreci öncesinde, varsa yazardan çeşitli düzeltmeler isteyerek yararlanabilmektedir. Böylece hakeme editoryal süreç sonucu desteklenmiş yazılar gönderildiğinden, daha iyi bir hakem değerlendirmesi mümkün olabilmektedir.

Hakemlerle Haberleşme/İletişime İlişkin Tutumlar

Bilgi Dünyası dergisinin ilk yıllarından başlayarak uzunca bir zaman hakemlerle bütün iletişimi sadece baş editör kurmuştur. Ancak ilerleyen zamanlarda editör yardımcıları da zaman zaman hakemlerle iletişim kurmakla görevlendirilmişlerdir. Ancak şu anda dergideki dış iletişim süreçlerinin tamamı baş editör tarafından gerçekleştirilmektedir. Diğer yayın kurulu üyeleri yalnızca kendilerine atanan çalışmalarla ilgili hakem önerebilmekte ancak hakemlerle iletişime geçmemektedirler. Türk Kütüphaneciliği dergisinde de geçmişte, hakemlerle sadece baş editör görüşmekteyken şu anda hakem ile yazıya atanan yayın kurulu üyesi görüşmekte, ama baş editör tüm süreçlerden haberdar edilmektedir. Eğer hakemlik sürecinde bir sorun / aksama varsa baş editör devreye girmektedir.

Geçmişte yazının basılı bir kopyası hakeme ulaştırılmakta ve iletişim genelde telefonla sağlanmaktayken, günümüzde OJS sistemi üzerinden iletişim kurulmakta veya e-posta kullanılmaktadır. Ancak zaman zaman telefonla da bilgi alışverişinde bulunulmaktadır. Editörler bir yazının makale olarak yayınlanması konusunda temel sorumluluğun kendilerinde olduğunu ifade etmişleridir. Dolayısıyla sürecin en verimli şekilde tamamlanmasının kendi öncelikleri olduğu anlaşılmaktadır. Bu bilinç kapsamında çalışmayla ilgili bilgilerin hakemlere sağlanması için çaba harcamaktadırlar. Dolayısıyla editörlerin hakemlere hakemlik sürecinde yardımcı olma konusunda istekli oldukları söylenebilir. Editörler genellikle hakemlerin ihmal etmeye meyilli oldukları kaynakça kontrolünü gerçekleştirmektedirler. Ayrıca çalışmanın değerlendirme sürecinde yaşanabilecek teknik sorunlar; hakem değerlendirme formunun doldurulması; anlaşılmayan ya da kapsam dışında olan sorulara yönelik destek;  hakem formlarının basitleştirilmesi; hakemlerin editoryal değerlendirmelerin dışında içerik ile ilgili görüşlerini almaya yönelik form yapılarının oluşturulması ve değerlendirme süresi ile ilgili diğer konularda gereksinim duyulan yardımlar sağlanmaktadır.

Hakem Raporlarına ve Değerlendirmelerine İlişkin Tutumlar

Bir yazının yayınlanmasına karar verme sürecinde tamamen değerlendirme formlarından yararlanıldığı için bu formlar editörler tarafından çok ciddi biçimde incelenmektedir. Bazı editörler aynı zamanda bu formları bilgilendirici metinler olarak da gördüklerini ifade etmişlerdir. Bilgi Dünyası dergisi hakem değerlendirme formunun değerlendirilmesi için sistem yönlendirmelerini ve mesajlarını kullanmaktadır. Anlaşılmayan ya da bir çalışma için uygun olmayabilecek sorular için hakemlerle sürekli iletişim kurulmaktadır. Hakemin, değerlendirme formundaki her bir veri alanını ayrıntılı bir biçimde doldurmasıyla bazı yerlerini eksik bırakması editörün tutumunu etkilememektedir. Çünkü hakemle olan iletişim bu noktada eksikliğin giderilmesini sağlamaktadır. Ayrıca zaman zaman formdaki işaretlenmesi gereken kutucukların hakemin görüşlerini tam yansıtmaya uygun olmadığı, böyle durumlarda hakemin doğrudan serbest biçimde fikrini dile getirdiği belirtilmiştir.  Böyle hallerde hakemin yorumları dikkate alınmaktadır. Hakem raporlarının hatalı doldurulduğu görüldüğünde rapor hakeme iade edilerek hatırlatmada bulunulmaktadır. Raporların eksik doldurulma olasılığı sistem mesajları sayesinde oldukça aza inmiş durumdadır. Akademik unvanlı hakemlerden genellikle eksiksiz rapor geldiği, konusunda uzman ancak daha önce akademik çalışmaları az ve hakemlik yapmamış olanların ise desteklenmeleri gerekebileceği ifade edilmiştir. Hakem raporları genelde açık ve anlaşılır bulunmaktadır.

Eğer hakem çeşitli sebeplerden dolayı yanlış kapsamda değerlendirme yapmamışsa, hakem değerlendirmeleri değerlendirme sürecinde dayanak noktası olduğu için bütünüyle dikkate alınmaktadır. Hakemlerin, makalenin yazarlarına önerdiği bilimsel eleştirilere ilişkin editörlerin tutumu, genelde gerekli görülen ifadelerin yumuşatılarak ama içeriği tam olarak aktarmak kaydıyla yazara bildirilmesidir.

Hakemlerin yazarlara önerdiği bilimsel eleştiriler editörlerin tutumunu kesinlikle etkilemekte ve hatta makalenin yayınlanıp yayınlanmaması buna bağlı olmaktadır. Benzer biçimde hakemlerin önerdiği bilimsel eleştiriler etik ihlal ve intihal gibi konulardaysa, bu da editörlerin yazara ilişkin tutumunu ve daha sonra o yazardan gelecek diğer yazıların kabulünü etkilemektedir. Hatta bir editör yaşanabilecek sıkıntılar nedeniyle bu nitelikte bir yazının gelmemesini tercih edeceğini söylemiştir. Ancak çeşitli ihlallerin bilinçli olarak yapılmadığı, bilgisizlik ve deneyimsizlikten kaynaklandığı açıkça belliyse hakemlerin, makalenin yazarlarına yaptığı bu eleştiriler editörlerin bu yazara ilişkin tutumunu fazla etkilememektedir.

Editörler ile hakemlerin görüşleri arasında uzlaşı olmadığı durumlarda kişisel değerlendirmeye göre karar verilmemekte, mutlaka üçüncü bir hakemden görüş alınmaktadır. Yazarın hakemin taleplerini yerine getirmediği durumlarda yazardan makul bir açıklama alınamamışsa yazı reddedilmektedir. Eğer yazardan makul bir açıklama alınmışsa bu değerlendirme yeniden hakeme iletilmekte ve yine hakemden gelecek rapora göre karar verilmektedir. Hakemlerin reddettiği bir makale yayınlanmamaktadır. Yayın süreçlerine ilişkin editör kararı gereken durumlarda ise genelde karar yayın kurulları tarafından ortaklaşa alınmaktadır.

Hakem Raporlarının Arşivlenmesi

Hakem raporları dergiler geçmişte basılı kopya olarak yayımlandıklarından dolayı klasörler halinde arşivlenmiştir.

Şu anda Bilgi Dünyası, Dergi Yönetim Sistemine geçtiği tarihten itibaren sistem üzerinden arşivlenmektedir. Dolayısıyla yalnızca hakem raporları değil aynı zamanda hakemlerle olan bütün işlemler dergi yönetim sistemindeki olay günlüğü ve e-posta günlüğünde tutulmaktadır. Bu bağlamda hakemin editörle olan bütün iletişimi (e-postalar ve ekleri dahil) erişilebilir bir durumdadır. Türk Kütüphaneciliği dergisinde ise 2008 yılı sonrasındaki hakem süreçlerine ait her türlü iletişim ve rapor elektronik olarak arşivlenmekte ve aynı zamanda kullanılan e-posta hesabında yedeklenmektedir. Ancak bu hakem raporları üzerinde bugüne değin herhangi bir bilimsel çalışma (içerik analizi, vb. gibi) yapılmamıştır.

 Hakemliğin Özendirilmesine ve Geliştirilmesine İlişkin Tutumlar

Editörler hakem gruplarının genişletilmesine ihtiyaç duyduklarını ifade etmişleridir. Hakemlik süreçlerinin çok daha verimli yönetimi için hakemliğin özendirilmesi konusunda girişimlere gereksinim duymaktadırlar. Ancak kimi zaman akademik yaşamda belirli bir aşama kaydetmiş akademisyenlerin artık hakemlik yapmaktan kaçındıkları, uygulamacıların ise bilimsel araştırma süreçlerine ilişkin bilgi ve deneyim eksikliği bulunduğu belirtilmiştir. Zaman zaman hakemler çeşitli konferanslara davet edilmişlerse de teşekkür etme dışında hakemliği özendirici önemli bir girişimde bulunulmamıştır.

Profesyonellik bağlamında hakemlere ücret verilebileceği, çünkü hakemlerin uzmanlık bilgilerini paylaşarak makale sürecine katkı sağladıkları, ancak ücret olmazsa bile örneğin normalde ücretli olan yayınlara ücretsiz erişim sağlanması biçiminde de katkılar sağlanabileceği düşünülmektedir. Bazı editörler hakemlik görevinin artık baştan savma yapılmaya başlandığının fark edildiği an tatminkâr bir ücrete dönüşün zorunluluk olacağını ifade etmişlerdir. Bazı editörler ise bu dergileri yayınlayan kurumların STK oldukları ve bu nedenle sembolik ücretlerin daha uygun olacağını bildirmişlerdir. Bu konuda ortak bir bakış açısı olmadığı anlaşılmaktadır.

Hakemliğin özendirilmesi bağlamında yayınlanan makalede yazarla beraber hakem isimlerinin de yer alması ele alınmıştır. Bundan ziyade editörler her yılın sonunda o yıl hakemlik yapanların isimlerinin dergide yer alması fikrini daha makul karşılamışlardır. Ayrıca hakem listelerinde çok uzun zamandır sembolik olarak yer alan ancak yıllardır hakemlik yapmamış isimlerin hakemlik listelerinden çıkarılması gerektiği ifade edilmiştir. Ancak listeden çıkarılanların belki derginin bir başka bölümünde “emeği geçenler” gibi adlarla listelenmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir. Hakemlik görevini editörlerin beklentilerine uygun olarak yerine getirmeyen hakemlerin sadece hakem listesinden çıkartılabileceği bunun dışında başka bir girişimin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca editörlere göre hakem listesinde yer almanın hakemliği özendirici olduğu pek düşünülmemektedir.

Hakemlerin Niteliği ve Eğitim

Hakemlerden hakemliğe ilişkin geribildirimler veya öneriler alınmamaktadır.  Hakemler değerlendirme süreçlerini sonlandırdıktan sonra başka bir öneri getirme konusunda istekli değildirler. Editörler hakemlerin mesleki uzmanlık bilgilerini yeterli görmekte, ancak araştırma yöntemlerine ilişkin bilgilerinin yeterli olmadığını düşünmektedirler. Bölümler ve akademisyenler arasında araştırma yöntemlerinin bilinirliği ve uygulanabilirliğinde farklılıklar olduğu ifade edilmiştir.  Görüşme yapılan editörler hakemlerin kendilerine zaman zaman özellikle istatistik ile ilgili kısımları incelemediklerini ifade ettiklerini söylemişlerdir. Dergiler bugüne değin doğrudan hakemlere yönelik herhangi bir eğitim  (araştırma yöntemleri, en sık yapılan hatalar, derginin değerlendirme ölçütlerinde yenilikler gibi) düzenlememişlerdir. “Yazarlara Notlar”da dergi bazında gerekli bilgiler verilmektedir. Bu konuda yayınların mevcut olduğu, ULAKBİM’de yapılan çalıştaylardan yararlanılabileceği belirtilmiştir. Ancak editörler bu tür eğitimlere gereksinim olduğunu kabul etmektedirler. Bu tür eğitimsel girişimlerin makalelerin niteliğini, dolayısıyla da derginin niteliğini yükselteceğine inanmaktadırlar. Ancak eğitim verilse bile bu eğitimlere katılımcı bulunamayacağına ilişkin bir kanı oluşmuştur. Ayrıca editörler hakemlerin hakemlik uğraşısına ilişkin adanmışlık seviyelerini genelde yeterli görmemektedirler.

Sonuç ve Öneriler

Hakem seçim sürecinin işleyişi her iki dergide farklıdır. Her iki dergi de OJS süreli yayın yönetim sistemini yerelleştirmiştir. Ancak Bilgi Dünyası dergisi tüm süreçleri sistem üzerinden işletirken, Türk Kütüphaneciliği dergisi sadece makalelerin web sunumu için bu sistemi kullanmaktadır.  Her iki dergi de körleme hakemlik sistemini kullanmaktadır. Bilgi Dünyası üç hakeme gönderirken, Türk Kütüphaneciliği ise ikili körleme sistemini uygulamaktadır. Bilgi Dünyası dergisinin hakemleri OJS’de kendi uzmanlık alanlarına ilişkin konuları önceden belirlemişlerdir. Bu nedenle Bilgi Dünyası hakem seçiminde, önceden belirlenmiş bu konulara göre tercihte bulunmaktadır. Türk Kütüphaneciliği dergisi ise konulara ilişkin yayın kurulu tarafından bir değerlendirme yapıldıktan sonra hakem tercihinde bulunmaktadır. Bilgi Dünyası dergisinin hakemlerine kendi belirledikleri konular dışında bir görevlendirme yapılmamaktadır. Türk Kütüphaneciliği dergisi ise benzer/yakın alanlardaki uzmanlara hakemlik teklif edilebilmekte veya BBY alanı dışından hakem olabilecek uzmanlara zaman zaman hakemlik teklifi götürmektedir.

Gelen yazı, editörün kendi uzmanlık alanıyla ilişkili olsa bile, objektiflik ve körleme sisteminin sağlıklı biçimde yürütülmesi açısından yazı yine de hakemlere gönderilmektedir. Bilgi Dünyası dergisinin dış iletişim süreçlerinin tamamı baş editör tarafından gerçekleştirilmektedir. Türk Kütüphaneciliği dergisinde ise hakemlerle, ilgili yazıya atanan yayın kurulu üyesi görüşmektedir. Bilgi Dünyası dergisi hakemlerle OJS sistemi üzerinden mesajlaşmakta veya e-posta kullanmaktadır. Türk Kütüphaneciliği dergisinde ise hakemlerle iletişimde e-posta veya telefon kullanılmaktadır.

Bilgi Dünyası hakem raporlarının geçmiş kopyaları basılı olarak, şimdikiler ise OJS üzerinde arşivlenmektedir. Türk Kütüphaneciliği dergisinin 2008 yılı sonrası hakem raporları hem elektronik olarak hem de e-posta hesabında yedeklenmektedir. Türk Kütüphaneciliği dergisinin hakem listesine web sayfasında yer verilmişken, Bilgi Dünyasında bu tür bir liste bulunmamaktadır.

Hakem değerlendirme formları editörler tarafından çok ciddi biçimde incelenmekte, olası eksikliklerin giderilmesi sağlanmaktadır. Akademik unvanlı hakemlerin raporları genellikle eksiksizken, akademik çalışmaları az olan veya ilk kez hakemlik yapanlar genelde editörler tarafından desteklenmektedir. Hakem raporları genelde açık ve anlaşılır bulunmaktadır. Hakemlerin, makalenin yazarlarına önerdiği bilimsel eleştiriler eğer gerekiyorsa, bazı ifadelerin yumuşatılarak ama içeriği tam olarak aktararak yazara bildirilmektedir. Hakemlerin, makalenin yazarlarına önerdiği bilimsel eleştiriler, editörlerin makaleye ilişkin tutumunu kesinlikle etkilemekte ve hatta yayınlanıp yayınlanmaması buna bağlı olmaktadır. Bilimsel eleştiriler, eğer etik ihlal ve intihal gibi konularsa, daha sonra o yazardan gelecek diğer yazıların kabulünü de etkilemektedir. Hakemlerin reddettiği bir makale yayınlanmamaktadır.

Bilgi ve belge yönetimi alanında aktif olarak hakemlik yapanların sayısı azdır. Bir yazıya atanacak hakemin sahip olduğu akademik unvan, uzmanlık bilgisi ve alandaki deneyimi hakemin seçiminde genelde dikkate alınmamaktadır. Değerlendirilmek üzere dergiye gönderilen yazının konusal içeriği hakem tercihinde daha çok etkilidir. Hakemlerin çalışkan ve üretken olması ile işi geciktirmeleri veya zor iş yapmaları editörlerin sonraki seferde o hakemlere yazı gönderilip gönderilmeyeceği kararında son derece etkilidir. Bazı editörler acil durumlarda çok çabuk ama bir o kadar da nitelikli değerlendirme yapabilecek kapasitedeki hakem adaylarına özel bir önem atfederek onları ayrı bir kategoride tutmakta, bu hakem adaylarını bir nevi koruma altına almaktadırlar.

BBY alanının disiplinler arası niteliği nedeniyle istatistik konusunda uzman hakemlere de gereksinim duyulmaktadır.

Editörler hakemlerin niteliklerine ilişkin çeşitli yargılara sahiptirler. Kolayca ve basitçe değerlendirme yapan hakemlerle ayrıntılı biçimde değerlendirme yapan hakemlere karşı editörlerin tutumu genelde farklıdır. Ancak bu durum genelde makaleleşme süreci başlamış bir yazıya ilişkin prosedürü etkilememektedir.

Her ne kadar nesnel davranmaya çalışılsa da hakemlerle geçmişte kurulan olumlu veya olumsuz iletişim deneyimi yeni bir çalışmada o hakemin yeniden atanıp atanmamasında etkili olabilmektedir. Her iki dergi de geniş bir hakem havuzuna sahiptir. Ancak hakem listesindeki tüm hakemlerden yararlanamamakta, dar bir hakem grubu çalışmak zorunda kalınmaktadır. Dergilerin yılda yayınlanma sayısı farklı olduğu için Türk Kütüphaneciliği dergisinin farklı hakemlerle çalışamama sorunu daha belirgindir. Her iki dergi de eğer nitelikli değerlendirme yapılacaksa, dar bir hakem grubu ile çalışmayı tercih etmektedirler.

Hakemliğin özendirilmesine gereksinim duyulsa da bu yönde bir girişimde bulunulmamıştır. Hakemlere ücret verilmesi konusunda her iki dergi editörleri arasında ortak bir kanı yoktur. Editörlere göre hakem listesinde yer almanın hakemliği özendirici olduğu pek düşünülmemektedir.

Hakemlerin mesleki uzmanlık bilgileri yeterli görülmekte, ancak araştırma yöntemlerine ilişkin bilgilerinin geliştirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Hakemlik teklifini kabul eden hakemlerin hakemlik uğraşısına ilişkin adanmışlıkları genelde yüksek değildir. Hakemlerden, hakemlik süreçlerine ilişkin geri bildirimler veya öneriler gelmemektedir. Hakemlere yönelik çeşitli eğitimlere gereksinim bulunmaktadır. Hakem raporları üzerinde bugüne değin herhangi bir bilimsel çalışma yapılmamıştır.

