Türkiye’de son dönemde kütüphane, arşiv, bilgi ve belge yönetimi alanında çok sayıda bilimsel, kültürel, sosyal ve kısmen ticari etkinlikler gerçekleştirilmeye başlanmış olması sevindirici bir durumdur. Değişen koşullar doğrultusunda kütüphanelerin de mevcut rolleri sürekli değişmekte ve gelişmekte. Bu alanda çalışanlar da bu değişime ayak uydurabilmek isteğiyle çeşitli etkinliklere katılım göstermekteler. Bu etkinlikler hem mesleğimizin niteliğini hem de bu alanda çalışan insanların bilgi ve becerilerini yükselmekte. Bunun yanı sıra meslek grubunun üyeleri arasında sosyalleşmeyi ve motivasyonu da sağlamaktadır.

Bu açıdan ülkemizde kütüphanecilik alanında içeriği, sürekliliği, etki alanı ve meslek mensuplarının etkinliğe katılım isteği gibi açılardan değerlendirildiğinde markalaşmaya başladığı görülen bazı etkinliklerden bir kaçını şöyle sıralayabiliriz:

1.

KÜTÜPHANE HAFTASI ANA ETKİNLİK PROGRAMLARI

1964 yılından beri kutlanmakta olup Kütüphane Haftası etkinlikleri, ülkemizdeki en köklü mesleki etkinliktir. 1964 yılında Türk Kütüphaneciler Derneği’nin kuruluş günü dolayısıyla kutlanmaya başlayan hafta, aradan geçen zaman süresince ülke çapına yayılmayı başarmıştır. İllerde Valilikler kanalıyla okullar ve kütüphanelerde, merkezde ise Bakanlıklar nezdinde resmi olarak kutlanmaya başlanmış bu açıdan toplumsallaşmayı başarmış bir mesleki etkinliktir. Kütüphane Haftası Ana Etkinlik Programının organizasyonu 1981 yılına kadar Türk Kütüphaneciler Derneği tarafından gerçekleştirilirken 1981 yılından sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ile ortaklaşa kutlanmaya başlanmıştır. İlk yıllarda Derneğin kuruluş günü dolayısıyla Kasım ayında kutlanan Hafta, daha sonra Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nın da aynı zamanlara denk gelmesi nedeniyle, Mart ayının Pazartesi ile başlayan son haftasına alınmıştır. Kütüphane Haftaları çok uzun zaman mesleğin hem bilimsel, hem sosyal ve kültürel platformunu oluşturmuştur. Son dönemlerde kütüphanecilikle ilgili akademik etkinliklerde meydana gelen artış, Kütüphane Haftalarının akademik yönünden ziyade mesleki çerçevede kişisel gelişim ile mesleğin toplumsal tanıtımı rollerinin öne çıkmasına neden olmuştur.

19831983 (3)

2.

ÜNAK YILLIK KONFERANSLARI

Üniversite ve Araştırma Kütüphanecileri Derneği (ÜNAK) tarafından 1991 yılından bu yana gerçekleştirilen yıllık konferans toplantısıdır. Ülkemizde bilgi hizmetleri, bilgi ve belge yönetimi, bilgi ekonomisi, bilgi okuryazarlığı, bilgiyi sanayileştirmek gibi konuları çeşitli platformlarda gündeme getiren ve uygulamacıların farkındalıklarını artırmaya yönelik  bir içeriğe sahiptir. Yurt içinden ve dışından çağrılı konukların konuşmalarının yanı sıra belirlenen temalara yönelik olarak gönderilen ve hakem kurulu tarafından onaylanan bildiriler sunulur. Bilgi teknolojileri alanında hizmet sunan firmalar için ürünlerini tanıtma ve sunma fırsatları da sunmaktadır.

3.

ANKOSLINK ANKOS YILLIK TOPLANTILARI

Anadolu Üniversiteleri Konsorsiyumu’nun (ANKOS) yıllık toplantısıdır. Yurt içinden ve dışından çağrılı konuşmacıların sundukları konferans ve panellerin yanı sıra, alana ilişkin ticari firmaların da sunum yapabilme olanakları vardır. Bu nedenle içeriğinde her kesimden bilgi profesyonelleri için uygun konular barındırmaktadır. Özellikle üniversite ve akademik bilgi merkezlerine yönelik uluslararası mesleki ve teknolojik gelişmeleri içeren organizasyon 2000 yılındaki kuruluşundan beri gerçekleştirilmiştir.

4.

E-BEYAS SEMPOZYUMLARI

2015 yılından beri Ankara Üniversitesi ev sahipliğinde, Ankara Üniversitesi Bilgi Yönetim Sistemleri Belgelendirme ve Bilgi Güvenliği Merkezi (BİL-BEM), Ankara Üniversitesi Belge Yönetimi ve Arşiv Sistemi (BEYAS) Koordinatörlüğü, Ankara Üniversitesi Bilgi İşlem Daire Başkanlığı ve Bilgi Yönetimi Dergisi tarafından gerçekleştirilen sempozyumda e-Arşiv sistemleri, dijitalleştirme ve teknolojik altyapı gereklilikleri, EBYS’ lerde teknik altyapı, yeni teknolojiler ve felaket yönetimi, TS-13298 Standardının getirdikleri ve KYS (Kurum Yeterlilik Sertifikası), bilgi yönetimi ve bilişim sistemlerinde standartlaşma, vb konular ele alınmaktadır. Etkinlik TÜBİTAK-BİDEB Yürütme Komitesi’nin 28/06/ 2019 tarihli ve 27 sayılı toplantısı kararı ile desteklenmektedir.

5.

DEĞİŞEN DÜNYADA BİLGİ YÖNETİMİ SEMPOZYUMLARI

Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü tarafından 2007 yılından beri düzenlenen akademik bir etkinliktir. Sempozyumda Bilgi Yönetimi alanındaki araştırmacılar ve uygulamacılar bir araya gelerek günümüzdeki bilgi yönetimi sorunlarına çözüm getirebilecek yöntem, fikir, kuram ve yaklaşımları tartışmaktadırlar. Yurt içinden ve dışından çağrılı konuşmalarının yanı sıra belirlenen temalara yönelik olarak gönderilen ve hakem kurulu tarafından onaylanan bildiriler sunulur. 2012 yılına kadar 2 yılda bir düzenlenen etkinlik bu yıldan sonra her yıl organize edilmektedir. Kabul edilen bildiriler Springer yayınevi tarafından çıkarılan “Communications in Computer and Information Science (CCIS)” kitap serisinde yayımlanır.

6.

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ BİLGİ VE BELGE YÖNETİMİ BÖLÜMÜ KARİYER GÜNLERİ

Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü tarafından 2011 yılında başlatılan etkinlik, BBY öğrencileri ile uygulamacıları buluşturmayı amaçlamaktadır.

7.

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ BİLGİ VE BELGE YÖNETİMİ BÖLÜMÜ YAZ SEMİNERLERİ

Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü tarafından 2015 yılından beri Yaz dönemide uygulamacılara yönelik olarak 5 günlük bir eğitim semineri düzenlenmektedir. Bu eğitimin temel amacı meslektaşlarımızın mesleki bilgi ve becerilerini geliştirmelerine katkıda bulunmaktır.

8.

HALK KÜTÜPHANECİLİĞİ SEMPOZYUMLARI

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından, özellikle halk ve çocuk kütüphanelerinin hizmet niteliğini yükseltmek ve dünyada oluşan değişime uyum sağlama sürecini değerlendirmek amacıyla gerçekleştirilmektedir. İlki 1993 yılında Ankara’da gerçekleştirilmiş ve 19 yıl aradan sonra ikincisi 2012, üçüncüsü 2013 yıllarında Bodrum’da gerçekleştirilmiştir. Akademisyenlerle uygulamacıları bir araya getirmesi açısından önemli olup, aynı zamanda özellikle halk kütüphanesi yöneticilerine yönelik hizmet içi eğitim niteliği de bulunmaktadır. Yurt içinden ve dışından çağrılı konuşmalarının yanı sıra belirlenen temalara yönelik olarak gönderilen ve hakem kurulu tarafından onaylanan bildiriler ve posterler sunulur.

9.

HALK KÜTÜPHANELERİ BÖLGE SEMİNERLERİ

Sadece halk kütüphanelerinde görevli kütüphanecileri içermesi ve hizmet içi eğitim niteliği olması açısından Bölge Seminerleri yukarıda sayılan diğer ulusal etkinliklerden ayrılmaktadır. Ancak Türkiye’de ilk olması, proje süresinin uzunluğu, katılımcılara sağladığı motivasyon ve elde edilen sonuçların niteliğinin yüksek olması gibi açılarından değerlendirildiğinde seminerlerin önemli olduğu görülmektedir. Türk Kütüphaneciler Derneği, Goethe Institut, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü işbirliği ile yürütülmüştür. Haziran 2006-Kasım 2012 arasında toplam 6 yıl aralıksız sürdürülüp, 20 toplantı sonunda sona erdirilse de yeniden başlatılması planlanmaktadır. Bölge seminerleri, Türkiye’de halk kütüphanecilerinin mesleki gelişme ve yenilikleri izlemeleri için gereksinim duyabilecekleri konulardaki bilgi gereksinimlerini sürekli bir hizmet içi eğitim modeli çerçevesinde karşılamak, onların mesleki niteliklerini yükseltmek amacıyla düzenlenmektedir. Seminerlerde akademisyen, yönetici, uygulamacı ve yayıncılar seminer teması ile ilgili sunumlar yapmakta, katılımcı her il de kendi kütüphanesine yönelik genel ya da tema eksenli sunumlar gerçekleştirmektedir.

10.

TKD ŞUBE BAŞKANLARI TOPLANTILARI

2014 yılında 6.sı gerçekleştirilecek olan Şube Başkanları Toplantıları Türk Kütüphaneciler Derneği’nin iç işleyişine ilişkin bir toplantı gibi gözükse de gerek toplantı gerçekleştirilen bölgedeki kütüphanecilerin katılımına açık olması, gerekse toplantı içeriğinin seminer niteliği taşıması açılarından önemli görülmüştür. Türk Kütüphaneciler Derneği’nin Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ile Şube Başkanlarının bir araya gelmesi ile gerçekleştirilir. Ayrıca zaman zaman Genişletilmiş Şube Başkanları Toplantısı gerçekleştirilmesi durumunda Genel Merkez ile Şubelerdeki tüm kurul üyeleri toplantıya davet edilir. Belirli bir gündem ile yapılan toplantılarda Derneği ilişkin konular görüşülür. Bunun yanı sıra, alana ilişkin çeşitli seminerler düzenlenir. Toplantı gezi, yemek vb. sosyal etkinliklerle son bulur. Toplantı nedeniyle, toplantının gerçekleştirildiği bölgedeki meslektaşlarımızla, diğer kişi ve kurumlarla iletişim kurulmasına ve dolayısıyla, derneğin tanıtılmasına ve çeşitli işbirliği olanakları sağlanmasına yardımcı olur.

11.

ULUSAL AÇIK ERİŞİM ÇALIŞTAYLARI

Çalıştaya üniversiteler, kamu kurumları, mesleki dernekler ve yayıncılar katılmaktadır. Çalıştay kamu kaynaklarıyla desteklenen bilimsel yayınlara ve verilere herkesin ücretsiz olarak erişebilmesi, bu yayınların ve verilerin kurumsal arşivler aracılığıyla erişime açılması, bunun için gereken politika, strateji ve mevzuatı ve açık erişim alt yapısını tartışmak amacıyla düzenlenmektedir. Çalıştay sonunda hazırlanan bildirge kamuoyuna duyurulmaktadır. İlki 8-9 Kasım 2012 tarihinde gerçekleştirilmiş olup yılda bir kez düzenlenmektedir.

12.

KÜTÜPHANE, ARŞİV VE MÜZE (KAM) ÇALIŞTAYLARI

Oturumlarda kültürel mirasın korunması, dijitalleştirme, niteleme, üst veri, standartlar, iletişim teknolojileri, restorasyon, konservasyon, içerik sunum ve paylaşımı gibi konular ele alınmaktadır.

13.

ULUSLARARASI ÇOCUK KÜTÜPHANELERİ SEMPOZYUMLARI

Marmara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü İşbirliğinde gerçekleştirilmektedir.

8. Ankara Kitap Fuarı İzlenimleri

Resim 004Eylül Fuarcılık, Ankara’daki 8. Kitap Fuarı’nı gerçekleştiriyor. İlk yedisi Mart ayında Atatürk Kültür Mekezi’ndeki (AKM) fuar alanında yapılmıştı. Fuar, bu yıl sanırım AKM’deki tadilatlardan dolayı ATO Kongre ve Fuar Merkezi’ne alınmış. ATO, Ankara’daki en profesyonel fuar alanı olduğu için de tahminimce Mart ayında boş yer kalmadığından fuarı Ocak ayına almışlar. Biz kütüphaneciler için Ankara Kitap Fuarı’nın Mart ayında olmasının ayrı bir anlamı vardı: Kütüphane Haftası kapsamında bir de kitap fuarımız oluyordu. Neyse buna da şükür.

ATO Kongre ve Fuar Merkezi’nin fuar alanı gerçekten çok iyi. Gösterişli. Nerde AKM’nin sıkış tepiş dört duvar arası, nerde ATO’nun ferah, geniş salonu. Kimseyle çarpışmadan, çoluk çocuk rahat rahat dolanabiliyorsunuz. Giriş 1 TL. Danışma, otopark, kafe vb hizmetler var. Kalburüstü yayınevleri ön tarafları tutmuşlar. Daha az parası olanlar biraz kıyıda köşede kalmış. Ülkemizde yayıncılıktan para kazanmayı ancak belirli birkaç yayınevi başarabildiğinden, o kıyıda köşede kalan diğer yayınevleri belki idealistliklerinden bir şey kaybetmezler ama onların stantları hep böyle boynu bükük kalacak gibi geliyor bana. Çünkü ülkemizde kâr getirici diğer sektörlerde olduğu gibi yayıncılık sektöründe de bariz bir tekelleşme olduğu söyleniyor.

Karşılıklı sıralanmış stantların tam ortasından yürüyüp de kitaplara uzaktan uzaktan bakan ziyaretçilerle göz teması kurmaya çalışan stant görevlilerini görünce, her kitap fuarında olduğu gibi aynı sıkıntı çöktü üzerime. “Vizontele Tuba 2” filminde, yeni açılışı yapılan kütüphaneye sırayla giren ahalinin raflara uzaktan bakıp, hiçbir kitaba dokunmadan kütüphaneden çıkıp gitmelerini hatırladım. Oysa AKM’de gerçekleştirilen Trabzon’un, Sivas’ın, Hatay’ın tanıtım günlerinde yeme içme stantlarında izdiham yaşanıyordu. Öte yandan kitap fiyatlarda fazla bir indirim yok gibi geldi bana. Örneğin normal zamanda müşterisi olduğum kitapevinden hem indirim hem taksitle satın alma olanağım var. Söz konusu olan Kitap Fuarı olunca insan daha çok olanak bekliyor. Stant kiralama ücretlerini bilmiyorum, tabi ki yayınevlerinin de oldukça masrafları oluyordur fuara katılım için. Ama  ben okur tarafından bakıyorum duruma.

Gerçi okur olarak da büyük eksikliklerimiz var. En başta yayınevlerini tanımıyoruz. Hangi yazar hangi yayınevi ile çalışıyor, yayınevlerinin yayın politikaları nedir, çevirisi düzgün müdür, baskısı kaliteli midir pek üzerinde durmayız. Ülkemizde kitap, eser veya yazar adı ile istenir. Ama o kitabı hangi yayınevi yayınlamış kimse bilmez. O yüzden bu fuarda da birçok yayınevi kendi kitapları dışında başka yayınevlerinin kitaplarını da satıyordu. Aslında yayınevi değil kitapçı veya dağıtımcı olarak katılmışlar gibiydiler. Oysa örneğin aradığınız kitap tam da karşı stantta, yazarıyla beraber sizi bekliyor olabilir. Kitabı yayıncısının standından almak önemlidir. Benim aradığım kitabın yayınevi ise maalesef diğer birkaç ünlü yayınevi gibi katılmamış fuara, hayret. Demek hala Ankara kitap pazarını kârlı görmeyen büyük yayınevleri var. Bu tavır Ankara kitap sektörüne ilişkin ipucu verebilir. Doğal olarak bu durum fuar kataloguna da yansımış; yazdıklarıyla olmasa da popülariteleri yüzünden okuyucunun görmek isteyebileceği yazarlar yoktular. Bu durumda fuara katılan yayınevi ve yazarlara Ankaralı bir okur olarak teşekkür etmek gerek. Ben de oğlum için birkaç çocuk kitabı ile eve aksesuar olarak iki reprodüksiyon tablo aldım.

Ne demiş ünlü sınıflama teorisyeni ve Kütüphaneciliğin beş kuralının yazarı Ranganathan “Kitaplar okunmak içindir. Her okuyucunun bir kitabı vardır. Her kitabın da bir okuyucusu…” Bu nedenle siz de fuara mutlaka uğramayı unutmayın.

8. Ankara Kitap Fuarı’na katılan yayınevleri

2023 Yayıncılık
Adeda Yayıncılık
Akçağ
Akıl Oyunları Akademisi
Akis Kitap- Genç Gelişim Dergisi – İkidünya Yayınları
Alakarga / Sarnıç Öykü
Alara Poster
Altınbilek Yayınları
Altınpost Yayıncılık
Ankyraf
Apsis Kitap
Arif Basar
Atatürkçü Düşünce Derneği
Aylak Adam Yayınları
Bilgi Yayınevi
Bilim Ve Gelecek
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi
C Planı – Hepsi Çocuk – İlmek Kitap – Önemli Kitap
C4 Kitap
Ceviz Kabuğu Yayınları
Cumhuriyet Kitapları ( Logo ile birlikte )
Çınar Yayınları
Doğu Batı Yayınları
Doğu Kitabevi / İnşa Yayınları
Düşün Yayınevi
Efil Yayınevi
Ekinoks
Elma Yayınevi
Emniyetsen
Emre Bilişim Ve Yayıncılık – Faruk Dilaver
Esen Kitap
Evrensel Basım Yayın
Ezgi Kitabevi
Fatih Yayıncılık – Kültür Yayıncılık
Ferhat Şahin Kaya
Gizem Kitapevi
Hece Yayınları – Harf Eğitim Yayınları
İtalik – Gugukkuşu
İzlenim Sanat Yayınevi
Kanguru Yayınları – Bilim Ve Sosyalizm Yayınları
Karina Kitap – İlkim Ozan Yayınları
Kashna Kitap Ağacı
Kaynak Yayınları
Kırmızı Kedi Yayınları
Kitap Sesi
Koza Yayın
Köy Enstitüleri Ve Çağdaş Eğitim Vakfı – Angı Yayınevi
Kripto Kitaplar
Kurgu Kültür Merkezi Yayınları
Küçük Ev Yayınları
La Kitapc
Labirent Yayınları
Marmara Çizgi
Murat Meral
Nedne Kitap – Az Kitap
Nitelik Yayınevi
Ntv Yayınları
O2 Yayınevi
Öğretmen Dünyası
Özlem Yayınevi
Liya
Panama Basım Yayın Dağıtım
Penguen Dergisi
Pinus Kitap
Prof. Dr. Mine Erol
Puslu Yayıncılık
Pusula Eğitim Hizmetleri
Sahaf Anadolu Kitapevid
Sahaf Arşiv
Sahaf Artemis
Sahaf Berdelacuz
Sahaf Devr-İ Alem
Sahaf Edebiyat
Sahaf Güven
Sahaf Hermes
Sahaf Kırkambar
Sahaf Kurgu
Sahaf Martı
Sahaf Mefkûre
Sahaf Nazım Hikmet
Sahaf Nostalji
Sahaf Orhun
Sahaf Pami
Sahaf Pera Orıent
Sahaf Roma
Sahaf Scs
Sahaf Senan
Sahaf Siyah Kalem
Sahaf Turkuaz
Sahaf Volga
Sahaf Yüce Erek
Saraswata Yayınları
Sel Yayıncılık
Semerkand Yayınları
Sesle Kitap / Seçkin Kitap
Sınırsız Kitap Yayıncılık
Sokak Kitapları Yayıncılık
Süleyman Kocabaş
Süreç Yayınevi
Tanyeri Kitap
Togan Yayıncılık
Türk Dil Kurumu

Türk Kütüphaneciler Derneği
Türk Tarih Kurumu
Türkiye Barolar Birliği
Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
Türkiye İlim Ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İlesam)
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı
Uykusuz Dergisi
Yaşamın Gizemi
Yazılama Yayınevi
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği – Ürün Yayınları
Yeni Umut Yayınları
Yükseliş Kişisel Gelişim Merkezi & Yükseliş Yayınları
İleri Yayınları / İstiklal Yayınları
Ötüken Neşriyat
Yapı Kredi Yayınları
Timaş
Trt
Selçuklu Sosyal Güvenlik Eğitim Kültür Ve Dayanışma Vakfı (Sogev)
Türk Kütüphaneciler Derneği
Alperen Ocakları Kadın Kolları

Halk kütüphanesinin var oluş felsefesi toplumun her kesimine hizmet sunma ilkesi ile sıkı sıkıya ilintilidir.  Ülkemizde birer kamu kurumu olarak hizmet veren halk kütüphaneleri diğer birçok kamu kurumundan farklı olarak çok geniş bir yelpazedeki kullanıcılarına hizmet götürmekle yükümlüdür. Toplumun ayrılma bir parçası olan engelli kütüphane kullanıcılarına yönelik halk kütüphaneleri çerçevesinde yapılan çalışmaları özet olarak şu şekilde ifade edebiliriz.

1. Mevzuattaki yenilikler: Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni Halk Kütüphaneleri Yönetmeliği, 11.01.2012 tarihli ve 28170 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Pek çok alanda yenilikler sunan yönetmelik engelli kullanıcılara ilişkin çeşitli düzenlemeleri içermesi açısından önemlidir. Halk Kütüphaneleri Yönetmeliği’ne göre, kütüphane binalarının engelli kullanıcıların kütüphane hizmetlerinden tam olarak yararlanmalarını sağlayacak şekilde tasarlanacağı; kütüphanelerde engelli, hasta, yaşlı ve eve bağımlı kişiler ile ev kadınlarına yönelik özel hizmetler sunulacağı ve kütüphanelerin, halkın internet üzerindeki kamuya açık bilgilere erişimini sağlamak ve bilgi teknolojileri ile bilgi okuryazarlığı becerilerini geliştirmek amacıyla internet erişim hizmeti sunacakları belirtilmiştir.

2. Engelli kullanıcılara uygun fiziki düzenlemeler: Halk Kütüphaneleri Yönetmeliği’ne göre, kütüphane binalarının engelli kullanıcıların kütüphane hizmetlerinden tam olarak yararlanmalarını sağlayacak şekilde tasarlanması gerektiği ifade edilmiştir. Yeni inşa edilen ve yeniden düzenlenen kütüphane binalarında bu konuya dikkat edilmekte ve projeler bu doğrultuda hazırlanmaktadır. 

 2. Teknolojik donanım: Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünce, görme engelli vatandaşlarımızın kütüphane hizmetlerinden yararlanabilmesi için 87 kütüphaneye gerekli bilgisayar yazılımları ile teknik donanım sağlanarak “Bilgiye Erişimde Engelli Değilsiniz” (BİLED) Projesi hazırlanmış ve hayata geçirilmiştir. Gerekli yazılım ve donanımlar (ekran büyütme programı, ekran okuma programı, kitap okuma makinesi ve masaüstü büyüteç sistemi), kütüphaneler bünyesindeki internet erişim merkezinde kullanılan bilgisayarlar aracılığı ile görme engellilerin kullanımına sunulmuştur.

