‘Belediye ve kütüphaneler’ Kategorisi için Arşiv

“Türkiye’de Belediye Kütüphaneleri ve Kent Arşivleri için Yönetmelik Taslakları ve Stratejik İlkeler Önerisi”  adlı kitabımız basılı ve elektronik formda yayımlanmıştır. Çalışmada genel stratejik ilkeler dışında hem kütüphaneler hem de kent arşivleri için ayrı ayrı yönetmelik taslakları hazırlanmıştır. Kütüphane ve arşiv hizmetlerinde belediyelerin Türkiye’de bu alana istisnaları dışında yeni yeni girdiği göz önüne alındığında, bu stratejik ilkeler ile yönetmelik önerileri çalışmasının önemli bir gereksinimi karşılayacağı düşünülmektedir.

Çalışmanın yayımlanması konusunda büyük destek veren Bursa Nilüfer Belediye Başkanlığı ile Kütüphane Müdürlüğüne teşekkür ederiz.

Yılmaz, B., Karadeniz, Ş., Ekici, S. ve Kutlu, O. (2018). Türkiye’de belediye kütüphaneleri ve kent arşivleri için yönetmelik taslakları ve stratejik ilkeler önerisi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü.

    

Creating Coworking Spaces in Public Libraries in the 21st Century

21. yüzyılın halk kütüphaneleri nasıl olmalı? sorusu kafamı yakıcı bir biçimde meşgul ederken, Mehmet Tez’in Milliyet Gazetesi’nde yer alan ufuk açıcı yazısı kütüphanelerin fiziki mekân bağlamında yeni bir işlevinin daha olabileceğine yönelik ipuçları sundu bana.

Son yıllarda ofis ortamında yaşanan radikal dönüşümlere değinen Tez (2017) şöyle diyordu yazısında: “…Başta plazalar cazipti. Ardından butik ofisler geldi. Butik butik takılmak da kasınca bu sefer ‘bilgisayarım neredeyse ofisim orası’ furyası başladı. Şezlongtan çalışmanın nimetlerini anlatan yazılar dergileri, hafta sonu eklerini doldurdu. Ama hayat durmaz. Hep yenilik ister. O da sıkmaya başladı. İmdada kafeler yetişti. Kafeden çalışma, kafede kitap yazma, kafede toplantı yapma, kafede brain storming dönemi geldi. Fakat kafelerin de trend eğrisi inişe geçince plazadan şezlonga, oradan kafede prizin yanındaki masaya çökmüş insanlar ‘ya aslında kendimize ait ufak bir yerimiz olaydı iyiydi’ demeye başladılar. Ancak bu trend yolculuğu ve üçüncü nesil mekanlar emlak fiyatlarını artırmıştı. Çıktığınız ofise giremiyordunuz. Mantık ve şartlar ‘bir araya gelelim’ dedirtti. Bir arada olalım, herkes kendi işini yapsın ortak ofis tutalım. Sıradan vatandaş bunu daha düşünürken girişimciler açığı gördü işe el attı. Paylaşımlı ofisler belirdi. Üstelik bu kiralık ofisler plazalardaydı…”

Coworking olarak adlandırılan yeni nesil ofis paylaşım modeli, masaların günlük, haftalık veya aylık olarak kiralanabileceği, esnek, paylaşımlı çalışma ortamlarında, birbirinin yanında çalışma pratiği anlamına gelmekte (Seo, Lysiankova, Ock ve Chun, 2017, s.1). Bu tür bir iş ve çalışma mekânı yeni bir olgu olduğu için literatürde kavramın farklı açılardan ele alındığı görülmekte. Ortak bir tanım verecek olursak coworking farklı alanların çeşitli profesyonelleri tarafından kullanılan/paylaşılan işyerleri ya da işyeri paylaşımıdır. Fuzi’ye göre (2016, s.4) Coworking sadece fiziksel bir mekânı paylaşmak değildir. Aynı değerleri paylaşan ve sinerji yaratmanın keyfini yaşayan, benzer insanlardan oluşan (serbest çalışanlar, girişimciler, yeni teşebbüslerden ve küçük şirketlerden oluşan) bir topluluk oluşturmakla ilgilidir. Ticari kaygıları görmezden gelebilirsek eğer, coworking mekânlarının topluluk temelli bir yaklaşımın teşvik edilmesi için geliştirildiğini ileri sürebiliriz.