Araştırma sonuçlarından yola çıkarak yapılan öneriler şu şekildedir;

  • Türk Kütüphaneciliği dergisi OJS süreli yayın yönetim sisteminin tüm modüllerini aktif hale getirmelidir.
  • Değerlendirilmek üzere dergiye gönderilen yazının konusal içeriği, hakem tercihinde daha çok etkili olduğundan, hakemlerin uzmanlık alanlarının tespit edileceği bir rehber çalışma yapılmalıdır.
  • BBY alanında aktif olarak hakemlik yapanların sayısını çoğaltacak girişimlere ihtiyaç vardır. Hakemliğin özendirilmesi konusunda mutlaka paydaş görüşlerinin alınacağı bir toplantı gerçekleştirilmelidir. Alınan kararlar doğrultusunda önlemler planı her iki dergi tarafından hayata geçirilmelidir. BBY alanı dışından da hakem olabilecek uzmanlara hakemlik teklifi götürülmelidir.
  • İstatistik-yoğun çalışmalar için istatistik hakemliği konusunun tartışmaya açılması uygun olacaktır.
  • Hakemlerin çalışkan ve üretken olması ile işi geciktirmeleri veya zor iş yapmaları editörlerin sonraki seferde o hakemlere yazı gönderilip gönderilmeyeceği kararında son derece etkili olduğundan her iki dergi tarafından hakemlik süreçlerine ilişkin zaman yönetimi planı oluşturulmalı ve hakemlerin bu plana ne kadar uydukları izlenmelidir.
  • Hakemlerle geçmişte kurulan olumlu veya olumsuz iletişim deneyim yeni bir çalışmada o hakemin yeniden atanıp atanmamasında etkili olabilmektedir. Bu nedenle görevlerini zaten gönüllü olarak yapan editörler ile yine gönüllü olarak yapan hakemler arası iletişim kazalarının en aza indirilmesi için çaba gösterilmesi gerekmektedir. Bu yönde hakemlerin hedef kitle olarak belirlendiği çeşitli halkla ilişkiler çalışmaları denenebilir.
  • Her iki dergi de eğer nitelikli değerlendirme yapılacaksa, dar bir hakem grubu ile çalışmayı tercih etmektedirler. Bu nedenle hakem değerlendirme ölçütlerinin paydaş görüşleri de alınarak sürekli gözden geçirilmesi uygun olacaktır.
  • Hakemlerin makalenin yazarlarına önerdiği bilimsel eleştirilerde ileri sürülen fikirlere ve kullanılan dile dikkat edilmesi iletişim kazalarının azaltılması ve editörde yazara ilişkin olumsuz tutum oluşmaması açılarından önemlidir.
  • Hakem raporlarının tümünün arşivlendiğinden ve arşivlerin tamamının yedeklendiğinden emin olunmalıdır. Farklı formatlardaki hakem raporları standart bir biçime dönüştürülerek (dijitalleştirme önerilebilir) arşivlenmelidir. Hakem raporları belirli bir politika dahilinde araştırmacıların erişimine açılmalı, bunların içeriğine ilişkin çeşitli bilimsel araştırmaların yapılması teşvik edilmelidir.
  • Hakem listeleri erişilebilir olmalı ve sürekli güncellenmelidir.
  • Hakemlerden hakemlik süreçlerine ilişkin geribildirimler veya öneriler talep edilmelidir.
  • Hakemlere yönelik yönlendirici nitelikte çeşitli eğitim içeriği hazırlanmalıdır. Örneğin en sık karşılaşılan sorunların anlatıldığı örnek çalışmalar (metin veya video) hakemlerle paylaşılabilir.

Kaynakça

Açan, L. N., Özden-Pişkin, A. K. ve Laleli, Y. (2012).  Bilimsel yayın kalitesi: editör, yazar, hakem ve okurların katkıları. Türk Biyokimya Dergisi, 37 (1), 1-4. Erişim adresi: http://www.turkjbiochem.com/2012/001-004.pdf

Al, U. ve Soydal, İ. (2010). Bilgibilim alanında kendine atıf üzerine bir çalışma. Türk Kütüphaneciliği, 11 (2), 349-364.

Aslan, S. (2002). Türk Kütüphaneciliği dergisi, 1992-1993. Türk Kütüphaneciliği, 16 (3), 278-281.

Bilgi Dünyası. (2015). Kişiler ve kurullar. Erişim adresi: http://bd.org.tr/index.php/bd/about/editorialTeam

Bjork, B. C. ve Hedlund, T. (2015). Emerging new methods of peer review in scholarly journals. Learned Publishing, 28 (2), 85-91.

Bornmann, L. ve  Haunschild, R. (2015). The interest of the scientific community in expert opinions from journal peer review procedures. Scientometrics,102 (3), 2187-2188.

De Robbio, A. (2001). Workshop on the open archives initiative (OAI) and peer review journals in Europe. AIB Notizie, 13 (5). 14-15. Erişim adresi: http://www.aib.it/aib/editoria/n13/01-05derobbio.htm

Gözen, R. (2010). Dergilerin kalite güvencesi olarak hakemlik ve bazı sorunlar. ULAKBİM – TÜBİTAK Ulusal Akademik Yayıncılık Kurultayı, 26 Kasım 2010, Ankara. Erişim adresi: http://uvt.ulakbim.gov.tr/toplanti/uay10/gozen.pdf

Keseroğlu, H. S., Demir, G., Bitri, E., Güneş, A. (2014). 1.Uluslararası Kütüphane ve Bilgibilim Felsefesi Sempozyumu 3-5 Eylül 2014, Kastamonu, Türkiye: Değerlendirme ve Öneriler. Türk Kütüphaneciliği, 28 (4), 675-697.

Kloda, L. A. (2009). Being a critical professional: the importance of post publication peer review in evidence based library and iformation practice. Evidence Based Library and Information Practice. 4 (3), 72-74.

Lee, C. J., Sugimoto, C. R., Zhang, G., Cronin, B. (2013). Bias in peer review. Journal of the American Society for Information Science and Technology, 64 (1), 2-17.

Nobarany, S. ve Booth, K. S. (2015). Use of politeness strategies in signed open peer review. Journal of the Association for Information Science and Technology, 66 (5). 1048-1064. Erişim adresi: http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.488.3539&rep=rep1&type=pdf

Taşkın, Z. ve Çakmak, T. (2010). Başlangıcından bugüne Bilgi Dünyası Dergisi’nin bibliyometrik profili. Bilgi Dünyası, 11 (2). 332-348.

Tonta, Y. (2002). Türk Kütüphaneciliği dergisi, 1987-2001. Türk Kütüphaneciliği, 16 (3), 282-320.

Türk Kütüphaneciliği. (2015). Kişiler ve kurullar. Erişim adresi: http://www.tk.org.tr/index.php/TK/about/editorialTeam

Yıldırım, C. (2012). Danışmanlık sisteminin bir editör açısından sorunları ve çözüm önerileri. Sağlık Bilimlerinde Süreli Yayıncılık 2012 – 10. Ulusal Sempozyum Bildirileri içinde. Erişim adresi: http://uvt.ulakbim.gov.tr/tip/sempozyum10/yildirim.pdf

 

[1] 28.04.2015 tarihinde Arş. Gör. Tolga Çakmak, 07.05.2015 tarihinde Prof. Dr. Oya Gürdal Tamdoğan, 09.05.2015 tarihinde Dr. M. Tayfun Gülle, 11.05.2015 tarihinde Aytaç Yıldızeli ve 12.05.2015 tarihinde Yard. Doç. Dr. H. Kübra Bahşişoğlu ile görüşülmüştür.

Creating Coworking Spaces in Public Libraries in the 21st Century

21. yüzyılın halk kütüphaneleri nasıl olmalı? sorusu kafamı yakıcı bir biçimde meşgul ederken, Mehmet Tez’in Milliyet Gazetesi’nde yer alan ufuk açıcı yazısı kütüphanelerin fiziki mekân bağlamında yeni bir işlevinin daha olabileceğine yönelik ipuçları sundu bana.

Son yıllarda ofis ortamında yaşanan radikal dönüşümlere değinen Tez (2017) şöyle diyordu yazısında: “…Başta plazalar cazipti. Ardından butik ofisler geldi. Butik butik takılmak da kasınca bu sefer ‘bilgisayarım neredeyse ofisim orası’ furyası başladı. Şezlongtan çalışmanın nimetlerini anlatan yazılar dergileri, hafta sonu eklerini doldurdu. Ama hayat durmaz. Hep yenilik ister. O da sıkmaya başladı. İmdada kafeler yetişti. Kafeden çalışma, kafede kitap yazma, kafede toplantı yapma, kafede brain storming dönemi geldi. Fakat kafelerin de trend eğrisi inişe geçince plazadan şezlonga, oradan kafede prizin yanındaki masaya çökmüş insanlar ‘ya aslında kendimize ait ufak bir yerimiz olaydı iyiydi’ demeye başladılar. Ancak bu trend yolculuğu ve üçüncü nesil mekanlar emlak fiyatlarını artırmıştı. Çıktığınız ofise giremiyordunuz. Mantık ve şartlar ‘bir araya gelelim’ dedirtti. Bir arada olalım, herkes kendi işini yapsın ortak ofis tutalım. Sıradan vatandaş bunu daha düşünürken girişimciler açığı gördü işe el attı. Paylaşımlı ofisler belirdi. Üstelik bu kiralık ofisler plazalardaydı…”

Coworking olarak adlandırılan yeni nesil ofis paylaşım modeli, masaların günlük, haftalık veya aylık olarak kiralanabileceği, esnek, paylaşımlı çalışma ortamlarında, birbirinin yanında çalışma pratiği anlamına gelmekte (Seo, Lysiankova, Ock ve Chun, 2017, s.1). Bu tür bir iş ve çalışma mekânı yeni bir olgu olduğu için literatürde kavramın farklı açılardan ele alındığı görülmekte. Ortak bir tanım verecek olursak coworking farklı alanların çeşitli profesyonelleri tarafından kullanılan/paylaşılan işyerleri ya da işyeri paylaşımıdır. Fuzi’ye göre (2016, s.4) Coworking sadece fiziksel bir mekânı paylaşmak değildir. Aynı değerleri paylaşan ve sinerji yaratmanın keyfini yaşayan, benzer insanlardan oluşan (serbest çalışanlar, girişimciler, yeni teşebbüslerden ve küçük şirketlerden oluşan) bir topluluk oluşturmakla ilgilidir. Ticari kaygıları görmezden gelebilirsek eğer, coworking mekânlarının topluluk temelli bir yaklaşımın teşvik edilmesi için geliştirildiğini ileri sürebiliriz.

Tez (2017), 2010’da piyasaya sunulduğundan beri pazara hakim durumda olan WeWork adlı girişimi örnek olarak gösteriyor: Fransa’daki WeWork, eskiden Fransa’nın en büyük nükleer enerji santralinin bulunduğu devasa binada çalışma alanları yaratmış. Şirketin değeri 20 milyar dolarmış. Çalışanlara lojistik destek dışında -ki bu sadece hızlı internet değil, mesela burada pek çok yerde olmayan 3D yazıcı var- kültürel etkinlikler muhtelif içeriklerde seminerler de organize ediyormuş”.

Ortak ofislerin düşük kira maliyeti, ofis ekipmanlarından uygun fiyattan yararlanmak, kullanım esnekliği, networking, modern çalışma mekânları ve mentörlük Coworking’in avantajlarıyken; daha az kontrol, boş mekân yetersizliği, gizlilik, veri depolama ve şirketin imajı dezavantajları olarak ortaya çıkmaktadır. En önemlisi de sizin sosyal ve kişisel özelliklerinizin ortak mekanlarda işbirliği yapmaya yatkın olmadığı durumlarda sorun yaşama olasılığı yükselmektedir (Yalçın, 2017)

Tez’in (2017) de sorduğu gibi ücretler konunun en önemli yanı: “Peki bu ofislerden bir sürü olsa ve para vermesek, bedava olsa. Nasıl olur?” Yazıdan Kadıköy Belediyesi’nin, İDEA adlı bir coworking mekânı açtığını da öğreniyoruz. Dolayısıyla sadece özel girişimcilerin değil yerel yönetimlerin de alandaki gereksinimi görüp kamu yararına yeni bir hizmet çeşidi sunma arayışında olduğu anlaşılıyor.

Peki, soru şu? Yerel yönetimler gibi kamu yararı gözeten ancak ticari rakipleri karşısında en büyük avantajı hizmetlerini ücretsiz sunmak olan halk kütüphaneleri, 21 yüzyılda tıpkı makerspace’ler gibi bireysel girişimcilere coworking mekânları sunarak toplumsal bir değer yaratamazlar mı?

21.yüzyılın halk kütüphaneleri nasıl olacak sorusuna kafa yoran akademisyenlerin ve uygulamacıların hemfikir oldukları konulardan biri de halk kütüphanelerinin hem fiziki hem de sanal ortamlar yaratarak insanlar arasında bağlantı (connection) sağlayacaklarıdır. Örneğin Davey (2013, s.3) halk kütüphanesini tanımlayan temel bileşenlerden birinin hem fiziksel hem de sanal olarak keyifli ve kullanımı kolay, güvenli, yaratıcı bir topluluk mekânı olduğunu söylemektedir.  Lison (2016, s.7) halk kütüphanelerinin vatandaşlara açık, otoriter olmayan ve ticari olmayan kamusal kültürel mekanlar olduğunu ve birçok kişi için halk kütüphanelerinin ikinci bir oturma odası haline geldiğini ifade etmektedir. Noh (2015, s.792-795) Kütüphane 4.0 modellerini anlatırken sonsuz yaratım mekânından bahsetmektedir. Sonsuz yaratım mekânı olarak kütüphane insanların bir araya geldiği ve bazı teknolojilerle yeni şeyler yarattığı bir alandır. Levien (2012, s.19) ise halk kütüphanelerinin karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelmek için bazı stratejik tercihler yapmak zorunda kalacakları ifade etmiştir. Bunlardan biri de bireyden, topluluk kütüphanelerine uzanan yeni bir boyuttur. Bu boyutta tamamen topluluğa odaklanacak olan halk kütüphanesi, topluluk grupları için çalışma ve toplantı mekânları sağlayacaktır. Görüldüğü üzere 21. Yüzyılda topluluklar için mekân sağlamak kütüphanelere verilen önemli bir işlevdir.

Halk kütüphanelerinin kütüphaneyi buluşma yeri, öğrenme ve kültür arenası olarak vurgulayan bir boyuta sahip olduğu ve bu perspektiften ele alındığında halk kütüphaneler için fiziksel mekânların özellikle önemli olduğu ulusal halk kütüphanesi politika metinlerinde de vurgulamıştır (Norwegian Ministry of Culture, 2010, s.15; The Netherlands Institute for Public Libraries, 2014, s.16). Yeni Zelanda halk kütüphaneleri strateji belgesinde kütüphaneler bilgiyi arama ve bulma platformu, bilginin tüketimi yeri, sadece kütüphane, derme barındıran bir yer iken geleceğin bilgi toplumunda yaratım ve yenileşim platformu, yeni bilgi yaratım yeri, çok amaçlı bir tesis ve insanların buluştukları bir yer olarak görülmektedir (Local Government New Zealand, 2012, s.31)

Geleceğin kütüphanesinin insanların yarattığı, öğrendiği, keşfedip paylaştığı bir yer olacağı düşünülmektedir. Dolayısıyla verilen bir hizmetten yerel halkın tasarımına ve sunumuna daha aktif ve katılımlı olduğu bir topluluğa dönüşümü görebiliriz. Kütüphaneler birbirine bağlı kişi topluluk ve kuruluşlar olarak kabul edilecektir. İnsanlar birbirleriyle daha fazla şeyler yapmak için kütüphaneler kullanıyor olacak ve bu etkinlikler fiziksel ve sanal mekânlar arasında geçecektir. Toplulukları veya işletmeleri için yeni içerik oluşturuyor, sohbet ediyor ve kendi çıkarları doğrultusunda yeni teknolojiler kullanıyor olacaklar. Kütüphanelerde çalışanların basit işlemlerde daha az meşgul olmaları ve kütüphane mekânlarını ve yeni etkinlikler için kaynakları kullanmada insanları ve kuruluşları bir araya getirmesinde daha fazla yer almaları gerekmektedir (Davey, 2013, s.11);

21.yüzyılda bilgi toplumu bağlamında halk kütüphanelerinin ekonomik yaşama sağlayacağı katkıların halk kütüphanelerinin geleceğini belirleyeceğini söyleyebiliriz. Neden bu katkılardan biri Coworking mekânları yaratarak girişimcilere destek vermek olmasın? Wiley (2016, s.34) 2018 yılına kadar bir milyondan fazla kişinin ortak bir mekânda iş yapacağını belirtmektedir. bilgi toplumunda halk kütüphaneleri işsizler için de destek sunacaktır. Line (1997, s.75) büyük ölçekli işsizlikten kaynaklanan toplumsal zarar ile zengin ile yoksul arasındaki farkın genişlemesinin ekonomileri istikrarsızlaştırabileceğini, bunun sonucunda halk kütüphanelerinin müşterilerine güvenli limanlar olarak hizmet edebileceğini ifade etmektedir. Kullanıcı grupları daha çok işsizlerden oluşmaya başlayabilir. Sadece iş bulamayanların değil iyi eğitimli olup erken emekli olanlar da yeteneklerini kullanma, güncelleme ve yeni beceriler öğrenme yollarını arayacaklar. Ayrıca Levien’e göre (2012, ss.18-19) küçük veya büyük gruplar için buluşma yerleri sunan halk kütüphaneleri değerli bir fiziki altyapıyı temsil etmektedir. Ayrıca ticari rakipleri bir bedel karşılığında hizmet verirken, halk kütüphaneleri müşterilerine ücretsiz hizmetler sunmaktadır. Son olarak kütüphanelerin bugüne kadar elde ettiği bir avantaj, tüm bilgi, eğitim ve eğlence işlevlerini bir pakete birleştirmeleridir.

Sonuç olarak halk kütüphaneleri tıpkı 19. ve 20 yüzyıllarda olduğu gibi 21. yüzyılda da toplumsal gereksinimleri karşıladığı müddetçe var olmaya devam edecektir. Gittikçe bireyselleşen bir toplumda, kütüphane bir buluşma yeri sunmaktadır. Yani gereksinimler bilgiden sosyo-kültürel hizmetlere doğru evrilmektedir. Hollanda Halk Kütüphaneleri Enstitüsü’nün belirttiği gibi “Ne de olsa, sosyo-kültürel bir buluşma yeri olmadan bilgi geliştirilemez” (The Netherlands Institute for Public Libraries, 2014, s.16).

Dolayısıyla 21.yüzyıl halk kütüphaneleri için coworking mekânı sağlamak; ekonomik değer yaratımına katkı ile insanlar için toplumsal bağlantı noktası ve üçüncü mekan oluşturma bağlamında yeni bir işlev olarak değerlendirilmelidir.