3. Kütüphanelerde gerçekleştirilen çalışmalar: İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi bünyesinde, 1992 yılından beri gönüllü okuyucular tarafından stüdyolarda seslendirilen kitaplara ait CD’ler, kütüphaneye üye olan görme engelli vatandaşlarımıza ücretsiz olarak verilmektedir. Başka illerde yaşayan görme engelli üyelere posta yolu ile ulaştırılmaktadır. Bölümün arşivindeki sesli kitap sayısı yaklaşık 5.800 adettir. 2008- 2012 yılı arasında bayan 192, erkek 397 toplam 589 kişi üye olmuştur. 2012 yılında 715 kişi gönüllü olarak 835 kitap seslendirmiştir. Ayrıca İstanbul Bakırköy İlçe Halk Kütüphanesi’nde de 2007 yılından bu yana gönüllü okuyucular tarafından stüdyoda kitaplar seslendirilmektedir. 2007 yılından beri 247 kitap seslendirilmiştir (Genel kitaplar 170, Çocuk kitapları 45, Ders kitabı 12, Tiyatro 20). Seslendirilen kitaplar, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın web sitesinde görme engellilerin hizmetine sunulmaktadır. Ayrıca İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi’nde Braille alfabesi ile kitaplar üretilmekte ve talep eden okur ve kütüphanelere gönderilmektedir.

4. Yerleşik kütüphane hizmetinden yararlanamayanlara yönelik olanaklar: Bunların dışında yerleşik kütüphane hizmetinden yararlanamayan yerleşim birimlerine gezici kütüphane araçlarıyla hizmet sunulabileceği gibi, insanların belirli zamanlarda yoğun olarak bulunduğu dinlenme kampı, gençlik kampı, hastane, cezaevi, yurt, gibi toplulukların bulunduğu yerlere, Valilik onayı ile geçici dermeler ile de hizmetler götürülebilmektedir. Dolayısıyla bu bölgelerdeki görme engelli vatandaşlarımızın bilgi gereksinimleri merkezi kütüphanelere gitmelerine gerek kalmaksızın karşılanabilmektedir.

5. Kütüphanelerde gönüllü olarak çalışmak: Halk Kütüphaneleri Yönetmeliği’ne göre kütüphane yönetimleri, gerekli hallerde gönüllü olarak çalışmak isteyen engelli vatandaşlarımızın katkılarını da kabul edebilmektedirler.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Afiş Yarışması Türk Kütüphaneciler Derneği Özel Ödülü

MEVZUATTA GEZİCİ KÜTÜPHANE

Yayınlandı: 18 Kasım 2013 / Uncategorized

Yeni Gezici 2012.6

4848 sayılı Kültür Ve Turizm Bakanlığı Teşkilât Ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü vatandaşların kütüphanelerden yararlanması için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak ile sorumludur.

Bu doğrultuda 11.01.2012 tarihli ve 28170 sayılı Halk Kütüphaneleri Yönetmeliği’nde tanımlandığı üzere gezici kütüphane hizmeti, yerleşik kütüphane hizmetinden yararlanamayan yerleşim birimlerine uygun taşıtlarla götürülen kütüphane hizmeti olup, yine aynı Yönetmeliğe göre gezici kütüphaneler, halk kütüphanelerinin bir unsurudur.

24.07.2012 tarihli ve 164493 sayılı, 2012/07 no.lu Kütüphane Hizmet Esasları Genelgesi gezici kütüphanelerin çalışma usullerini belirlemiştir. Buna göre;

Gezici kütüphane hizmet noktaları, kütüphane yönetimi tarafından belirlenir ve ilgili mülki amirlik tarafından onaylanır.

  • Gezici kütüphane hizmet programı hazırlanırken hizmet götürülecek yerin; nüfusu, kültürel, sosyal ve ulaşım durumu incelenir. Hizmet noktaları arasında kütüphane hizmetinden yararlanamayan yerleşim yerleri ile birlikte, mevsimlik işçi hareketlerinin olduğu yerler, okullar vb. alanlar da bulunmalıdır.
  • Gezici kütüphaneden daha çok vatandaşın yararlanmasını sağlamak amacıyla yerel görsel ve yazılı medyada duyuru yapılır.
  • Gezici kütüphane duraklarına, aracın geliş günü ve saatini gösterir levha asılır. Gezici kütüphane dermesi en az 2.000 materyalden oluşur. Derme her altı ayda bir çocuk, genç ve yetişkin kullanıcılar gözetilerek güncellenir.
  • Gezici kütüphane araçları hizmet noktalarına, hizmete hazır halde gider. Gezici kütüphane şoförü, aracın gidiş ve dönüşlerinde servis defterine kilometre durumunu yazar. Şoför, yükleme, boşaltma ve kullanıcı hizmetlerinde diğer personele yardımcı olur. Görev dönüşünde araç kütüphane yönetimi tarafından belirtilen yere bırakılır. Gezici kütüphane aracı, kütüphane hizmeti dışında kullanılamaz.
  • Gezici kütüphane aracının bakımı (Günlük, haftalık, aylık) ve trafik kontrolleri aksatılmaz. Aracın yıllık bakımı, gezici kütüphane personelinin yıllık izin dönemlerinde yapılır.
  • Şoför ve memurun yıllık izinleri, hizmeti aksatmayacak şekilde düzenlenir. Şoförün uzun süreli izinli ya da raporlu olması durumunda, atama yapılıncaya kadar, Valilik tarafından yeni şoför görevlendirilir.
  • Gezici kütüphanelerin dış yüzeyinde (En az iki taraf) Gezici Kütüphane ibaresi yer alır. Ekonomik ömrünü doldurduğu belirlenen gezici kütüphane araçlarının düşümü, 237 sayılı “Taşıt Kanunu”nun 13. maddesi gereğince ilgili kurumlardan alınacak Taşıt Kontrol ve Muayene raporu ile Bakanlık Onayı doğrultusunda Valilik tarafından gerçekleştirilir.

19 Kasım 1949 yılında Ankara’da kurulan Türk Kütüphaneciler Derneği, 1964 yılına gelindiğinde “Halkın kütüphanelerden daha iyi şekilde yararlanmasını temin etmek, Türk Kütüphaneciliğinin sorunlarını halka mâl etmek ve mesleğin yurt çapında tanınmasını temin etmek için” her yıl Kütüphane Haftası kutlanmasına karar vermişti.

Birinci Kütüphane Haftası büyük bir titizlik ve heyecanla planlanmış, 23 Kasım 1964 Pazartesi günü Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi konferans salonunda ilk kutlama programı gerçekleştirilmişti. Ankara’da bulunan kütüphaneciler, Milli Eğitim Bakanlığı temsilcileri ve kütüphaneciliğe ilgi duyan büyük bir kalabalık bu ilk toplantının heyecanını yaşadılar. Toplantı Türk Kütüphaneciler Derneği Genel Başkanı Abdülkadir Salgır’ın konuşması ile açıldı. Ardından Türk Kütüphaneciliğinin gelişmesinde büyük emekleri geçmiş olan Adnan Ötüken kürsüye gelerek Türk kütüphaneciliğinin kat ettiği büyük mesafeyi belirten ve büyük bir ilgi ile dinlenen güzel bir konuşma yaptı. Ardında Kütüphaneler Genel Müdürü İsmet Parmaksızoğlu ve Dil ve Tarih–Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Kürsüsü Doçenti, Osman Ersoy kütüphanelerin toplum kalkınmasında, eğitim ve öğretimde ve bilimsel araştırmalarındaki büyük önemini belirten birer konuşma yaptılar.

Yaşamlarımızda televizyonun henüz yer almadığı dönemlerdi. Ankara Radyosu’nda Cemalettin Şenocak kütüphane konusunda ilgi ile izlenen bir konuşma yaptı. Ordu Saati’nde ve Çocuk Saati’nde kütüphane ve kitap konusunda özel programlar düzenlendi, konuşmalar yapıldı. Toplantılar radyodan halka duyuruldu. Gazetelerde ise hafta dolayısı ile hem haber hem de kütüphaneciliğe ait birçok makaleler yayınlandı.

Türk Kütüphaneciler Derneği Genel Merkezi Türk Hava Kurumuna başvurarak hafta dolayısı ile hazırlatılan broşürlerin Türk Hava Kurumu uçakları ile şehrin kalabalık semtlerine atılmasını sağladı. Uçaklar tarafından dağıtılan broşürlerde şu mesajlar yer alıyordu:

  • Kitaplara kavuşmak için siz de çevrenizde bir kütüphane açılmasına gayret ediniz.
  • Her aradığın bilgiyi ancak kitap ve kütüphanelerde bulursun.
  • Kitap okuyanın dünyası zenginleşir
  • Kitap ilme giden yoldur.
  • Bir Kütüphane açılır, bir hapishane kapanır.
  • Bütün toplumlarda kütüphane; okul, ışık, yol ve baraj kadar önemlidir. Kalkınan Türkiye’nin bütün problemlerini kitap ve kütüphane halledecektir. Vatandaş, kitap oku ve kütüphane ile ilgilen.
  • Kitap insanların mutluluğu için savaşan ulusları yücelten bilgi hazinesidir.
  • Karanlığı aydınlatmak; kütüphaneler açmak ve faydalanmakla mümkündür.
  • Bir milletin kültür ve uygarlık seviyesi kütüphaneler ve kütüphanelerden faydalananların sayısı ile ölçülür.
  • Sayın Vatandaş, içinde bulunduğumuz hafta KÜTÜPHANE HAFTASIDIR. Okuyup öğrenerek ilerleyeceğimizi düşünüp, kütüphanelere gitmek, çocuklarımızın okumalarını sağlamak her Türk’ün görevidir. Okuyalım ve okutalım!,
  • Çağımızın baş döndürücü buluş ve gelişmelerini izleyeceğimiz ve araştıracağımız yer modern kütüphanelerdir.
  • Modern kütüphaneler olumlu araştırmaların başladığı, devam ettiği, çoğu zaman da sonuçlandığı yerlerdir.
  • Kitapları severek oku!

Kütüphanecilik alanında özveri ile çalışan insanların hayal ederek kurguladıkları ilk Kütüphane Haftası’nın, dönemin iletişim kurumlarınca da önemsendiği ve toplumda büyük ilgi gördüğü anlaşılıyor.

Kütüphane Haftaları kütüphaneciler ve kütüphane severler tarafından 1964’ten bu yana aynı heyecan ve inançla kutlanmaya devam etmiştir. Ancak 1970 yılına gelindiğinde, 17-20 Ağustos 1970 günlerinde Konya’da toplanan Türk Kütüphaneciler Derneği V. Kurultayı’nda bir karar alınmıştır. Bu karara göre her yıl Kasım ayının Pazartesi ile başlayan son haftası içinde kutlana gelmekte olan Kütüphane Haftaları, artık her yıl Mart ayının Pazartesi ile başlayan son hastasında kutlanacaktır. Bu kararla Kasım aylarının ilk haftasında kutlanmakta olan “Dünya Çocuk Kitapları Haftası” ile olan gün yakınlığından doğan karışıklıkları ve yanlışlıkları önlemek amaçlanmıştır. Kurultay’ın kararına göre, 1970 yılında Kütüphane Haftası düzenlenmemiş, bundan sonraki ilk Kütüphane Haftası 1971 yılı Mart ayında 7. Kütüphane Haftası olarak kutlanmıştır.

Topluma yönelik yüzüyle Kütüphane Haftası, Türk Kütüphaneciliği’nin en önemli ve prestijli etkinliğidir. Kütüphane Haftası’nda yapılacak faaliyetlerin temel amacı, vatandaşların kütüphaneleri yakından tanımalarını ve daha çok yararlanmalarını sağlamak diğer bir ifadeyle, toplumsal farkındalık oluşturmaktır. Kısacası, kütüphanelerde yapılan teknik işlemler ne denli kaliteli olursa olsun; eğer kütüphaneler ve bilgi hizmetleri hakkında toplumsal farkındalık oluşturarak talep artışı ve destek sağlanılamazsa, kütüphane kurumunun varlığı sorgulanır hale gelir. İşte bu nedenledir ki, kütüphanecilik, kütüphaneler ve kütüphaneciler konusunda topluma dönük diğer çalışmaların yanı sıra, Kütüphane Haftası kutlamaları çerçevesinde farkındalık yaratmaya yönelik etkinliklerde bulunmak son derece önemli ve değerlidir.

 

 

KAMU SPOTU

Yayınlandı: 11 Ekim 2013 / Uncategorized

kamu spotu

Radyo televizyon Üst Kurulu’nun 8/8/2012 tarih ve 2012/45 sayılı toplantısında kabul edilerek yürürlüğe girmiş olan Kamu Spotları Yönergesi’ne göre kamu spotu “kamu kurum ve kuruluşları ile dernek ve vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarınca hazırlanan veya hazırlatılan ve Üst Kurul tarafından yayınlanmasında kamu yararı olduğuna karar verilen bilgilendirici ve eğitici nitelikteki film ve sesler ile alt bantları” olarak tanımlanmaktadır.

Kamu spotu hazırlanması ve yayınlanmak üzere RTÜK’ten tavsiye alınabilmesi için dikkat edilmesi gereken temel noktalar şunlardır.

Kamu spotları, ancak toplumu ilgilendiren ve yayınlanmasında kamu yararı bulunan konularda hazırlanmalı ve kesinlikle ticari içerik taşımamalıdır.

Bir yılı içinde, en fazla 3 (üç) kamu spotu için tavsiye kararı istenebilmektedir. Kamu spotlarının süresi film veya ses şeklinde hiçbir şekilde 45 saniyeyi, alt bant şeklinde ise hiçbir şekilde 10 saniyeyi geçmemelidir. RTÜK prodüksiyon kalitesi yetersiz bulunan kamu spotlarını iade edebilmektedir. Bu nedenle prodüksiyon kalitesine özen gösterilmelidir.

Kurumlar kamu spotu için en az 15 gün önce Üst Kurulda olacak şekilde dilekçe ile başvurmaktadır. Başvurularda kamu spotunun amacını açıkça belirtilmeli, spot film (Windows Media Player’da açılabilecek formatta CD/DVD’) ile varsa gerekli izin belgeleri başvuruya eklenmelidir. Başvuruda spot sayıları ve yayın süreleri açıkça belirtilmelidir.

Türkiye’de Bilgi ve Belge Yönetimi alanında yüksek lisans ve doktora eğitimine başvurabilmek için gerekli olan ALES ve YDS puanları şu şekildedir:

Yüksek Lisans Doktora

 

ALES YDS ALES YDS
Hacettepe Üniv. BBY Bölümü 60 55 60 60
Ankara Üniv. BBY Bölümü 55 50 55 55
İstanbul Üniv. BBY Bölümü 55 50 55 55
Marmara Üniv. BBY Bölümü 65 İstenmiyor 75 60
Çankırı Karatekin Üniv. BBY Bölümü 55 İstenmiyor 55 İstenmiyor

Türkiye’de Halk Kütüphanecilerinin Hizmet İçi Eğitim Gereksinimleri*

Public Librarians’ Needs for in-service Training in Turkey.

 

Şenol Karadeniz** ve Bülent Yılmaz***

 

Öz

 

Bu çalışmada Türkiye’deki halk kütüphanelerinde görev yapan kütüphanecilerin hizmet içi eğitim gereksinimleri konusu irdelenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın amacı; Türkiye’de halk kütüphanelerinde çalışan kütüphanecilerin, hizmet içi eğitime neden gereksinim duyduklarını, bu gereksinimin boyutunu, özelliklerini ve nasıl bir hizmet içi eğitim istediklerini ortaya koymaktır. Araştırmanın evrenini, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak etkinlik gösteren halk kütüphanelerinde, kütüphaneci, müdür yardımcısı ve müdür kadrolarında görev yapan Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü mezunları oluşturmaktadır. Araştırmanın evrenini, 243’ü kütüphaneci,  80’i müdür ve müdür yardımcısı olmak üzere toplam 323 Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü mezunu oluşturmaktadır. Çalışmada evren, 106 kütüphaneci, 37 müdür ve müdür yardımcısı olmak üzere toplam 143 Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü mezunu ile örneklenmiştir. Anketler, Ocak-Şubat 2008 tarihlerinde bütün deneklere uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular ışığında, araştırmaya katılan kütüphanecilerin çok büyük bir bölümünün (%89,5) hizmet içi eğitime gereksinim duyduğu anlaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: halk kütüphanesi, kütüphaneci, hizmet içi eğitim.

 

Abstract:

 

The goal of the study to find out why the public librarians need for in-service training, the extent of their needs, qualifications and what kind of an in-service training they need. For the collection of data, a questionnaire was applied to the librarians, vice-managers and managers who graduated from librarianship departments of the universities and working for the public libraries in Turkey. The research universe consists the graduates of Department of Information Management and work as librarians, vice directors and directors in the public libraries of the Ministry of Culture and Tourism. 243 questionnaires were sent to the managers and librarians out of 323. In the research, 106 librarians, 37 directors / vice directors are exemplified out of the total number of 143 graduates of Department of Information Management. The questionnaire was applied to all subjects in January and February 2008. The findings of the study indicate that the professional librarians and managers who work in public libraries needs in-service training.

Keywords: public libraries, librarians, in-service training.

 

Giriş

 

Teknolojinin hızla geliştiği, sosyal ve ekonomik alanlarda yeniliklerin ve dolayısıyla bilginin arttığı, kurumlarda personel yönetimi kavramının yerini insan kaynakları yönetimine bırakmaya başladığı, toplam kalite yönetimi uygulamalarının hız kazandığı bu dönemde, personelde aranan yeterlilikler de değişmektedir (Aytaç, 2000). Bilimsel ve teknolojik gelişmeler, her meslek üyesi için güncel bilgi ve teknolojileri öğrenmesini ve  kendisini yetiştirmesini zorunlu kılmaktadır. Günümüzde istihdam yaratmada karşılaşılan zorluklar ve piyasa koşulları, iş gücü alanında rekabeti beraberinde getirmiştir. Gelişmiş toplumlarda kurumlar, çalışanlarının çok yönlü  ve ustalaşmış becerilere sahip olmalarını tercih etmektedirler. Karmaşık kurum içi ve  kurum dışı ilişkileri kavrayabilme yeterliliği ve etkili ekip  çalışmasına uyum gibi yetenekler de işverenler tarafından personelde bulunması arzu edilen özelliklerdendir.

Bilgi toplumu olarak adlandırılan ve bilgisayara dayalı teknolojilerin yaygın olarak kullanıldığı yeni dünya düzenine geçiş sürecinde, halk kütüphanelerine önemli sorumluluklar düşmektedir. Gürdal (2000), “Enformasyon okuryazarlığı, bir yerde, toplumdaki her yaş ve düzeydeki bireyin kendi kendisinin bilgi erişim uzmanı olması anlamına gelmektedir. Sözü edilen oluşum, kütüphanecilerin temel enformasyon becerilerinin bireylere öğretilmesi ile gerçekleşebilir” demektedir. Bu açıdan bakıldığında halk kütüphanecilerine, bilgi toplumuna erişmede halk için bir rehber ya da eğitmen görevi öngörüldüğünü söyleyebiliriz. Halk kütüphanecilerinin hem mezun oldukları eğitim kurumlarında elde ettikleri temel mesleki bilgi ve beceriler hem de iş yaşamında kazandıkları deneyimler, teknolojideki ilerlemelerin mesleğe etkisi nedeniyle gereksinim duyulan temel enformasyon becerilerini karşılamada yetersiz kalabilmektedir. Aynı zamanda kütüphaneciliğin disiplinlerarası bir alan olması, kütüphanecilerin farklı alanlarla ilgili bilgi ve tekniklerle de donanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Gittikçe farklılaşarak gelişen mesleki teknik ve yöntemler ancak hizmet içi eğitim ile öğretilebilir.

Halk kütüphanecilerinin kendi mesleki alanlarındaki gelişmelere hükmedecek nitelikte olması gerekmektedir. Örgün eğitim kurumlarında verilen eğitim zaman içinde güncelliğini yitirebilmektedir. Bu yüzden, sürekli artan bilgi birikimine hızlı ulaşma, edinilen bilgi ve deneyimleri paylaşma ve üretim süreçlerinde değerlendirebilme becerisi için sürekli bir meslek içi eğitim şarttır. Bu bağlamda mezun olanların sürekli eğitimini kurs, seminer, konferans ve yayın gibi faaliyetlerle gerçekleştirecek yapılara gereksinim vardır.

Bu nedenlerden dolayı halk kütüphanecilerinin hizmet içi eğitim gereksinimlerinin belirlenmesi ve analizi ile halk kütüphanecilerine gereksinim duydukları bilgi ve becerileri kazandırma yönünde eğitim sağlanması, karşımıza son derece önemli konular olarak çıkmaktadır.

 

Çalışmanın Amacı, Kapsamı ve Yöntemi

Araştırma kapsamında Türkiye’deki halk kütüphanelerinde görev yapan kütüphanecilerin hizmet içi eğitim gereksinimleri konusu irdelenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın amacı; “Türkiye’de halk kütüphanelerinde çalışan kütüphanecilerin, hizmet içi eğitime neden gereksinim duyduklarını, bu gereksinimlerinin boyutunu, özelliklerini ve nasıl bir hizmet içi eğitim istediklerini ortaya koymaktır”. Bu çerçevede araştırma hipotezimiz; “Türkiye’de halk kütüphanelerinde çalışan kütüphaneciler mesleki gelişmeleri izleyemedikleri, bu gelişmeleri hizmetlere uygulayabilecek bilgi ve beceriye sahip olmadıkları ve bağlı oldukları Bakanlığın ve diğer ilgili birimlerin bu konudaki destekleri yetersiz olduğu için hizmet içi eğitime gereksinim duymaktadırlar” biçiminde oluşturulmuştur. Çalışma, betimleme yöntemi ile anket ve görüşme teknikleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir.

Araştırmanın evrenini, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren halk kütüphanelerinde, kütüphaneci, müdür yardımcısı ve müdür kadrolarında görev yapan Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü mezunları oluşturmaktadır.

       

TABLO 1. Araştırmanın Evren ve Örneklem Tablosu

 

Halk Kütüphanesinde Çalışan Toplam

Anket uygulanan

Ön-test Uygulanan

 

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Müdür ve Müdür Yardımcısı

80

24,8

37

25,9

5

23,8

Kütüphaneci

243

75,2

106

74,1

16

76,2

Toplam

323

100,0

143

100,0

21

100,0

 

Görüldüğü gibi, araştırma evreninin kapsadığı kütüphaneci sayısı 323’tür. Çıngı (1990, s.261)’ya göre, 0,95 güven düzeyi ± 0,05 hoşgörü miktarına göre evreni temsil etmesi gereken örneklem sayısı 143’tür. Çalışmada evren 143 kütüphaneci ile örneklendiğinden, örneklem evreni temsil etmektedir. Örneklemin evreni temsil gücü %44,2’dir. Örneklem basit rastgele örnekleme tekniği ile belirlenmiştir. Belirlenen kütüphanecilerin 21’ine (%14) Aralık 2007 tarihinde, oluşturulan anketin uygulanabilir olup olmadığını anlamak, eksik ve hataları belirlemek için pilot uygulama (ön-test) yapılmıştır. Anket, bütün deneklere Ocak-Şubat 2008 tarihlerinde uygulanmıştır. Uygulanan anket yazılı anket olup, ikisi açık uçlu olmak üzere toplam 36 sorudan oluşmuştur.*

 

Hizmet İçi Eğitimin Tanımı ve Amacı

Literatürde konu ile ilgili bir çok tanımla karşılaşılmaktadır. Hizmet içi eğitim, Eğitim Terimleri Sözlüğü’nde (Oğuzkan, 1974, s.86) “kişilerin hizmetteki verim ve etkinliklerinin artırılması, gelişmeye yol açan bilgi, beceri ve anlayışların zenginleştirilmesini amaç edinen ve kurumların genel çalışma düzenini sürekli olarak etkileyen eğitim” olarak tanımlanmaktadır. Hizmet içi eğitim sektör ayrımı yapmaksızın, özel ve tüzel kişilere ait işyerlerinde, belirli bir maaş veya ücret karşılığında görevlendirilmiş ve çalışmakta olan bireylere, görevleri ile ilgili gerekli bilgi, beceri ve tutumları kazanmalarını sağlamak üzere yapılan eğitimdir (Taymaz, 1997, s.4; Aras, 1991, s.16; Demirel, 1993). Tanımlarda, “çalışanlara hizmetleri sırasında verimliliklerini artırmak için gerekli bilgi ve becerilerin kazandırılması” vurgusunun öne çıktığı söylenebilir.