Tez (2017), 2010’da piyasaya sunulduğundan beri pazara hakim durumda olan WeWork adlı girişimi örnek olarak gösteriyor: Fransa’daki WeWork, eskiden Fransa’nın en büyük nükleer enerji santralinin bulunduğu devasa binada çalışma alanları yaratmış. Şirketin değeri 20 milyar dolarmış. Çalışanlara lojistik destek dışında -ki bu sadece hızlı internet değil, mesela burada pek çok yerde olmayan 3D yazıcı var- kültürel etkinlikler muhtelif içeriklerde seminerler de organize ediyormuş”.

Ortak ofislerin düşük kira maliyeti, ofis ekipmanlarından uygun fiyattan yararlanmak, kullanım esnekliği, networking, modern çalışma mekânları ve mentörlük Coworking’in avantajlarıyken; daha az kontrol, boş mekân yetersizliği, gizlilik, veri depolama ve şirketin imajı dezavantajları olarak ortaya çıkmaktadır. En önemlisi de sizin sosyal ve kişisel özelliklerinizin ortak mekanlarda işbirliği yapmaya yatkın olmadığı durumlarda sorun yaşama olasılığı yükselmektedir (Yalçın, 2017)

Tez’in (2017) de sorduğu gibi ücretler konunun en önemli yanı: “Peki bu ofislerden bir sürü olsa ve para vermesek, bedava olsa. Nasıl olur?” Yazıdan Kadıköy Belediyesi’nin, İDEA adlı bir coworking mekânı açtığını da öğreniyoruz. Dolayısıyla sadece özel girişimcilerin değil yerel yönetimlerin de alandaki gereksinimi görüp kamu yararına yeni bir hizmet çeşidi sunma arayışında olduğu anlaşılıyor.

Peki, soru şu? Yerel yönetimler gibi kamu yararı gözeten ancak ticari rakipleri karşısında en büyük avantajı hizmetlerini ücretsiz sunmak olan halk kütüphaneleri, 21 yüzyılda tıpkı makerspace’ler gibi bireysel girişimcilere coworking mekânları sunarak toplumsal bir değer yaratamazlar mı?

21.yüzyılın halk kütüphaneleri nasıl olacak sorusuna kafa yoran akademisyenlerin ve uygulamacıların hemfikir oldukları konulardan biri de halk kütüphanelerinin hem fiziki hem de sanal ortamlar yaratarak insanlar arasında bağlantı (connection) sağlayacaklarıdır. Örneğin Davey (2013, s.3) halk kütüphanesini tanımlayan temel bileşenlerden birinin hem fiziksel hem de sanal olarak keyifli ve kullanımı kolay, güvenli, yaratıcı bir topluluk mekânı olduğunu söylemektedir.  Lison (2016, s.7) halk kütüphanelerinin vatandaşlara açık, otoriter olmayan ve ticari olmayan kamusal kültürel mekanlar olduğunu ve birçok kişi için halk kütüphanelerinin ikinci bir oturma odası haline geldiğini ifade etmektedir. Noh (2015, s.792-795) Kütüphane 4.0 modellerini anlatırken sonsuz yaratım mekânından bahsetmektedir. Sonsuz yaratım mekânı olarak kütüphane insanların bir araya geldiği ve bazı teknolojilerle yeni şeyler yarattığı bir alandır. Levien (2012, s.19) ise halk kütüphanelerinin karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelmek için bazı stratejik tercihler yapmak zorunda kalacakları ifade etmiştir. Bunlardan biri de bireyden, topluluk kütüphanelerine uzanan yeni bir boyuttur. Bu boyutta tamamen topluluğa odaklanacak olan halk kütüphanesi, topluluk grupları için çalışma ve toplantı mekânları sağlayacaktır. Görüldüğü üzere 21. Yüzyılda topluluklar için mekân sağlamak kütüphanelere verilen önemli bir işlevdir.