Yararlanılan kaynaklar

Anita Fuzi, A. (2016). Coworking spaces in the entrepreneurial landscape of an economically challenged region. Yayınlanmamış doktora tezi. Cardiff, UK: Cardiff Metropolitan University Cardiff School of Management.

Davey, A. (2013). The library of the future. London: Arts Council England. Erişim adresi: http://www.artscouncil.org.uk/sites/default/files/download-file/The%20library%20of%20the%20future.pdf

Levien, R. E. (2011). Confronting the future: strategic visions for the 21st century public libraries. Washington, D.C.: ALA Office for Information Technology Policy. Erişim adresi: http://www.ala.org/advocacy/sites/ala.org.advocacy/files/content/advleg/pp/pub/policy/confronting_the_futu.pdf

Line, M. B., (1997). The public library in the future: A British reaction to buildings, books, and bytes. Library Trends, 46 (1), 68-82. Erişim adresi: http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.224.7852&rep=rep1&type=pdf

Lison, B. (2016). The new role of public libraries in local communities. Research for  CULT committee: public libraries – their new role (Workshop documentation). Brussels: European Parliament’s Committee on Culture and Education içinde. (1-48). Erişim adresi: http://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/STUD/2016/585882/IPOL_STU(2016)585882_EN.pdf

Local Government New Zealand. (2012). Public libraries of New Zealand: a strategic framework 2012 – 2017. Erişim adresi: https://lianza.org.nz/public-libraries-strategic-framework-2012-2017

Noh, Y. (2015). Imagining library 4.0: creating a model for future libraries. The Journal of Academic Librarianship, 41, 786–797.

Norwegian Ministry of Culture. (2010). Libraries: knowledge commons, meeting place and cultural arena in a digital age. Erişim adresi: http://www.bibliotheksportal.de/fileadmin/user_upload/content/bibliotheken/international/stmLibrariespdf.pdf

Seo, J., Lysiankova, L., Ock, Y.S, ve Chun, D. (2017). Priorities of coworking space operation based on comparison of the hosts and users’ perspectives. Sustainability, 9, 1494, 1.-10. doi:10.3390/su9081494.

Tez, M. (2017). Kadıköy’ün “coworking” mekanı. Erişim adresi: http://www.milliyet.com.tr/kadikoy-un-coworking-mekani/mehmet-tez/pazar/yazardetay/19.11.2017/2557331/default.htm

Yalçın, F. E. (2017). 12 maddede ortak çalışma coworking. Erişim adresi:http://startuphukuku.com/12-maddede-ortak-calisma-co-working/

The Netherlands Institute for Public Libraries. (2014). Library of the future: hub for knowledge, contact and culture. The Hague: The Netherlands Institute for Public Libraries. Erişim adresi: https://www.kb.nl/sites/default/files/library_of_the_future_12082014_def.pdf

Wiley, M. (2016). There’s a coworking space for everyone. Entrepreneur, 12, 16, 34-35.

Ankara’daki halk kütüphanecilerine severek okudukları kitapları sorduk, ortaya güzel bir okuma listesi çıktı. Keyifli okumalar…

Not:Eserler yazar adına göre sıralanmıştır.

 

  1. Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi –Ahmet Erhan
  2. Saatleri Ayarlama Enstitüsü-Ahmet Hamdi Tanpınar
  3. Bab-ı Esrar-Ahmet Ümit
  4. Beyoğlu Rapsodisi-Ahmet Ümit
  5. İstanbul Hatırası-Ahmet Ümit
  6. Kar Kokusu-Ahmet Ümit
  7. Patasana-Ahmet Ümit
  8. Çi-Akilah Azra Kohen
  9. Fi-Akilah Azra Kohen
  10. Pi-Akilah Azra Kohen
  11. İnsan Denen Meçhul-Alexis Carrel
  12. Ölümcül Kimlikler –Amin Maalouf
  13. Semerkand-Amin Maalouf
  14. Hayatın Kaynağı –Ayn Rand
  15. Veda-Ayşe Kulin
  16. Pembe ile Yusuf-Canan Tan
  17. Gün Olur Asra Bedel-Cengiz Aytmatov
  18. Da Vinci Şİfresi-Dan Brown
  19. Müzmin Bekarlar-Danielle Steel
  20. İlahi Komedya – Cehennem, Araf, Cennet-Dante Alighieri
  21. Küçük Mucizeler Dükkanı –Debbie Macomber
  22. Cyrano Di Bergerac-Edmond Rostand
  23. Seyahatname-Evliya Çelebi
  24. Döşeğimde Ölürken-Filliam Faulkner
  25. Milena’ya Mektuplar-Franz Kafka
  26. Böyle Buyurdu Zerdüşt-Friedrich Wilhelm Nietzsche
  27. Suç ve Ceza-Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
  28. Yüzyıllık Yalnızlık-Gabriel Garcia Marquez
  29. Başkan Babamızın Sonbaharı-Gabriel Garcia Marquez
  30. Beş Sevgi Dili-Gary Chapman
  31. 1984-George Orwell
  32. Beyaz Zambaklar Ülkesinde –Grigory Petrov
  33. Az-Hakan Günday
  34. Kinyas ve Kayra-Hakan Günday
  35. Sahilde Kafka-Haruki Murakami
  36. Siddhartha-Herman Hesse
  37. Sarı Gelin-İbrahim Karahan
  38. Nietzsche Ağladığında-Irvin Yalom
  39. Martin Eden-Jack Landon
  40. Alamut: Kartal Yuvası-James Boschert
  41. Tüfek, Mikrop ve Çelik –Jared Diamond
  42. Emile ya da Çocuk Eğitimi Üzerine-Jean Jacques Rousseau
  43. Akıl Çağı –Jean Paul Sartre
  44. Kızıl Nehirler –Jean-Christophe Grange
  45. Boyalı Kuş-Jerz Kozinski
  46. Fareler ve İnsanlar-John Steinbeck
  47. Körlük-Jose Saramago
  48. Sofie’nin Dünyası –Jostein Gaarder
  49. Bir Muhteşem Güneş-Khaled Hosseini
  50. Uçurtma Avcısı-Khaled Hosseini
  51. Sevgi-Leo Buscaglia
  52. İnsan Ne ile Yaşar-Lev Nikolayeviç Tolstoy
  53. Ana-Maksim Gorki
  54. Bir Çift Yürek –Marlo Morgan
  55. Hayatın Kalbine Yürüyüş-Mehmet Doğramacı
  56. Kişisel Ataleti Yıkmak-Mümin Sekman
  57. Bazuka-Murat Uyurkulak
  58. Zafer Vaat Etmeyen Topraklar-Namık Doymuş
  59. Ölü Ozanlar Derneği-Nancy H. Kleinbaum
  60. Küpe Çiçeği-Naşide Gökbudak
  61. Kurt Seyd ve Shura-Nermin Bezmen
  62. Bir Kadın Ruhuna Ağıt-Omar Rivabella
  63. Masumiyet Müzesi-Orhan Pamuk
  64. Metal Fırtına-Orkun Uçar ve Burak Turna
  65. Memleket Hikayeleri-Refik Halid Karay
  66. Kalp, Nefes ve Ruh-Robert Frager
  67. Sen Ölünce Kim Ağlar –Robin Sharma
  68. Kürk Mantolu Madonna-Sabahattin Ali
  69. Kör Baykuş-Sadık Hidayet
  70. Son Kamelya-Sarah Jio
  71. İncir Kuşları-Sinan Akyüz
  72. Yeşil Yol-Stephan King
  73. Gökdelen-Tahsin Yücel
  74. Hasat-Tess Gerritsen
  75. Ütopya-Thomas More
  76. Şu Çılgın Türkler-Turgut Özakman
  77. Mülksüzler-Ursula Le Guin
  78. Küçük Şeyler-Üstün Dökmen
  79. Bir Gün Tek Başına-Vedat Türkali
  80. Güven-Vedat Türkali
  81. Fedailerin Kalesi Alamut-Vladimir Bartol
  82. Ağustos Işığı –William Faulkner
  83. Yaban-Yakup Kadri Karaosmanoğlu
  84. Çıplak Deniz Çıplak Ada: Bir Ada Hikayesi-Yaşar Kemal
  85. Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana: Bir Ada Hikayesi-Yaşar Kemal
  86. İnce Memed-Yaşar Kemal
  87. Karıncanın Su İçtiği: Bir Ada Hikayesi-Yaşar Kemal
  88. Tanyeri Horozları: Bir Ada Hikayesi-Yaşar Kemal
  89. Mutluluk-Zülfü Livaneli
  90. Serenad-Zülfü Livaneli
Betimleme yöntemi ile gerçekleştirilen bu araştırma, Ankara’daki halk kütüphanelerinde görev
yapmakta olan kütüphanecilerin okuma alışkanlıklarının düzeyini ve niteliğini belirlemeyi
amaçlamaktadır. Bilgi ve Belge Yönetimi mezunu olup kütüphane müdürü, kütüphane müdür
yardımcısı ve kütüphaneci kadrolarında görev yapan bütün personel, bu araştırmada
kütüphaneci olarak tanımlanmıştır. Araştırmanın kapsamını, Ankara’daki halk
kütüphanelerinde görev yapan 53 kütüphaneci oluşturmaktadır. Çalışmada 32 soruluk bir anket
uygulanmış, 38 kişiden geri dönüş alınmıştır. Araştırmada evrenin %72’sine ulaşılmıştır.
Araştırma sonucuna göre; Ankara’daki halk kütüphanelerinde görev yapan kütüphaneciler orta
düzeyde kitap okuma alışkanlığına sahip olup, seçici ama düzensiz bir biçimde kitap
okumaktadırlar. Ankara’daki kütüphanecilerin %53’ü okuma alışkanlığına sahip olduğunu
düşünse de yüksek düzeyde kitap okuma alışkanlığına sahip halk kütüphanecilerinin oranı
%32’dir. Araştırma kapsamında elde edilen sonuçlar ışığında öneriler sunulmuştur.
Türk Kütüphaneciliği Dergisi’nde yayınlanan bu araştırmanın tam metine erişmek için aşağıdaki linki tıklayınız.

Milli Kütüphanemizin salonlarından yararlanmak isteyen öğrencilerin  karşılaştığı yoğunluk, kütüphanecilik camiasında en çok gündeme gelen, biz kütüphanecilere en çok şikayet edilen ve Milli Kütüphane yöneticilerimizin ise kamuoyuna en çok açıklama yapmak zorunda kaldıkları konulardan biri.

Milli Kütüphaneler bir ülkede yayınlanan kültür ürünlerini eksiksiz derleyip gelecek kuşaklara kültür mirası olarak taşıyabilmek amacıyla kurulmuş, tıpkı devlet arşivleri gibi son derece özel kurumlardır. Bu nedenle hizmet ilkeleri üniversite, okul veya halk kütüphanelerinden farklıdır. Nasıl ki bir öğrenci ders çalışmak için devlet arşivlerine serbestçe giremiyorsa Milli Kütüphane’nin de benzer kuralları vardır. Örneğin Fransız Milli Kütüphanesi’nde araştırma yapmak için 3 ay öncesinden randevu almak gerektiği söylenmekte.

Milli Kütüphanemiz en başta ulusal ve her şeyden önce bir araştırma kütüphanesidir. Buna rağmen toplumumuzun gereksinimleri gözönüne alınarak, hizmet kuralları zamanla öğrenciler lehine biraz esnetilmiş. Ancak okuyucu salonlarının, özellikle bazı sınavlar öncesinde, okuyucu taleplerini karşılamakta zorlanması nedeniyle akademik çalışma yapanların sıkıntı yaşamaması için de tedbirler alınmıştır.

Aslında temel sorun her gruptaki öğrencilerin özellikle ders çalışabilecekleri, aydınlık, sıcak, sessiz ve güvenli, internet erişimi olan mekanların şehirdeki yetersizliğidir. Sadece öğrencilerin ders çalışabilecekleri bu tür mekanları sağlamak, açıkçası, doğrudan kütüphanelerin görevi de değildir. Ama yine de biz kütüphaneciler, kapsamında bilgi-bilgilenme olan her tür gereksinimi karşılayabilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Diğer bir sorun okul kütüphanelerinin, üniversite kütüphanelerinin ve halk kütüphanelerinin gereksinim karşısında yetersiz kalması. Dolayısıyla bu durum Ankara’daki kullanıcıları, zorunlu olarak geniş okuma salonlarına sahip olan Milli Kütüphane’ye yönlendirmekte.

Özet olarak, Milli Kütüphanemiz bütün dünyada olduğu gibi, sadece araştırmacılara hizmet vermelidir elbette. Ancak şehirdeki diğer kütüphane türleri, özellikle ders çalışma alanları açısından yetersiz kaldığı için, Milli Kütüphane araştırmacıların yanı sıra öğrencilerin de taleplerine yanıt vermeye çalışıyor. Yoğunluk ondan kaynaklanıyor.

Özellikle büyükşehirlerdeki halk ve okul kütüphanesi sayısının -uygun büyüklükte fiziki mekanlara sahip olmak kaydıyla- çoğaltılması öğrencilere alternatif mekanlar sağlayacaktır. Ancak bina, personel, bütçe, koleksiyon gibi bütün unsurları tam, yeni bir kütüphane kurmanın ne denli güç bir süreç gerektirdiği bilinen bir gerçektir. Bunun yerine sorunun çözümünü öncelikle yerel yönetimlerde aramalıyız diye düşünüyorum.

Belediyeler, sosyal belediyecilik anlayışı çerçevesinde eğitim, sanat, kültür gibi üst yapı kuruluşlarına geçmiş yıllara oranla daha çok destek vermeye başladılar. Belediye kütüphaneleri, kent arşivleri, bilgi evleri kuruluyor. O halde belediyeler kendi yörelerindeki öğrencilerin ders çalışma gereksinimlerini karşılayacak, uygun fiziki özelliklere sahip mekanlar oluşturabilirler. Belki belediyeler için bu, vatandaşa sunulan yeni bir hizmet türü haline bile gelebilir.

Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi (BBY) Bölümleri tarafından, alanımıza ilişkin güncel ne tür araştırmalar yapıldığını ortaya koyan, akademik çalışmaların ilgililerle paylaşılacağı  lisans üstü seviyede etkinlikler serisi başlatılmasının yararlı olacağını düşünüyorum.  Bu etkinlikler “BBY Araştırmaları Paylaşım Platformu“, “Lisans Üstü Paylaşım Paneli” ya da “BBY Akademik Paylaşım Oturumları”  gibi adlarla tanımlanabilir.

Yıl içerisinde gerek master gerekse doktora öğrencileri tarafından çokça araştırma gerçekleştirmektedir. Hatta bazı lisans öğrencilerinden de zaman zaman nitelikli ödevler geldiği görülmektedir. Çoğu kez lisans üstü öğrencilerinin birbirlerine “bu konu daha önce çalışılmış mı?”, “bu konuda kimler çalışıyor?”, “şu sorun nasıl halledilmiş?” gibi sorular sordukları bilinmektedir. Ancak bu yeni konular hakkında sadece o dersi veren öğretim üyesi ile o derse katılan öğrenciler bilgi sahibi olabilmektedirler. Bu araştırmaların az bir kısmı zamanında yayınlanabilmekte, büyük bir kısmının ise akademik yayına hazırlık sürecinin uzunluğu  vb. nedenler nedeniyle araştırmacılara sunulamamaktadır. Ama yine de yayınlansın ya da yayınlanmasın bu araştırmaların  çoğu güncel ve genellikle de ilk defa ele alınan konulardır. Önerilen türde bir paylaşım etkinliği gerçekleştirildiği takdirde BBY araştırmacıları için (master, doktora ve diğer) bir paylaşım platformu oluşturulmuş olacaktır. Böylece hem güncel akademik araştırmaların ilgililerle paylaşımı sağlanmış hem de öğrencilerin sunum ve benzeri becerilerinin gelişimine destek verilmiş olacaktır. Diğer yandan BBY öğrencilerinin bölüme ilişkin aidiyet duygularının da pekiştirilmesine katkı sağlanmış olacaktır.

İzleyiciler ise BBY öğretim üyeleri, lisans, master ve doktora öğrencileri üstü öğrencileri ve hatta lisan öğrencileri olabilir. İleride alanımızdaki akademik araştırmalara ilgi duyan herkese açık bir etkinliğe evrilecektir.

İçerik belirleme konusunda bölümdeki araştırma görevlileri bir komite oluşturabilirler. Katılımcıların seçiminde zaman sınırı olabilir; örneğin son iki yıl içinde gerçekleştirilen araştırmalar gibi. İlk başta küçük organizasyonlarla başlanabilir, örneğin tek günlük 2 oturum biçiminde. Etkinlik mekanı olarak da anfi veya sınıflar kullanılabilir. Katılım durumuna göre gittikçe profesyonelleşebilir.

Kanımca araştırmacıların ufkunu genişletecek böyle bir etkinliği ilk gerçekleştirecek bölümün öncü rolü de uzun zaman gündemde kalacaktır.

Bilgi evleri, sosyal belediyecilik anlayışı doğrultusunda semt veya mahalle bazında kurulmuş, ilk ve orta öğretim çağındaki çocukların örgün eğitimlerini desteklemeyi, okuma ve kütüphane kültürü edinmelerini, bilgi okuryazarlığı becerilerini geliştirmeyi amaçlayan, uzman eğitimciler ile bilgi ve belge yöneticileri gözetiminde eğitsel, teknolojik, sanatsal ve kültürel etkinliklerin gerçekleştirildiği bilgi ve öğrenme merkezleridir.

Bilgi evleri genelde kütüphanelere ve diğer kültürel eğitsel merkezlere ulaşma zorluğunu aşabilmek için semt ve mahallelerde kurulmuşlardır. Kütüphanelere göre daha küçük yapıda olmalarına rağmen daha etkili hizmet verebilmektedirler.

Türk Kütüphaneciliği Dergisi’nde yayınlanan bu araştırmanın tam metine erişmek için aşağıdaki linki tıklayınız.

Karadeniz, Ş. (2017). Yeni bir bilgi ve öğrenme merkezi olarak bilgi evleri. Türk Kütüphaneciliği, 31 (1), 90-104.

Bilgi evleri bilişim olanaklarından yeterince yararlanamayan üyelerinin bilgi okuryazarlığı becerilerin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır. Böylece toplumun farklı kesimleri arasında var olan sayısal bölünmenin azaltılması konusunda da oldukça önemli bir işlev üstlenmiştir.

Öğrencilerin boş zamanlarını veya eğlenceye yönelik zamanlarını sağlıksız ve kontrolsüz ortamlar yerine bilgi evinde geçirmeleri; çocukların kişisel gelişimlerinin yanı sıra kültürel ve sosyal hayatlarının da gelişmesine yardımcı olmaktadır.

Bilgi evleri çeşitli etkinliklerle kullanıcı sorununu aşmış görünmektedir. Ancak, bilgi evi sayısı bu ilgi karşısında yetersizdir.