Personelin iş için gerekli yeterliliklere sahip olması ve mesleki gelişimini sürdürmesi hizmet içi eğitimin en genel amacıdır. Hizmet içi eğitimin amacı, çalışanların kendileri ve örgüt yararı için bilgi, beceri ve tutumlarını değiştirmek ve geliştirmek, aynı zamanda yalnızca mesleki gelişmeyi değil çalışanların bireysel ve toplumsal gereksinimlerini de karşılamaktır (Açıkalın, 1991, s.3). Cervantes (1996, s.6)’e göre, eğitim sayesinde kurum içindeki her birey, yüksek kaliteli ürün ve hizmetler sunma; müşterilerine hızlı ve etkin hizmetler verebilme; süreç, ürün, hizmet, çalışma ilkeleri ve müşteri talepleri konusunda meydana gelen değişimleri kolay özümseyebilme; verimlilik, kalite ve maliyet açısından sorumluluk alabilme; sayıları ve karmaşıklıkları gün geçtikçe artan görevlerinde uzman, aynı zamanda esnek ve çok yönlü olabilme gibi konularda başarıya ulaşabilir. Tınaz (2000, s.14), çalışana topluluk kültürünün aşılanması yanında kişinin kendisine güveninin ve motivasyonunun arttırılması; kurumla çalışanlar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi; gereksinim görülen konularda bilgi, beceri ve davranış kazandırılması; bireyin geleceğe, değişikliğe, belli bir sisteme hazırlanması, alıştırılması ve uyumlu duruma getirilmesi amacıyla hizmet içi eğitim verildiğini belirtmektedir.

 

Hizmet İçi Eğitimin Türleri

Literatürde, hizmet içi eğitim etkinliklerinin belirlenmesinde değişik ve çeşitli ölçütler kullanılması nedeniyle, hizmet içi eğitim türlerinin farklı açılardan ele alındığı görülmektedir. Eğitimin yapıldığı yere, eğitime katılanların niteliklerine ya da hizmetteki aşamalarına göre farklı hizmet içi eğitim sınıflandırmaları yapılmaktadır.

Cevizbaş (2002, s.32), hizmet içi eğitimi, çalışanın adaylık aşamasında ya da hizmette bulunmasına göre sınıflandırmıştır. Adaylık aşamasındaki hizmet içi eğitim; uyarlama eğitimi ve hazırlık eğitiminden oluşmaktadır. Hizmet aşamasında ise temel eğitim, geliştirme eğitimi, bilgi tazeleme eğitimi, tamamlama eğitimi ve üst görevlere hazırlama eğitimi verilmektedir. Barkurt (1990, s.89) ve Yücel (1989, s.123) hizmet içi eğitimi adaylık aşamasında ya da hizmette bulunmasına göre önce ikiye ayırmış ancak yurt içi ve yurt dışı hizmet içi eğitimi ilave etmiştir. Gül (2000) ve Aytaç (2000) hizmet içi eğitim türlerini uygulama yerine göre kurum içinde ve kurum dışında olmak üzere ikiye ayırmış, uygulama evrelerine göre ise dört grupta toplamıştır.  Bunlar;

 

  1. Hizmete yeni giren personel için düzenlenen eğitim;
  2. Çalışmakta olan personel için yapılan eğitim;
  3. Kurumda görevi değiştirilecek personel için yapılan eğitim;
  4. Üst kademelere yükseltilecek personel için yapılan eğitim;

 

Tutum (1979, s.127) hizmet içi eğitimi uygulama zamanına göre ele almış ve iş başında hizmet içi eğitim ve iş dışında hizmet içi eğitim şeklinde ikiye ayırmıştır. Başaran (1989, s.240) hizmet içi eğitimi düzenleniş amaçlarına göre beş grupta toplamıştır. Bunlar, uyarlama eğitimi, adaylık eğitimi, geliştirme eğitimi, yükseltme eğitimi ve alan değiştirme eğitimidir. Taymaz (1997, s.8) ise hizmet içi eğitim türlerini uygulama evrelerine ve genel amaçlarına göre oryantasyon eğitimi, temel eğitim, geliştirme eğitimi, tamamlama eğitimi, yükseltme eğitimi, özel alan eğitimi olarak gruplandırmıştır.

Yukarıda sıralanan tanımlamalar sonucunda hizmet içi eğitim faaliyetleri aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir.

 

adsız

Şekil 1. Hizmet İçi Eğitim Türleri

Kütüphanelerde Hizmet İçi Eğitim

Bilgi ve iletişim alanındaki değişimler kaynakları ve hizmetleri etkilemekte, mesleğin her aşamasındaki personelin hizmet içi eğitime gereksinim duymasına neden olmaktadır (Ramaiah and Moorthy, 2002, s.25). Bu değişim sürecinde Cargill ve Webb (1988) kütüphanelerin geleneksel bilgi hizmetlerini sağlama yanında, kütüphanecilerin yeni beceriler geliştirmelerini ve teknolojiye dayalı yeni hizmetler sağlamaları konusunda da yeni roller üstlenmeleri gerektiğini ifade etmiştir. Diğer bir deyişle teknolojideki ve iletişim araçlarındaki hızlı gelişmeler kütüphanecilerin sürekli eğitimini gerektiren temel neden olarak görülmektedir (Nicholson, 1993, s.262).

Hem sanayileşmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde bilgi profesyonelleri çok büyük değişimlerle yüzyüze kalmaktadır. Toplumda meydana gelen sürekli ve hızlı gelişmeler ile teknik, politik ve ekonomik alandaki değişimler hem bireyleri hem de mesleki yapıları yeniden pozisyon bulmaya zorlamış, mesleki etkinliklerinse yeniden tanımlanmasını gerektirmiştir (Wormell, 1993, s. 336).

Morgan (1997, s.21) kütüphanecilerin değişen rolleri ile ilgili olarak en şiddetli tartışmaların bilgi teknolojilerinde yaşandığını ifade etmektedir. Kütüphaneciler, hizmetleri etkili ve nitelikli hale getirmek için değişen kullanıcı gereksinimlerini karşılamada bilgilerini ve teknoljiyi kullanma becerilerini sürekli geliştirmelidirler (Swarna, Prakasan ve Kumar, 2000).

Gürdal (2000, s.177) “Ekonomi ve teknoloji odaklı değişim ve gelişim olguları, varolanın çok üstünde yeni ve yüksek dü­zeyli niteliklere sahip insangücünü gerekli kılarken, sözkonusu gereksinimi karşılama çabası ile geliştirilen eğitim politikaları, değişimin kazandığı ivmeyi yakalayamaz hale gelmiştir.” demektedir. Değişim ve öğrenme süreci genelde bir arada yürümektedir. Bazen değişim öğrenmeyi bazen ise öğrenme değişimi gerektirmektedir. Her iki süreç de birbirine çok yakındır ve birbirini kapsamaktadır (Pollack ve Brown, 1998, s.13-20).

Hizmet içi eğitimin amacının kütüphanelerin teknolojik gelişmelere uyum sağlaması olduğu söylenebilir (Çelik, 1998, s.105). Kütüphanelerde hizmet içi eğitimin amaçlarını şöyle sıralayabiliriz (Noon, 1992; Khamadi, 1994):

 

  1. Verimli kütüphane hizmetleri için personele beceri ve yeterlilik sağlamak;
  2. Yüksek nitelikte hizmetler için yeni beceri ve yeterlilikleri geliştirmek;
  3. Personele hem kişisel hem de mesleki gelişim fırsatları sunmak;
  4. Kütüphanecilerin uzmanlık alanlarındaki eksiklikleri gidermek;
  5. Gereksinim duydukları alanlarda bilgi politikaları geliştirmek;
  6. Kütüphane personelinin ücret ve hizmet koşullarını geliştirmek;
  7. Kütüphanecilerin yönetim becerilerini geliştirmek;

Yukarıda sıralanan amaçlar ışığında kütüphanelerde hizmet içi eğitimin amaçları bireysel, eğitimsel ve ekonomik amaçlar olarak gruplanabilir. Hizmet içi eğitim, bireysel açıdan kütüphanecilerin uzmanlık alanlarındaki eksiklikleri giderecek, kariyerlerinde yükselmelerine yardımcı olacak yeni yeterlilikleri tanımlamayı, geliştirmeyi ve personele hem kişisel hem de mesleki gelişim fırsatları sunarak bu becerileri kazandırmayı amaçlamaktadır. Kütüphanecilerin hizmet içi eğitim ve gelişim programlarını izleyerek mesleki gelişimle ilgili programların zayıflıklarını ortaya çıkarmak hizmet içi eğitimin eğitimsel amacıdır. Hizmet içi eğitimin ekonomik amacı ise kütüphanecilerin ücret ve hizmet koşullarını geliştirmektir.

Kütüphanelerde uygulanacak hizmet içi eğitim programları belirli aşamalardan oluşmaktadır (Trotta, 1995, s.30). Bunlar:

 

  • Hizmet içi eğitimin konusu;
  • Hedef kitle;
  • Programın süresi;
  • Beklenen sonuçlar;
  • Hizmet içi eğitim yöntemleri;
  • Hizmet içi eğitimde kullanılacak yardımcı araçlar;
  • Hizmet içi eğitimin kurgulanması;
  • Diğer gereksinimler;

 

Kurumlar, mesleki kuruluşlar, kütüphanecilik eğitimi veren okullar, hizmet sağlayıcılar ve danışmanlar, kütüphaneciler için sürekli eğitim sağlayan kuruluşlar olarak gruplandırılabilir (Nicholson, 1993, s.264).

Kütüphanelerde hizmet içi eğitimin türleri dahili (internal) ve harici (external) olarak ikiye ayrılmıştır. Harici eğitim türünde personel çalıştıgı bölüm dışında eğitilmektedir. Katılımcılar genelde başka kütüphanelerden gelenlerle bir aradadırlar. Eğitimciler de yine kurum dışındandır. Dahili eğitim türünde, eğitim kütüphane içinde yapılmakta ve diğer kütüphane personelinden de yararlanılmaktadır. Dahili eğitimin farklı kurumlardan meslektaşlarla birarada olmaya imkan tanıyıp, katılımcıların yeni ilişkiler kurmasını sağlamaktadır (Lobban, 1997, s.16-17). Bunlar;

 

  • Bakarak yapmak,
  • İş dışı eğitim,
  • Atelye çalışmaları,
  • Seminerler,
  • Okuma ve kendi kendini eğitme,
  • Danışmanlık ve izleme,
  • Bir arada eğitim,
  • Personel değisimi ve başka kurumda görevlendirme,
  • Sağlayıcıların verdiği eğitim,
  • Kütüphane dışındaki konularda uzmanlık kursları,
  • Konferanslar,
  • Özel kurslar,
  • Kütüphane içinde verilen eğitim,
  • Internet tabanlı uzaktan öğrenim,

 

Sacchanand (2000) kütüphanecileri yetişkin öğrenici olarak görmektedir. Birer yetişkin öğrenici olan kütüphanecilerin tüm bilgi, beceri ve tavırlarını işyerlerine taşıdıklarını, öğrendikleri yeni şeyleri kendi kariyerleriyle ilişkilendirmeye aynı zamanda yeni fikirleri de değerlendirmeye gereksinim duyduklarını belirtmektedir. Bu nedenle hem kurum içi hem de kurum dışından desteğe ve kontrol duygusuna gereksinim duyan kütüphanecilerin en iyiyi öğrenmeleri için öğrendiklerini sahiplenme duygusu yaratılmalıdır. Aynı zamanda kullanıcıların beklentilerindeki değişimin personel gereksinimlerini etkilediği unutulmamalıdır.

 

Türkiye’de Kütüphanecilerin Hizmet İçi Eğitim Gereksinimlerine Yönelik Çalışmalar

Türkiye’de kütüphanecilerin hizmet içi eğitim gereksinimlerine yönelik bazı çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan ilki 1995 yılında Ankara’da kütüphanecilere yapılan bir anket çalışmasıdır. Bu çalışmada, anketi yanıtlayanların tümünün bilgilerini güncelleştirmek için eğitime gereksinim duydukları, %84’ünün lisans eğitiminin çalışma hayatını sürdürmelerinde yeterli olmadığı, %22’sinin ise bilgisayar ve benzeri teknolojik araç gereç kullanımına ilişkin hiç eğitim almadıkları ifade edilmiştir (Uçak, 1995).

Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi bünyesinde 2000 yılında gerçekleştirilen Eğitim İhtiyaç Araştırması Anketi’ne göre ise bilişim teknolojileri, ingilizce dil kursları, insan kaynakları ve kişisel beceri geliştirme konuları eğitim almak istenen konular olarak tespit edilmiştir (Holt ve Kızılaslan, 2004).

Konu ile ilgili olarak yapılan bir diğer çalışma Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nce gerçekleştirilen ve üniversite kütüphanecilerinin sürekli eğitim konusunda bir inceleme olan “Kütüphanecilikte Sürekli Eğitim: Ankara’da Bulunan Üniversite Kütüphaneleri Üzerine Bir İnceleme” adlı yüksek lisans tez çalışmasıdır (Mantar, 2003). Çalışmada, gereksinimlere göre düzenlenip planlanmış, zamanlaması yapılmış, eğitimden sorumlu kurum ve kişilerin kimler olacağı belirlenmiş ve bir program çerçevesinde hazırlanmış sürekli eğitim programlarıyla üniversite kütüphanecilerinin mesleki gelişmelere uyumunun sağlanabileceğini ifade edilmiştir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, Türk Kütüphaneciler Derneği ve Goethe Enstitüsü ana desteğinde, bütün illerdeki halk kütüphanecilerini kapsayan “Hedef Gruplara Yönelik Yaratıcı Kütüphane Hizmetleri Proje Geliştirme ve Halkla İlişkiler” seminerleri, kütüphanecilere yönelik gerçekleştirilen önemli hizmet içi eğitim çalışmalarından biridir. 2006-2007 yıllarında gerçekleştirilen seminerlere 303 kütüphaneci, yönetici ve eğitimci katılmıştır. Her birinde ortalama 33 katılımcının yer aldığı seminerler ile Türkiye’deki halk kütüphanelerinde çalışan kütüphaneci ve yöneticilerin yaklaşık %25’ine ulaşılmış ve eğitimden geçirilmiştir (Yılmaz, 2008, s.115).

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nce gerçekleştirilen “Üniversite Kütüphanelerinin Kataloglama Birimlerinde Çalışan Kütüphanecilerin Eğitim Gereksinimleri Üzerine Bir Araştırma” adlı yüksek lisans tez çalışmasında ise üniversite kütüphanecilerine anket uygulanmıştır (Özel, 2007). Anket sonuçlarına göre; kataloglama birimlerinde çalışan kütüphanecilerin mesleki bilgi ve becerilerini geliştirmelerinde büyük payı olan hizmet içi eğitimlerin kurumlar tarafından düzenlenmediği ve kütüphanelerin sürekli bir eğitim politikası bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bulgular ve Değerlendirme

Bu bölümde Türkiye’deki halk kütüphanelerinde çalışan kütüphanecilerin* hizmet içi eğitim gereksinimlerine yönelik olarak uygulanan anket verileri değerlendirilecektir.

 

Halk Kütüphanecilerinin Kişisel ve Mesleki Özellikleri

Halk kütüphanelerinde görev yapan lisans mezunu kütüphanecilerin büyük bölümü (%44,1) 1991-2000 yılları arasında mezun olmuşlardır. 2001 ve sonrası mezun olmuş lisans mezunu kütüphaneci oranı çok düşüktür (%11,8). Halk kütüphanelerinde büyük ölçüde orta yaş grubu olarak kabul edilebilecek kütüphaneciler çalışmaktadır.

Halk kütüphanesinde çalışılan süre, kütüphanecilerin mesleki deneyimleri anlamına gelmekte, bu deneyim ise kütüphanecilerin hizmet içi eğitim gereksinimini etkilemektedir. Bu nedenlerle kütüphanecilerin meslekte bulunma sürelerinin belirlenmesi araştırmamız açısından önem taşımaktadır. Araştırmaya katılan kütüphaneciler meslekte geçirdikleri yıl açısından değerlendirildiklerinde 1-5 yıl arası çalışan kütüphanecilerin oranının (%19,5) düşük olduğu görülmektedir. Diğer bir deyişle 5 yıldan daha fazla süredir halk kütüphanelerinde çalışanların çoğunluğu (%80,5) oluşturduğu anlaşılmaktadır. Halk kütüphanelerinde çalışan kütüphanecilerin en büyük çoğunluğunu (%42) ise 6-15 yıl arası çalışanlar oluşturmaktadır.

Araştırmaya katılan kütüphanecilerin çok az bölümü (%4,9) üniversitede aldıkları eğitimin, halk kütüphanelerinde işe başladıklarında “hiç yeterli olmadığını” ifade etmişlerdir. Anlaşılacağı üzere kütüphaneciler üniversiteden mezun olup ilk işe başladıklarında gereksinim duydukları bilgi ve beceriye kısmen sahiptirler. Üniversitede alınan eğitimin halk kütüphanelerinde işe başlandığı zaman “tamamen” ya da “büyük ölçüde yeterli oldu”ğunu  söyleyen kütüphanecilerin oranı her ne kadar %50’nin üzerinde olsa da, kütüphanecilerin %40,6’sının aldıkları eğitimi işe başladıklarında “çoğu zaman yeterli bulmaması” dikkate alınması gereken bir olguya işaret etmektedir.

Halk kütüphanelerinin halen var olan rollerinin gelecekte değişip değişmeyeceğine ilişkin kütüphaneci görüşleri, onların hem kurumlarını algılayış niteliği hakkında ipucu vermekte hem de gelecekte hizmet içi eğitime gereksinim duyup duymayacaklarına ışık tutmaktadır. Kütüphanecilerin büyük bir bölümü (%90,9) halk kütüphanelerinin ve kütüphanecilerin mevcut rollerinin değişeceğini düşünmektedirler. Bir başka deyişle, kütüphaneciler halk kütüphanelerini “durağan” kurumlar olarak algılamamaktadırlar.

 

 

Kütüphanecilerin Mesleki Gelişmeleri İzleme Durumları  

Araştırmamız kapsamında kütüphanecilerin kendi olanakları doğrultusunda hangi mesleki gelişmeleri ne kadar izleyebildiklerini belirlemek ve eğer izleyemiyorlarsa bunların nedenleri konusunda yine kendi düşüncelerini öğrenmek önemli görünmektedir.

TABLO 2. Kütüphanecilerin Mesleki Gelişmeleri Ne Kadar İzleyebildikleri

Görüşler

Sayı

%

Hiç izleyemiyorum

14

9,8

Nadiren izleyebiliyorum

80

55,9

Çoğunlukla izleyebiliyorum

43

30,1

Her zaman izleyebiliyorum

6

4,2

Toplam

143

100,0

 

Tablo 2’ye göre; mesleki gelişmeleri “hiç izleyemeyen” kütüphaneciler ile “nadiren” izleyebilen” kütüphanecilerin oranı toplam içinde üçte ikiye (%65,7) ulaşmaktadır. Mesleki gelişmeleri her zaman izleyebilme olanağına sahip kütüphanecilerin oranının ise sadece %4,2 olması bu gereksinimin bireysel çabalara bırakılamayacağını göstermektedir.

Mesleki gelişmeleri izleyememe nedenlerine bakıldığında aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır.

TABLO 3. Kütüphanecilerin Mesleki Gelişmeleri Yeterince İzleyememe Nedenleri

 

 

Evet

Hayır

Toplam

Nedenler

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Bakanlığın olanak sağlamaması

82

57,3

61

42,7

143

100

Ekonomik yetersizlikler

54

37,8

89

62,2

143

100

İşlerin yoğunluğu

37

25,9

106

74,1

143

100

Yöneticilerin önem vermemesi

35

24,5

108

75,5

143

100

Yöneticilerin engelleyici tutumu

14

9,8

129

90,2

143

100

 

Tablo 3’ten anlaşılacağı üzere, kütüphanecilerin büyük çoğunluğu (%57,3) mesleki gelişmeleri izleyememe nedenini bağlı oldukları birim tarafından olanak sağlanmaması olarak belirtmişlerdir. Bir başka deyişle, kütüphaneciler mesleki gelişmeleri izleyebilme olanağı yaratma konusunda sorumluluğun bağlı bulundukları Bakanlığa ait olduğunu düşünmektedirler. Ankete katılan deneklerin bu konuda en önemli ikinci neden olarak gördükleri unsur ekonomik yetersizliklerdir. Çok büyük oranda kütüphaneci (%74,1) iş yoğunluğunun mesleki gelişmeleri izlemeye engel oluşturmadığını belirtmiştir. Bu konuda yöneticilerin genelde engelleyici bir tutum sergilemedikleri (%9,8) anlaşılmaktadır.

Kütüphanecilerin hangi mesleki gelişmeleri, ne kadar izleyip izleyemedikleri hizmet içi eğitim bağlamında değerlendirilmesi gereken bir konudur. Buna ilişkin veriler Tablo 4’te yer almaktadır.

TABLO 4. Kütüphanecilerin Çeşitli Mesleki Gelişmeleri İzleme Durumları

 

 

   Evet

           Hayır

       Kısmen

        Toplam

Mesleki gelişmeler

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Teknik hizmetler

61

42,7

31

21,7

51

35,7

143

100

Okuyucu hizmetleri

61

42,7

34

23,8

48

33,6

143

100

Web hizmetleri

49

34,3

52

36,4

42

29,4

143

100

Çevrimiçi kataloglar

41

28,7

57

39,9

45

31,5

143

100

Yaşam boyu öğrenme

40

28,0

60

42,0

43

30,1

143

100

Bilgi okuryazarlığı

39

27,3

58

40,6

46

32,2

143

100

Halkla ilişkiler ve pazarlama

38

26,6

60

42,0

45

31,5

143

100

Telif hakları

35

24,5

64

44,8

44

30,8

143

100

Dijitalleştirme

32

22,4

71

49,7

40

28,0

143

100

Elektronik kaynaklar

27

18,9

64

44,8

52

36,4

143

100

 

Kütüphanecilerin büyük çoğunluğunun, bilgi ve iletişim teknolojileri (dijitalleştirme %49,7; elektronik kaynaklar %44,8; bilgi okuryazarlığı % 40,6; çevrimiçi kataloglar % 39,9), telif hakları (%44,8) ve yaşam boyu öğrenme (%42,0) gibi halk kütüphanelerinin çalışma alanı kapsamında olup gittikçe yaygınlaşan, güncel konularla ilgili mesleki gelişmeleri yarıya yakın oranlarla izleyemedikleri anlaşılmaktadır. Buna karşın, araştırmaya katılan kütüphaneciler, daha çok kütüphanelerin genel ve geleneksel alanlarından sayılabilecek teknik hizmetler (%42,7) ile okuyucu hizmetleri (%42,7) konulardaki gelişmeleri daha çok izleyebildiklerini ifade etmişleridir.

 

Kütüphanecilerin Yenilikleri Kütüphanelerine Uygulayabilme Yeterlilikleri

Kütüphanecilerin mesleki gelişmeleri çalıştıkları kütüphanelerde uygulamaya aktarıp  aktaramadıklarını belirlemek hizmet içi eğitim gereksinimlerinin değerlendirilmesi aşamasında bir ön koşuldur. Araştırmaya katılan kütüphanecilerin en büyük bölümü (%62,2) halk kütüphaneleri ile ilgili yenilikleri çalıştıkları kütüphanede ancak kısmen uygulama olanağına sahipken, çok küçük bir bölümü (%12,6) yenilikleri tamamen uygulamaya aktarabilmektedir. Mesleki yenilikleri kütüphanelerde tamamen uygulayabilen kütüphanecilerin oranının en düşük oran (%12,6) olması, hiç uygulayamayanların ise bunun iki katına (%25,2) ulaşması dikkat çekicidir. Bu veriler aynı zamanda kütüphanecilerin hizmet içi eğitime gereksinim duyduklarını da ortaya koymaktadır.

Kütüphanecilerin mesleki gelişmeleri izleyip, yeniliklerden haberdar olmaları bu yeniliklerin uygulamaya aktarılması için her zaman yeterli olamamaktadır. Kütüphanecilerin aynı zamanda bu gelişmeleri uygulamaya aktaracak bilgi ve beceriye de sahip olmaları gerekmektedir. Bu nedenle kütüphanecilerin bu bilgi ve beceriye sahip olup olmadıklarını anlamak, sahip değillerse bu konuda sorumlu olarak gördükleri ve bağlı oldukları birimler tarafından hizmet içi eğitim verilip verilmediğini anlamak, hizmet içi eğitim gereksinimlerinin belirlenmesi aşamasında önemlidir. Tablo 5, bu konuda ayrıntılı veriler sunmaktadır.

 

TABLO 5. Kütüphanecilerin Mesleki Yenilikleri Uygulamada Bilgi ve Beceriye Gereksinim Duyup Duymadıkları ve Bakanlığın Bu Konudaki Katkısı

 

 

Evet

Hayır

Toplam

Bilgi ve beceri gereksinimi ve karşılanması

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Mesleki yenilikleri uygulamada bilgi ve beceriye gereksinim duyuyor musunuz?

 

127

88,8

16

11,2

143

100

Mesleki yenilikleri uygulamada gereksinim duyduğunuz bilgi ve becerileri Bakanlık ve diğer ilgili birimler kazandırıyor mu?

7

4,9

136

95,1

143

100

 

Kütüphanecilerin çok büyük bir bölümü (%88,8) halk kütüphaneleri ile ilgili yenilikleri çalıştıkları kütüphanelerde uygulamada bilgi ve beceriye gereksinim duyduğunu ifade etmiştir. Kütüphanecilerin tamamına yakını (%95,1) ise gereksinim duydukları bu bilgi ve becerilerin bağlı oldukları birim (Bakanlık veya Valilik) tarafından kazandırılmadığını düşünmektedir. Her iki konudaki yüksek oranlar hem hizmet içi eğitimin kütüphaneciler için zorunlu bir gereksinim olduğunu hem de bu konuda Bakanlık ve ilgili diğer birimlerin sorumluluklarını büyük ölçüde yerine getirmediklerini göstermektedir.

Kütüphanecilerin Hizmet İçi Eğitim Gereksinimleri

Kütüphanecilerin hizmet içi eğitime duydukları gereksinim konusunda kendi düşüncelerini öğrenmek; kendi durumlarını değerlendirmelerini sağlamak; eğer hizmet içi eğitime gereksinim duyuyorlarsa bunun nedenlerini belirlemek araştırmanın en önemli amaçları arasında yer almaktadır.

 

TABLO 6.         Kütüphanecilerin Mesleki Konularda Hizmet İçi Eğitime Gereksinim Duyup Duymadıkları

 

Görüşler

Sayı

%

Evet

128

89,5

Hayır

15

10,5

Toplam

143

100,0

 

Araştırmaya katılan kütüphanecilerin çok büyük bir bölümü (%89,5) hizmet içi eğitime gereksinim duyduğunu ifade etmiştir. Bu tablo verileri kütüphanecilerin hizmet içi eğitime gereksinim duyduklarını net bir biçimde ortaya koymaktadır. 10 kütüphaneciden 9’unun bu nitelikte bir eğitime gereksinim duyması sorunun hem boyutunu hem de aciliyetini göstermektedir.

Kütüphanecilerin hizmet içi eğitime ilişkin olarak açık biçimde ortaya konan gereksinimlerinin nedenlerini belirlemek araştırma açısından büyük önem taşımaktadır.

 

TABLO 7. Kütüphanecilerin Hizmet İçi Eğitime Gereksinim Duyma Nedenleri

 

 

Evet

Hayır

Toplam

Nedenler

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Mesleki gelişmeleri kütüphanedeki hizmetlere uyarlamada gereksinim duyduğum bilgi ve becerileri artırmak için.

105

73,4

38

26,6

143

100

İşteki başarı, motivasyon ve memnuniyetini artırmak için.

102

71,3

41

28,7

143

100

Mesleki gelişmeleri yeterince izleyemediği için.

78

54,5

65

45,5

143

100

Bakanlığın veya diğer ilgili birimlerin hizmet içi eğitim konusundaki destekleri yetersiz olduğu için

70

49,0

73

51

143

100

Kişisel gelişim için

67

46,9

76

53,1

143

100

Üniversitede alınan eğitim yetersiz olduğu için

38

26,6

105

73,4

143

100

Meslekte yükselebilmek için.

37

25,9

106

74,1

143

100

 

Mesleki gelişmeleri kütüphane hizmetlerine uygulamada gereksinim duyulan bilgi ve beceriyi arttırmak (%73,4) ile iş yaşamlarında başarı, motivasyon ve memnuniyeti arttırmanın (%71,3) kütüphanecilerin hizmet içi eğitime gereksinim duymalarının en önemli nedenleri olduğu anlaşılmaktadır. Kütüphanecilerin ancak küçük bir bölümünün (%25,9) hizmet içi eğitimin meslekte yükselmeye etkisi olduğunu düşünmesi ilgi çekici bir sonuçtur. Mesleki gelişmeleri yeterince izleyememe (%54,5), Bakanlık ve ilgili diğer birimlerin bu konudaki yetersizlikleri (%49) ve kişisel gelişim kaygıları (%46,9) kütüphanecilerin hizmet içi eğitim gereksinimlerinin diğer önemli nedenleri arasında yer almaktadır. Bu konuda üniversitede aldıkları eğitimin yetersizliği ciddi bir neden olarak görülmemektedir.

Kütüphanecilerin Hizmet İçi Eğitim Fırsatlarına Karşı Tutumları

Kütüphanecilerin hizmet içi eğitim fırsatlarına karşı sergiledikleri tutumlar ortaya konarak hizmet içi eğitime duyulan gereksinimin gerçekten içsel bir gereksinim olup olmadığı öğrenilmeye çalışılmıştır. Diğer bir deyişle, kütüphanecilerin hizmet içi eğitim gereksinimlerinin kişisel bir duygu ve düşünceden mi yoksa dışsal bir zorunluluktan mı kaynaklandığını belirlemek hedeflenmiştir. Tablo 8’de kütüphanecilerin hizmet içi eğitim fırsatlarına karşı sergiledikleri genel tutumlara ilişkin görüşleri sıralanmıştır.

                      TABLO 8. Kütüphanecilerin Hizmet İçi Eğitim Fırsatlarına Karşı Genel Tutumları

 

Hizmet içi eğitim fırsatlarına karşı kütüphanecilerin tutumları

Sayı

%

Her hizmet içi eğitime katılmaya çalışırım

88

61,5

İlgi çekici konularda hizmet içi eğitimlere katılmaya çalışırım

50

35,0

Hizmet içi eğitime yasal zorunluluk varsa katılırım

3

2,1

Hizmet içi eğitime yöneticimin zorlamasıyla katılırım

2

1,4

Hizmet içi eğitime katılmak istemem

0

0,0

Toplam

143

100,0

 

Araştırmaya katılan kütüphaneciler çok büyük oranda (%61,5) hizmet içi eğitime katılmaya çalışacaklarını ifade etmişlerdir. Hiçbir kütüphaneci hizmet içi eğitime katılmamayı düşünmemektedir. Hizmet içi eğitim etkinliklere yasal bir zorunluluk nedeniyle (%2,1) veya amir zoru ile katılma (%1,4) seçeneklerinin son derece düşük oranlarda işaretlenmiş olması kütüphanecilerin düzenlenecek hizmet içi eğitim etkinliklerine katılmada istekli olduklarını göstermektedir. Araştırmaya katılan kütüphanecilerin üçte ikiye yakın bölümü (%61,5) gerçekleştirilecek her hizmet içi eğitim etkinliğine katılmaya çalışacağını belirtmiştir. Kütüphanecilerin hangi konuda olursa olsun her türden hizmet içi eğitime katılma eğiliminde olduklarını yansıtan bu veri, gereksinimin boyutunu bir başka açıdan ortaya koymaktadır. Yönetici zorlaması sonucu böyle bir eğitime katılacağını belirten sadece 2 kütüphanecinin olması, bu gereksinimin dışsal zorlama ile ilgisinin bulunmadığını göstermektedir.

Kütüphanecilerin kendileri için düzenlenecek hizmet içi eğitim etkinliklerine hangi nedenlerle katılmak istemeyebilecekleri de incelenmesi gereken bir konudur.

TABLO 9. Kütüphanecilerin Hizmet İçi Eğitime Katılmayı İstememe Nedenleri

 

Evet

Hayır

Toplam

Nedenler

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Eğitim için ücret harcama yapması gerekiyorsa

34

23,8

109

76,2

143

100

Konu ilgi çekici değilse ve konuyu yararlı bulmuyorsa

31

21,7

112

78,3

143

100

Ulaşım sorunu varsa

23

16,1

120

83,9

143

100

Hizmetlerde fazla bir şeyi değiştiremeyeceğini düşünüyorsa

19

13,3

124

86,7

143

100

Eğitimi verenleri yeterli bulmuyorsa

19

13,3

124

86,7

143

100

Yeterince zamanı yoksa

13

9,1

130

90,9

143

100

Yönetici engelleyici bir tutum takınırsa

11

7,7

132

92,3

143

100

Görevde yükselmeye bir yararı olmayacaksa

7

4,9

136

95,1

143

100

 

Araştırmaya katılan kütüphanecilere hangi nedenlerden dolayı hizmet içi eğitime katılmak istemeyecekleri sorulmuş, kütüphanecilerden elde edilen yanıtlar Tablo 9’da sıralanmıştır. Kütüphaneciler en çok (%23,8) ödenmesi gereken bir maliyetin bulunması halinde hizmet içi eğitime katılmayı istemediklerini ifade etmişlerdir. Ayrıca konunun ilgi çekici olmaması (%21,7) ve eğitim etkinliğinin gerçekleştirildiği yere ulaşımda sorun yaşanması olasılığı (%16,1) diğer önemli katılmama nedenleri olarak göze çarpmaktadır. Yöneticinin engelleyici tutum takınması (%7,7) ve görevde yükselmeye bir etkisinin olmayacağı düşüncesinin (%4,9) kütüphanecilerinin hizmet içi eğitime katılmamalarında en düşük oranlı nedenler olarak son sırada yer alması dikkat çekicidir. Bu durum kütüphanecilerin sözü edilen eğitim konusunda son derece istekli oldukları, kişisel bir beklenti içinde bulunmadıkları ve mesleki kaygılarla hareket ettikleri biçiminde yorumlanabilir. Mevcut hizmetlere olumlu bir etkisi olmayacağını düşünüyorsa hizmet içi eğitime katılmayacağını ifade eden kütüphanecilerin oranı düşüktür (%13,3). Diğer bir deyişle kütüphanecilerin büyük bir kısmı hizmet içi eğitimler hizmetlere bir katkı sağlayamayacağını düşünseler bile bu durum eğitime katılma isteğini engellememektedir. Yine benzer bir yaklaşımla, eğitimi verenleri yeterli bulmamanın (%13,3)  hizmet içi eğitime katılmama nedeni olarak görülmediği söylenebilir.

 

Kütüphanecilerin Katıldıkları Hizmet İçi Eğitimler

Kütüphanecilerin hizmet içi eğitim gereksinimlerinin boyutunu anlayabilmek için daha önce katıldıkları hizmet içi eğitim etkinlikleri hakkındaki görüşlerini belirleyebilmek, bu hizmet içi eğitimlerin kütüphanecilerin beklentilerini ne kadar karşıladığını, öğrenilenlerin uygulamaya aktarılıp aktarılmadığını ortaya koymak son derece önemlidir.

 

 

TABLO 10. Kütüphanecilerin Mesleki Yaşantıları Boyunca Katıldıkları Hizmet İçi Eğitim Sayıları

 

Hizmet içi eğitime katılma sayısı

Sayı

%

Hiç

19

13,3

Bir kaç

94

65,7

5-10

27

18,9

11 ve daha fazla

3

2,1

Toplam

143

100,0

 

Mesleki yaşantıları boyunca hiçbir hizmet içi eğitim etkinliğine katılmayan kütüphanecilerin oranı (%13,3) ile sadece birkaç kez katılanların oranının (%65,7) ulaştığı düzey %80’i bulmaktadır. Bu oran halk kütüphanelerinde çalışan kütüphaneciler için gerçekleştirilen hizmet içi eğitim etkinliklerinin yetersizliğini ve bu konudaki gereksinimin büyüklüğünü ifade etmektedir. %80 düzeyinde bir yetersizlik çok ciddi bir soruna işaret olarak değerlendirilebilir.

Araştırmada elde edilen bir başka veriye gore, son iki yılda yeterli sayıda hizmet içi etkinliğe katılan kütüphanecilerin oranı son derece düşük görünmektedir. Kütüphanecilerin yalnızca %7’si bu oranda bir eğitimden geçme olanağı yakalamıştır. Dört kütüphaneciden birinin son iki yılda hiçbir hizmet içi eğitim etkinliğine katılamamış olması önemli bir eksikliği dile getirmektedir.

Katıldıkları hizmet içi eğitim etkinliklerinde elde ettikleri bilgi ve becerileri uygulamaya tümüyle ya da kısmen aktardıklarını söyleyen kütüphanecilerin oranının %79,8’e ulaşması, alınan bu eğitimlerin yararlı ve gerekli olduğu biçiminde yorumlanabilir.

Kütüphanecilerin en büyük bölümü (%46,3) katıldıkları hizmet içi eğitim programlarının beklentilerini büyük ölçüde karşıladığını belirtmişlerdir. Buna karşın, bu eğitim etkinliklerinin beklentilerin çok azını karşıladığını belirtenlerin oranı (%44,6) azımsanmayacak düzeydedir. Bu oran bugüne kadar gerçekleştirilen hizmet içi eğitim etkinliklerine yönelik bir eleştiriyi de ifade etmektedir.

 

 

Hizmet İçi Eğitimin Yararları

Araştırmamızda kütüphanecilerin hizmet içi eğitimin bireysel ve kurumsal yararları konusundaki düşünceleri öğrenilerek, hizmet içi eğitimi yararlı görüp görmedikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bu konuda elde edilen veriler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

 

 

TABLO 11. Kütüphanecilere Göre Hizmet İçi Eğitimin Bireysel Yararları

 

Evet

Hayır

Toplam

Bireysel yararlar 

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Mesleki konularda kendine güveni artırır.

119

83,2

24

16,8

143

100

Motivasyon, başarı ve memnuniyeti arttırır.

115

80,4

28

19,6

143

100

Mesleki yeterliliği arttırır.

108

75,5

35

24,5

143

100

Görevde yükselmeye katkı sağlar.

48

33,6

95

66,4

143

100

Ücrette artış sağlar.

7

4,9

136

95,1

143

100

Bir yarar sağlamaz.

4

2,8

139

97,2

143

100

Hizmet içi eğitimin bireysel yararları 

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Gelişmelerin hizmetlere yansıtılması kolaylaşır.

115

80,4

28

19,6

143

100

 
Kütüphanede çalışma verimliliği artar.

111

77,6

32

22,4

143

100

 
Kütüphanenin genel kalitesi artar.

96

67,1

47

32,9

143

100

 
Kütüphane yönetim sorunları azalır.

37

25,9

106

74,1

143

100

 
İşten ayrılmalar azalır.

10

7,0

133

93

143

100

 
Bir yarar sağlamaz.

3

2,1

140

97,9

143

100

 

 

Hizmet içi eğitimin kişisel düzeyde yararı konusunda kütüphaneciler olumlu düşünceye sahiptirler. Bu anlamda hizmet içi eğitimin bir yararı olmayacağını düşünen kütüphanecilerin oranı son derece düşüktür (%2,8). Buna karşın, bu eğitimin mesleki kimlikte güven yaratacağı (%83,2), motivasyon, başarı ve memnuniyeti arttıracağı (%80,4) ve genelde mesleki yeterliliği arttıracağı (%75,5) düşüncesi yaygındır. Kütüphanecilerin, hizmet içi eğitimi ücretlere olumlu yansıyacak bir etkinlik olarak görmedikleri de  (%49) anlaşılmaktadır.

Kütüphaneciler hizmet içi eğitimin kuruma ilişkin olası yararları konusunda da son derece olumlu düşünmektedirler. Böyle bir eğitimin yararı olmayacağını düşünen kütüphanecilerin oranı (%2,1) son derece düşüktür. Hizmet içi eğitimin kurumsal düzeyde sağlayacağı yararlar kütüphanecilere göre, “gelişmelerin hizmetlere daha kolay yansıtılması” (%80,4), “kütüphanelerdeki verimliliğin artması” (%77,6) ve “kütüphanenin genel niteliğinin yükselmesi” (%67,1) noktalarında yoğunlaşmaktadır.

 

 

Hizmet İçi Eğitimde Kurumsal Sorumluluk

Kütüphanecilerin gereksinim duydukları bilgi ve beceriyi sağlamada hangi kurumları sorumlu gördüklerini anlamak ve bu konudaki düşüncelerini öğrenmek, kütüphaneciler için hazırlanacak hizmet içi eğitim programlarının çerçevesini oluşturmada önemlidir.

 

 

TABLO 12. Kütüphanecilere Göre Hizmet İçi Eğitim Konusunda Kurumların Sorumluluk Dereceleri

 

 

Kurumlar 

 

Kültür ve Turizm

Bakanlığı

İlgili diğer birimler

Mesleki dernekler

Üniversite

Belediye

Sorumluluk dereceleri

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

1. derece

127

88,8

7

4,9

10

7,0

9

6,3

7

4,9

2. derece

7

4,9

50

35,0

41

28,7

40

28,0

4

2,8

3. derece

1

0,7

33

23,1

58

40,6

42

29,4

7

4,9

4. derece

1

0,7

47

32,9

31

21,7

44

30,8

7

4,9

5. derece

7

4,9

6

4,2

3

2,1

8

5,6

118

82,5

Toplam

143

100

143

100

143

100

143

100

143

100

 

Tablo 12’ye göre kütüphaneciler hizmet içi eğitim konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı açık bir biçimde (%88,8) birinci derecede sorumlu olarak görmektedirler. İkinci derecede Valilikler ile Kaymakamlıkları (%35) sorululuk sahibi olarak düşünürlerken, bunu mesleki dernekler (%40,6) ve üniversitelerin Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümleri (%30,8) izlemektedir. Bu konuda belediyeler henüz sorumlu olarak görülmemektedirler.

 

Hizmet İçi Eğitimin Unsurları 

Kütüphanecilere uygulanacak bir hizmet içi eğitim programından yarar sağlamak için kütüphanecilerin hizmet içi eğitimde en çok önem verdikleri unsurları belirlemek gerekmektedir.

 

 

 

TABLO 13. Kütüphanecilere Göre Hizmet İçi Eğitimin En Önemli Unsurları

 

Önem derecesi

 

1.

derece

2.

derece

3.

derece

 

Hayır

 

Toplam

Hizmet içi eğitimin en önemli unsurları

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%
Hizmet içi eğitim içeriğinin ilgi çekici ve gereksinimlere yönelik olması.

74

51,7

27

18,9

6

4,2

36

25,2

143

100

Hizmet içi eğitimin zamanının uygun ve süresinin  yeterli olması.

28

19,6

19

13,3

17

11,9

79

55,2

143

100

Hizmet içi eğitim konuların teori-uygulama ilişkisinin dengeli olması.

26

18,2

41

28,7

23

16,1

53

37

143

100

Hizmet içi eğitimi verecek eğiticilerin niteliğinin yeterli olması.

12

8,4

24

16,8

26

18,2

81

56,6

143

100

Hizmet içi eğitimin gerçekleştirildiği yerin (şehir) ve kurumun (mekan) uygun olması.

10

7,0

16

11,2

17

11,9

100

69,9

143

100

Hizmet içi eğitim programın yoğunluğunun dengeli olması.

4

2,8

6

4,2

7

4,9

126

88,1

143

100

Hizmet içi eğitimin türü ve kullanılan yöntemlerin uygun olması.

3

2,1

4

2,8

16

11,2

120

83,9

143

100

Hizmet içi eğitimin idari organizasyonunun iyi olması.

2

1,4

6

4,2

16

11,2

119

83,2

143

100

Katılımcı sayısının uygun olması.

1

0,7

0

0,0

3

2,1

139

97,2

143

100

 

Araştırmaya katılan kütüphanecilere göre hizmet içi eğitimin en önemli unsuru eğitim içeriğinin ilgi çekici ve gereksinimlere yönelik olmasıdır (%51,7). Kütüphaneciler ikinci derecede önemli unsur olarak, anlatılan konuların teori-uygulama ilişkisinin dengeli olmasını (%28,7) ve üçüncü derecede de eğiticilerin niteliğinin yeterli olmasını (%18,2) belirtmişlerdir.  Hizmet içi eğitimin verildiği yer, programın yoğunluğu, eğitim yöntemleri, organizasyon ve katılım sayısı önemli görülmemektedir.

Hizmet İçi Eğitimde Kütüphanecilerin Tercihleri

Kütüphanecilerin hangi konularda hizmet içi eğitime gereksinim duyduklarını, hangi hizmet içi eğitim türü ve yöntemlerini tercih ettiklerini, hizmet içi eğitimin yeri, sıklığı, süresi konusundaki düşüncelerini, eğitimin kim tarafından verilmesini istediklerini ve teori- uygulama ilişkisine yönelik eğilimlerini belirlemek kütüphaneciler için tasarlanacak bir hizmet içi eğitimden en çok yararı sağlamada son derece önemlidir.