Bilgi evlerini kullanan öğrencilerin eğitim sorumluluğunu yüklenmiş olan bilgi evi personelinin niteliği konusunda henüz akademik araştırma yapılmamıştır. Çünkü; öğretmenlerin üstlenmiş oldukları öğretme faaliyetlerini yerine getirebilmesinde öncelikle bilgi okuryazarlığı becerilerine sahip olması gerekmektedir. Doğru yönlendirme doğru niteliğe sahip personel tarafından gerçekleştirilebilir. Bu bilgi okuryazarlığı becerileri kütüphaneciler tarafından karşılanabilir.

Bilgi evlerinin işleyiş ve amaçlar açısından halk kütüphanelerine rakip olabileceği düşünülebilir. Bu kapsamında elde edilen bulgular açısından şu genel değerlendirmeler yapılabilir:

  • Bilgi evlerinde öğrencilere Milli Eğitim Bakanlığı kökenli öğretmenler nezaret etmektedir. Üyelere uzman kontrolünde ders çalışma olanağı sağlanmaktadır. Halk kütüphaneleri ise, temelde örgün eğitimi değil yaşam boyu eğitimi desteklemektedir. Örgün eğitim kısmı olarak, öğrencilere ders çalışma olanağı ve eğitimi destekleyecek bilgi kaynaklarını sağlayarak destek verebilir.
  • Bilgi evlerinde genelde ilkokul ve ortaokul öğrencileri kayıt olabilmektedir. Oysa halk kütüphaneleri, herhangi bir kısıtlama olmaksızın toplumdaki herkesin kullanımına açıktır.
  • Bilgi evleri siyasi iradenin yönlendirmesiyle yerel yönetimler tarafından hayata geçirilmiştir. Yani belediye başkanlarının bu hizmeti bir görev olarak addetmeleri nedeniyle konuya özel ilgileri olmuştur. Toplumsal süreçler sonucu ortaya çıkmış ve çeşitli dönüşümler geçirerek varlıklarını sürdürmekte olan halk kütüphaneleri isemerkezi idareye bağlı olarak hizmetlerini yürütmektedirler. Yine de yerel yönetimler tarafından açılmış halk kütüphaneleri vardır.
  • Gerek bilgi evleri arasında gerekse bilgi evi kuran belediyeler arasında daha çok bilgi evi açma, daha çok üye sağlama gibi niceliksel konularda bir rekabet oluşmuştur. Merkezi idareye bağlı birer kamu kurumu olan halk kütüphaneleri arasında ise bu düzeyde bir rekabet gözlenmemektedir.
  • İnternet bağlantılı birkaç bilgisayar, küçük ölçekli bir kitaplık ve ders çalışma olanağı sağlayan, genelde bir sınıftan oluşan bilgi evleri mahalle merkezli açılmaktadır. Dolayısıyla bir ilçede 10’un üzerinde bilgi evine rastlamak mümkündür. Genelde müstakil binalara sahip olan ve dermeleri daha büyük olan halk kütüphaneleri il veya ilçe merkezli olarak açılmaktadır. Yine genelde ilçe halk kütüphanesi ve varsa buna bağlı bir şube kütüphanesi biçiminde örgütlenmelerine rağmen halen Türkiye’nin bazı ilçelerinde halk kütüphanesi yoktur.
  • Bilgi evlerinin kuruluşunda donanım ve tefrişat malzemeleri ile beraber personel için de ihaleye çıkılabildiği görülmüştür. Gerek hizmet alımı biçiminde gerçekleştirilen bu işlemler nedeniyle gerekse bilgi evlerinin çok daha küçük sistemler içermesi nedeniyle bilgi evlerinin kuruluş aşaması çok daha hızlı gerçekleşebilmektedir. Oysa arsa tahsisi, bina inşaası, donatım malzemelerinin temini, derme oluşturma, yetersiz bütçe ve uzman personel istihdamındaki güçlükler nedeniyle halk kütüphanelerinin kurulması, çok daha çetin bir süreç içermekte, bu nedenle yeni halk kütüphanelerinin kuruluşu son derece zor olmaktadır.
  • Bilgi evleri sosyal belediyecilik anlayışı ile kurgulanmış; çocukların zararlı alışkanlıklara yönelmelerini engellemek ve örgün eğitimlerini desteklemek amacıyla kurulmuşlardır. Halk kütüphaneleri ise bilginin toplumsallaştırılması anlayışı çerçevesinde, bilgi kaynaklarını korumak, düzenlemek ve topluma sunmak ve yaşam boyu eğitimi desteklemek amacıyla kurulmuşlardır.
  • Bilgi evlerinde verilen hizmetlerin büyük bölümü halk kütüphanelerinin işlevleri arasında yer almaktadır. Sadece örgün eğitimi uzman öğretmenler eşliğinde desteklemek temel kütüphanecilik hizmetlerinden değildir, ancak bu durum halk kütüphanelerinin bu konuda inisiyatif ve önlem almasına engel değildir.
  • İdari açıdan bir belediyeye bağlı olan bilgi evleri, çok daha etkili biçimde yönetilebilirken, merkezi idareye bağlı olmalarına rağmen taşra teşkilatı sayılması nedeniyle halk kütüphanelerinin yönetim süreçlerinde çeşitli aksamalar ve belirsizlikler yaşanabilmekte, bu da verimliliği düşürmektedir.

Çalışma kapsamında önerilerimiz şunlardır:

  • Bilgi evleri kuruluş, işleyiş ve denetleme prosedürlerinin ivedilikle oluşturulması gerekmektedir.
  • Bilgi evleri Personel ve Hizmet Standartları’nın ortaya konulması gerekmektedir.
  • Bilgi evlerinin sayısı arttırılmalıdır.
  • Bilgi evlerinde Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü mezunları da görev yapmalıdır. Bu yeni istihdam alanı için Türk Kütüphaneciler Derneği veya Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümleri girişimlerde bulunmalıdırlar.
  • Bilgi evlerindeki personelin niteliğini ölçecek araştırmalar yapılmalıdır.
  • Bilgi evlerindeki personelin niteliğini yükseltecek ve bilgilerini güncelleyecek hizmet içi eğitimler planlanmalı ve uygulanmalıdır.
  • Bilgi evlerini birbirlerine bağlayacak elektronik ağlar oluşturulmalıdır.
  • Bilgi evleri arasında bilgi ve deneyimlerin paylaşılacağı akademik ve kültürel etkinlikler gerçekleştirilmedir.
  • Bilgi evleri arası işbirliği sağlanmalıdır.
  • Bilgi evleri-halk kütüphaneleri arasında işbirliği modelleri geliştirilmelidir.
  • Türk Kütüphaneciler Derneği veya Blgi ve Belge Yönetimi Bölümleri, bilgi okuryazarlığı, derme geliştirme, temel kütüphanecilik hizmetleri konularında eğitimler vermelidirler.

Yeni bir hizmet türü olarak karşımıza çıkan ve gittikçe yaygınlaşacağı tahmin edilen bilgi evleri, içeriğinde barındırdığı bilgi hizmetleri bağlamında bilgi ve belge yönetiminin alanına girmektedir. Bu nedenle kütüphaneciler bilgi evlerine ilgi göstermeli, bilgi evleri konusu çeşitli çalışmalarla desteklenmelidirler.

Türk Kütüphaneciliği Dergisi’nde yayınlanan bu araştırmanın tam metine erişmek için aşağıdaki linki tıklayınız.

Karadeniz, Ş. (2017). Yeni bir bilgi ve öğrenme merkezi olarak bilgi evleri. Türk Kütüphaneciliği, 31 (1), 90-104.

 

  • Bilgi ve Belge Yönetimi (BBY) alanındaki kuramların temelinde, “BBY alanının ‘bilgi’ ile ilişkisi nereden ve niçin kaynaklanmaktadır?” sorusu yer almaktadır.
  • BBY alanının ilgilendiği bilgi kayıtlı bilgidir. Yani bilginin toplumsal niteliği ile ilgilidir.
  • BBY kuramının özü kayıtlı bilgi ve bilginin bireyle ilişkisidir.
  • Birey, bilgi ile olan ilişkisini “sürekli” halde tutmalıdır. Bilgi merkezleri bu ilişkinin sürekliliğini sağlar. Kütüphanelerin varlığını besleyen ise bu işlevin sürmesidir.
  • Bireyin bilgi ile olan ilişkisinin niteliği değişkendir. Bu değişkenlik, birey- bilgi ilişkisini “sürekli” halde tutmayı amaçlayan bilgi merkezlerinin kullandıkları araçların (yöntemlerin) da değişmesine, güncellenmesine etki eder.
    • İlişkinin sürekliliği; BBY alanına nitelikli bilgi hizmetleri (bilgi yöneticileri dahil) olarak yansır.
    • Araçlar; BBY alanına niteleme yöntemlerinden (kataloglama, sınıflama, ontolojiler, semantik web vb), derme yönetimine (basılı, elektronik); bilgisayarlardan (otomasyon sistemleri, RFID teknolojileri, bulut bilişim, dokanmatik arayüzler, web sayfaları vb) her tür fiziki donanıma (masa, sandalye, raf, karel) tüm araçlar olarak yansır.
    • Bireye odaklılık; BBY alanına bilgi gereksinimi analizlerinden, bilgi davranışlarına; kullanıcı eğitimlerinden, halkla ilişkilere; danışma hizmetlerinden, embedded kütüphanecilik anlayışına her türlü kullanıcı merkezli hizmeti olarak yansır.
  • Bir toplumda birey bilgi ile ilişkisini keserse, o toplumda bilgi merkezlerinin varlığından bahsedilemez ve bilgi merkezleri tarafından kullanılan hiçbir araç, kendi varlıklarına yönelik bu tehdidi ortadan kaldırmaya yeterli olmaz. O halde bilgi merkezleri varlıklarını sürdürebilmek için sadece bireyin bilgi ile olan ilişkisinin sürekliliğini değil, başlangıçta bireyin bilgi ile ilişki kurmasını da garantiye almalı/sağlamalıdırlar.

 

dünya ktp haritaTürkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı halk, çocuk ve edebiyat müze kütüphaneleri, devlet kütüphanesi ile derleme kütüphaneleri ayrıca yazma eser kütüphaneleri ile Milli Kütüphane hizmetlerini sürdürmekte. Diğer yandan bazı belediyelerin ve derneklerin halka açık kütüphaneleri bulunmakta. Üniversitelere bağlı kütüphaneler ile okul kütüphaneleri de mevcut. Çeşitli sendika, kooperatif ve derneklerin kütüphaneleri var. Ayrıca resmi ve özel bir çok kurum ve kuruluşun  bünyesinde ihtisas kütüphaneleri mevcut.

Bir ülkedeki kütüphanesi sayısı ifadesinden halka açık kütüphaneler kastedildiğini düşünebiliriz. Bu durumda haritadaki bilgiyi şu şekilde güncelleyebiliriz:

Adı/Türü Sayı
Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi 1
Milli Kütüphane 1
Halk Kütüphanesi 1285
Yazma Eser Kütüphanesi 18
Üniversite Kütüphanesi 625
MEB Z-Kütüphane 1908
Belediye Kütüphanesi 216
Kamu Kurumu Kütüphanesi 168
Vakıf Kütüphanesi 26
Özel Kütüphane 21
Meslek Kuruluşu Kütüphanesi 18
Dernek Kütüphanesi 39
Kooperatif Kütüphanesi 2
Gençlik Merkezi Kütüphanesi *
Okul Kütüphanesi *
Toplam 4325

Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü (KYGM)’ne bağlı sadece “halk”, “bağımsız çocuk” ve “edebiyat müze” kütüphanelerinin sayısı 1.285’tir (bkz: KYGM, 2022). Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren yazma eser kütüphanesi sayısı 18’dir (bkz: YEKB, 2019). Yine aynı bakanlık bünyesinde bir Milli Kütüphane ile Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olarak da Millet Kütüphanesi faaliyet göstermektedir.

Diğer istatistiklere bakacak olursak; üniversitelere bağlı kütüphanelerin sayısı 625’tir (bkz: TÜİK, 2022).

MEB verilerine göre toplam Z-kütüphane sayısı 1908’dir (bkz: MEB, 2022). Ancak özel okullar dahil olmak üzere kütüphane niteliği taşıyan (Kütüphanecilik bilimine göre beş temel unsura sahip) diğer okul kütüphanelerinin sayısı bilinmemektedir.

2005 yılında Valiliklerden istenen bilgiler ışığında yapılan bir çalışmaya göre de diğer kütüphane sayıları aşağıda belirtilmiş olup, aradan geçen yirmi yıla yakın bir süre boyunca bu kütüphanelere ilişkin gerçekleştirmiş bir istatistik çalışmasına ulaşılamamıştır.

Vakıf : 26; Özel: 21; Meslek Kuruluşu: 18; Kooperatif : 2; Kamu kurumu : 168; Dernek : 39; Belediye: 216’dır.

Adalet Bakanlığı’na bağlı cezaevlerinde kurulan kütüphaneleri ile yine Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın bünyesinde kurulan Gençli Merkezi Kütüphanelerine ilişkin istatistiki verilere  web üzerinden ulaşılamamaktadır.

Dolayısı ile Türkiye’de farklı kütüphane türlerinde, istatistik olarak erişilebilmiş olan kütüphane sayısı 4.325’tir.

Modern kütüphaneciliğimizin tarihini bilmek bize bir yandan bugünkü kütüphaneciliğimizin nasıl sabırla, binbir zahmetle ve adım adım kurgulandığını öğretirken, diğer yandan Türkiye’deki kütüphaneciliğin aslında her dönemin kendine özgü vizyoner paydaşlarının çok değerli emek ve katkılarıyla oluştuğunu fark etmemizi sağlar. Böylelikle bugünün bilgi profesyonelleri bizler, ortak değerlerimize sahip çıkarak mesleğe ilişkin gerçek sorumluluklarımızın farkına varabilir ve ancak böylece geleceğe yön verebiliriz.

Modern Türk kütüphaneciliği kronolojisi;

1920- Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasından sonra 9 Mayıs’ta ilk Bakanlar Kurulu oluştu. 10 Mayıs’ta Maarif Vekaletine bağlı olarak, 1 müdür ve 1 katip kadrolu, “Türk Âsâr-ı Atikası Müdürlüğü” kuruldu.

1921-“Türk Âsâr-ı Atikası Müdürlüğü” Hars Dairesi’ne dönüştürüldü. Hars Dairesi’nin ilk Müdürü Hamit Zübeyr Koşay’dır.

1921-Maarif Vekâleti bünyesinde Kütüphaneler Müfettişliği kuruldu.

1924- Tevhid-i  Tedrisat  Kanunu çıkarıldı. Tüm okullarla beraber kütüphaneler de Maarif Vekaletine bağlandı.

1924- Yıldız Sarayı Kütüphanesi İstanbul Üniversitesi’ne devredildi.

1924- Celâl Esat Arseven “Notlar ve kütüp hanelere dair usul-i tasnif” adlı eseri yazdı.

1924- Prof. Dr. John Dewey’nin raporu.

1925- Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun çıkarıldı. Tekke, zaviye ve türbelerde bulunan kitaplar genel kütüphanelere devredildi, yönetimleri de Maarif Vekaleti’ne geçti.

1925- Fehmi Ethem Karatay ilk kütüphanecilik kursunu açtı (1925-26).

1925- Maarif Vekâleti Hars Müdüriyeti kütüphanelere bir genelge yolladı.

1925- Dr. Hamit Zübeyr Koşay’ın raporu.

1925- Fehmi Ethem Karatay ilk defa kütüphanecilik eğitimi için Fransa’ya (Ecolé de Bibliothèque) gönderildi.

1925- Ankara’da kurulacak Halk Müzesine büyük bir kütüphane kurulması kararlaştırıldı.

1925- Türkiye’nin ilk çocuk kütüphanesi Manisa Akhisar’da, Türk Ocakları tarafından açıldı.

1926- Bağımsız olarak Kütüphaneler Müdürlüğü kuruldu ve o güne dek Hars Müdüriyetine bağlı olan kütüphaneler bu müdürlüğe bağlandı.

1926 -Kütüphaneler Talimatnamesi 22 Mart 1926 tarihinde yayınladı.

1926- Maarif Teşkilatı Kanunu kabul edildi. Buna göre Maarif Emirlikleri kuruldu ve Teftiş Kurulu kaldırılarak, müfettişler Talim ve Terbiye Kuruluna bağlandılar. Vekalet müfettişleri Terbiye ve Tedrisat Müfettişleri, İdare Müfettişler ve Kütüphane, Sanayi Nefise ve Müze Müfettişleri olarak görevlendirildiler.

1926- Fehmi Ethem Karatay, “Kütüphanecilik-Tasnif-i aşari-Kitabiyat” adlı eseri yazdı.

1926- Derleme Kanunu hazırlanması konusunda ilk girişim. Fehmi Ethem Karatay Fransız Derleme Yasası’nı Türkçe’ye çevirmiş,  çalışmayı Matbuat Derleme Kanunu Tasarısı olarak 1926 yılında dönemin Maarif Vekaleti Hars Müdürü Dr. Hamit Zübeyr Koşay’a göndermiştir. Ancak bu girişim ilgili makamlarda karşılık görmemiştir.

1926- Macarcadan Pal Gulyas’ın “Halk kütübhanelerinin suret-i tesis ve usûl-i idaresi : halk kütübhaneleri ve küçük umumi kütüphaneler memurlarına amelî kitab” adlı eseri dilimize çevrildi.

1927-  Maarif Vergisi Hakkında Kanun yayınlandı. Bu Kanuna ilişkin hazırlanan Maarif Vekaleti Vergisi Suveri Tatbikiyesi Gösterir Talimatname’de iller dahilinde yerel kütüphaneler inşa etme, kurma ve açma masrafları bu verginin dağıtımına esas olan harcamalar arasında gösterilmiştir.

1928- Yeni Türk harfleri kabul edildi.

1930- 1580 sayılı Belediye Kanunu yayınlanmıştır. Kanunun 33. maddesine göre halk için kütüphane ve okuma salonu açmak belediyenin görevidir.

1930- Kütüphanelere ilişkin Teftiş Heyeti Umumi Raporu yayınlandı.

1932- Halk evleri ve halk odaları kurulmaya başlandı. Bir Halkevi açılabilmesi için üç koşuldan biri kütüphane bulunmasıdır.

1932- Malche raporu.

1934- Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu yayımlandı.

1935- Helmut Ritter’in İstanbul kütüphanelerine ilişkin raporu.

1935- Dr. Josef Stumvoll raporu.

1935- Dr. Josef Stumvoll kütüphanecilik kursu açtı.

1936- Adnan Ötüken Kütüphanecilik eğitimi almak için Almanya’ya (Berlin Prusya Devlet Kütüphanesi’ne)  gönderildi.

1936- Türkiye Cumhuriyeti’nde kurulan 2. Müstakil Çocuk Kütüphanesi Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) tarafından Divanyolu, Eminönü, İstanbul’da kuruldu.

1939- Muzaffer Gökman “Pratik Kütüphanecilik” adlı eserini yazdı.

1940- Köy Enstitüleri ile beraber bu kurumların “olmazsa-olmaz” parçası sayılan Köy Enstitüsü Kütüphaneleri kuruldu.

1940- Adnan Ötüken: Bibliyotek, Bilgi ve Bibliyografi adlı eserini yayınladı.