TABLO 14. Kütüphanecilerin Hizmet İçi Eğitim Almak İstedikleri Konular  

 

 

Evet

Hayır

Toplam

Hizmet içi eğitim almak istenen konular  

Sayı

%

Sayı

%

Sayı

%

Kütüphane hizmetlerinde dijitalleştirme

92

64,3

51

35,7

143

100

Kütüphane işlem ve hizmetlerinin otomasyonu

79

55,2

64

44,8

143

100

Elektronik bilgi erişim

76

53,1

67

46,9

143

100

Halk kütüphanesi yönetimi

71

49,7

72

50,3

143

100

Yasal yapı (mevzuat)

70

49,0

73

51,0

143

100

İnternet ve bilgisayar kullanımı

66

46,2

77

53,8

143

100

Halkla ilişkiler ve pazarlama,

57

39,9

86

60,1

143

100

Personel yönetimi

57

39,9

86

60,1

143

100

İnsan psikolojisi

51

35,7

92

64,3

143

100

Proje yönetimi

50

35,0

93

65,0

143

100

Kataloglama, sınıflama, metadata

34

23,8

109

76,2

143

100

Kütüphane mimarisi ve iç tasarım

33

23,1

110

76,9

143

100

Okuma alışkanlığı

30

21,0

113

79,0

143

100

 

Araştırmaya katılan kütüphanecilerin en çok dijitalleştirme (%64,3), otomasyon (%55,2) ve elektronik bilgi erişim (%53,1) konularında hizmet içi eğitim almak istedikleri anlaşılmaktadır. Her üç konunun da bilişim alanıyla ilgili olması ve araştırmaya katılan kütüphanecilerin yarısından fazlası tarafından seçilmiş olması dikkat çekicidir. Kataloglama, sınıflama, metadata gibi teknik hizmetlere ilişkin konularda (%23,8), ayrıca kütüphane mimarisi (%23,1) ve okuma alışkanlığı konularında (%21) hizmet içi eğitime katılmak isteyen kütüphanecilerin oranı düşük görünmektedir. Kütüphanecilerin ilk üç sırada tercih ettikleri hizmet içi eğitim konuları onların mesleki gelişmeleri yakından izledikleri ve teknolojiye ilişkin değişimleri öğrenmek istediklerini göstermektedir. Bu tercih eğilimleri aynı zamanda, onların bu konularda yeterince bilgi ve beceriye sahip olmadıklarını da yansıtmaktadır.

Araştırmada elde edilen diğer bazı verilere göre;

Kütüphanecilerin en çok (%42,7) tercih ettikleri hizmet içi eğitim sıklığı  “yılda iki”dir.  Bir başka deyişle, kütüphaneciler sık aralıklarda hizmet içi eğitimi tercih etmetedirler. Hizmet içi eğitimin tekrar edileceği zaman sıklığı artıkça o hizmet içi eğitimin tercih edilme oranı da artmaktadır.  Kütüphaneciler 2 yılda 1 kez ve daha az biçimde gerçekleştirilecek hizmet içi eğitimi sayısal olarak uygun görmemektedirler.

Kütüphanecilerin büyük çoğunluğu (%90,3) hizmet içi eğitimin üç günden az olmaması gerektiğini düşünmektedirler. Hizmet içi eğitim süresinin en az “5 gün ya da daha fazla” olmasını isteyen kütüphanecilerin oranının %65,8’e ulaşması da dikkat çekicidir. Hizmet içi eğitimin süresinin 1-2 gün olmasını tercih eden kütüphanecilerin oranı sadece %9,8’dir. Kütüphaneciler tarafından en çok (%40,6) tercih edilen hizmet içi eğitim süresi “beş gün”dür.

Araştırmaya katılan kütüphanecilerin büyük çoğunluğu hizmet içi eğitimde eğitici olarak Bakanlık personelinden çok, üniversitelerin Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümlerindeki öğretim elemanları (%74,1) ile halk kütüphanelerinde çalışan deneyimli yönetici ve kütüphanecileri (%71,3) tercih etmektedirler. Bakanlık personelinin eğitimci olarak tercih edilme oranının düşük olması hizmet içi eğitim planlamasında dikkat edilecek unsurlardan biri olmalıdır.

Kütüphanecilerin büyük bir çoğunluğu (%62,2) hizmet içi eğitimin içeriğinde kuram ve uygulamanın eşit ağırlıkta olmasını tercih etmektedirler. Uygulama ağırlıklı eğitimi tercih edenlerin oranı %34,3 iken, kuram ağırlıklı hizmet içi eğitim içeriğinin sadece %0,7 oranında tercih edilmiş olması yine olası hizmet içi eğitim planlarında dikkate alınması gereken önemli bir konudur.*

 

Sonuç ve Öneriler

“Türkiye’de halk kütüphanelerinde çalışan kütüphanecilerin, hizmet içi eğitime neden gereksinim duyduklarını, bu gereksinimlerin boyutunu, özelliklerini ve nasıl bir hizmet içi eğitim istediklerini ortaya koymak” amacıyla, gerçekleştirdiğimiz çalışma sonucunda elde edilen sonuçlar şöyle sıralanabilir.

 

  1. Kütüphanecilerin büyük çoğunluğu beş yıl ve daha fazla bir süredir halk kütüphanelerinde çalışmaktadır. Dolayısıyla, halk kütüphanelerinde çalışan kütüphanecilerin meslekte deneyimli oldukları söylenebilir.
  2. Kütüphanecilerin üniversitede edindikleri mesleki bilgi ve beceriler, halk kütüphanesinde işe başladıklarında genelde yeterli olmaktadır.
  3. Kütüphaneciler halk kütüphanelerinin ve bu kütüphanelerde çalışan kütüphanecilerin mevcut rollerinin gelecekte değişeceğini düşünmektedirler.
  4. Kütüphaneciler mesleki gelişmeleri kendi olanakları ile yeterince izleyememektedirler. Kütüphanecilerin mesleki gelişmeleri izleyememeleri, genelde bağlı olunan birimler tarafından mesleki gelişmeleri izlemeye olanak sağlanmaması, ekonomik yetersizlikler, işlerin yoğunluğu ve yöneticilerin bu konuya genelde önem vermemelerinden kaynaklanmaktadır.
  5. Kütüphaneciler halk kütüphanelerinin çalışma alanı kapsamında olup gittikçe yaygınlaşan, güncel ve teknolojik nitelikli mesleki gelişmeleri yeterince izleyememekte buna karşın genel ve geleneksel sayılabilecek konulardaki gelişmelerden haberdar olmaktadırlar.
  6. Kütüphanecilerin mesleki gelişmeleri izleyip, yeniliklerden haberdar olmaları bu yenilikleri uygulamaya aktarmaları için her zaman yeterli olamamaktadır. Kütüphaneciler genelde halk kütüphaneleri ile ilgili yenilikleri çalıştıkları kütüphanelerde tam anlamıyla uygulayamamaktadırlar. Kütüphaneciler mesleki gelişmeleri uygulamaya aktaracak birtakım bilgi ve becerilere gereksinim duymakta, bu gereksinimler ise bağlı oldukları birimler (Bakanlık veya Valilik) tarafından sağlanamamaktadır.
  7. Çalışmamıza ilişkin genel sonuçlardan birisi de kütüphanecilerin hizmet içi eğitime açık bir biçimde gereksinim duyduklarıdır. Kütüphaneciler hizmet içi eğitime mesleki gelişmeleri kütüphane hizmetlerine uygulamada gereksinim duyulan bilgi ve beceriyi arttırma, iş yaşamında başarıyı, motivasyonu ve memnuniyeti yükseltme ve mesleki gelişmeleri izleyebilme nedenleriyle gereksinim duymaktadırlar. Kütüphaneciler hizmet içi eğitimin meslekte yükselmeye etkisi olduğunu düşünmemektedirler. Bir başka deyişle kütüphaneciler mesleki yükselmeye katkı sağlamasını hizmet içi gereksinim duyma açısından bir neden olarak görmemektedirler.
  8. Hizmet içi eğitim etkinliklerine katılmada, kütüphaneciler için yasal bir zorunluluk ya da yönetici isteği/zorlaması değil, mesleki gelişmeleri izleme ve kütüphanelere uygulama istek ve eğilimleri belirleyici olmaktadır.
  9. Hizmet içi eğitim için kütüphanecinin kişisel bütçesinden ödeme yapmak zorunda olması onun bu eğitime katılma isteğini engelleyen en önemli nedendir. Bunun dışında kütüphaneciler, içeriğini ilgi çekici ve yararlı bulmuyorsa hizmet içi eğitime katılmak istememektedirler. Hizmet içi eğitim alanına ulaşımda sorun yaşanması, kütüphaneciler tarafından eğiticilerin yeterli bulunmaması ve hizmet içi eğitimin mevcut hizmetlere olumlu etkisinin olmayacağının düşünülmesi hizmet içi eğitime katılma isteğini önemli ölçüde etkilememektedir. Yönetcicinin engelleyici tutum takınması ve bu türden eğitim etkinliğinin görevde yükselmeye bir katkısının olmayacağı düşüncesi de kütüphanecilerin hizmet içi eğitime katılmalarında önemli nedenler olmamaktadır. Kısaca kütüphanecilerin hizmet içi eğitim konusunda son derece istekli oldukları kişisel bir beklenti içinde bulunmadıkları ve mesleki kaygılarla hareket ettikleri söylenebilir.
  10. Kütüphanecilerin mesleki yaşantıları boyunca katıldıkları hizmet içi eğitim etkinliği sayısı son derece düşüktür. Gerek mesleki yaşantıları boyunca gerekse son iki yılda hiç bir eğitim etkinliğine katılmayan kütüphanecilerin bulunması son derece olumsuz bir durumu ifade etmektedir.
  11. Bu güne kadar katıldıkları hizmet içi eğitim etkinlikleri kütüphanecilerin beklentilerini yarı yarıya karşılamıştır. Bu etkinliklerin kütüphaneci beklentilerini “tamamen karşılama” ya da “hiç karşılamama” durumu genelde söz konusu olmamaktadır.
  12. Kütüphaneciler mesleki yaşantıları boyunca katıldıkları hizmet içi eğitim etkinliklerinde elde ettikleri bilgi ve becerileri uygulamaya kısmen aktarabilmişlerdir. Bir başka deyişle, onlar sözü edilen eğitim etkinliklerinin genelde yararlı olduklarını düşünmektedirler.
  13. Kütüphaneciler hizmet içi eğitimin hem bireysel hem de kurumsal açıdan yararlı olduğunu düşünmektedirler. Onlara göre mesleki konularda kendilerine olan güveni arttırması, motivasyon, başarı ve memnuniyeti geliştirmesi ve mesleki yeterliliği güçlendirmesi en önemli bireysel yararlardır. Görevde yükselmeye katkı ve ücrette artış sağlaması kütüphaneciler tarafından bireysel yarar olarak görülmemektedir. Kütüphanecilere göre, gelişmelerin hizmetlere yansıtılmasını kolaylaştırması, kütüphanede çalışma verimliliğini artırması ve kütüphanenin genel kalitesini olumlu anlamda etkilemesi hizmet içi eğitimin başlıca kurumsal yararlarıdır. Kütüphaneciler hizmet içi eğitimin işten ayrılmaları azaltacak bir etkisi bulunduğunu düşünmemektedirler.
  14. Kütüphanecilere göre kendilerine yönelik hizmet içi eğitimlerini gerçekleştirme de birinci derecede sorumluluk Kültür ve Turizm Bakanlığı’na aittir. Onlar, Valilikler ve mesleki dernekleri bu konuda diğer sorumlu kurumlar olarak görmektedirler.
  15. İçeriğinin ilgi çekici ve gereksinimlere yönelik olması kütüphaneciler için hizmet içi eğitimin en önemli unsurudur. Bunun dışında, kütüphaneciler hizmet içi eğitimde anlatılan konuların teori-uygulama dengesine ve eğiticilerin yeterli olmasına önem vermektedirler. Hizmet içi eğitimin verildiği yer, programın yoğunluğu, eğitim yöntemleri, organizasyonun niteliği ve katılımcı sayısı kütüphanecilere göre hizmet içi eğitimin önemli unsurları arasında yer almamaktadır.
  16. Kütüphanecilerin hizmet içi eğitim konuları açısından tercihleri dijitalleştirme, otomasyon ve elektronik bilgi erişim gibi teknolojik konularda yoğunlaşırken,   kataloglama, sınıflama, okuma alışkanlığı gibi geleneksel konularda fazla istekli görünmemektedirler.
  17. Kütüphaneciler hizmet içi eğitim sıklığının yılda iki kez ve süresinin de üç günden az olmamasını istemektedirler. Onlar bu etkinliklerde eğitimci olarak öncelikle üniversitelerin Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümlerindeki öğretim elemanlarını, daha sonra halk kütüphanelerinde çalışan deneyimli yönetici ve kütüphanecileri tercih etmektedirler. Hizmet içi eğitimde kuram ve uygulamanın eşit ağırlıkta olması kütüphaneciler tarafından tercih edilen bir başka unsurdur.

 

Yukarıda ayrıntısı ile sıralanan sonuçlara dayanarak şu genel belirlemeyi yapmak olanaklıdır: Kütüphaneciler hizmet içi eğitime çok ciddi biçimde gereksinim duymaktadırlar. Konunun çeşitli boyutları bu açık ve genel sonucu değiştirmemekte, tam tersine desteklemektedir.

 

Çalışmada elde edilen sonuçlara dayanarak şu öneriler sunulabilir:

 

  1. Sorumlu birim olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı ve alt birim olarak da Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, kütüphanecilerin hizmet içi eğitim gereksinimlerini karşılamayı halk kütüphanesi politikasının en önemli parçalarından birisi olarak görmelidir. Bakanlık, bu yaklaşım çerçevesinde kütüphanecilerin hizmet içi eğitimlerini sistematik ve düzenli bir biçimde gerçekleştirmelidir. Bunun yanı sıra sorumlu birimlerin, diğer kurum ve kişilerden gelen hizmet içi eğitim projelerine karşı da açık olmaları ve bu yönde teşvik edici davranmaları kütüphanecilerin hizmet içi eğitimlerine büyük yarar sağlayacaktır.
  2. Halen, kütüphanecilerin de hizmet içi eğitimlerini gerçekleştirme sorumluluğuna sahip olan Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nün görev alanı ve iş yükü çok fazladır. Gerek bu nedenle gerekse verimlilik ve uygulama kolaylığı açısından Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü içinde oluşturulacak ve hizmet içi eğitim sorumluluğunu üstlenecek bir birim örgütlenmesi daha etkili olacaktır. Bunun yanında Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan Mevzuat, Koordinasyon ve Eğitim Şubesi’nin yukarıda söz edilen öneri çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
  3. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün bütçe hesaplamalarında hizmet içi eğitim etkinlikleri için yeterli pay ayrılmalıdır.
  4. Bakanlık ve Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü, kütüphanecilere hizmet içi eğitim verecek eğiticilerin seçiminde titiz davranmalı, alanında uzman kişilerden yararlanmalıdır.
  5. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün kütüphanecilerin hizmet içi eğitimlerini gerçekleştirme sorumluluğunu doğrudan tanımlayan ve düzenleyen mevzuat yeniliği yapılmalıdır.
  6. Halk kütüphanelerinin gelecekteki rolleri düşünüldüğünde gerek Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümlerinin gerekse halk kütüphaneleri ile ilgili birimlerin eğitim programlarını zaman zaman gözden geçirmeleri yerinde olacaktır.
  7. Kültür ve Turizm Bakanlığı, gerek mesleki yayınlar çıkartarak gerekse mevcut mesleki yayınlara kütüphanecilerin rahatça erişebilmesini sağlayarak, ayrıca ücretli veya ücretsiz seminer, panel, konferans gibi mesleki toplantılara kütüphanecilerin katılımını sağlayarak kütüphanecilerin mesleki gelişmeleri izleyebilmelerine olanak sağlamalıdır. Ayrıca mesleki gelişmeleri izleyebilmek isteyen kütüphaneciler için iş yükü hafifletilmeli ve uygun zaman yaratılmalıdır. Kütüphane yöneticileri hizmet içi eğitimin önemi konusunda bilgilendirilmelidirler.
  8. Kütüphanecilere, kütüphanelerdeki geleneksel hizmetlere ilişkin olanlardan çok, bilgi ve iletişim teknolojileri gibi alanlardaki güncel gelişmeleri izleme ve yenilikleri çalıştıkları kütüphanelerde uygulama olanağı sağlanmalıdır. Sözü edilen bu olanağın sağlanması kütüphanecilerin bilgi, beceri, başarı ve motivasyonlarını arttıracaktır.
  9. Hizmet içi eğitim etkinliklerine katılmanın, kütüphanecinin meslekte yükselmesine katkı sağlayacağı düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
  10. Halen halk kütüphanelerinde çalışan ve bugüne kadar hiç hizmet içi eğitim almamış kütüphaneciler saptanarak, öncelikle onlar eğitimden geçirilmelidir.
  11. Kütüphanecilere yönelik hizmet içi eğitim yılda 2 kez 3-5 gün süre ile düzenlenmelidir. Bu eğitimlerde üniversitelerin Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümlerindeki öğretim elemanları ile halk kütüphanelerinde çalışan deneyimli yönetici ve kütüphanecilerden yararlanılmalıdır. Kütüphanecilerin gereksinimlerine uygun olarak seçilen hizmet içi eğitim konularında teori uygulama ilişkisi dengeli olmalıdır.
  12. Üniversitelerin Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümleri halk kütüphanelerine ve kütüphanecilerine yönelik dersleri içerik ve süre olarak uygun hale getirmeli ve zaman zaman gözden geçirmelidir.
  13. Kütüphanecilerin hizmet içi eğitimine ilişkin modeller geliştirilmeye ve uygulanmaya çalışılmalıdır.

 

Türkiye’de halk kütüphaneleri alanında bir çok sorunun varlığı bilinmektedir. Hizmet içi eğitim, kütüphanelerde personel sorununa ilişkin bir ayrıntı gibi görünmesine karşın temel sorunların çözülmesinde dikkate alınması gereken bir parçadır. Bu kütüphanelerde hizmetin niteliği büyük ölçüde bu hizmeti veren personelin niteliğine bağlıdır. Böyle bakıldığında olumsuz koşullar içinde hizmet vermeye çalışan Türk halk kütüphanelerinde hizmet içi eğitim gözden kaçırılmaması gereken çözüm noktalarından birisidir.

Kaynakça

Açıkalın, Ş. Ş. (1991). Özel kamu kuruluşlarında hizmet içi eğitimin engelleri. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. Ankara: Hacettepe Ünivesitesi. Sayı:6, s.111-119.

Aras, F. (1991). Türkiye’de kamu kesminde hizmet içi eğitim ve T.C Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü uygulaması. (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara: Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü.

Aytaç, T. (2000). Hizmet içi eğitim kavramı ve uygulamada karşılaşılan sorunlar. Milli Eğitim Dergisi, Sayı:147. 25.05.2006 tarihinde http://yayim.meb.gov.tr/ dergiler/147/aytac.htm. adresinden erişildi.

Barkurt, M. Y. (1990). Kamu kesminde hizmet içi eğitim. Jeoloji Mühendisliği Dergisi. Sayı:37, s.87-90. 11.11.2006 tarihinde  http://www.jmo.org.tr  adresinden erişildi.

Başaran, İ. E. (1989). Eğitim yönetimi. 2. bs. Ankara: Sevinç Matbaası.

Cargill, J. ve Webb, G. M. (1988). Managing libraries in transition.Phoenix: Oryx Press,

Cervantes, C. (1996). Eğitim-verimlilik ilişkisi. MESS Mercek. Ankara: Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası.Ekim.

Cevizbaş, R. (2002). Hizmet içi eğitim ve Türk merkezi yönetimindeki uygulaması.Ankara: Nobel.

Çelik, A. (1998). Uzaktan eğitim ve kütüphanecilik. Türk Kütüphaneciliği, 12(2), s.104-109. Ankara: Türk Kütüphaneciler Derneği.

Demirel, Ö. (1993). Eğitim terimleri sözlüğü: İngilizce-Türkçe/Türkçe-İngilizce. Ankara: USEM.

Gül, H. (2000). Türkiye’de kamu yönetiminde hizmet içi eğitim. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2(3). 05.10.2006 tarihindehttp://www.sbe.deu.edu.tr/Yayinlar/ adresinden erişilmiştir.

Gürdal, O. (2000). Yaşamboyu öğrenme etkinliği “Enformasyon Okuryazarlığı”. Türk Kütüphaneciliği, 14(2), s.176-187. Ankara: Türk Kütüphaneciler Derneği

Holt, İ. ve Kızılaslan, D. (2004). Kütüphanecilikte sürekli eğitim uygulamaları ve Koç Üniversitesi Suna Kıraç Kütüphanesi örneği. 11.12.2006 tarihinde http://eprints.rclis.org/archive/00003064/ adresinden erişilmiştir.

Karadeniz, Ş. (2008). Türkiye’de halk kütüphanecilerinin hizmet içi eğitim gereksinimleri. (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara: Hacettepe Üniversitesi.

Khamadi S.I.D. (1994). A proposal for change at MoiUniversity library: Staff development, training and promotion. New library world, 95(6), p.18-23.

Mantar, E. (2003). Kütüphanecilikte sürekli eğitim: Ankara’da bulunan üniversite kütüphaneleri üzerine bir inceleme. (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara: Hacettepe Üniversitesi.

Morgan, S. (1997). Future academic library skills: what will they be?. Competencies for the twenty-first century içinde.  Munchen: K.G. Saur,

Nicholson, F. (1993). Issues in continuing education. Continuing professional education and IFLA: past, present, and a vision for the future…içinde. Ed.by B.Woolls. Munchen: K.G. Saur,

Noon, P. (1992) Starting from scratch: developing a staff training and development programs in an academic library. Journal For Library And Information Workers, 9(3), p.65-70.

Oğuzkan, F. (1974). Eğitim terimleri sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu.

Özel, N. (2007). Üniversite kütüphanelerinin kataloglama birimlerinde çalışan kütüphanecilerin eğitim gereksinimleri üzerine bir araştırma. (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara: Hacettepe Üniversitesi.

Pollack, M. ve Brown, K. (1998). Learning and transitions in the careers of librarians. 14.01.2007 tarihinde http://www.ifla.org/IV/ifla63/63polm.pdf adresinden erişilmiştir.

Ramaiah, C. ve Moorthy, A.L., (2002). The impact of continuing education programmes on library and information science professionals. Library Review, 51(1), p.24-31.

Sacchanand, C. (2000) Workplace learning for information professionals in a changing information environment. 15.09.2007 tarihinde http://www.ifla.org/IV/ifla66/papers/109-136e.htm adresinden erişilmiştir.

Swarna, T., Prakasan, E. R. ve Kumar, V. (2000). librarianship today: challenges and changes. 10.12.2006 tarihinde http://eprints.rclis.org/archive/00003046/01/pdf.pdf  adresinden erişildi.

Taymaz A.H., (1997). Hizmet içi eğitimde kavramlar, ilkeler, yöntemler. Ankara: Sevinç Matbaası.

Tınaz,  P. (2000). Organizasyonlarda etkili öğrenme stratejileri. İstanbul: Mess.

Trotta, M. (1995). Successful staff development: a how-to-do-it manual.New York: Neal Schuman.

Tutum, C. (1979). Personel yönetimi.Ankara: TODAİE.

Uçak, N. (1995). Kütüphanecilikte sürekli eğitim. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. 12(1-2).

Wormell, I. (1993). Expanding professional horizons: the chalenge of fid in the1990s. Continuing Professional Education and IFLA: Past, Present and a Vision for future içinde. Ed. by B. Woolls. München: K.G. Saur.

Yılmaz, B. (2008). Türkiye’de halk kütüphaneleri bölge seminerleri: iyi uygulama örneği olarak bir deneyimin değerlendirilmesi. Türk Kütüphaneciliği, 22(1), s.107-128. Ankara: Türk Kütüphaneciler Derneği.

Yücel, T. (1989). TODAİE’de hizmet içi eğitim. Amme İdaresi Dergisi. Sayı:1, s.123-128.

 

Summary

The goal of the study is to find out why the public librarians need for inservice training, the extent of their needs, qualifications and what kind of an in-service training they need. Therefore, the hypothesis of the study is “Since the librarians who work for public libraries in Turkey can not follow the professional developments and they do not have enough knowledge and experience to apply those developments into their fields and The Ministry and the department’s support they work for is not enough, they need the in-service training”. To collect the data for the study, a questionnaire was applied to the staff working as librarian, vice-manager and manager who graduated from librarianship departments of the universities and working for the public libraries in Turkey. The universe of the study comprises only the graduates of Departments of Information Management who work as librarians, vice directors and directors in the public libraries of the Ministry of Culture and Tourism. The number of graduates are 80 directors / vice directors and the 243 librarians out of 323. In the research, 106 librarians, 37 directors / vice directors are exemplified out of the total number of 143 graduates of Department of Information Management. The questionnaire was applied between January and February 2008.

In the light of the findings from the study, it came out the majority of the libraries which the study examines need in-service training programs. Other findings can be summarized as: The librarians’ skills and knowledge they get during university education were usually enough when they started to work in libraries. Even though the librarians thought that in-service training are beneficial individually and institutionally, the numbers of in-service training activities are not very many. Most librarians are not eager to get in-service training simply because they must pay the cost of training themselves. Librarians can not follow the developments in their field adequately. Librarians prefer in-service training more in the sphere such as; digitalization, automation and electronic information communication. When we take the findings of the study we recommend that the Ministry and its General Directorate of Libraries and Publications organize in-service training more often. Furthermore, we suggest that in-service training regulation be upgraded to include promotional benefits and rights for librarians who successfully complete their training.    


*    Bu makale Şenol Karadeniz’in yüksek lisans tezine (Karadeniz, 2008) dayanmaktadır.

**   Kültür ve Turizm Uzmanı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü.

      e-posta:senolkdz@gmail.com

***  Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi.

e-posta: byilmaz@hacettepe.edu.tr

* Anket soruları için bkz. Karadeniz 2008

* Anket uygulaması için seçilen müdür, müdür yardımcıları ve kütüphaneciler Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü (Kütüphanecilik Bölümü) mezunu olduklarından, değerlendirmelerde hepsini kapsayan anlamda “kütüphaneciler” terimi kullanılmaktadır.

* Ele alınan konuda daha ayrıntılı değerlendirmeler için bkz. Karadeniz, 2008.

Ankara’daki Halk Kütüphanelerinde Halkla İlişkiler*

Public Relations of Public Libraries in Ankara

 

Öz

Bu çalışmada Ankara’daki halk kütüphanelerinin, kullanıcılarını sunulan hizmetler hakkında neden yeterince bilgilendiremedikleri ve kendilerini kullanıcılarına neden yeterince tanıtamadıkları konusu irdelenmiştir. Araştırmanın amacı, halk kütüphanelerinde uygulanabilecek halkla ilişkiler yöntemlerinin neler olduğunu, halk kütüphanelerinin planlı halkla ilişkiler faaliyetlerinde bulunmamalarının nedenlerini ve bu nedenlerin boyutunu, özelliklerini ortaya koymaktır. Araştırmanın evrenini Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde hizmet veren Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı halk ve çocuk kütüphaneleri oluşturmaktadır. Önceden yapılandırılmış görüşme kapsamında halk kütüphanesi yöneticileriyle görüşülmüş, ayrıca araştırma kapsamındaki kütüphanelerde gözlem tekniği uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular ışığında, halk kütüphanelerinin sistematik halkla ilişkiler programları uygulamamaları nedeniyle, kütüphaneyi tanıtmada ve sunulan hizmetlere ilişkin kullanıcılarda olumlu görüş oluşturmada yetersiz kaldıkları anlaşılmıştır.

Anahtar sözcükler: Halk kütüphaneleri, Halkla ilişkiler, Pazarlama.

 

Abstract:

In this study the answers to the question “why the public libraries in Ankara could not inform their users about services offered properly and could not introduce themselves to users sufficiently ?” were explicated. The goal of the study is to find out which public relations methods can be used in libraries, and why libraries could not conduct planned public relations activities. The research universe consists of public libraries connected to Ministry of Culture and Tourism, which lie within the borders of Ankara Metropolitan Municipality. For the collection of data, pre-configured talks was applied to the managers who are working for the public libraries and moreover the fulfillment of library activities were observed. The findings of the study indicate that because of the public libraries could not apply systematic public relations programs, they become inadequate in introducing themselves and hence creating a positive feedback on their users.

Keywords: Public libraries, Public relations, Marketing

Giriş

Türkiye’de halk kütüphanelerinin görev ve işlevleri konusunda, halk kütüphaneleri ile toplum arasında etkili bir iletişimin kurulamamış olması, halkın kütüphanelerle ilişkisini olumsuz yönde etkilemiştir. Halk kütüphanelerinin, varoluş nedeni olan kullanıcılarına ulaşabilmesinde halkla ilişkiler son derece önemli bir unsurdur. Bu nedenle halkla ilişkiler alanında geçerli olan yöntemler kullanılarak, toplumun tüm bireylerini bir kamu kurumu olan halk kütüphanelerinde sunulan hizmetlerden yararlandırma yolunda çaba gösterilmelidir.

Kütüphanelerde verilen hizmetlerin pazarlanması, kütüphanelerin stratejik önemini gün geçtikçe artırmaya devam etmektedir. Yakın zamana kadar bilgiye gereksinim duyulduğunda gidilen yer olarak düşünülen kütüphaneler, günümüzde rekabetin çok fazla olduğu araştırma ortamında hizmet vermeye başlamışlardır. Bu durum bilgi erişim konusunda kendi kendine yetebilen dolayısıyla kütüphane hizmetlerinin arka planında kütüphanecilerin yaptıkları işlerin değerini yeterince fark edemeyen kullanıcıların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Savard (1996, s.386)’a göre kütüphanelerde pazarlamaya yönelik ilginin büyümesinin iki nedeni vardır. Bunlardan ilki kütüphaneden sorumlu olan yöneticilerin kendi işlemlerini rasyonel bir hale getirmeleri konusunda baskı altında olmaları, ikincisi ise kütüphanecilerin imaj sorunlarının olduğunu hissetmeleri ve pazarlamanın bir imaj yaratma gücü olarak görülmesidir.

Kütüphanelerin hizmet verilen toplumun ayrılmaz bir parçası haline gelebilmeleri için halkla ilişkiler ihmal edilmemesi gereken bir ihtiyaç olarak kabul edilmeli ve bu konuda yoğun çaba harcanmalıdır (Fındık, 1988a, s.69). Ancak yapılan araştırmalar (Yılmaz, 1996) kütüphane yöneticilerinin yarıya yakınının bu konuda hiç bilgileri olmadığını ortaya çıkarmıştır. Bu yüzden halk kütüphanecilerinin, halkla ilişkiler konusundaki eğitim gereksinimlerinin saptanarak kütüphanecilere halkla ilişkiler konusunda hizmet içi eğitim olanağının sağlanması bir zorunluluk haline gelmiştir.

Halkla İlişkilerin Tanımı ve Amacı

20. yüzyılın başlarından itibaren halkla ilişkilerin hem kuram, hem de uygulama açısından temelini oluşturan, boyutları ve temel amaçları bakımından geniş ölçüde kabul edilen bir tanımı yapılamamıştır (Okay ve Okay, 2005, s.1). Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin (International Public Relations Association-IPRA) 1954 tarihli kongresinde kabul edilen tanımına göre halkla ilişkiler, bir kuruluşun bağlantı kurduğu veya kurabileceği kimselerin anlayış, sempati ve desteğini elde etmek ve bunu devam ettirmek için yaptığı sürekli ve örgütlenmiş bir yönetim görevidir (Kazancı, 1972, s.11). Budak ve Budak (2004, s.8)’a göre halkla ilişkiler, kişi ya da kuruluşun, diğer kişi ya da kuruluşlarla bir çıkar elde etmek amacıyla ilişkiler kurmak veya var olan ilişkilerini geliştirmek için gerçekleştirdiği faaliyetlerin tamamıdır. Sezer (1983, s.24) daha kapsamlı bir tanımlama yapmış ve halkla ilişkileri, bir kuruluşun ilişkide bulunduğu kitlenin anlayışını, sempatisini ve desteğini elde etmek için, iki yönlü iletişime dayalı, kitlede kuruluşun kuruluşta da kitlenin istekleri yönünde değişiklikler oluşturmaya yönelik, sistemli ve sürekli çabaları içeren bir süreç olarak ifade etmiştir.

Halkla ilişkilerin genel amaçlarını Jefkin (1993, ss.28-43) şöyle sıralamıştır:

  • Bir kurumun imajını değiştirmek ve güveni artırmak.
  • Bir politikanın değişimini açıklamak.
  • Halkı yeni projelerle ilgili olarak bilgilendirmek.
  • Piyasayı bilgilendirmek, pazarı eğitmek.
  • Yanlış anlaşılmayı önlemek.
  • İşe yeni başlayanlara işletmenin iyi olduğunu göstererek cesaretlendirmek, çalışanların devamlılığını sağlamak.
  • Satın alımlardan sonraki tüketici ilgisini sağlamak.
  • Dağıtımcıları eğitmek.
  • İyi komşuluk ilişkileri ile iyi politik ilişkileri sürdürmek.
  • Sponsorluk için medyanın desteğini sağlamak.
  • Topluluk imajını sağlamak.

Halkla ilişkilerin temel amacı halkla işbirliği sağlayarak hizmetlerin daha çabuk ve kolay görülmesini sağlamak ve halkın dilek, istek ve şikâyetlerini dinlemek, aksaklıkların giderilmesi için çalışmalar yapmaktır.

Halkla İlişkilerin İşlevi, Önemi ve Yararları

Tortop (1990, s.6)’a göre halkla ilişkiler, yönetimin izlemekte olduğu politikanın halka benimsetilmesi, çalışmaların sürekli ve tam olarak halka duyurulması, yönetime karşı olumlu bir hava yaratılması, bunun yanı sıra halkın da yönetim hakkında ne düşündüğünü ve yönetimden ne istediğinin bilinmesi ve halkla işbirliği sağlanması işlevidir.

İnsanların istek ve gereksinimlerinin giderilmesi, kişilerin, işletmelerin, kurum ve kuruluşların karşılıklı olarak iletişimde olmalarına bağlıdır. Bu bağlamda halkla ilişkiler, kişiler ve kuruluşlar arasındaki ilişkilerin kurulması ve yönetilmesinde önemli bir yere sahiptir (Tengilimoğlu ve Öztürk, 2004, s.21 ). Halkla ilişkilerin sosyal yararlarını Erdoğan (2006, ss.235-236) şu şekilde sıralamıştır:

  • Kurumlar ve gruplar arasında ortak uyumu sağlar.
  • Gruplar ve kurumlar arasında ortak anlayışa katkıda bulunarak toplumun kararlara ulaşmasına yardım eder.
  • Özel ve kamu kurumlarının uyumlu olmasını sağlar.
  • Kişilerin yaşamlarını etkileyen konularda bilgilenmelerini sağlar.
  • Sosyal bilinci harekete geçirir.

Halkla İlişkilerin Evreleri

Halkla ilişkilerin çağdaş bir hale gelene kadar izlediği birtakım evreler bulunmaktadır.

adsız

Şekil 1. Halkla İlişkilerin Gelişim Basamakları (Okay ve Okay, 2005, s.9)

Manipülasyon Evresinde konular gizlenerek veya iyi yönleri vurgulanarak ortaya konulmuştur. Uzmanların, olumlu imaj vermek için hazır oldukları Enformasyon Evresinde diyaloğun bir önemi yoktur; bilgiler kurum tarafından gönüllü değil ancak dışarıdan gelen baskılar sonucu verilmektedir. İletişim Evresinde olumlu bir imaj oluşturmak için halkla ilişkiler bir diyalog olarak gerçekleştirilmektedir ve dışarıdan gelen baskı iletişimin ana nedenidir. Ancak diyalog gruplarına göre davranılmakta ve karşı tarafın fikirleri de kabul edilmektedir. Anlaşmazlık Yönetimi Evresinde, anlaşmazlıkların halkla ilişkilerle engellenmeye veya ortadan kaldırılmaya, çevre ile bir uyum ve uzlaşma oluşturulmaya çalışılımaktadır.. Çevreyle Uyum Evresi ise, Anlaşmazlık Yönetimi Evresine ek olarak, kamuoyunu etkileyen olaylarla aktif olarak ilgilenmek, sosyoekonomik ve siyasi hareketlerle toplumu ilgilendiren konulardaki görevleri gerçekleştirmektedir (Okay ve Okay, 2005, s.9).

Halkla ilişkiler uygulamaları genelde bu basamakları izlese de, kuruluşlar niteliklerine göre farklı evreleri uygulayabilmektedirler (Bkz. Şekil 1).

Halkla İlişkiler Süreci

Bir halkla ilişkiler kampanyası dört evreden oluşmaktadır. Bunlar; araştırma, planlama, uygulama ve değerlendirme evreleridir. Bu adımlar temel alındığında ortay çıkan süreç şudur;

 adsız2

Şekil 2. Halkla İlişkiler Kampanyasının Süreçleri (Okay ve Okay, 2005, s.191)

 

Araştırma Süreci: Araştırma evresinde kurumun kendisi hakkındaki görüşleri, kurumun yeri, kuruluşu, tarihçesi gibi kurumla ile ilgili temel veriler, genel hedefler, halkla ilişkiler kampanyası geliştirilmesinin nedeni, sorumlunun kim olduğu, hedef gruplar, kurum içi ve dışı görüşler ile analiz için kullanılacak kaynakların neler olduğu dikkate alınacak noktalardır (Okay ve Okay, 2005, s.192). Mevcut kaynakların incelenmesi, çeşitli konularda raporlar, şikâyetler, öneriler, kuruluş üyelerinin sahip oldukları bilgiler ve izlenimler gibi kuruluş kaynakları ve bilimsel yöntemlerle elde edilen bilgiler araştırma evresinde kullanılacak bilgi edinme yollarından sayılabilir (Tengilimoğlu ve Öztürk 2004, s.106).

Planlama Süreci: Halkla ilişkiler kampanya stratejilerinin belirlenmesi evreleri şunlardır: (Okay ve Okay, 2005, s.206);

  • Kurumun temel iletişim hedeflerinin halkla ilişkiler hedeflerine uyumlu kılınması,
  • Hedef grupların özelliklerinin tespit edilmesi,
  •  Ne tür mesajların uygun olacağının belirlenmesi,
  •  Hangi halkla ilişkiler ortam ve yöntemlerinin kullanılacağının belirlenmesi,
  •  Hangi medyanın kullanıma uygun olduğunun belirlenmesi,
  •  Kampanyaya ayrılan bütçe ve dağılımın nasıl yapılacağının belirlenmesi,
  •  Neyin ne zaman uygulanacağının belirlenmesi,
  •  Kampanyadaki yetki ve görev dağılımının nasıl olacağına karar verilmesi,

Planlama sürecinde yaratıcı uygulamaya da karar verilmelidir. Hedef kitlenin eğitim durumu, anlayış yeteneği, eğilimi gibi özellikler mesajı hazırlarken dikkat edilmesi gereken noktalardır. Tengilimoğlu ve Öztürk (2004, s.111) mesajın hedef kitlenin tümüne sunulmadan önce küçük gruplar üzerinde denenmesi ve bu denemeden alınan sonuçlara göre gerekli düzeltmelerden geçirilip yeniden deneye tutulmasının, mesaj hazırlama tekniğinin en verimli yolu olduğunu belirtmişlerdir. Yaygın kullanılan halkla ilişkiler stratejilerini Erdoğan (2006, s.214), haber yaratma, hedef grubun ilgisine odaklanma, konuyu kişileştirme ve insanlaştırma, hedef grupları homojen gruplara ayırma, hedef grupları örgütleme, mesajları manipüle etme, medyaya gerçek olsun olmasın bilgi veya haber sızdırma, hedef grup dışındaki grupların onayını alma, sürekli kampanyalar, sloganlar, müzik, semboller, temalar şeklinde sıralamıştır. Halkla ilişkiler kampanyalarında yaygın olarak kullanılan mecralar şunlardır (Okay ve Okay, 2005, s.212; Erdoğan, 2006, s.243; Tengilimoğlu ve Öztürk, 2004, ss.147-157; Budak ve Budak, 2004, s.201): İlanlar, afişler, pankartlar, televizyon, gazete ve dergiler, radyo spotları, filmler, broşürler ve el kitapları, mektuplar, rozetler, pullar, filmler, görsel işitsel gösteriler, dış cephe yazıları, trafik araçlarının kullanılması, yıllık raporlar, bülten, kişilerarası iletişim, seminer, sempozyum, konferanslar, paneller, yüzyüze ilişki ve telefonla görüşme, makaleler, medya turları, meslek sergileri, yarışmalar, festivaller, törenler, fuarlar, mülakatlar, sponsorluk, profesyonel şov, web siteleri.

Halkla ilişkiler kampanyaları iki yıl ve daha uzun bir süreyi kapsamalı ve gelişen koşullara göre zaman içerisinde güncelleme yapabilme esnekliğine de sahip olmalıdır. Hangi hedef gruplarına, hangi içeriklerin, hangi faaliyetler çerçevesinde hangi medya üzerinden nasıl ve ne tür masralarla, ne zaman iletileceği çözümlenmelidir.

Uygulama Süreci: Planlama evresinde bütçesi, süresi, hedefleri belirlenmiş bir planın uygulanması oldukça kolaydır. Halkla ilişkiler uzmanlarının iyi yetişmiş ve becerikli olmaları uygulama sırasında karşılaşılabilecek aksaklıkları gidermede etkili olmaktadır (Tengilimoğlu ve Öztürk, 2004, s.111). Bu evrede yapılması gereken, iletişim araçlarını hazır etmek, iletişim taşıyıcılarını somut olarak ayarlamak ve tüm araçları bütünleşik bir biçimde kullanmaktır (Okay ve Okay, 2005, s.218).

Değerlendirme Süreci: Halkla ilişkiler bir örgütün dışa açılan penceresi olduğundan değerlendirme evresinde sadece halkla ilişkilere ilişkin kararlar değil, tüm şirket kararlarına da ışık tutacak bilgiler bulunabilir (Okay ve Okay, 2005, s.220). Bu evrede yapılan uygulamanın başarısı değerlendirilir. Niceliksel açıdan değerlendirme, yapılan organizasyona gelen ziyaretçi sayısı, kupon geri postalama gibi verilerin değerlendirilmesidir. Niteliksel açıdan değerlendirme daha çok tutum, görüş davranış değişiklikleri, ön yargıların ortadan kalkmasına yönelik araştırmaları içermektedir.

Kütüphanelerde Halkla ilişkileri Kavramı ve Amacı

Kütüphanelerde halkla ilişkiler, olumlu bir imaj sağlamak için sarf edilen çaba ile doğru orantılıdır ve süreklilik çerçevesinde kütüphanelerin uzun vadedeki planlarının bir parçasıdır.

Kütüphanelerde halkla ilişkiler, kütüphane ile sunulan hizmetler açısından duyguları, inançları ve görüşleri etkileyebilmek için bilgiyi ve tanıtım için ücret ödemek gerektirmeyen yöntemleri kullanan bir iletişim yönetimi biçimidir (Texas Library Association, 2008). Kütüphanenin türü ne olursa olsun, hizmet vermeyi amaçladığı bir insan kitlesi vardır. Halk kavramı, bir kütüphanenin hizmet vermeyi amaçladığı kitlenin bütününü kapsayan bir kavram olarak kabul edilmelidir (Fındık, 1988a, ss. 69-70). Halkla ilişkiler kütüphane ve kullanıcı arasındaki bütün ilişkileri kapsamaktadır. Kullanıcı kavramı hem bizzat kütüphaneye gelerek ya da uzaktan erişim yöntemlerini kullanarak hizmetlerden yararlanan kişileri, hem de hizmetlerden faydalanması arzu edilen kişileri ifade etmektedir. Halkla ilişkiler, gerçeği olduğundan başka türlü göstermek, gerçekleri saklamak ya da kusurları örtmek değil, aksine daha iyi hizmet vermek amacıyla kütüphanenin hizmet verdiği kitlenin güvenini, işbirliği isteğini ve hoşgörüsünü kazanmasıdır.

Kütüphane halkla ilişkilerinde başta gelen amaç, okuyucu olan veya olmayan kişi ve gruplarla, diğer bir deyişle kütüphane ve kullanıcılar arasında iyi ilişkiler kurulmasını sağlamak ve bunu devam ettirebilmektir. Halkla ilişkilerin temelini iyi insan ilişkileri oluşturur (Fındık, 1988a, s.69). Guinchat ve Menou (1990, s.309)’e göre kütüphanelerde halkla ilişkilerin amacı, kütüphaneyi ve sunulan hizmetleri tanıtmak ve bu hizmetlerin kullanımını artırmak için çalışmalar yapmak, bilgi kaynaklarının kullanımı ile ilgili bilgiler vermek, kullanıcılarla sürekli iyi ilişkiler kurmak, onların kütüphane ve kaynaklar hakkındaki düşüncelerini öğrenmektir

Günümüzde halkın kütüphane hizmetleri ile ilgili bilgisi sınırlıdır. Fındık (1988a, s.69), kütüphanelerin verdikleri hizmetleri tanıtma görevlerini yeterli şekilde gerçekleştiremediklerini belirterek, kütüphaneyi gerekli şekilde veya hiç kullanamayan bir kısım kullanıcının kütüphaneye karşı olumsuz bir tutum içerisinde olduklarını, bu nedenlerden ötürü kütüphanelerin varoluş sebebi olan halka ulaşabilmesi için zaman kaybetmeden bazı önlemler alınması gerektiğini ifade etmiştir. Bu kapsamda halkla ilişkiler, kütüphanelerin ve hizmetlerin tanıtılması, kaynakların mümkün olan en yüksek sayıdaki kullanıcı tarafından verimli bir şekilde kullanılmasının sağlanması ve kütüphane hizmetlerinin geliştirilmesi gibi amaçlara yönelik çabalardır. Fındık (1988a, ss.70-71), kullanıcıları aydınlatmak, faaliyetleri benimsetmek, yönetime veya kütüphaneye karşı olumlu tutum ve davranışlar yaratmak, kararların doğruluk derecesini artırmak, halkın dilek, öneri, telkin ve şikâyetlerini değerlendirerek çalışmalara yön vermek ve halkın işbirliği ile hizmetlerin daha çabuk ve kolay yürütülmesini temin etmeyi kütüphanelerdeki halkla ilişkiler çalışmalarının amaçları olarak sıralamıştır.

Kütüphanelerde Halkla ilişkilerin Önemi ve Yararları

Kütüphanelerde halkla ilişkiler hem kütüphanelerin mevcut olumlu durumunun sürdürülmesine, hem de olumsuz ve eksik yanlarının iyileştirilmesine yarayan bir çabadır. Halkla ilişkilerin, örgüt ile hedef kitle arasındaki etkileşim ile sonucunda her iki tarafın beklentilerinin sağlanmasına yönelik çalışmalar olduğu dikkate alınacak olursa, kütüphanelerin halkla ilişkiler çalışmalarına ne denli ihtiyaç duyduğu açıktır. Bu yolla kütüphaneler kendilerini kullanıcılarına tanıtabilecek, hizmetlerini anlatabilecek, kullanıcıların isteklerini belirleyerek bunları hizmet planlamasında değerlendirebilecektir (Yılmaz, 1996, s.281).

Wolfe (2005, s.4) halkla ilişkilerin, kütüphanenin halkın gereksinimi ve algısında en üstte olmasına yardımcı olduğunu, ayrıca kütüphanenin savunduğu değerleri halka ifade etmenin en iyi yöntemi olduğunu belirtmektedir. İyi tasarlanmış bir halkla ilişkiler programı, kütüphane kaynaklarını, hizmetlerini ve programlarını geliştirecektir. Başarılı bir kütüphanede halkla ilişkiler uygulamaları, eğer varsa halktaki olumsuz tutumların üstesinden gelmeyi sağlayabilir (Ohio Library Council, 2003-2007). Halk kütüphaneleri, görevlerini tam olarak yerine getirebilmek ve kaynakların verimli olarak kullanılmasını sağlayabilmek için; halkın ilgisini, güvenini ve sevgisini kazanmak zorundadırlar, bunlar ise ancak iyi halkla ilişkiler uygulamaları ile sağlanabilir (Fındık, 1988b, s.99).