1941- Fehmi Ethem Karatay “Alfabetik Katalog Kaideleri” adlı eserini yazdı.

1942- Adnan Ötüken kütüphanecilik kursları başladı (1942-1952).

1944- 17 Kasım 1944 tarihli 427 sayılı talimatname ile kütüphanecilik kürsüsü kuruldu.

1946- Milli Kütüphanenin, Hazırlık Bürosu adı altında ilk kuruluş çalışmaları başladı.

1947- Millî Kütüphaneye Yardım Derneği kuruldu (21 Şubat 1947).

1947- Adnan Ötüken “Bibliyotekçinin El Kitabı I”  yazdı.

1948- Adnan Ötüken “Bibliyotekçinin El Kitabı II” yazdı.

1948- Milli Kütüphane halka hizmet vermeye başladı.

1948- Ulvi Yürüten “Dokümantasyon Konusu ve Problemi” adlı eseri yayınladı.

1949- Türk Kütüphaneciler Derneği kuruldu.

1950- Milli Kütüphane Kanunu Kabul edildi.

1951- TKD, Milletlerarası Kütüphaneciler Dernekleri Federasyonuna “IFLA- International Federation of the Library Associations” 18 Ocak 1951 tarihinde üye kabul edilmiştir. 
1951- Unesco’nun Kütüphaneler Bölümü Şefi E. J. Carter Türk kütüphanelerinde incelemeler yapmak ve kurulacak olan Bibliyografya Enstitüsü konusunda temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye geldi.
1951- TBMM’de 8 Ağustos 1951 tarihinde kabul edilen ve 11 Ağustos 1951 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5830 sayılı kanun ile Türkiye genelindeki bütün halkevleri kapatılmış, bünyelerindeki kütüphaneler de diğer mallarla beraber hazineye devredilmiştir.

1952- Dr. Lawrence S. Thompson’un raporu.

1952- Dr. Yaşar Karayalçın’ın kütüphaneleri analiz eden çalışması.

1952- İlk Çocuk Kütüphaneleri Yönetmeliği 6 Nisan 1952’de yayınlandı.

1952- Kütüphaneler Genel Müdürlüğü tarafından Çocuk Kütüphaneciliği kursu düzenlendi.

1952 Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin bir bölümünde 24 Nisan 1952 tarihinde, Türkiye’de ilk defa tam donanımlı “Beyazıt Çocuk Kütüphanesi” kuruldu.

1952- Namık Kemal İlk Okulu’nun içinde Milli Kütüphane’ye bağlı olarak çocuk kütüphanesi açılmıştır.

1952- 19 Mayıs 1952 tarihinde Milli Kütüphane’ye bağlı olarak ilk modern iare servisi başlamıştır.

1952- Millî Eğitim Bakanlığı ile Unesco Merkezi arasında yapılan bir anlaşma gereğince Millî Kütüphanede kurulacak “Bibliyografya Enstitüsü ve Bibliyografik İstihbarat Servisi” için Unesco tarafından memleketimize Paris Millî Kütüphanesi Şeflerinden M. Henri Frederic Raux gönderildi.

1952- Bibliyografya Enstitüsü’nde çalışmalar yürüten M. Raux, biri Ankara’daki kütüphaneciler için diğeri de Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki Kütüphanecilik dersi talebeleri için iki ayrı bibliyografya kursu düzenledi.

1952- 16 Mayıs 1952’de Ankara Üniversitesi  DTCF  Türk Dili ve Edebiyatı Kürsüsü bünyesinde Kütüphanecilik Dersi İç Yönetmeliği kabul edildi. 

1952- UNESCO’nun desteğiyle Milli Kütüphane bünyesinde Bibliyografya Enstitüsü kuruldu.

1952- İstanbul’daki Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Millî Kütüphane Müdürlüğü’ne bağlandı.

1952- Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürü olarak Leman Şenalp atandı.

1952- Türk  Kütüphaneciler Derneği Bülteni yayınlanmaya başladı.1953- Halk İare Servisi Yönetmeliği ilk defa yayınlandı.

1953- Çocuk Kütüphaneleri Yönetmeliği yayınlandıktan sonra Manisa vilayetine bağlı Eşme kazasında Çocuk Kütüphanesi Denizli Köy Muallim Mektebi mezunu öncü bir öğretmen olan Ahmet Baysal’ın başını çektiği ekip tarafından kuruldu.

1953- Millî Kütüphane Müdürü Adnan Ötüken Unesco’nun Milletlerarası Bibliyografya İstişari Komitesine (Comitü Consultatif International de Bibliographic) üç yıllık bir süre için aslî üye olarak seçilmiştir.

1953- İkinci İare Servisi 22 Ocak 1953’te Milli Kütüphane’ye bağlı olarak Ankara Yenidoğan’da açıldı.

1953- Farklı illerde (Millî Kütüphane) adını taşıyan kütüphanelerin adları Maarif Vekâletince değiştirilmiş ve tek Millî Kütüphane olarak Ankara’da Millî Kütüphane kalmıştır.

1953- Türkiye’nin muhtelif şehir ve kasabalarındaki umumi kütüphanelerin 41’inde birer halk iare servisi açılmıştır.

1954- Ankara Üniversitesi  DTCF  Kütüphanecilik Bölümü kuruldu.

1954- 26 Ocak 1954 tarihinde İstanbul Kütüphanecileri Cemiyeti kuruldu.

1954- Millî Kütüphane mensupları tarafından Millî Kütüphaneciler Arsa Alma ve Ev Yaptırma Kooperatifi kuruldu.

1954- Sadrazam Koca Ragıp Paşa “Darüssıbyan”ı restore edilerek 23 Nisan 1954’te bir “Çocuk kütüphanesi” açılmıştır.

1956- Millî Kütüphaneciler Arsa Alma ve Ev Yaptırma Kooperatifi’nin Ankara Kavaklıdere Güvenevleri’nde yaptırmakta olduğu 48 daireli üç blok apartmanın temel atma töreni gerçekleştirildi.

1955-Türkiye’deki ilk modern ve en büyük çocuk kütüphanesi 23 Nisan 1955’te Ankara Bahçelievler’de açıldı. Bağımsız iki katlı bir binada açılan bu kütüphane Milli Kütüphanenin bir şubesi olarak kuruldu.

1957- Kütüphaneler Müdürlüğü tasnif ve fişleme kılavuzu yayınladı.

1958- İlk gezici kütüphane (eşekli kütüphane) Ürgüp Tahsinağa ilçe Halk Kütüphanesi bünyesinde hizmet vermeye başladı.

1959- Halk İare Servisi Yönetmeliği yeniden yayınlandı.

1960- Kütüphaneler Müdürlüğü, Genel Müdürlük haline getirildi.

1960- Niğde Sungurbey İl Halk Kütüphanesi atlı arabalarla gezici kütüphane hizmeti yürütmeye başladı.

1961- MEB Şurası kapsamında Kütüphaneler Komitesi Raporu hazırlandı.

1962- Dewey’in Onlu Tasnif Şeması’nın Türkçe çevirisi yayınlandı.

1963- İlk kez Kütüphaneler Genel Müdürlüğü bütçesine motorlu gezici kütüphane aracı alınması için ödenek kondu.

1963- İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü açıldı.

1964- İlk Kütüphane Haftası kutlandı.

1965- Halk İare Servisi Yönetmeliği yeniden yayınlandı.

1965- Kütüphaneler Arası Basma Kitapları Ödünç Verme Yönetmeliği yayınladı.

1965-Millî Kütüphane 13 Temmuz 1965 tarihinde genel müdürlük statüsüne kavuşturuldu ve  Müjgan Cunbur Millî Kütüphane Genel Müdürlüğüne getirildi.

1966- Türkiye Kütüphaneleri Kütüphanecileri, Kütüphaneci, Memur ve Hizmetlileri Sendikası kuruldu.

1966- TÜBİTAK kuruluş yasasına dayalı olarak, TÜBİTAK çatısı altında Türkiye’nin ilk dokümantasyon merkezlerinden biri olan Türkiye Bilimsel ve Teknik Dokümantasyon Merkezi (TÜRDOK) kuruldu.

1968- Prof. Dr. Yaşar Karayalçın tarafından Üniversite ve İhtisas Kütüphaneleri için Kanun tasarısı hazırlandı.

1970- TKD Yönetim Kurulu kararıyla (24.12.1970 tarihli) Kütüphane Haftası Mart ayının son haftasına alındı ve 1971 yılında Hafta kutlanmadı.

1970- Üniversite Kütüphanecilik Bölümü Mezunları Derneği (KÜTDER) kuruldu (1970-1980).

1970- Türk Kütüphaneciler Derneği tarafından “Kütüphaneciler Marşı Güfte Yarışması” açıldı.

1971- Kütüphaneciler Marşı bestelendi.

1971- Kültür Bakanlığı kuruldu.

1971- Kütüphaneler Genel Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı’na bağlandı.

1972- Hacettepe Üniversitesi’nde Kütüphanecilik ve Dokümantasyon Enstitüsü kuruldu.

1973- Üniversite kütüphanelerinde çalışan profesyonellere “Uzmanlık” kadrosu verilmeye başlandı.

1974- Hacettepe Üniversitesi Fen ve Sosyal Bilimler Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü açıldı.

1974- Kütüphaneler Genel Müdürlüğü yeniden Kültür Bakanlığı’na Bağlandı.

1975- Kütüphane personeli ”Genel İdari Hizmetler” kapsamına alındı.

1975- TKD kamuya yararlı dernekler arasında yer aldı.

1978- TÜYATOK (Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu Projesi) başlatıldı.

1982- Türk Kütüphaneciler Derneği 18. Kütüphane Haftası’nda, Kütüphane Haftalarının organizasyonunu ilk defa resmi olarak Kültür Bakanlığı ile ortak yürütmeye başladı.

1983- Milli Kütüphane, Kumrular Sokak’taki ilk binasından Bahçelievler’deki modern binasına taşındı.

1983-Üniversitelerde kütüphane hizmetleri merkezileşti.

1984- YÖK Dokümantasyon Merkezi; Üniversitelere, bilim adamı ve araştırmacılara bilgi ve belge hizmeti sunmak amacıyla 26 Aralık 1984 tarihinde YÖK tarafından kuruldu.

1984- Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü yeniden yapılandı. Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı ile Cumhuriyet Arşiv Daire Başkanlığını idari olarak içine alan Başbakanlığa bağlı Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü kuruldu.

1987- Türk  Kütüphaneciler Derneği Bülteni “Türk Kütüphaneciliği” adını aldı.

1987- Türkiye ISBN Ajansı kuruldu.

1987- Marmara Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arşivcilik Bölümü kuruldu.

1987- Kütüphanecilik Dergisi yayınlanmaya başladı.

1988- Komisyonlar kurularak halk kütüphaneleri için standartlar saptandı.

1988- “Kütüphanecilik”, “Arşivcilik” ve “Dokümantasyon-Enformasyon” anabilim dalları olarak ayrıldı (1988-2002).

1991- Üniversite ve Araştırma Kütüphanecileri Derneği (ÜNAK) kuruldu.

1992- Archimedia dergisi yayınlanmaya başladı.

1992- Düşünceler dergisi yayınlanmaya başladı.

1994- Milli Kütüphane Internet Ortamında Taranabilir Kataloğunun Hazırlanması projelerine başlandı.

1995- 61. IFLA Genel Konferansı İstanbul’da yapıldı.

1996- Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü kuruldu.

1996- TKD’nin ilk bildirgesini olan “Meslek Ahlak İlkeleri” bildirgesi yayınlandı.

1997- YÖK Dokümantasyon Merkezi TÜBİTAK’a devredilerek ULAKBİM kuruldu.

1997- TKD Etik İlkeleri yayınlandı.

1997- ÜNAK Haber Bülteni yayınlanmaya başladı.

1998- Türk Arşivciler Derneği kuruldu.

1999- Kütüphane Haftaları her yıl bir ana tema kapsamında kutlanmaya başlandı.

2000- Bilgi Dünyası Dergisi yayınlanmaya başladı.

2000- Anadolu Üniversite Kütüphaneleri Konsorsiyumu kuruldu.

2002- Üniversitelerin Kütüphanecilik, Arşivcilik, Dokümantasyon ve Enformasyon Bölümleri birleştirilerek Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü olarak yeniden yapılandırıldı.

2002- Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi Bilgi Yönetimi Bölümü kuruldu.

2006- Bilgi politikaları strateji belgeleri hazırlandı.

2006- TO-KAT projesine başlandı.

2006- Hacettepe Üniversitesi-TKD-Goethe Institut işbirliğiyle Bölge Seminerleri başladı.

2007- Kastamonu Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi kuruldu.

2008- TKD Düşünce Özgürlüğü Bildirgesi yayınlandı.

2008- Üniversite kütüphaneleri arasında kaynak paylaşımını online platforma taşıyan KITS ilk kez kullanılmaya başlandı.

2010- Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı kuruldu.

2010- Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi kuruldu.

2010- Çankırı Karatekin Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi kuruldu.

2010- Okul Kütüphanecileri Derneği (OKD) kuruldu.

2010- Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ilk defa kitap, kütüphane ve okuma sevgisi konularını içeren bir afiş yarışması düzenledi.

2011- Avrasya Kütüphaneciler Birliği Derneği (AKB) kuruldu.

2011- Kütüphaneciler “Teknik Hizmetler” sınıfına geçirildi.

2011- Kütüphane Haftası ana programı ilk defa Ankara dışında, Efes Antik Kenti’de bulunan Celsus Kütüphanesi’nde gerçekleştirildi.

2011- Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ilk defa Sıra Dışı Okurlar adlı bir belgesel hazırladı.

2011- Türkiye’nin ilk edebiyat müze kütüphanesi Mehmet Akif Ersoy Edebiyat Müze Kütüphanesi Ankara’da açıldı.

2011- İstanbul Medeniyet Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü kuruldu.

2012- Mevzuat güncellemesi yapılarak yönetmelikler Halk Kütüphaneleri Yönetmeliği altında birleştirildi.

2012- Türkiye Okuma Kültürü Haritası yayınlandı.

2012- Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu yayımlandı ve 1934 tarihli Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu yürürlükten kaldırıldı.

2012- Anadolu Üniversite Kütüphaneleri Konsorsiyumu Derneği (ANKOS) kuruldu.

2012- İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü kuruldu.

2013- Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın Küresel Kütüphaneler Girişimi’nden alınan hibe ile Kütüphan-e Türkiye Projesi gerçekleştirildi (2013-2015).

2014- Halk kütüphanelerinde KOHA otomasyon sistemine geçildi ve merkezi kataloglama başladı.

2014- Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından Geçmişten Günümüze Kütüphane Haftaları Belgeseli hazırlandı.

2015- Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Ischools’a üye oldu.

2016- Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın Küresel Kütüphaneler Girişimi’nden alınan hibe ile Herkes İçin Kütüphane Projesi gerçekleştirildi.

2017- III. Milli Kültür Şurası kapsamında Yayıncılık ve Kütüphanecilik Komisyonu Raporu hazırlandı.

2017- Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi derleme listesinden çıkarıldı, yerine Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi alındı.

2017- Halk kütüphanelerinde ilk defa e-kitap hizmeti verilmeye başlandı.

2017- Elektronik Belge Yönetim Sistemi EBYS kullanımı kamu kurumları için zorunlu hale getirildi.

2018- Halk kütüphanesi kullanıcı hizmetleri kapsamında ilk defa Kütüphanem Cepte adlı mobil uygulama hayata geçirildi.

2018- Milli Kütüphane Kuruluş Kanunu 703 sayılı KHK ile iptal edilerek, milli kütüphane hizmetleri Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü merkez teşkilatı bünyesine alındı.

2018- Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bünyesinde Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü kuruldu.

2020- Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi 1 Mayıs 2020 tarihinde açıldı.

2022- İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü tarafından yılda iki kez yayımlanmakta olan hakemli dergi Bilgi ve Belge Araştırmaları, EBSCO Central & Eastern European Academic Source veri tabanında dizinlenmek üzere kabul edildi.

2022- Halk Kütüphaneleri Derneği 03.11.2022 tarihinde kuruldu.

2023- Avrupa Bölgesi’nde yer alan 51 ülkeyi temsil etmek üzere IFLA Avrupa Bölge Komitesi Başkanlığı’na  2023-2025 dönemi için Ertuğrul Çimen seçildi.

Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki ilerlemelerin etkisiyle sürekli gelişen ve çeşitlenen bir bilim ve uygulama alanı olan Bilgi ve Belge Yönetimi’ndeki son gelişmelerden ilk akla gelenleri şu şekilde özetleyebiliriz.

Bilgi toplumu ve bilgi ekonomisi

Bilgi ekonomisinin paradigmaları sanayi toplumundan farklılık göstermektedir. Artık bilgi altyapısı ve bilgi ürünleri ekonomik faaliyetlerin temelini oluşturmaya başlamıştır. Toplumda bilgi toplumunun karakteristikleri belirginleşmeye başlayınca, toplumun bilgi ile ilişkisi yani bilgi kültürü de değişmeye başlıyor. Bilgi ve Belge Yönetimi’nin bilimsel alanı olan üniversiteler ile uygulama alanı olan kütüphaneler bu değişimlere ayak uydurmak zorunda kalıyorlar. Elbette bu değişime ayak uyduramayan kimi kütüphane ve bilgi merkezleri toplumdan gerekli desteği almamaya başlıyor.

Bilgi toplumu, öncelikle geleneksel kütüphaneleri ve diğer bilgi merkezlerini kitap ve diğer belgeleri saklayıp hizmete sunan kurumlar olmaktan çıkararak farklı bir konuma taşımaya zorluyor.

Endüstri  4.0

Endüstri  4.0 ile yeni bir toplumsal aşamanın ayak sesleri duyuluyor. Akıllı fabrikalarda, birbirleri ile veri alışverişinde bulunan makinelerin üretim süreçlerinde kendi kendilerini yönetmesi. Nesnelerin interneti olarak adlandırılan bu yapıda veri bu kadar önemli hale gelince, bu verileri yönetmenin yine bilgi ve belge yöneticilerinin görevi olacağı söyleniyor.

İşletmelerde bilgi

Artık bilgi toplumunun olağan sonucu olarak işletmeler bilginin çok önemli bir ekonomik bir güç olduğunu farkettiler. İşletmeler kârlarını yükseltmek için özellikle ‘knowlegde management’a odaklandılar. Örtük bilginin önemi farkedildi Örtük bilgiyi ortaya çıkarmak için bilgi haritaları gibi çeşitli yöntemler kullanılmaya başlandı.

Büyük veri

Geçmişte devasa büyüklükteki yapılandırılmamış veriler için ‘bilgi çöplüğü’ tanımı kullanılırken artık toplumsal medya paylaşımları, ağ günlükleri, bloglar, fotoğraflar, videolar, log dosyaları ve benzeri kaynaklardan toparlanan veriler, anlamlı ve işlenebilir biçime dönüştürülüyor. Bunun için çeşitli istatistik temelli uygulamalar kullanılyor.