Türkiye’de Halk Kütüphanelerinin Halkla İlişkiler Yönünden Durumu

Türkiye’de halk kütüphaneleri Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet vermektedirler. Genel Müdürlük teşkilatı içerisinde Kütüphane Hizmetleri Daire Başkanlığı altında Kültürel Faaliyetler ve Halkla İlişkiler Şubesi bulunmaktadır (Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2008). Bu Şubenin, Genel Müdürlüğün çalışma alanına giren bilimsel, kültürel ve sanatsal etkinliklerin planlanması ve düzenlenmesi, kütüphane ve kütüphanecilik konularında çeşitli kurum ve kuruluşlardan gelen film çekim ve araştırma talepleri ile ilgili işlemlerin yürütülmesi, medyada kütüphaneler ile ilgili çıkan eleştirilere yanıt verilmesi, kütüphaneleri ve verilen hizmetleri tanıtmak üzere yönlendirme yapılması, konuyla ilgili çalışmaların yürütülmesi, Genel Müdürlükçe gerçekleştirilen veya gerçekleştirilecek olan etkinliklerin televizyon, radyo ve basın kanalıyla duyurulması gibi görevleri bulunmaktadır. Halk kütüphaneleri düzenledikleri kültürel faaliyetlere ilişkin verileri ve her türlü görsel materyali, halk kütüphanelerince düzenlenen faaliyetlerin arşivlenmesi, duyurulması ve raporlanması amacıyla “Kültürel Etkinlikler Programı[1]”na işlemektedirler. Böylece bütün etkinlikler Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından bu program aracılığıyla izlenmekte ve değerlendirilmektedir[2]. Türkiye’de halk kütüphanelerinde düzenlenen kültürel etkinlikler, 6.3.1982 tarihli ve 17625 sayılı Kütüphane Haftası Kutlama Yönetmeliği (Kültür Bakanlığı, 1982) ve 21.9.1981 tarihi ve 17465 sayılı Kütüphanelerde Eğitici ve Kültürel Faaliyetler Yönetmeliği (Kültür Bakanlığı, 1981) doğrultusunda gerçekleştirilmektedir.

Çalışmanın Amacı, Kapsamı ve Yöntemi

Araştırma kapsamında Türkiye’deki halk kütüphanelerinin, kullanıcılara sunulan hizmetler hakkında neden yeterince bilgilendiremedikleri ve kütüphaneyi neden yeterince tanıtamadıkları konusu irdelenmeye çalışılmıştır.

Araştırmanın amacı; halk kütüphanelerinde uygulanabilecek halkla ilişkiler yöntemlerinin neler olduğunu, halk kütüphanelerinin planlı halkla ilişkiler faaliyetlerinde bulunmamalarının nedenlerini ve bu nedenlerin boyutunu, özelliklerini ortaya koymaktır. Bu çerçevede araştırmanın hipotezi; “Halk kütüphaneleri, sistematik bir halkla ilişkiler programı uygulamadıklarından kütüphaneyi tanıtmada ve sunulan hizmetlere ilişkin kullanıcılarda olumlu görüş oluşturmada yetersiz kalmaktadır” biçiminde oluşturulmuştur. Çalışma, betimleme yöntemi ile gözlem ve yapılandırılmış görüşme teknikleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir.

Araştırmanın evrenini, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde hizmet veren halk ve çocuk kütüphaneleri oluşturmaktadır. Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı kütüphane sayısı 21’dir. Örneklem olarak personel sayıları, üye sayıları, bina durumu, gerçekleştirilen kültürel etkinlik sayılarına göre diğer kütüphanelere göre daha iyi durumda olan ve nüfusun yoğun olduğu bölgelerdeki sekiz kütüphane seçilmiştir. Araştırmaya (örnekleme) dâhil edilen kütüphaneler şunlardır: Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi, Yenimahalle İlçe Halk Kütüphanesi, Mamak İlçe Halk Kütüphanesi, Ayaş İlçe Halk Kütüphanesi, OR-AN Sevgi Yılı Halk Kütüphanesi, Cebeci Halk Kütüphanesi, Keçiören Aktepe Halk Kütüphanesi ve Ali Dayı Çocuk Kütüphanesi.

Ocak-Şubat 2008 tarihlerinde araştırma kapsamındaki kütüphanelerin yöneticileri ile birer görüşme yapılmış ve bu kütüphanelerde gözlemlerde bulunulmuştur.

Bulgular ve Değerlendirme

Bu bölümde, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde hizmet veren Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı halk kütüphanelerinde uygulanan halkla ilişkiler programlarını, karşılaşılan sorunları, bu sorunların boyutunu ve özelliklerini ortaya koymak amacıyla, kütüphane yöneticileri ile gerçekleştirilen yapılandırılmış görüşme ve gözleme dayalı olarak elde edilen veriler değerlendirilmektedir.

Kütüphane Halkla İlişkilerine Bakış

Kütüphane yöneticilerinin kütüphane halkla ilişkileri kavramına yönelik görüşlerinin araştırmamız açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Çünkü bu görüşler, görev yapılan kütüphanelerde gerçekleştirilen halkla ilişkiler faaliyetlerinin niteliğini doğrudan etkilemektedir.

Kütüphane yöneticileri halkla ilişkiler kapsamındaki hedeflerini, kütüphanenin varlığını hem hizmetlerden yararlanan, hem de henüz yararlanmamış kullanıcılara fark ettirmek olarak göstermişlerdir. Ayrıca koleksiyonu tanıtarak kullanıcıları kütüphaneye çekebilmek; kullanıcıların her türlü gereksinimini karşılayabilmek; topluma okuma alışkanlığı kazandırmak araştırmaya katılan kütüphane yöneticileri tarafından diğer önemli halkla ilişkiler hedefleri olarak ifade edilmişlerdir. Diğer bir deyişle yukarıda sayılan hedeflere ulaşabilmek için halkla ilişkilerin bir araç olarak kullanılabileceği belirtilmiştir. Kütüphane halkla ilişkilerinin önemi konusunda kütüphane yöneticilerinin hemfikir oldukları, ancak bu kavramın tanımı ve kapsamı konusunda aralarında önemli görüş ayrılıkları olduğu açıktır.

Çok az da olsa bazı kütüphane yöneticileri kütüphanelerin görev ve sorumluluk açısından oldukça avantajlı kurumlar olduklarını düşünmektedirler. Nitekim, kütüphanenin sadece kitaplar ile özdeşleştirilmemesi gerektiği, kültürel etkinliklerin bölge halkının gereksinimlere göre planlanmasının etkinliklere katılımı artıracağı ifade edilmiştir.

Halkla İlişkiler Planı ve Hedef Gruplar

Kütüphanelerin, hizmet sunarken kullanıcılarıyla iletişiminde karşılaştıkları sorunların çözümünde sistematik halkla ilişkiler programı uygulayıp uygulamadıklarına ilişkin verilerin değerlendirilmesi bir başka önemli konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

İncelenen kütüphanelerde, verilen hizmetler ve bunların kullanıcılara nasıl yansıdığı konusunda araştırmaların kısmen yapıldığı, veri elde edebilmek üzere en çok yüzyüze iletişim yöntemi kullanıldığı, bunun dışında az da olsa kütüphane istatistiklerinden yararlanıldığı anlaşılmıştır. Diğer bir deyişle, kullanıcılarla birebir iletişim kurularak elde edilen veriler ile kullanıcılara ilişkin izlenimler en önemli veri kaynağı olarak görülmektedir.

Araştırmamıza katılan kütüphaneler hizmetlerini kullanıcılara iletmek için nadiren hedef grup belirlemekte, bu süreçte ise genelde sosyo-ekonomik kriterler ile kütüphane kullanabilme becerisi öne çıkmaktadır. Diğer bir deyişle yapılacak herhangi bir halkla ilişkiler etkinliğinde, öncelik kütüphane olanaklarından diğerlerine oranla yararlanması daha güç olan gruplar hedef kitle olarak seçilmektedir. Aynı zamanda kütüphane kullanma alışkanlığı olmayan, dolayısıyla kütüphaneden nasıl yararlanacağını bilmeyen kullanıcılara yönelik tanıtım, bilgilendirme gibi etkinlikler gerçekleştirilmektedir. Araştırmamıza katılan kütüphanelerin kullanıcıları genelde öğrenciler ile ev kadınlarıdır ve sunulan hizmetler konusunda genelde bilgi sahibidirler. Bu durum hedef grupların belirlenmesini etkileyen diğer bir unsurdur. Kütüphaneler halkla ilişkiler faaliyetlerini genellikle öğrencilere ve ev kadınlarına yönelik olarak planlamaktadırlar. Halk kütüphanelerinin büyük çoğunluğunun, öğrencileri hedef grup olarak belirlemesinin en önemli nedeni kütüphanelerin yerleşim alanlarından uzak, ancak okullara yakın olması gösterilebilir. Az sayıda kütüphane ise, birer yetişkin kullanıcı olan ev kadınlarını hedef kitle olarak belirlemiştir. Engelliler, tutuklular gibi toplumdaki hassas grupları hedef kitle olarak alan kütüphane bulunmaması dikkat çekicidir. Genellikle öğrenciler hedef grup olarak belirlenirken işçiler, memurlar, küçük esnaf ve tüccarlar gibi toplumda sık rastlanan meslek mensupları hedef grup olarak görülmemektedir. Ancak kullanıcıları tarafından sahiplenilmiş çok az da olsa kütüphanenin mevcut olduğunun anlaşılması sevindirici bir bulgudur. Gerçekleştirilen kütüphane faaliyetlerinin ve sunulan hizmetlerin hedef gruplara ulaştığını düşünen kütüphane yöneticisi sayısı ise son derece azdır; büyük çoğunluk bu hizmetlerin hedef kitlelere kısmen ulaştığı kanısındadır. Bu durum kütüphane yöneticilerinin, ancak uygun koşullar sağlanabildiğinde halkla ilişkiler kapsamında etkinlikler gerçekleştirilebileceğine inandıklarının bir diğer göstergesi sayılabilir.

Araştırmaya katılan kütüphane yöneticilerinin hemen hemen hepsi, kütüphane hizmetlerinin verilmesi sürecinde karşılaşılan sorunların çözümünde sistematik halkla ilişkiler programı uygulayamadıklarını net bir şekilde ifade etmişlerdir. Bu veriler Halk kütüphaneleri, sistematik bir halkla ilişkiler programı uygulamadıklarından, kütüphaneyi tanıtmada ve sunulan hizmetlere ilişkin kullanıcılarda olumlu görüş oluşturmada yetersiz kalmaktadır şeklindeki hipotezimizi de doğrulayan önemli verilerdendir.

Halkla İlişkilerde Kullanılan Yöntem ve Araçlar ile Kurumsal Kimlik

Bu bölümde, halk kütüphanelerinde hangi halkla ilişkiler yöntemlerinin uygulandığı ve tercih edilen halkla ilişkiler araçlarının neler olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Halk kütüphanelerinde bilimsel halkla ilişkiler yöntemlerinin nadiren kullanıldığı görülmektedir. Kütüphane yöneticilerinin en çok kullanılan halkla ilişkiler yöntemi olarak birebir iletişimle kullanıcıları bilgilendirme, en kolay yöntem olarak değerlendirmektedirler. Bunun yanında merkezi olarak planlanan birtakım kampanyaların kütüphanelerce yürütülmesinden dolayı halkla ilişkiler yöntemi olarak kampanyaların da kısmen kullanılmakta olduğu söylenebilir. Bürokratik yapı ve mevzuat nedeniyle, basın ile doğrudan iletişim kurulamadığından “medyayı bilgilendirme” yöntemi tercih edilmemektedir.

Halkla ilişkilerde kullanılan araçların çeşitlilik göstermesine rağmen, halk kütüphanelerinde bu araçların çok azının kullanıldığı anlaşılmıştır. Afiş, pankart, ayraç, duyuru panoları, yüz yüze iletişim, kampanya, kütüphane tanıtımı, gezi, ödül en çok kullanılan halkla ilişkiler araçlarıdır. Kütüphane yöneticileri ise genellikle merkezden gönderilen araçları kullanma eğilimindedirler. Yüzyüze iletişim ise yine en sık kullanılan ve maliyeti düşük olan halkla ilişkiler aracıdır. Çok az kütüphanede doğrudan e-posta veya şikâyet-dilek kutusu kullanılmaktadır. Halkla ilişkilerin en önemli araçlarından olan medya turları düzenleme, gazete ve dergilere reklam verme, mektup ve bayram kartları gönderme, tanıtıcı filmler hazırlama, profesyonel şovlar, toplantılar ve seminerlerde stand kurmak, ücretsiz promosyon materyali dağıtmak gibi araçların kullanılmadığı anlaşılmıştır. Yine kütüphanelerde halkla ilişkilere önemli katkı sağlayabilecek bilgisayar slaytı, broşür, bülten, rozet tercih edilen araçlardan değildir. Kütüphanecilikle ilgili programları ve haberleri tespit ederek listeler oluşturmak, yerel gazetelere günlük ya da haftalık yazılar yazmak, radyo-tv programlarına katılmak için çaba göstermek ve yakın olunan medya üyeleriyle iletişim kurmak genelde yeğlenmemektedir.

Halk kütüphanelerinin hizmetlerini elektronik ortamda da sunulabilmeleri için öncelikle İl Halk Kütüphanesi adına web sayfası hazırlanması için domain adresleri tahsis edildiği ve gerekli tasarım ve kodlama çalışmalarının devam ettiği ifade edilmiştir. Ancak diğer kütüphanelerin henüz web sayfasına sahip olmadıkları anlaşılmıştır. Bu durum hem hizmetlerin kullanıcılara duyurulmasında, hem de kullanıcıların görüş ve önerilerini doğrudan kütüphaneye iletebilmelerine olumsuz etki etmektedir. Çok az kütüphane yöneticisi elektronik tartışma listelerini halkla ilişkiler aracı olarak kullandığını ifade etmiştir.

Halk kütüphanelerinde çalışanların kişisel olarak sergiledikleri halkla ilişkiler çabalarının genelde kişisel olarak iletişim kurarak hizmetleri tanıtmak şeklinde olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca halkla ilişkiler kapsamında kurumsal kimlik oluşturmak adına amblem/logo, standard renk ve yazı karakteri gibi ortak grafiksel kimlik kullanmak, birer kamu kurumu olan halk kütüphaneleri için mümkün görünmemekte, bu düzenlemelerin merkezi idarece yerine getirilmesi beklenmektedir.

Halkla İlişkilerden Sorumlu Personel ve Kişisel Halkla İlişkiler Çabaları

Araştırmada halk kütüphanelerinde halkla ilişkiler faaliyetlerinden sorumlu personel olup olmadığı, varsa hangi görevleri yerine getirdiğini belirleyebilmek, ayrıca diğer çalışanların halkla ilişkilerdeki rolünü ortaya koyabilmek de amaçlanmıştı.

İncelenen halk kütüphanelerinden sadece birinde halkla ilişkilerden kısmen sorumlu personel bulunmakta ve diğer faaliyetlerle beraber yürütmektedir. Diğer kütüphanelerde ise halkla ilişkilerden doğrudan sorumlu bir personel yoktur. Halkla ilişkiler faaliyetleri için genelde kütüphane yöneticisinin yönlendirmesi ile hareket edilmekte ve gerekli zamanlarda çalışanlar arasında işbölümü yapılmaktadır. Halkla ilişkiler faaliyetine genellikle kütüphane yöneticisi karar vermekte ve kültürel faaliyetlere göre planlamaktadır. Tanıtım materyalleri hazırlamak, duyuru panosu ve sergi düzenlemek kütüphane personelinin ortak görevidir. Halkla ilişkilerden sorumlu olan kütüphane yöneticileri, gazeteci ve editörlerle iletişim kurmak, radyo/tv programlarında konuşmacıların yer almasını sağlamak, konuşma yapmak veya başkaları için konuşmalar hazırlamak konusunda bir çalışma yapmamaktadırlar.

Bütün kütüphane yöneticileri tarafından hizmetlerin sunulmasında personel eksikliği hissedildiği ifade edilmiştir. Kütüphaneciler asli görevlerinden çok teknik ve idari iş ve işlemler ile ilgilenmekte ve bu durum çalışma zamanının verimli kullanabilmesini engellemektedir. Aynı zamanda meslek mensuplarının daha çok teknik hizmetlerle ilgilenmek zorunda kalması nedeniyle, okuyucu hizmetleri konusunda yenilikleri izleyebilme ve uygulamaya aktarabilmede sorunlarla karşılaşılmaktadır. Kütüphane yöneticileri, halkla ilişkilerin kullanıcının kütüphane ile ilk temas noktasında başladığı ve,tüm personelin bu konuda bilgi ve olumlu tutum sahibi olması gerektiği hususunda hemfikirdir. Bu nedenle sorunu aşabilmek için tüm çalışanların halkla ilişkiler konusunda hizmet içi eğitime alınması gerektiğinin ifade edilmiş olması kütüphane yöneticilerince sorunun farkında olunduğunun bir göstergesi sayılabilir.

Medya ile İlişkiler

Basılı, görsel ve internet medyası ile iletişim, bir halkla ilişkiler planında olması gereken önemli unsurlardır. Bu nedenle halk kütüphanelerinin medya ile iletişimlerinin boyutunu belirlemek son derece önemlidir.

Araştırmamıza katılan halk kütüphanelerinin yöneticileri büyük oranda medya ile herhangi bir iletişim kurmadıklarını ifade etmişlerdir. Bu durumun en büyük nedeni ilgili mevzuatın yöneticilerinin medya ile doğrudan temas etmelerini engellemiş olmasıdır. Bu nedenle basın temsilcileri ile yüz yüze iletişime geçilmesi anlamında medya ile yakından temas yerine, basın temsilcisi ile yüz yüze gelmeden kurulan iletişim modeli olan medya ile uzaktan temas tercih edilmektedir. Medya iletişiminde sadece yapılacak etkinliğe ilişkin bir metin ile görsel öge medya temsilcisine gönderilmekte, bunun dışında düzenli haber bültenleri, medya duyuruları, gazete ve dergi editörlerine gönderilen mektuplar gibi araçlar kullanılmamaktadır.

Halk Kütüphanelerinde Gerçekleştirilen Kültürel Faaliyetler

Araştırmaya katılan kütüphanelerin 2007 yılı içerisinde gerçekleştirdikleri kültürel etkinlikler incelendiğinde en çok, bilgilendirme toplantısı, sergi, söyleşi, kitap okuma saati ve kütüphaneyi tanıtıcı oryantasyon gibi etkinlikler yapıldığı anlaşılmıştır. Bunun yanında az da olsa konferans, seminer, şiir okuma saati ve video gösterisi gerçekleştirilmiştir. Etkinlik konuları incelendiğinde ise, büyük çoğunlukla milli bayramlar ile belirli gün ve haftalara ilişkin konularda etkinliklerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle halk kütüphanelerinde düzenlenecek kültürel etkinliklere karar verirken hedef grupların gereksinimlerine daha az dikkat edildiği anlaşılmıştır.

Gerçekleştirilen Halkla İlişkiler Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi

Gerçekleştirilen halkla ilişkiler faaliyetlerinin değerlendirilmeye alınarak hedeflere ne oranda ulaşıldığının ve eksikliklerin analiz edilmesi önemlidir.

Gerçekleştirilen etkinlikler çok az kütüphane yöneticisi tarafından değerlendirilmeye alınmakta ve bu evrede en çok gözlem tekniği uygulanmakta, yine birebir iletişim kurularak kullanıcıların faaliyetlerden ne oranda yararlandıkları ölçülmeye çalışılmaktadır. Basit anketler ve kütüphane öneri formlarındaki veriler diğer önemli ölçüm araçları olarak kullanılmaktadır. Katılımcı sayısı ise en önemli istatistiksel veri olarak görülmekte, basına yansıyan etkinlik haberlerine de ayrıca önem verilmektedir.

Kütüphanenin Fiziki Özelliklerinin Halkla İlişkiler Açısından Yeterliği

Araştırma kapsamındaki kütüphaneler fiziksel olarak ele alındığında, kütüphane binalarının genelde yetersiz olduğu görülmekte, bina açısından kısmen yeterli olan kütüphanelerde ise özellikle kültürel ve eğitici etkinlikler sırasında sıkıntılarla karşılaşılabilmektedir. Bu tür etkinlikler genelde okuma salonlarında gerçekleştirilmekte, bu durum kullanıcıların okuma salonlarından azami düzeyde yararlanmasını engellemektedir.

Gözlem yapılan kütüphanelerin okuma salonları ile diğer hizmet alanlarının olanaklar ölçüsünde kullanıcılara kolaylık sağlayacak şekilde düzenlenmiş olduğu görülmüştür. Okuyucu salonları ile koridorlar gün ışığını yeterince alabildiklerinden aydınlatma açısından genelde yeterlidir. Binaların iç temizliğine çoğunlukla dikkat edilmekle birlikte kullanıcısı daha çok ve kullanım alanı daha geniş olan kütüphanelerin temizliğinin, az kullanıcılı ve küçük kütüphanelere göre daha zor olduğu açıktır. Hemen hemen hiçbir kütüphanenin ısınma sorunu olmasa da zaman zaman mekân olarak büyük kütüphanelerde ısının yeterli olmadığı da ifade edilmiştir.

Halk kütüphanelerinde kullanılan donanım malzemeleri genelde Devlet Malzeme Ofisinden sağlanmıştır, bu nedenle kullanıcı beğenisine ve tercihine göre temin edilmesinde zorluklarla karşılaşıldığı söylenebilir. Kütüphanelerin çoğunda teşhir için özel kurulmuş standlar bulunmamakta, yeni gelen kitaplar genellikle ya raflarda ya da kullanıcıların sık kullandıkları alanlardaki masalarda sergilenmektedir. Kütüphanelerin, bina dışı ve içinde bulunması gereken işaret ve yönlendirme tabelalarının da yetersiz olduğu gözlemlenmiştir. Halk kütüphanelerinin büyük çoğunluğunda kullanıcılara ayrılmış alanlardaki zeminde özel bir döşeme uygulanmamış olması hem görsellik, hem de gürültü açısından sıkıntılara neden olmaktadır.

Kütüphaneler coğrafi konum itibari ile genellikle okullara yakın bölgelerde kurulmuşlardır ve hemen hemen tüm kütüphanelerin yakınında en az bir okul bulunmaktadır. Bu yakınlığın, öğrencilerin okul saatleri dışında kütüphaneye rahatlıkla gelebilmesine olanak sağladığından bir avantaj oluşturduğu söylenebilir. Ancak tersi bir yaklaşımla ele alınacak olursa; yerleşim birimlerinden uzakta olması yetişkin okuyucuların kütüphaneye ulaşımını olumsuz etkilemektedir. Kütüphane yöneticileri ailelerin, çocuklarını, evlerine yakın olan kütüphanelere göndermede çok daha rahat davrandıklarını, çocuklarının buralarda güvende olduklarını düşündüklerini ifade etmişlerdir. Bu nedenle yerleşim birimlerine uzakta olmak, ailelerin çocuklarını kütüphaneye gönderme konusunda yaşadıkları tereddüten dolayı bir dezavantaj sayılabilir.

Kütüphanelerde Halkla İlişkileri Açısından Sık Karşılaşılan Sorunlar

Bu bölümde araştırmamıza katılan kütüphanelerde halkla ilişkiler uygulamalarında karşılaşılan sorunlar konusunda kütüphane yöneticilerinin kişisel görüşlerinden elde edilen veriler yorumlanmaktadır.