Ayrıca sürekli bilimsel araştırmalar yeni verilerin elde edilmesini sağlarken, yeni veriler ise sürekli yeni araştırmalar yapılmasını tetikliyor. Dolayısıyla sürekli büyük veri kitleleri oluşuyor. Daha önce bilim için veri kullanılırken artık verinin kendisi bilim oluyor. Sanayi toplumu için petrol nasıl önemli ise bilgi toplumu için veri o denli önemli hale dönüşüyor.

Veri mühendisliğinin kütüphanecilik mesleğinin geleceğini şekillendireceği söyleniyor. Halen dünyada bu alanda master düzeyinde eğitim veren okullar var (data science program). Şu anda en değerli meta veri. Altın değerinde. Veriyi analiz edecek insanlara ihtiyaç var. ‘Embedded Data Analyzer’ kütüphanecilerin yeni görevi olarak gösteriliyor. Verinin kalitesinin değerlendirilmesi, veri madenciliği Bilgi ve Belge Yöneticileri için yeni çalışma alanları olarak karşımıza çıkıyor.

Bilimsel iletişim sürecindeki gelişmeler

Bilimsel iletişim süreci bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerden oldukça etkilenmiştir. Üretilen bilimsel bilgilere son derece hızlı biçimde erişim sağlanıyor. Böylece yeni araştırmalar daha çabuk üretilebiliyor ve kullanıcısına sunulabiliyor.

Bilginin üretimi düzenlenmesi depolanması ve kullanıcıya sunulmasında yeni teknolojiler kullanılıyıor. Digital kaynakların korunması önemli hale geliyor. ‘Clockss’ ve ‘Lockss’ arşiv teknolojileri, ‘Creative Commons’ türü telif altyapıları kullanılmaya başlıyor.

Publish or perish (yayınla ya da yok ol) bu çağın genel geçer bir kuralı haline gelmeye başlayınca bilimsel bilginin değerlendirilmesi de çok önemli bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Bilimsel bilginin değerlendirilmesi örneğin teknolojik altyapılardan yararlanılarak atıf analizleri gibi bibliyometrik yöntemler kullanılmaya başlanılıyor. Akademik yayınların değerlendirildiği bibliyometrik araçlarda çeşitlilik oluşuyor. Örneğin Altmetrics kulanımı, H indeksi.

Akademisyenlerin ürünlerine erişimde yaşanan isim karmaşasını dizginlemek için ‘Google scholar ID’, ‘ISNI (int. Sta. Name Identifier)’, ‘Resarcher ID, ‘Scopus ID’ gibi yazar numaraları geliştiriliyor.

Bunun yanı sıra özellikle elektronik yayıncılığın gelişmesiyle artık geleneksel ekonomik modellerin yerini lisanslama gibi yeni ekonomik modeller alıyor. Konsorsiyumlar kuruluyor ve yayıncılarla lisans anlaşmaları yapılıyor. Bu gelişim aynı zamanda bütçe, telif, etik vs. yeni sorunları da beraberinde getiriyor.

Geçmişte kütüphaneler bilimsel iletişimin bir unsuruydu ama bu sürece tam entegre değillerdi. Günümüzde bilgi ve belge yöneticileri artık bilimsel iletişimle ilgili projelerde yer almak zorunda kalıyorlar. Kimi zaman da özel bir projede kütüphane, kendi ekibiyle projenin desteklenmesini sağlayabiliyor.

Bilgi ve belge yöneticileri, bilimsel yazıların hazırlanması sürecinde destek veren yazılımlar ve uygulamalar, bilimsel metinlerin kontrolünde kullanılabilecek çeşitli rehberler ve sözlükler, kaynak gösterme ve kaynakça, bibliyografya hazırlama konusunda bilgi ve uygulama desteği, dizinleme ve öz hazırlama teknikleri ile ilgili bilgiler sağlayarak da bilimsel iletişimde görev alıyorlar.

Açık erişim

Kamu kaynakları kullanılarak üretilen, yine kamu kaynaklarıyla akran değerlendirme ve benzeri süreçleri işletilen bilimsel çalışmalara, yine kamu kesiminde görevli olan araştırmacıların insanlığın ortak bilgi mirası olan bu bilimsel bilgilere ücret ödeyerek erişmelerinin mantıksızlığı nedeniyle ortaya çıkan bir girişim açık erişim. Dolayısıyla global seviyedeki yayıncıların limitleri aşan tekelini kırma sürecinde alternatif bilgi erişim ve ekonomik modeller ortaya çıkıyor. Bilimsel iletişim sürecinin önemli bir unsuru olarak Bilgi ve belge yöneticileri de kütüphanecilik felsefesi uyarınca bilimsel bilgiye açık erişim sağlama çabalarında sorumluluk alıp, bilimsel bilginin özgürleştirilmesine katkı sunuyorlar.

Ağ bilim

Ağ bilimindeki gelişmeler ve Gephi, Pajek, WOSviewer gibi analiz araçlarının yaygınlaşması ile her türlü ağın analizi yapılabiliyor. Bilgi ve Belge Yöneticileri de kullanıcı analizleri, kurumsal bilginin paylaşımı ve özellikle atıflar olmak üzere bilimsel iletişim süreçlerinde veri elde etmek için bu analizleri gerçekleştirebiliyorlar. Dolayısıyla ağ bilim çalışmaları artık Bilgi ve Belge Yönetimi’nin de kapsamına girmeye başlıyor.

Bilgi okuryazarlığı ve sayısal uçurumun köprülenmesi

Toplumsal değişim kaçınılmaz. Artık yeni çağda doğanlar dijital yerliler olarak adlandırılıyorlar. Ve ülkelerin bilgiye ve bilgi teknolojilerine erişim olanaklarına bağlı olarak toplumlar arasında oluşan fark artık sayısal uçurum olarak adlandırılıyor. Yani teknolojiye sahiplik ve teknolojiyi kullanma becerisindeki farklılık. Bu sayısal uçurumu engellemek ülke politikalarının bir unsuru haline geliyor. Bunu sağlayabilmek için özellikle kamuya açık kütüphaneler önemli roller oynuyorlar.

Bilgi ve ağ okur yazarlığı toplumlar arasındaki  sayısal uçurumun köprülenmesinde önemli bir beceri olarak görülüyor. Başta halk ve okul kütüphaneleri olmak üzere kütüphaneler bu konuda sorumluluk almaya başlıyorlar. Kullanıcılara bilgiye/bilgi teknolojilerine erişim olanağı ve bu teknolojik araçları kullanma becerisi sağlıyorlar. Bilgi okuryazarlığının bilgi tolumunda kütüphaneler için en önemli sorumluluklardan biri olduğu ifade ediliyor. Bu konuda kütüphane bazlı projeler ya da içinde kütüphanecilerin yer aldığı sivil toplum projeleri geliştirilip uygulanıyor.

e-devlet ve EBYS

Bilgiye erişimde zaman ve mekan sınırını kaldıran bilişim teknolojileri ile e-devlet uygulamalarının hayata geçirilmesi kaçınılmaz oluyor. E-imza ve hizmetlerin tek yerden elektronik olarak erişilmesi kamu hizmetlerinin daha hızlı, verimli sunulabilmesi bilgi toplumunun hız ekonomisine de uygun bir gelişmedir. Elektronik belge yönetimi sistemleri e-devlet uygulamalarının çok önemli bir parçasını oluşturuyor. Dolayısıyla bilgi ve belge yöneticileri, belge ve arşiv yönetimi alanındaki yeterliliklerini artık EBYS alanına taşıyorlar.

Diğer yandan kamu hizmetlerine teknolojiye sahip olmama ya da teknolojiyi kullanma becerisinde yoksun olma gibi çeşitli nedenlerle erişemeyen vatandaşların bu eksikliklerini gidermek yine özellikle halk kütüphanelerin en önemli görevi olarak görülmektedir.

Dijitalleştirme

Dijitalleştirme artık bilgi ve belge yöntiminin önemli bir uygulama alanı olarak karşımıza çıkıyor. Dijitalleştirme ile saklı bilgi kaynakları yeni teknolojiler ile okunabilir hale getirilerek deyim yerindeyse gün yüzüne çıkarılırken, aynı zamanda toplumlararası kültür alışverişi için önemli bir uygulama alanına dönüşüyor. Dolayısıyla dijitalleştirme projelerinde bilgi ve belge yöneticilerinin karar verici ve uygulayıcı pozisyonda yer almaları bekleniyor.

Teknik hizmetlere ilişkin araçlar

‘AACR’ yerine ‘RDA’ gibi elektronik ortama uygun ve esnek altyapılar geliştiriliyor. İnternet üzerinde bulunan elektronik kaynakları bibliyografik olarak nitelemek ve dolayısıyla erişimi arttırmak en büyük hedeflerden biri haline geliyor. ‘Metadata’ uygulamalarına odaklanılıyor. Kütüphane otomasyon sistemleri artık açık kaynak kodlu yazılımlarla oluşturulmaya ve geliştirilmeye başlanıyor.  ‘Library thing’ gibi etiketleme uygulamaları ile sınıflamada kullanıcı görüşlerinden de yararlanılmaya başlanılıyor. Elbette bu gelişmeler bilgi ve belge yöneticilerinin koordinasyonunda yürütülüyor.

Kütüphane 3.0 ve semantik web

Web teknolojilerinde artık takip edilmesi güç gelişmeler yaşanıyor. Geçmişteki durağan web sayfaları (Web 1.0) önce karşılıklı etkileşime izin veren uygulamalara (Web 2.0), sonra da yapay zeka teknolojilerinin kullanıldığu semantik webe (Web 3.0) dönüşüyor. Dolayısıyla web içeriklerinin nitelenmesi ve analizinde yapay zeka tekniklerinin kullanılmasında ana role sahip olan ve bir çeşit kavramsal dizin olan ontolojiler bilgi erişimde yeni fırsatlar sunuyor. Böylece  bilgi ve belge yöneticileri gerek ontolojilerin geliştirilmesinde gerekse  web 3.0 teknolojilerini kendi bilgi merkezlerindeki içerik yönetim sistemlerinde ve bilgi erişim modüllerinde kullanmaya başlıyorlar.

Yeşil Kütüphaneler

Çevre duyarlılığının öneminin yükselmesi ile beraber yeşil kütüphane binaları tasarlanmaya başlıyor. Öncelikle çevresel atıkların azaltılmasını hedefleyen bu kütüphanelerin tasarımında doğaya uyum sağlamak da amaçlanıyor.

Yakınsama

Bilgi ve Belge Yönetimi alanı ile diğer bilim ve uygulama alanları arasında gittikçe yakınsama oluşuyor. Örneğin üstveri araştırmaları bilgisayar bilimleri ile, çeşitli analiz yöntemleri de istatistikle yakınsama sağlıyor.

Mevzuat

Ülkemizde halk, okul, üniversite kütüphaneleri yeni gelişmeler karşısında mevzuat ve politikalarını zaman zaman revize etmeye çalışıyorlar.

Toplam kalite uygulamaları

Toplam kalite yönetimi kütüphanelerde de ugulanmaya başlıyor.

Son kullanıcı

Son kullanıcı kavramı kütüphanelerin diğer temel unsurlarının önüne geçiyor. Bilgi ve belge merkezleri kurulurken ve hizmet verirken kullanıcıların gelmelerini beklemek yerine hizmeti onların bulunduğu ortama taşımak önem kazanıyor.

Diğer gelişmeler

Artık fiziki mekana sahip kütüphanelerin rolleri bilgi ve öğrenme laboratuvarına dönüşüyor. Bilgi ve belge yöneticileri de giderek bilgi ve medya okuryazarlığı eğitimcisine dönüşüyor.

Sanal kütüphane, çevrim-içi kütüphane, bilgi otoyolu, bulut bilişim, sayısal uçurum, e-kitap, dijitalleştirme, son kullanıcı, mobil hizmetler gibi yepyeni kavramlarla karşılaşıyorlar.

Bilgiye erişimde coğrafik engeller ve uzaklıklar ortadan kalkıyor. Elektronik kitap ve dergilerin kullanımının artması ile tam metin veri tabanları yaygınlaşıyor.  Kütüphanelerin dermeye dayalı hizmet ve politikalardan erişime dayalı hizmet ve politikalara yönelme oluyor. Makerspaces (yaratıcı alanlar), 7/24 açık kütüphaneler, Çevrimiçi olarak kütüphaneciye danışma hizmeti sunuluyor.

Eğitim ve okul kütüphaneleri

Bütün bu gelişmeler elbette eğitime de yansıyor. Z kuşağı olarak adlandırılan yeni neslin bilgi gereksinimlerine uygun müfredat ile bilgi erişim araçları okullarda kullanılmaya başlıyor. Sadece basılı müfredattan değil aynı zamanda görsel işitsel materyallerden de yararlanılıyor. Ders içeriklerine sadece fiziki olarak sınıf sınırları içerisinde değil evden de uzaktan erişilebiliyor. Kodlama özellikle ilkokullarda öğretilmeye başlanıyor. Okul kütüphaneleri de buna uygun olarak dönüşüyorlar. Sadece dermelerinde basılı kitaplar yok. Elektronik kaynaklar da sunuyorlar. Öğrenme merkezi işlevi görmeye başlıyor.

Belediye kütüphaneleri

Belediyeler sosyal sorumluluk işlevi kapsamında halka açık kütüphaneler kurmaya başlıyorlar. Belirli bir standardın henüz yakalanmamış olmasına rağmen çok nitelikli hizmetler üreten belediye kütüphanelerinin varlığı gelecek adına umut vericidir.

Diğer yandan belediyeler, mahalle bazlı kurdukları bilgi evleri ile hem etüt merkezi, hem kütüphane hem de kültürel etkinlik merkezi olarak hizmet veriyorlar. Her iki oluşum da bilgi ve belge yöneticilerine yeni fırsatlar sunma potansiyeline sahiptir.

Coğrafik Bilgi Sistemleri

Konum bilgisi içeren veya harita üzerinde bir lokasyona bağlanmış her türlü verinin toplanması, depolanması, işlenmesi, yönetimi, mekansal analizi, sorgulaması ve sunulmasında bilgi ve belge yöneticileri de sorumluluk almaya başlıyorlar. CBS coğrafya, haritacılık ve bilgisayar bilimleri ile Bilgi ve belge Yönetimi’nin yakınsama yaşadığı alanlardan biri haline geliyor.

Embedded Librarianship İliştirilmiş/Gömülü kütüphanecilik

Kütüphaneciler projelerde, artık bütünün ayrılmaz bir parçası olarak ve diğer ekibin bir parçası olarak çalışıyorlar. ‘Embedded Librarianship’ kütüphaneler dışına taşıyan ve yeni bir kütüphane ve bilgi çalışması modeli oluşturan özgün bir yeniliktir. Kütüphaneciyle kütüphanecinin bilgi uzmanlığına ihtiyaç duyan bir grup ya da ekip arasında güçlü bir çalışma ilişkisinin kurulmasının önemini vurgular. Kütüphaneci diğer ekip üyeleri kadar ekip çalışmalarına girer. Kütüphaneci diğer herhangi bir takım üyesi gibi görev yapar, takımın ve organizasyonel sonuçların sorumluluğunu ekibin diğer tüm üyeleriyle paylaşır.

BBY Profesyonellerinin nitelikleri ve BBY Ders programları

Bilgi ve belge yöneticilerinin nitelikleri de bu gelişmelerden etkileniyor. Daha disiplinler arası çalışan, liderlik yönü güçlü, embedded (iliştirilmiş) kütüphanecilik yapabilecek bilgi yöneticilerine gereksinim doğuyor. Kütüphanelerin rolü bilgi kaynaklarını korumaktan bilgiye erişimi korumaya evrildi. Kütüphaneciler artık ‘gate keeper’lıktan ‘gateway’e dönüşüyor. Dolayısıyla kütüphanecilik okullarının yapısı değişiyor. Bilgi alanında eğitim faaliyetlerini sürdüren okulların bir araya gelerek oluşturdukları ‘İschools’ adlı yeni bir oluşum gibi.

Bilgi ve Belge Yönetimi bölümlerinin ders programlarına eleştirel bakış gereksinimi doğuyor. Çeşitli program değişiklikleri yapılıyor.

Benzer biçimde bilgi yönetimini temellendiren kuramlar özellikle sosyal bilimlerin diğer alanlarından da etkilenerek yeni kuramlar ile desteklenmeye başlamıştır. Bilgi sosyolojisi gibi.

Bilgi ve Belge Yönetimi alanındaki araştırmalarda çeşitlilik ve uygulamacıların tutumları

Son 10 yılda (2006-2016) Bilgi Dünyası ve Türk Kütüphaneciliği dergilerinde 293 hakemli çalışma yayınlamış. Bir bilim dalı olarak ele alındığında, gerçekleştirilen bilimsel araştırma sayısı ve araştırma konularındaki çeşitlilik Türkiye bağlamında memnuniyet verici. Ancak bunca bilimsel araştırmanın uygulamaya aktarılmasında hangi seviyede olduğumuzu kestirmek oldukça güç. Gözleme dayalı kişisel  tahminim ise Türkiye’deki kütüphanecilik uygulamalarında, BBY alanında gerçekleştirilen bilimsel araştırmalardan proje dokümanı, rapor, bilgi notu hazırlama aşamasında derlenen bilgiler dışında genelde yararlanılmadığıdır. Bunun çeşitli sebepleri olabilir.

Kütüphanecilik sahasında uygulamalarda yeni bilgilere gereksinim duyulup duyulmadığı; uygulamacıların mesleki araştırmaları okuyarak veya başka yollarla yenilikleri ve gelişmeleri öğrenme konusunda neden isteksiz oldukları bir an önce araştırılmalıdır.

Araştırmada, Ankara’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı halk kütüphanelerinin Kütüphane Hizmet Esasları Genelgesi’ne uygun olarak hizmet verip vermediği incelenmiştir. Genelgenin uygulanmasında karşılaşılan sorunlar varsa, bunların nedenleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırmada betimleme yöntemi kullanılmıştır. Veri toplamak amacıyla yarı yapılandırılmış görüşme tekniği uygulanmış ve örneklem olarak belirlenen kütüphanelerin yöneticileri ile yüz yüze görüşülmüştür. Araştırma sonucunda halk kütüphanelerinin, genel olarak kamu kurumlarını ilgilendiren zorunlu idari işlemlerini ve geleneksel kütüphane hizmetlerini Kütüphane Hizmet Esasları Genelgesi’ne uygun olarak sürdürdükleri ancak daha stratejik, yenilik ve nitelik gerektiren kütüphane hizmetlerini çeşitli nedenlerden dolayı genelgeye uygun olarak sürdüremedikleri anlaşılmış ve ilgili kurumlara öneriler sunulmuştur.

Türk Kütüphaneciliği Dergisi’nde yayınlanan bu araştırmanın tam metine erişmek için aşağıdaki linki tıklayınız.

Karadeniz, Ş. (2016). Kütüphane Hizmet Esasları Genelgesi’nin Ankara’daki halk kütüphanesi hizmetleri kapsamında değerlendirilmesi. Türk Kütüphaneciliği, 30 (4), 725-745.

Sevinç, üzüntü, kızgınlık, korku, şaşkınlık gibi duygularımızı belirtmek için, genelde bir anlam ifade etmeyen bazı seslenme biçimleri kullanırız. Bunlar çoğu kez doğa seslerini yansıtır. Eğer bu sesleri yazı dilinde  kullanacaksak cümlenin arkasına genellikle ünlem işareti (!) koyarız.

Ünlem sesleri toplumdan topluma değişen bir kavramdır. Ancak yine de özellikle görsel ve işitsel bir mecra olan televizyonun etkisiyle farklı toplumlarda sıkça kullanılan ünlemler, diğer başka toplumlarda da yaygınlaşabilmektedir. Son günlerde benzer bir gözlemim oldu. Bazı ilkokul çocuklarının eğlenceli olaylara “za” veya “zaaa” sesiyle tepki verdiklerini görünce bunun ne tür bir ünlem olabileceğini düşünüp, konu hakkında kısa araştırma yaptım.

İnternetin en popüler ortamı olan sosyal medyada, ses ve görüntü kullanılsa da genelde işaretlerle (harfler + duyguların simgesi emojiler) anlaşıyoruz. “Za” veya “zaaa” sesi (ünlemi) meğer bazıları tarafından yeni ergen gülüşü diye de tabir edilen, aslı internet ortamındaki yazışmalarda kullanılan xd harfleri ile simgeleşen gülme images  işaretinin, sese bürünmüş haliymiş. Önce lise seviyesinde başlayıp sonra ilkokullu çocuklara kadar yayılan bir espri sonrası gülücük çeşidi yani

Asıl şaşırtıcı nokta şu: Sanal ortamdaki informal yazışmalarda kullanılan, “kelimenin harfleri gösterilmeden doğrudan doğruya duyguyu ifade eden işaret olarak” tanımlayabileceğimiz emojiler nasıl oldu da sanal ortamdan çıkıp gündelik hayatta sese dönüşmeye başladılar?

Birisi şaka yaparsa ve komikse güleriz. Yani otonom sinir sitemimizin işleyişi sonucu sempatik ve parasempatik sinirler karşılıklı etkileşirler ve ortaya gülme dediğimiz enerji çıkar. Peki biyolojik, fizyolojik ve psikolojik bir eylem olan gülmenin kendisini gerçekleştirmek yerine, neden internet ortamında gülmenin simgesi olan bir emojiye gerçek yaşamda ses uyduruyoruz? Yani komik buluyor ama gülmüyor, güldüğümüzün ise sesli mesajını veriyoruz.

Beyin emojilere karşı daha çok güdümlüymüş. O halde tarihin en hızlı büyüyen dili olduğu söylenen emojiler yeni nesilin sosyal ve iletişim becerilerini neye, nasıl dönüştürecek merak ediyorum.

İletişimciler eminim bu konuda kafa yormaya başlamışlardır.

Türkiye’de, halk kütüphanelerinde hizmet içi eğitim konusu, kütüphanelerde personel sorununa ilişkin bir ayrıntı gibi görünmesine karşın temel sorunların çözülmesinde dikkate alınması gereken çok önemli bir unsurdur. Hizmetlerin niteliği büyük ölçüde hizmeti veren personelin niteliğine bağlıdır. Çoğu kez olumsuz koşullar içinde hizmet vermeye çalışan kütüphaneciler için “hizmet içi eğitim”, sorunların çözümüne büyük katkı sağlar.

Sorun

Kütüphaneciler, özellikle halk kütüphanelerinin ve bu kütüphanelerde çalışan kütüphanecilerin mevcut rollerinin gelecekte değişeceğe inanmaktadırlar. Ancak mesleki gelişmeleri kendi olanaklarıyla yeterince izleyememekte, yenilikleri çalıştıkları kütüphanelerde tam anlamıyla uygulayamamaktadırlar. Bu nedenle kütüphaneciler mesleki gelişmeleri uygulamaya aktaracak birtakım bilgi ve becerilere gereksinim duymakta, bu gereksinimler ise bağlı oldukları birimler (Bakanlık veya Valilik) tarafından yeterince sağlanamamaktadır. Kütüphanecilerin hizmet içi eğitime katılım konusunda istekli oldukları ve mesleki kaygılarla hareket ettikleri söylenebilir. Ancak kütüphanecilerin mesleki yaşantıları boyunca katıldıkları hizmet içi eğitim etkinliği sayısı son derece düşük kalmıştır.

Öneriler

  • Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, kütüphanecilerin hizmet içi eğitim gereksinimlerini karşılamayı halk kütüphanesi politikasının en önemli parçalarından birisi olarak görmelidir.
  • Bakanlık, bu yaklaşım çerçevesinde kütüphanecilerin hizmet içi eğitimlerini sistematik ve düzenli bir biçimde gerçekleştirmelidir.
  • Sorumlu birimlerin, diğer kurum ve kişilerden gelen hizmet içi eğitim projelerine karşı açık olmaları ve bu yönde teşvik edici davranmaları kütüphanecilerin hizmet içi eğitimlerine büyük yarar sağlayacaktır.
  • Halen hizmet içi eğitimleri gerçekleştirme sorumluluğuna sahip olan Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nün görev alanı ve iş yükü çok fazladır. Gerek bu nedenle gerekse verimlilik ve uygulama kolaylığı açısından Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü içinde oluşturulacak ve hizmet içi eğitim sorumluluğunu üstlenecek bir birim örgütlenmesi daha etkili olacaktır.
  • Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün bütçe hesaplamalarında hizmet içi eğitim etkinlikleri için yeterli pay ayrılmalıdır.
  • Kültür ve Turizm Bakanlığı, gerek mesleki yayınlar çıkartmak suretiyle gerekse mevcut mesleki yayınları kütüphanecilere eriştirerek mesleki gelişime katkı sağlamalıdır.
  • Hizmet içi eğitim etkinliklerine katılmanın, kütüphanecinin meslekte yükselmesine katkı sağlayacağı bürokratik düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
  • Halen halk kütüphanelerinde çalışan ve bugüne kadar hiç hizmet içi eğitim almamış kütüphaneciler saptanarak, öncelikle onlar eğitimden geçirilmelidir.
  • Hizmet içi eğitim yılda 2 kez 3-5 gün süre ile düzenlenmelidir.
  • Merkezi, bölgesel veya uzaktan eğitim modelleri denenebilir.
  • Hizmet içi eğitimlerde üniversitelerin Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümlerindeki öğretim elemanları ile halk kütüphanelerinde çalışan deneyimli yönetici ve kütüphanecilerden eşit oranda yararlanılmalıdır.
  • Kütüphanecilerin gereksinimlerine uygun olarak seçilen hizmet içi eğitim konularında teori uygulama ilişkisi dengeli olmalıdır.

Bu çalışmada, 64. Hükümet Programı’nın kütüphanecilikle ilişkili olabilecek boyutlarını ortaya koymak amaçlanmıştır. Program, doğrudan kütüphanecilik teriminin geçtiği bölümler ve kütüphanecilik ile ilişki olabilecek bölümler olarak ayrı ayrı ele alınmıştır. Programda önerilen tedbirlerin kütüphanecilik ile ilişkisi ortaya konulmuş ve öneriler getirilmiştir.

64.Hükümet Programı kütüphaneler ile ilgili doğrudan bir takım tedbirlerden yeterince söz etmese de Programın genelindeki amaç, hedef ve eylemlerin bazılarının kütüphaneleri de kapsadığı görülmektedir. Bu nedenle 64. Hükümet Programı, kütüphanecilik alanında gerçekleştirilecek projeler için dayanak oluşturabilecek niteliğe sahip olup, proje yürütücüleri ve karar vericiler için önemli bir politika metni olarak ele alınmalıdır.

Türk Kütüphaneciliği Dergisinde yayınlanan tam metine erişmek için aşağıdaki linki tıklayınız.

Karadeniz, Ş. (2016). Kütüphanecilik bağlamında 64. Hükümet Programı. Türk Kütüphaneciliği, 30 (1), 102-107.

 

Bu çalışmada, bilgi politikaları ile kütüphane kurumu arasında organik bir bağ bulunduğu varsayımından yola çıkılarak, Türkiye’de Kalkınma Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nda, bilgi toplumunun bir unsuru olarak kütüphane kurumuna yaklaşım irdelenmiştir. 2015-2018 yıllarını kapsayan Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı; 8 ana konudaki, 72 eylemden oluşmakta olup, eylemler kapsamında 26 kuruma sorumluluk verilmiş ve bu eylemlerin 30 gösterge ile izleneceği belirtilmiştir. Çalışmada, öncelikle Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nın içeriğinde kütüphane teriminin ne sıklıkta geçtiği incelenmiştir. Daha sonra Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’ndaki tüm stratejiler, hedefler ve eylem planlarının, kütüphane kurumu ile ilişkili olabileceği noktalar belirlenmeye çalışılmıştır. Son olarak strateji belgesi, Bilgi ve Belge Yönetimi alanı açısından ele alınmıştır. Sonuç olarak sekiz ana eksenden sadece ikisinde doğrudan kütüphane terimi geçmektedir. Ancak bunların dışında bulut bilişim hizmetlerinin yaygınlaştırılması; sayısal bölünmeyi azaltacak altyapı tedbirleri; BİT sektörünün gereksinim duyduğu nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi; bilgi teknolojilerinin topluma nüfuzu gibi konuların da kütüphaneler ile ilgili olduğu görülmektedir. Strateji belgesinde kütüphane kurumunun ulusal bilgi politikalarının içinde yer alan organik bir unsur olarak görülmediği anlaşılmıştır. Araştırma kapsamında elde edilen sonuçlar çerçevesinde öneriler sunulmuştur.

Türk Kütüphaneciliği Dergisinde yayınlanan tam metine erişmek için aşağıdaki linki tıklayınız.

Karadeniz, Ş. ve Yılmaz, B. (2016). Türkiye’nin 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nda kütüphane kurumuna yaklaşım. Türk Kütüphaneciliği, 30 (1), 59-83.

Bu çalışmada kütüphane kurumunun sosyal sermaye kavramıyla ilişkisi ve etkileşimi irdelenmiştir. Bu kapsamda sosyal sermaye kavramına ilişkin gerek Sosyoloji gerekse Bilgi ve Belge Yönetimi alanlarındaki uluslararası literatürden yola çıkılmıştır. Sosyal sermaye, tanımı, türleri, düzeyleri, unsurları, işlevi, önemi ve ölçüm yöntemleri itibariyle ele alınmış ve kapsayıcı bir sosyal bilim olgusu olan sosyal sermayenin, kütüphane kurumunu da içine alan bir kavram olduğuna ilişkin bulgular ortaya konmuştur. Kütüphane kurumunun sosyal sermaye bağlamında değerlendirilmesi, Bilgi ve Belge Yönetimi alanında yeni kuramsal yaklaşımlara da olanak sağlayacaktır. Sosyal sermaye, sosyal hayatın belli bir ortak hedef doğrultusunda birlikte davranabilmesini sağlayan ağlar, normlar ve güven gibi nitelikler bütünü; güvene dayalı olarak topluluklara katılma, belirli kurallar ve ağlar aracılığıyla ortak hareket içinde bulunmaktır. Kütüphane ile sosyal sermaye arasındaki ilişki; bireyin bilgi gereksinimini gidererek toplum içindeki konumunu güçlendirme, güvenilir bilgi paylaşımı, ortak bir hafıza oluşturma, bireyin sosyal ve ahlaki davranışlarda olumlu etki yapma, sivil ve gönüllü faaliyetlere olanak sağlayıp öncülük etme ile ilgilidir. Kütüphaneler, toplum üyelerinin sosyal itibarını, kimlik ve kültürünü, toplumsal ilişki ve etkileşim alanlarını belirlemede etki eden önemli bir unsurdur. Kütüphaneler örgün ve yaygın iletişim merkezine dönüşerek çocuk-ebeveyn iletişimi ve aile içi iletişimi güçlendirir. Kültürel içe alma işlevine sahip olan kütüphaneler, toplumsal düzeyde ağlar inşa ederek veya bireylerin kütüphane aracılığıyla mevcut ağlara dahil olmasını sağlayarak daha geniş topluluklarla bütünleşmenin yolunu açabilir. Kütüphane yöneticileri bilgi kaynaklarının sağlanması yanında bu ek role ilişkin olarak program ve politikalar geliştirmelidirler.

Bilgi Dünyası Dergisinde yayınlanan tam metine erişmek için tıklayınız.

Karadeniz, Ş. ve Yılmaz, B. (2015). Sosyal Sermaye Bağlamında Kütüphane Kurumu. Bilgi Dünyası, 16 (2), ss.180-203.

Yakın zamanda Türk kütüphaneciliği alanında duyduğumuz en güzel haberlerden birini aldık. 1952 yılından beri yayın hayatını sürdüren Türkiye’nin kütüphanecilik alanındaki ilk dergisi ve aynı zamanda Türkiye’nin en uzun soluklu mesleki dergilerinden biri olan “Türk Kütüphaneciliği” 2015 yılından itibaren Web of Science’da indekslenmeye başladı. Web of Science (WOS), sosyal ve teknik bilimler, tıp ve sağlık bilimleri ve sanat konularında makaleleri ve makalelerin kaynakçalarını listeleyen bibliyografik bir veri tabanıdır. Diğer bir deyişle 63 yıldır yayınlanan mesleki dergimiz artık akademik yayıncılığın şampiyonlar liginde yer almaktadır.

Türk Kütüphaneciliği Dergisinin editörü M. Tayfun Gülle bu sevinçli haberi şöyle paylaştı:

İlk mesleki ve bilimsel yayınımız Türk Kütüphaneciliği dergisinin otorite dizin Web-of-Science’da taranır hale gelmesi nedeniyle yaklaşık 1 haftadır meslektaşlarımız tarafından iletilen kutlama mesajlarına editör arkadaşlarımla yetişmek kolay olmadı. Mesleğimiz adına son yılların en önemli uluslararası başarısı olan bu gelişmenin meslektaşlarımız içinde moral kaynağı olduğunu gözlüyoruz. Meslektaşlarımızın yaşadığı heyecanı ise Editörler Kurulumuz için en önemli motivasyon ve güç kaynağı olarak yorumluyoruz.

ve işte bu nedenle diyoruz ki; bu başarının arkasında dergimiz için yıllarca çalışan editör, Yayın Kurulu üyeleri, yazar ve hakemlerimizin emeği var, görünür görünmez sıkıntılara göğüs gererek çalışan meslektaşlarımızın katkısı var, Lüleburgaz’dan Bitlis’e kadar Okur’u baş tacı ederek çalışmayı şiar edinmiş cefakar kütüphanecilerimizin alın teri var, 1938 Büyük Erzincan Depreminde kitapları kurtarmak uğruna canından olan Meçhul Kütüphaneci’nin hakkı var.

Yani 63 yıllık mesleki ve bilimsel iletişimin ortaya çıkardığı sinerji var”.

Asıl mücadele şimdi başlayacak. WOS’a dahil olan diğer tüm dergilerde oluşan hareketliliği Türk Kütüphaneciliği Dergisi de yaşayacak.

Akademik yükselmeler için önemli bir kaynak haline gelecek olan dergiye, sadece Bilgi ve Belge Yönetimi alanından değil, alan dışından da çok sayıda makale gönderilecektir. Hatta yurt dışındaki araştırmacıların Türk Kütüphaneciliği Dergisi’ni keşfetmesi uzun sürmeyecektir. Bu nedenle yayınlanmak üzere dergiye gönderilen aday makale sayısında patlama yaşanacaktır.

Halen yılda 4 sayı halinde yayınlanan Türk Kütüphaneciliği, bu yeni koşullar karşısında, ileriki dönemlerde yılda 6 veya daha çok sayıda yayınlanmak zorunda kalabilir. Makale adayı yazıları, ön değerlendirmeden geçirecek olan dergi editörlerine çok daha fazla iş düşeceği kolaylıkla tahmin edilebilir. Bu nedenle belki hem editör sayısının yükseltilmesi gerekecek hem de içerik analizlerinin niteliği değişecektir.

Derginin yayın hayatının sürdürülebilmesi belirli bir ekonomik güce bağlıdır. Baskı maliyetleri Türk Kütüphaneciliği için hala önemli bir gider oluşturmaktadır. Bu nedenle yazar-editör-hakem unsurlarındaki gönüllülük esası, yerini ücret tartışmalarına bırakabilir. Hatta halen açık erişimde olan derginin ücretli veritabanlarına dahil edilmesi gündeme gelebilir.

Ayrıca WOS’a dahil olan dergileri çeşitli güvenlik risklerinin de beklediğini söyleyebiliriz. Yurt dışında, özellikle Asya ülkelerinde birebir kopya dergilerin çıkartıldığını ve belirli ücret karşılığında her tür konuda yazıyı makale adı altında yayınladıklarını ve o dergilerdeki makalelerin de kolaylıkla indekslendiğini görebiliyoruz. Bu tür hak gasplarının oluşmasının nasıl engelleneceği, ayrıca derginin elektronik versiyonunun içerik ve bilgi güvenliğin nasıl sağlanacağı konusu üzerinde de kafa yormak gerekecektir.

WOS’a dahil olduktan sonra meydana gelecek dönüşümden başarıyla sıyrılabilmek için ivedilikle hem yeni yayın politikalarının oluşturulması hem de Türk Kütüphaneciler Derneği ile Türk Kütüphaneciliği Dergisi arasındaki yönetsel ilişkinin yeniden düzenlenmesi gerekebilir.

Tüm bu nedenlerden dolayı dernek yöneticileri ile dergi editörlerinin bu dönüşüme hazır olabilmeleri son derece önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dolayısıyla önlemlerin tartışılacağı çeşitli platformların ve akademik etkinliklerin bir an önce planlanarak hayata geçirilmesi gerekmektedir ki zaten bu yönde adımlar da atılmıştır. Türk Kütüphaneciliği Dergisi editörler kurulunun biri İstanbul’da, diğeri Ankara’da olmak üzere iki çalıştay organize etmeyi planladığı bilgisi alınmıştır.

Dergimizin uluslar arası arenaya çıkışı hayırlı olsun diyorum, 63 yıldır emek veren herkese tek tek teşekkür ediyorum.

Türk Kütüphaneciliği Dergisi

 

Kütüphanelerin varoluş felsefesi kısıtlı bilgi kaynaklarının, bilgiye gereksinim duyanlara ulaştırılması olarak özetlenebilir. Ancak bilgi kaynaklarını bünyesinde barındıran bu kurumlardan, vatandaşlarımız yeterince yararlan(a)mıyorlar. Bunun çokça nedeni sayılabilir. Bunlardan biri de Türkiye Kütüphaneler Envanteri’nin oluşturulamamış olması.

Türkiye’deki kütüphaneler içerdikleri bilgi kaynakları, hizmet verdikleri okuyucu grupları ve bağlı oldukları kurumlar gibi çeşitli unsurlar açısından farklılıklar gösteriyor. Her kurum kendi sorumluluğundaki kütüphanelerle ilgileniyor. Ayrıca Türkiye’de uzun yıllardan beri kütüphanelerin bütününü kapsayan bir yasal mevzuat maalesef halen hayata geçirilemedi. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı bugüne dek ne kamu kurumları ne de mesleki sivil toplum kuruluşları tarafından Türkiye çapında bir “kütüphaneler veritabanı” olarak adlandırabileceğimiz bir envanter ne yazık ki oluşturulamadı.