Kütüphanedeki teknik ve idari iş yükünün okuyuculara yönelik hizmetlerde personel yetersizliğine neden olduğu ve bütün kütüphanelerde halkla ilişkiler faaliyetlerinde görev alacak, bu konuda bilgi sahibi personele gereksinim duyulduğu anlaşılmaktadır. Kütüphane yöneticileri personele halkla ilişkiler konusunda bilgi ve beceri kazandırmaya yönelik çalışmalar yapılmasını istemekte, bu becerilerin hizmet içi eğitim yöntemleri ile sağlanabileceğini düşünmektedirler. Ayrıca yöneticiler gerekli koşullar altında gerçekleştirilmeyen halkla ilişkiler faaliyetlerinden beklenen sonuçları elde etmenin mümkün olamayacağına inanmakta ve kütüphanelerdeki halkla ilişkileri kısmen değersiz görmektedirler.

Bazı kütüphane yöneticileri halkla ilişkiler için yeterli zaman bulamamaktan şikayetçi iken bazıları  yeterli zamanlarının olduğunu belirtmişledir. Bu durumun kütüphaneler arasındaki iş yükünün farklılığından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Mevcut hizmetlerin sunumu esnasında karşılaşılan en önemli sorunun kütüphane bütçesinin yetersizsizliği olduğu, bunu kütüphanecilik alanında standartlaşmanın yaygınlaşmamasının takip ettiği iddia edilebilir. Bütün kütüphane yöneticileri bütçesi olmayan bir halkla ilişkiler programından bahsetmenin mümkün olamayacağını; merkezi bütçeden alabilecekleri ödeneğin içinde halkla ilişkiler faaliyetleri için bir payın olmamasını en büyük sorun olarak ifade etmişlerdir. Araştırmaya dâhil olan bütün kütüphane yöneticileri, ancak yeterli bütçe olması durumunda, kütüphanede halkla ilişkilerin uygulanabileceğini belirtmişlerdir. Diğer yandan kütüphanelerin halk tarafından kullanımının artırılmasında halkla ilişkiler yöntemlerinin tek başına yeterli olmayacağı ve merkezi desteğin önkoşul olduğu ifade edilmiştir. Ancak kütüphane yöneticileri özellikle kültürel faaliyetler için merkezi teşkilatın ve bağlı bulunulan diğer birimlerin desteğini yetersiz görmektedirler.

Bazı kütüphane yöneticileri ise, kütüphane misyonunun net olmamasının hem kullanıcının, hem de kütüphane personelinin kütüphane algısında karmaşaya neden olduğunu ifade etmişlerdir. Bu durumun halk kütüphanelerinin bir yandan kütüphanecilik hizmeti verirken, diğer yandan bağlı oldukları Bakanlığın taşra teşkilatı olmaları nedeniyle Bakanlıkça verilen yayın derleme, müzecilik gibi görevleri de yerine getirmeye çalışmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. İnternet Erişim Merkezilerinin çoğu kütüphanede henüz hizmete girmemiş olması nedeniyle özellikle öğrencilerin kütüphane yerine yakınlarda olan internet kafelerde zaman geçirdikleri, aynı zamanda araştırmacı özelliği taşıyan kullanıcıların üniversite kütüphaneleri ile Milli Kütüphane’yi kullanmayı daha çok tercih ettikleri ifade edilmiştir. Koleksiyon açısından incelendiğinde kütüphanelerin özellikle süreli yayınlar ve yeni yayınlar açısından oldukça yetersiz kaldığı, ayrıca genellikle merkezi idarece temin edilen kaynakların, kullanıcıların bilgi gereksinimini her zaman karşılayamadığıni belirtmişlerdir.

Araştırmaya katılan kütüphane yöneticilerinin büyük çoğunluğu mevcut bürokratik yapı nedeniyle işlemlerde karmaşa yaşanabildiğini ve bu durumun halkla ilişkiler faaliyetlerini olumsuz etkilediğini; ancak kütüphaneler bağlı bulundukları birimler tarafından desteklenirlerse çevrelerindeki kişi kurum ve kuruluşları daha kolay ikna edebileceklerini ifade etmiştir.

Sonuç ve Öneriler

Halk kütüphanelerinde uygulanabilecek halkla ilişkiler yöntemlerinin neler olduğunu, planlı halkla ilişkiler faaliyetlerinde bulunmama nedenlerini boyutu ve özellikleri ile ortaya koymak amacıyla, gerçekleştirdiğimiz çalışma sonucunda elde edilen sonuçlar şöyle sıralanabilir:

  1. Halk kütüphanelerinde verilen hizmetler ve bunların kullanıcılara nasıl yansıdığı konusunda çok az araştırma yapılmaktadır. Araştırmalarda izlenimler, kullanıcılarla birebir iletişim ile elde edilen veriler ve kütüphane istatistikleri kullanılmaktadır.
  2. Kütüphanelerde hizmetlerin kullanıcılara iletilmek amacıyla nadiren hedef grup belirlenmekte ve bu süreçte sosyo-ekonomik kriterler dikkate alınmaktadır.
  3. Halkla ilişkiler kapsamındaki etkinlikler tamamlandıktan sonra durum değerlendirilmesi yapılmamaktadır.
  4. Halkla ilişkilerin ne olduğu ve önemi konusunda kütüphane yöneticileri arasında önemli görüş ayrılıkları bulunmakta ve halkla ilişkiler faaliyetlerinden beklenen sonuçları elde etmenin, bütçe, nitelikli personel, hizmet içi eğitim gibi unsurların sağlanmasıyla mümkün olacağına inanılmaktadır.
  5. Yöneticiler kütüphanenin halk tarafından fark edilmesi ve koleksiyonun tanınmasını sağlayarak kullanıcıları çekebilmeyi istemekte; ancak bu amaç için halkla ilişkiler yöntemlerini nadiren kullanmakta, kullanıcıları bilgilendirmede birebir iletişimi tercih etmekte, basın ile doğrudan iletişim kurulmamaktadır. Kütüphanelerde halkla ilişkiler aracı olarak en çok afiş, pankart, duyuru panoları ve yüz yüze iletişim tercih edilmekte, elektronik tartışma listeleri halkla ilişkiler aracı olarak kullanılmamaktadır.
  6. Kütüphanelerde, hizmet sunulurken kullanıcılarıyla iletişimde karşılaşan sorunların çözümünde sistematik halkla ilişkiler programları uygulanmamaktadır.
  7. Kütüphanecilik hizmetlerinin sağlanmasında gereksinim duyulan harcamalar için genel bütçeden ayrılan payın yetersiz olması, bunun yanı sıra halkla ilişkileri faaliyetleri için ayrı bir bütçe dahi olmaması önemli sorunlardır. Ayrıca Türkiye’deki halk kütüphanelerinde, personel, koleksiyon, bütçe gibi unsurlarda yeterli standartlaşmanın sağlanmadan hizmet sunulması, hizmetlerin niteliği açısından farklılaşmalara neden olmaktadır. Kütüphanecilerin ağırlıklı olarak teknik işlerle ilgilenmek durumunda kalmaları halkla ilişkiler faaliyetlerine zaman ayırmalarını engellemektedir.
  8. Kütüphanelerde halkla ilişkilerden doğrudan sorumlu personel bulunmamakta, faaliyetlere kütüphane yöneticisi karar vermekte ve uygulanmasını sağlamaktadır. Halbuki halkla ilişkiler faaliyetleri için ayrıca personele gereksinim duyulmaktadır.  Kütüphane personelinin halkla ilişkiler konusunda bilgi ve beceri eksikliği bulunmakta ve bu açıdan bilgi ve beceri kazandırılması beklenmektedir. Kütüphane personelinin kişisel olarak sergilediği halkla ilişkiler çabaları, genelde kişisel olarak iletişim kurma çabası ile sınırlı kalmaktadır. Ayrıca kütüphanelerde halkla ilişkiler programlarını uygulayabilmek için bağlı olunan birimlerin desteğine de gereksinim duyulmaktadır.
  9. Araştırmamıza dâhil olan kütüphanelerin kullanıcıları büyük ölçüde öğrenciler ile ev kadınlarıdır. Kütüphanelerin okullara yakın bölgelerde kurulmuş olmaları öğrencilerin kütüphaneye rahat ulaşmasını sağlamakta, yetişkin okuyucuların gelmesini ise olumsuz etkilemektedir. Binalar hem kütüphane hizmetleri, hem kültürel etkinlikler, hem de bina dışı ve içinde bulunması gereken işaret levhaları ile yönlendirme tabelaları açısından yetersiz; temizlik ve düzen gibi unsurlara göre ise yeterli görülmektedir.
  10. Kütüphanelerde büyük çoğunlukla milli bayramlar ile belirli gün ve haftalara ilişkin konularda, çoğunlukla bilgilendirme toplantısı, sergi, söyleşi, kitap okuma saati ve kütüphaneyi tanıtıcı oryantasyon gibi kültürel etkinlikler yapmaktadırlar.
  11. Kütüphanelerin web sayfaları yoktur.
  12. Bürokratik yapı da halkla ilişkiler faaliyetlerini olumsuz etkilemektedir.

Çalışmada elde edilen sonuçlara dayanarak bazı öneriler getirilmiştir:

  1. Kütüphaneler büyüklüklerine ve bütçelerine uygun olarak sistematik halkla ilişkiler programları geliştirilmelidir. Uygulamalarda etkili olabilecek halkla ilişkiler yöntemleri ve araçları kullanılmalıdırlar. Ayrıca kütüphane personeli kişisel olarak halkla ilişkilere yönelik çabalar sarfetmelidir. Kütüphane yöneticileri ise yerel dergi, gazete gibi yayın organlarına kütüphaneyi tanıtıcı yazılar yazmalı, radyo ve televizyonda söyleşiler yapmak için imkânları araştırmalıdırlar. Halk kütüphaneleri her ne kadar resmi kurum olsalar da yöneticiler ya da halkla ilişkilerden sorumlu personel basın ile doğrudan iletişim kurulabilmelidir. Bu konu olası mevzuat değişikliği tasarılarında göz önüne alınmalıdır. Kütüphanelerde milli bayramlar ile belirli gün ve haftaların yan sıra kullanıcıların ilgisini çekebilecek konularda kültürel etkinlikler gerçekleştirilmelidir. Etkinlikler tamamlandıktan sonra durum değerlendirilmesi yapılmalıdır.
  2. Kütüphane yöneticileri mevcut ve potansiyel kullanıcı gruplarını kütüphanenin hedefleri ve hizmetleri konusunda bilgilendirmek, gerçekleştirilen çalışmaların nasıl yansıdığını öğrenebilmek için araştırmalar yapmalıdır. Bu araştırmalarda personel izlenimleri, yüzyüze iletişim ile elde edilen veriler ve istatistiklerinin yanı sıra anketler de kullanılabilir.
  3. Kütüphanelerde halkla ilişkilerden doğrudan sorumlu personel görevlendirilmelidir. Bu personelin hizmet içi eğitimle yetiştirilebileceği gibi memur alımlarında halkla ilişkiler mezunlarına kontenjan ayrılması şeklinde sağlanması da yapılabilir. Kütüphanecilerin teknik ve idari iş yükleri azaltılarak asli görevleri olan okuyucu hizmetlerine yönelik faaliyetlere daha çok zaman ayırabilmeleri sağlanmalıdır. Bu nedenle kütüphanelerde görev yapan kütüphanecilerin iş tanımlarının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
  4. Kütüphane personeline halkla ilişkiler konusunda hizmet içi eğitim verilerek halkla ilişkişlerin önemi anlatılmalı ve bu alandaki temel bilgi ve beceriler kazandırılmalıdır.
  5. Kültür ve Turizm Bakanlığı kütüphanelerden birinci derecede sorumlu kurum olarak halkla ilişkiler konusunda sistematik ve etkin destek vermelidir.
  6. Her kütüphanenin kendine ait bir web sitesi/sayfası olmalı, içerik ve tasarıma özen gösterilmelidir.
  7. Halk kütüphanelerinin bütçesinde halkla ilişkiler faaliyetleri için bir pay ayrılmalıdır.
  8. Yeni kütüphane binaları planlanırken kültürel etkinlikler düşünülmeli, fiziksel alanlar ve her türlü yönlendirme levhası, tabela ve işaretlerdeki eksiklikler tamamlanıp, bina içi ve dışındaki gerekli yerlere yerleştirilmelidir.
  9. Kütüphanelerdeki hedef gruplarla ilgili olarak öğrenciler ve ev kadınları dışında, özellikle toplumdaki hassas gruplar şeklinde adlandırılan tutuklular, hastalar, bakımevindeki yaşlılara yönelik çalışmalar da yapmalıdırlar.
  10. Koleksiyonunun zenginleştirilmesi ve güncelleştirilmesi, hedef grupların kütüphaneyi kaynaklar açısından yeterli bulmasını sağlayacak, bu durum da gerçekleştirilen halkla ilişkiler çalışmalarının olumlu sonuçlanmasına etki edecektir.
  11. Kütüphane yöneticileri bölgelerindeki sivil toplum kuruluşları, kamu kuruluşları, yerel medya ile sürekli irtibat halinde olmalı ve iyi ilişkiler geliştirmelidir. Ayrıca maddi destek alabilecekleri kişilerle görüşmeler yaparak bu kişilerin ilgisini kütüphaneye çekmeye gayret etmelidirler.

Kaynakça

Budak, G. ve Budak, G. (2004). Halkla ilişkiler: Davranışsal bir yaklaşım (4. bs). İzmir: Barış Yayınları.

Erdoğan, İ. (2006). Teori ve pratikte halkla ilişkiler. Ankara: ERK.

Fındık, E. (1988a).  Kütüphanecilikte halkla ilişkiler. Türk Kütüphaneciliği. 2(2), 69-73.

Fındık, E. (1988b). Halk kütüphaneleri ve halkla ilişkiler. Türk Kütüphaneciliği. 2(3), 99-102.

Guinchat, C. ve Menou, M.  (1990). Bilgi ve dokümantasyon çalişma tekniklerine genel giriş.     (S. Taner, Çev.). Ankara: Kültür Bakanlığı.

Karadeniz, Ş. (2008). Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisindeki halk kütüphanelerinde halkla ilişkiler incelemesi. Yayınlanmamış uzmanlık tezi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara

Kazancı, M. (1972). Halkla ilişkiler ve idari danişma merkezleri. Amme İdaresi Dergisi, 5(2).

Kültür Bakanlığı. (1981). Kütüphanelerde Eğitici ve Kültürel Faaliyetler Yönetmeliği. T.C Resmi Gazete, 21.09.1981, sayı: 17465

Kültür Bakanlığı.  (1982, 3 Nisan). Kütüphane Haftası Kutlama Yönetmeliği. T.C Resmi Gazete,  s. 17625.

Kültür ve Turizm Bakanlığı. (2008). Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü teşkilat yapısı. 15.02.2008 tarihinde http://www.kygm.gov.tr adresinden erişilmiştir.

Ohio Library Council. (2003-2007). Marketing the library. 11.01.2008 tarihinde http://www.olc.org adresinden erişilmiştir.

Okay, A. ve Okay, A. (2005). Halkla ilişkiler: Kuram strateji ve uygulamaları. İstanbul: Der yayınları.

Savard, R. (1996). Kütüphaneciler ve pazarlama: Belirsizlikler taşıyan bir ilişki. Ankara: Türk Kütüphaneciliği, 10(4), 384-395.

Sezer, B.U. (1983). Halkla ilişkiler: Bir değerlendirme. Amme İdaresi Dergisi. 16(3).

Tengilimoğlu, D. ve Öztürk, Y. (2004). İşletmelerde halkla ilişkiler. Ankara: Seçkin.

Texas Library Association. (2008). Public relations. 11.01.2008 tarihinde http://www.txla.org adresinden erişilmiştir.

Tortop, N. (1990). Halkla ilişkiler. Ankara: Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Matbası.

Wolfe, L.A. (2005). Library public relations, promotions and communications (how to do it manuals for librarians). (2.bs.). NewYork,London:Neal-Schuman Publishers.

Yılmaz, E. (1996). Kütüphanelerde halkla ilişkiler ve kitle iletişim araçları. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.

 


*    Bu makale Şenol Karadeniz’in Kültür ve Turizm Bakanlığı Uzmanlık Tezi’ne (Karadeniz, 2008) dayanmaktadır.

[2] Kültürel Faaliyetler ve Halkla İlişkiler Şubesi’nden 10 Ocak 2008 tarihinde alınan bilgi.

DİKİZLEME GÜNLÜĞÜ

Yayınlandı: 19 Eylül 2013 / Uncategorized

hal

Niedzviecki, Hal

Dikizleme Günlüğü. Kendimizi ve komşularımızı dikizlemeyi niçin bu kadar sevdik? İstanbul: Ayrıntı, 2010. 304s. ISBN: 978-975-539-570-8

Dikizleme Günlüğü. Kendimizi ve komşularımızı dikizlemeyi niçin bu kadar sevdik? adlı eser, 2010 yılında Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlanmıştır.

Eserin yazarı Hal Niedzviecki, 1971 yılında, Ontario, Kanada’da doğmuştur. Lisans eğitimini Toronto Üniversite’sinde, yüksek lisans eğitimini ise Bard College’da tamamlamıştır. Bölgesel ve ulusal birçok dergi ve gazetede yazılar yazan Niedzviecki’nin roman, deneme, antoloji türlerinde yayınlanmış kitapları bulunmaktadır.

Yazar kitabını: Dikizleme kültürüne giriş; Nasıl röntgenci olunur?; Gerçeklik karmaşası: Mahremiyet ve gizli kamera; Mührü açmak: Dedikodu, çalıntı bilgi ve dikizlemenin cazibesi; Peşimizdeki dedektifleri takip etme: Dikizlemenin altın çağında komşuluk; Kaleden firar: Röntgencilik çağında mahremiyet; Geleceğin dikizleme algısı: Neden kimse partime gelmedi ki? ve Diğer açık uçlu sonuçlar adlı bölümlere ayırmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde, Webster’s New World Dictionary and Thesaurus editörlerince yılın buluşu seçilen “abartılı paylaşım” tamlamasının aslında bir kültürel değişimin ifadesi olduğunu belirterek başladığı kitabında Niedzviecki, günümüz iletişim araçları ve sosyal paylaşım ağlarının hayatımızı nasıl kapladığını anlatıyor. Yazar internetle birlikte hayatımıza giren kendimizi gönüllü olarak ifşa etme alışkanlığına eleştirel bir bakış getiriyor.

Peki nasıl bir kültürel değişim yaşanmakta? Niedzviecki bu değişimi, teknolojinin değişimiyle birlikte önceleri, masum bir biçimde başlayan ama zamanla endişelenilmesi gereken bir boyuta ulaşan, kişinin hem oyuncuya hem de bir nesneye dönüştüğü, olumsuzluklarına rağmen inanılmaz bir çekiciliğe sahip olan, insanoğlunun kendini aniden içinde buluverdiği “Dikizleme Kültürü Çağı” diye ifade ediyor. Bu çağda, kaynağın güvenilir olması, görülenin gerçek kabul edilmesi için hiçbir zaman bir önkoşul değil. Bir bilgiyi gerçek kılan şey, kaç insanın o bilgiye link verdiğine, bilgisayarına indirdiğine ya da paylaştığına yani bilginin ne kadar dağıldığına bağlı olarak değişkenlik gösteriyor.

Teknolojinin sağladığı olanaklar ile yaşantıların başkalarına sunulduğu dikizleme çağında, Niedzviecki, insanın hem başkaları hakkında her şeyi bilmek istediğini hem de kendi hakkındaki her şeyin başkalarınca bilinmesini istediğini, böylece hayatını yaygın medyanın dolaşım ağına sokan sıradan insanların sayısı ile bu sıradan insanların hayatını okuyan diğer sıradan insanların sayısının her geçen gün çığ gibi arttığını ifade ediyor. İnsanın kendi hayatının her anını kaydetmeye ve paylaşmaya başladığı bu çağda teknolojinin gereksinim duyulan araçlar için tam bir mühimmat deposu olarak imdada yetiştiğini ileri sürüyor.

Sanatın belgesellere, belgesellerin de reality şovlara dönüştüğünü, televizyonun ise artık hayatın ta kendisi olduğunu söyleyerek, dikizleme kültürünün televizyonu, interneti, belgeselleri, sanatsal etkinlikleri kapsamış bulunduğunu ifade ediyor. Realty showların yaratıcılarının, bir süreliğine bu showlarda yer alıp yok olan katılımcılarının, sosyal paylaşım sitelerinin kurucularının  ve konu üzerine araştırma yapan bilim adamlarının görüşlerini de aktararak  bize geniş bir bakış açısı sunuyor. Ödüllü alman sanatçı Greger Scneider’in ölmek üzere olan bir adamı sergilemesini, kendi hayatını filme almak adına gününün 24 saatini internette yayınlayan Justin Kan adlı genci, evlilik yaşamının en mahrem noktalarını blogunda yayınlayan Padme takma adlı orta yaşlı ev kadınını, YouTube, Myspace, Facebook, Twitter gibi sosyal ağları, MOBESE kameralarını, casus yazılımları vb.örnek olarak gösteriyor.

Niedzviecki, insanın kendisini izlenir kıldığında, birey olabilme bilincine eriştiğini çünkü nihayetinde insan olan bireyin herkes gibi başkalarına ihtiyaç duyduğunu söylüyor. Ancak bu bağlamda Niedzviecki’nin birkaç uyarısı var: Sosyal medya, “dikizleme kültürü” ve “abartılı paylaşım”, anlamlı ilişkiler kurmaya ayrılacak zamanı çalıyor, yüz yüze gelmenin önünü kolaylıkla tıkayabiliyor. Yazara göre bağımlılık yaratan dikizlemeye bir kez başladığında vazgeçilemiyor. Çünkü insanın özel anları kamuya duyurulabilir biçime dönüşünce bir noktadan sonra unutuluyor.

Ve Niedzviecki, bizlere şu soruyu soruyor; nereye kadar?…

KIRMIZI DENİZ

Yayınlandı: 19 Eylül 2013 / Öykü Kitapları

Kirmizi-Deniz

Beni bir el bulmalıydı. Bir çocuk eli. Ürkek. Küçücük elleri güçsüz. Acıtmadan canımı, kanadımı okşamalıydı. Yaralarımı
tımar eyleyip, beni gökyüzüne salmalıydı.
Yaralıyım. Kanadım mı kırık yoksa bir kör sapana mı kurbanım, bilinmez.
Kara bir haber gibi gelip yüreğimi dağladığında…
Sendeledim önce. Sonra. Kızardı gözümün akı. Üzerinde süzüldüğüm denizdi, kızılladı. Her bir dalga birer kırmızı
kiremit. Ya da kan. Sızım sızımdım. Yönsüzdüm.
Yorgundum da. Yüreğim titremişti, yaslı gövdem bir kırık kiremidin üzerine düştüğünde. Öldüm, sanmıştım.

İlk öykü kitabım “Kırmızı Deniz” 2009 yılında Phoenix Yayınevi tarafından yayınlandı. Kâh Doğu Karadeniz’in kırsalında kâh metropollerde geçen 13 öyküden oluşuyor. İlk kitabım olan Kırmızı Deniz’de, ağırlıklı olarak yaşadıklarımı belgeleme arzusu duydum. Çocukluk, aile, mahalle, öğrencilik, iş hayatı, çeşitli şehir ve mekânlar, öykülerimin gerçeklik katmanını oluşturdu. Genelde birey merkezli anlatım kullandım. Derin psikolojik tahlillere girmeyi ise gerekli bulmadım. Genelde nostaljik ama keyif veren metinler çıktı ortaya.