Böyle bir sistemin kurulamamış olmasının bazı olumsuz sonuçlar doğurduğunu hep beraber gözlemliyoruz. Öncelikle bilgi gereksinimini kütüphane aracılığıyla gidermek isteyen bir kullanıcının, bulunduğu bölgeye en yakın kütüphanenin nerede olduğunu, o kütüphanenin türünü, aradığı bilgiyi o kütüphanede bulma ihtimali olup olmadığını sorgulayabileceği bir sistem yok maalesef.  Türkiye Kütüphaneler Envanteri belki mevcut ama saklı (!) kütüphanelerimizi gün yüzüne çıkartabilir. Bilgi toplumu için en önemli aracı kurum olan kütüphanelerimizin, öncelikle kendisini, varlığını, bilinir kılmamız gerekiyor.

Bir diğer olumsuzluk da Türkiye’deki kütüphanelere ilişkin istatistiki verilerin Türkiye çapında hatalı derlenmesidir. Örneğin halk kütüphanelerinin sayısı kesin olarak bilinmekle beraber, okul kütüphanelerinin sayısı bir muamma. Üniversitelere bağlı kütüphane sayılarına bir şekilde ulaşmak mümkünken, dernek, sendika, özel kuruluş, belediye veya özel kütüphane sayıları rivayetten oluşuyor. Dolayısıyla örneğin uluslararası karşılaştırmalarda Türkiye’deki kütüphanelerin durumuna ilişkin yanlış değerlendirmeler ortaya çıkabiliyor.

Bu konuda Türkiye’de üç kurum inisiyatif alabilir. Bunlardan ilki olan Türk Kütüphaneciler Derneği (TKD), Türkiye Kütüphaneleri Envanteri oluşturulması konusunda bir sivil girişim başlatabilir. Çalışma kapsamda, tüm Valiliklerle (veya Belediyelerle) yazışma yapılabilir. O ilde faaliyet gösteren her halk kütüphanesi, çocuk kütüphanesi, edebiyat müze kütüphanesi, yazma eser kütüphanesi, okul kütüphanesi, üniversite kütüphanesi, fakülte kütüphanesi, yüksek okul kütüphanesi, belediye kütüphanesi, müze kütüphanesi, dernek kütüphanesi, sendika kütüphanesi, mesleki oda kütüphanesi, oyuncak kütüphanesi v.b kütüphanelere ilişkin bilgilerin TKD’ye iletilmesi sağlanabilir. Elde edilen veriler TKD web sitesi altında bir bilgisayar yazılımı aracılığıyla vatandaşların kullanıma açılabilir. Bu çalışmayı yürütebilecek kütüphanecilik alanında ulusal çapta sorumluluk yüklenmiş kurumlardan biri Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü diğeri ise Milli Kütüphane olabilir. Çünkü gerek misyonları, gerek Valiliklerle işbirliği potansiyeli bu kurumları bir adım öne çıkarmakta. Ayrıca sistemin kurulumunun ve sürdürülebilirliğinin belirli bir maliyetinin olması kaçınılmaz olup, bu açıdan kamu kurumları avantajlı gözükmektedirler.

Çalışmanın kim tarafından yürütüleceğinden öte, Türkiye Kütüphaneleri Envanteri sistemi sayesinde kütüphanelerden yararlanmak isteyen vatandaşlarımız ile kütüphaneler arasında daha etkili bir köprü kurulmasının sağlanabileceği bir gerçektir. Kütüphanelerin tür, konum, içerik, iletişim bilgilerinin toplumla paylaşılmasını sağlayacak ücretsiz platformların oluşturulması, bilgi toplumunu hedeflemiş bir ülke olan Türkiye için hayati önem taşımaktadır.

Her bilim dalı için geçerli olmakla beraber, özellikle temel ve uygulamalı bilimler alanında araştırma yapan öğretim üyeleri ve lisans üstü eğitim görenler ağırlıklı olarak süreli yayın literatüründen yararlanır. Temel ve uygulamalı bilim dallarında araştırmaların artması ile ortaya çıkan gelişmeler, diğer bilim alanlarına oranla daha hızlıdır. Güncel bilgiye gereksinim çok yüksektir. Güncel araştırma sonuçlarının hızla yer aldığı kaynaklar ise süreli yayınlardır. Yapılan güncel araştırmalar süreli yayınlar yolu ile bilim dünyasına aktarılmaktadır.

Akademik araştırmacıların, akademik yükselmeleri de büyük ölçüde bu literatürün varlığına bağlıdır. Bu araştırmacılar, araştırdıkları konuya ilişkin en güncel bilgilerin yanı sıra, araştırdıkları konuda başlangıçtan günümüze yapılan tüm çalışmaları derinlemesine incelemek, kendi çalışmalarına bir dayanak oluşturmak, var olan bilimsel bilgiye yenilerini katmak için süreli yayın literatürüne büyük gereksinme duyar.

Bu nedenlerden dolayı süreli yayın hizmeti özellikle akademi kütüphanelerde, bilgi hizmetlerinin omurgasını oluşturmaktadır.

Türkiye’de halk kütüphaneleri politikasına ilişkin en önemli sorunlardan birisinin, bu konudaki yasal yapının yönetmelik düzeyinde tutulmasından kaynaklandığı ifade edilmektedir. Yönetmelikler yasalar kadar sıkı, profesyonel ve hukuksal bir süreç getirmemekteler. Yönetmeliklerin değiştirilmeleri daha kolay ve sık olmakta, bu değiştirilme sıklığı o alandaki politikanın sürekliliğini olumsuz etkileyebilmektedir. Türkiye’deki kütüphane hizmetlerinin genel anlamda yasal güvence altına alınabilmesi için halk kütüphanesi kanunu gereklidir.

Türkiye’de kütüphane hizmeti ilk kez 1869’da yasal düzenlemeye konu olmuştur. 1 Eylül 1869’da yayımlanan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile kütüphanelerin yönetim ve denetim sorumluluğu Maarif Nezareti’ne verilmiştir (Soysal, 1997, s. 88).

1961 yılında hazırlanan kanun tasarısı “Kütüphaneler Komitesi Raporu “ içerisinde yer almaktadır. Yalnızca Kütüphaneler Genel Müdürlüğüne bağlı kütüphaneleri kapsamaktadır. Kütüphanelerin tanımı yapılmış, amaçları belirlenmiş, yönetim biçimleri, personel yetiştirme, personelle ilgili diğer hükümler belirtilmiştir. Halk kütüphanelerinin bir ağ içinde örgütlenmesini öngörmektedir. Ancak tasarı ilgi görmemiştir.

1964-1968 yılları arasında Üniversite ve İhtisas Kütüphaneleri ile Üniversite Kütüphaneciliği Hakkında Kanun Projesi yapılmıştır. Ancak yasalaşma olanağı bulamamıştır.

1973-1975 arasında Başbakanlık Kültür Müsteşarlığının girişimleri sonucu bir uzmanlar grubu tarafından tasarı hazırlanmıştır. Kültür Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kütüphanelere yöneliktir. Yine de genel hükümler bölümündeki hizmete ve mesleğe ilişkin tanımlar, görev ve sorumluluklar ve özlük haklarını belirleyen hükümler tasarıya genel bir özellik kazandırmıştır. Ancak taslak olarak kalmıştır.

1988 yılında Kültür Bakanlığınca Kütüphanelerde Yasal Düzenlemeler ve Standartlaşma Komiteleri toplantısı sonucu, Halk Kütüphaneleri Kanunu Komitesi bir tasarı önermiş ancak hayata geçirilememiştir.

90’lı yıllarda, bilgi merkezlerinde görev yapacak kişilerin niteliklerini belirlemek amacıyla Kültür Bakanlığı, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Kütüphanecilik ve Dokümantasyon Alt Komisyonu ve Türk Kütüphaneciler Derneği’nin işbirliğiyle Bilgi Merkezleri Çalışanları Kanun Tasarısı Taslağı hazırlanmış, ancak diğer Bakanlıklardan ve Devlet Personel Başkanlığından olumlu görüş alamamıştır.

2012 yılında konu yeniden gündeme gelmiştir. Halk Kütüphanelerine ilişkin 1981 ve 1982 yıllarında yürürlüğe giren toplam beş yönetmeliğin yerine, 2012 yılında yeni bir Halk Kütüphaneleri Yönetmeliği yayınlanmıştır. Bu yeni Yönetmelikle ortaya konulan çağdaş anlayış doğrultusunda, yine 1981 yılından bu yana yürürlükte olan tüm Genelgeler iptal edilerek Kütüphane Hizmet Standartları tek bir Genelge’ye indirgenmiştir. Bu olumlu gelişmeler üzerine, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü bünyesinde yeni bir Halk Kütüphanesi Kanunu Tasarısı Taslağı oluşturulmuştur. Taslak 2. Halk Kütüphaneciliği Sempozyumu’nda gerçekleştirilen bir çalıştay kapsamında da irdelenmiştir.  Ancak taslağın yasa tasarısına dönüşebilmesi mümkün olamamıştır.

Türkiye yayıncılık alanında, 90’lı yılların sonundan itibaren reklam ve promosyon çalışmaları şiddetli bir biçimde yükseliş gösterdi. Gelir elde etme noktasında  mecburen rekabete dayalı olan sektörün doğal bir sonucu ve aşamasıydı belki de bu. Kimi yayınevi, politikalarını bu doğrultuda değiştirirdiler. Örneğin nitelikli içerikte yayın yapma anlayışını bir kenara bırakıp “popüler” olana yöneldiler. Ancak bir şey daha etkilendi bu durumdan. Okuyucu tercihleri. Okuyucular kitap seçme tercihlerinde, kendi kitap zevklerini bir kenara bırakıp, özellikle gazetelerin kitap eklerindeki reklamlar ve tanıtımlara yöneldiler. Böylece gazete eklerinin, yayın tekelleşmesi üzerindeki muazzam gücü ortaya çıktı.

Gazetelerin kitap eki editörlerinin çalışma ofislerinin, kendilerine incelenmek üzere gönderilen kitaplarla hıncahınç dolu olduğu; bir çok editörün bu kitapları uzak okul kütüphanelerine göndererek değerlendirdikleri çokça işitilir. ISBN istatistiklerine göre Türkiye’de sadece edebiyat konulu yılda ortalama 3500 civarı kitap yayınlanıyor.  Tüm yayınlanan kitapların tanıtımının yapılması mümkün gözükmediğine göre editörler tanıtım yapılacak kitabı bazı kriterlere göre seçmek zorundalar. Bu nedenle ne kadar çok kitap eki yayınlanırsa o kadar çok ve farklı kritere göre kitap tanıtımı yapılabilir.

Adsız

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan Türkiye Okuma Kültürü Haritası araştırmasına göre Türkiye’de kitap seçimi en çok arkadaş tavsiyesi üzerine yapılıyor. Bunu daha düşük oranlarda, kitabın adı ve gazete/dergi eklerindeki tanıtımlar izliyor. Diğer bir deyişle bir kitabın gazete eklerinde tanıtılması şimdilik o kitabın çok satanlar listesine girmesini garantilemese de hala yazarlar için prestij olarak görüldüğü ileri sürülebilir.

Kitap eki veren gazeteleri hatırlayacak olursak;

Agos– Her ay, 2. Cuma günü

Akşam– Her ay, 2. Cuma günü

Aydınlık– Her Cuma günü

Birgün– İki haftada bir, Cuma günü

Cumhuriyet– Her Perşembe günü

Dünya– Her ayın ilk Cuma günü

Evrensel– Her ayın son cuma günü

Milliyet– Her ayın 2. haftası, Çarşamba günü

Radikal– Her Cuma günü

Sabah– Her ayın 3. haftası, Cuma günü

Star– Her ayın ilk Perşembe günü

Sol– Her Çarşamba günü

Taraf– Her ayın ilk haftası, Cuma günü

Vatan– Her ayın 15.’i

Yeni Çağ– Her ayın 3. haftası, Cumartesi günü

Yeni Şafak– Her ayın 2. haftası, Çarşamba günü

Zaman– Her ayın ilk Pazartesi günü

TÜYAP’ın düzenlediği 33. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı,  8-16 Kasım 2014 tarihleri arasında Beylikdüzü TÜYAP Fuar Merkezinde gerçekleştirildi. Fuarı, kapanışından bir gün önceki Cumartesi günü ziyaret etmek üzere Ankara’dan İstanbul’a gittik.

Bu yıl Macaristan konuk ülke olarak seçildiği fuara, Türkiye ve yurt dışından 850 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılmış. Fuar kapsamında söyleşi, panel, çocuk etkinlikleri ve dinletiler gibi çok sayıda etkinlik gerçekleştirilmiş.

Danışma, otopark, kafe vb hizmetler var.  Öğrenci ve akademisyenlere ücretsiz olan giriş, diğerleri için 5 TL. Fuar alanına geldiğimizde saatler 11’i gösteriyordu. Buna rağmen oldukça kalabalık bir ziyaretçi kitlesi ile karşılaştık. Öyle ki salonların bazı koridorlarında yürümek olanaksız hale gelmişti. Kalabalığın bir nedeni olarak ziyaretçilerin İstanbul’un farklı semtlerinden otobüslerle fuar alanına taşınması söylendi. Çocukların sayıca fazlalığı oldukça ilgi çekiciydi. Gerçi fuara ilişkin ziyaretçi istatistiklerinin yüksek tutulmasına çalışıldığı söylense de çocukların (kitap satın almasalar da) kitaplarla tanışması ve en önemlisi de kitap fuarı organizasyonlarına katılım alışkanlığı kazanmaları açısından öğrencilerin topluca fuara getirilmelerinin yararlı olduğunu düşünüyorum. Bu tespitten yola çıkarak aklıma Ankara kitap fuarları geliyor. Sanırım Ankara’daki kitap fuarlarına katılımın istenilen nitelikte olamamasının nedenlerinden biri de (ki bir çok neden sayıldı bugüne kadar; fuar alanı eksikliği veya uzaklığı, ünlü yayınevlerinin katılım göstermemesi vs.) henüz kitap fuarına katılım alışkanlığının Ankara’da yerleşmemiş olması. Yoksa Ankara’daki kitabevlerindeki yoğunluğa bakarak Ankara insanının kitapla ilişkisinin İstanbul’dan çok da farklı olmadığını düşünüyorum.

Adsız Adsız2  Adsız8 Adsız9

İstanbul Kitap Fuarı’nda dikkatimi çeken bir başka nokta çocuklara yönelik kitapların hem sayıca hem de form ve format olarak çeşitlenmesi, artış göstermesiydi. Bununla beraber çocuk yayıncılığı diye tabir edilebilecek alandaki yayınevlerinin sayısında da muazzam bir artış olmuş. Ülkenin isim yapmış belli başlı yayınevlerinden bazıları çocuk edebiyatına da ilgi gösterir olmuşlar. Bunun yanı sıra henüz genç sayılabilecek bazı yayınevleri de sadece çocuklara yönelik eser üretmeye başlamışlar. Son dönemde hızla yükselen bu ilginin nedenleri konusunda şüphesiz akademik çalışmalar yapılmaktadır. Çocuk yayıncılığı nihayetinde geleceğe yapılan bir sosyo-kültürel yatırım. Nitelikli bir toplumun temeli okuyan, sorgulayan, bilgi ile ilişki kurabilen çocuklarla başlıyor. Ancak diğer yandan çocuk edebiyatındaki bu çeşitlilik ile birlikte, içeriğin niteliği de aynı paralelde bir yükselişte midir? Çocuklar veya ebeveynler, çocukların bilgi gereksinimlerine uygun kitapları satın almak üzere seçebiliyorlar mı veya bu kadar çok alternatifin olduğu bir pazarda doğru ile yanlışı ayırt edebiliyorlar mı? Her arz edilen ürünün satın alınma olasılığının olduğu bir ortamda, çocuk kitaplarının belirli bir nitelik standardını yakalaması umut edilebilir mi? Her alanda olduğu gibi yayıncılığın da ekonomik temelli algılandığı bir dönemde bu sorular aklımı kurcalıyor.

Adsız7

Fuar’ın insanı cezbeden bir özelliği de yayınevi stantlarının tasarımları. Ünlü yayınevleri devasa stantlar kurmuşlardı; hatta çok ünlü bir yayınevinin, stant içinde neredeyse ayrı VIP stantları vardı. Gerçi bir arkadaşımın dediği gibi “Frankfurt kitap fuarında kurulan stantlara göre bunlar oldukça küçük” kalsa da yine de benim için oldukça keyif vericiydi. Gerçi bildiğim bir çok yayınevi İstanbul Kitap Fuarı’na stant ücretlerini çok yüksek buldukları için katılmamayı tercih ediyor. Kenarda köşede kalmış stantlarda kitaplarını sergileyen ve bazılarını ilk defa duyduğum yayınevlerinin fuara katılımlarını da işlerine  gösterdikleri saygı olarak görüyorum ve başarılı bir girişim olarak değerlendiriyorum.

Binlerce metrakerelik bir alanda sergilenen onbinlerce kitap arasından neyi seçeceğinize nasıl karar verirsiniz? En akıllıca olanı önceden liste hazırlamak, yanınızda bir sırt çantası bulundurmak ve harcamayı düşündüğünüz miktardan biraz daha fazla para bulundurmak. Yoksa bir anda cüzdanınızı boşaltmak veya kredi kartınızın limitini doldurmak içten olmadığı gibi eliniz kolunuz poşetlerle dolabilir. Dikkat edilmesi gerek şey eser adı, yazar ve yayınevi üçlüsünü aklınızda tutmak. Çünkü aradığınız kitapları farklı dağıtımcı firmaların stantlarından da elbette satın alabilirsiniz ancak önemli olan fuarda kitabı, kendi yayınevinden satın almaktır. Kitap fiyatları konusuna gelirsek zaten oldukça makul seviyelerde olan fiyatlara, fuar kapsamında indirim de uygulanıyordu.

Adsız4

Macaristan’ın onur konuğu olduğunu yukarıda söylemiştim. Ancak fuar ziyaretim süresince Macaristan’a ait hiç bir şey görmedim veya kalabalıktan vs. göremedim. Sebebi hangisi olursa olsun bir eksiklik olarak aklımda kaldı.

Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi her yıl olduğu gibi bu yıl da fuar kapsamında stant kurmuştu.  Değerli meslektaşlarımızı ziyaret etmeyi unutmadık.

Adsız11

Son olarak 24. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı’ndan bahsetmek istiyorum. Yine TÜYAP tarafından gerçekleştirilen sanat fuarı, kitap fuarı ile eşzamanlı gerçekleştirilmiş. Aynı anda bir çok sanat galerisini ziyaret etme şansı bulduk. Resim, heykel, video art, enstalasyon gibi farklı sanat dallarına ait ürünleri izlemek muhteşemdi.

Adsız5 Adsız6