Halk kütüphanelerinin kütüphaneyi buluşma yeri, öğrenme ve kültür arenası olarak vurgulayan bir boyuta sahip olduğu ve bu perspektiften ele alındığında halk kütüphaneler için fiziksel mekânların özellikle önemli olduğu ulusal halk kütüphanesi politika metinlerinde de vurgulamıştır (Norwegian Ministry of Culture, 2010, s.15; The Netherlands Institute for Public Libraries, 2014, s.16). Yeni Zelanda halk kütüphaneleri strateji belgesinde kütüphaneler bilgiyi arama ve bulma platformu, bilginin tüketimi yeri, sadece kütüphane, derme barındıran bir yer iken geleceğin bilgi toplumunda yaratım ve yenileşim platformu, yeni bilgi yaratım yeri, çok amaçlı bir tesis ve insanların buluştukları bir yer olarak görülmektedir (Local Government New Zealand, 2012, s.31)

Geleceğin kütüphanesinin insanların yarattığı, öğrendiği, keşfedip paylaştığı bir yer olacağı düşünülmektedir. Dolayısıyla verilen bir hizmetten yerel halkın tasarımına ve sunumuna daha aktif ve katılımlı olduğu bir topluluğa dönüşümü görebiliriz. Kütüphaneler birbirine bağlı kişi topluluk ve kuruluşlar olarak kabul edilecektir. İnsanlar birbirleriyle daha fazla şeyler yapmak için kütüphaneler kullanıyor olacak ve bu etkinlikler fiziksel ve sanal mekânlar arasında geçecektir. Toplulukları veya işletmeleri için yeni içerik oluşturuyor, sohbet ediyor ve kendi çıkarları doğrultusunda yeni teknolojiler kullanıyor olacaklar. Kütüphanelerde çalışanların basit işlemlerde daha az meşgul olmaları ve kütüphane mekânlarını ve yeni etkinlikler için kaynakları kullanmada insanları ve kuruluşları bir araya getirmesinde daha fazla yer almaları gerekmektedir (Davey, 2013, s.11);

21.yüzyılda bilgi toplumu bağlamında halk kütüphanelerinin ekonomik yaşama sağlayacağı katkıların halk kütüphanelerinin geleceğini belirleyeceğini söyleyebiliriz. Neden bu katkılardan biri Coworking mekânları yaratarak girişimcilere destek vermek olmasın? Wiley (2016, s.34) 2018 yılına kadar bir milyondan fazla kişinin ortak bir mekânda iş yapacağını belirtmektedir. bilgi toplumunda halk kütüphaneleri işsizler için de destek sunacaktır. Line (1997, s.75) büyük ölçekli işsizlikten kaynaklanan toplumsal zarar ile zengin ile yoksul arasındaki farkın genişlemesinin ekonomileri istikrarsızlaştırabileceğini, bunun sonucunda halk kütüphanelerinin müşterilerine güvenli limanlar olarak hizmet edebileceğini ifade etmektedir. Kullanıcı grupları daha çok işsizlerden oluşmaya başlayabilir. Sadece iş bulamayanların değil iyi eğitimli olup erken emekli olanlar da yeteneklerini kullanma, güncelleme ve yeni beceriler öğrenme yollarını arayacaklar. Ayrıca Levien’e göre (2012, ss.18-19) küçük veya büyük gruplar için buluşma yerleri sunan halk kütüphaneleri değerli bir fiziki altyapıyı temsil etmektedir. Ayrıca ticari rakipleri bir bedel karşılığında hizmet verirken, halk kütüphaneleri müşterilerine ücretsiz hizmetler sunmaktadır. Son olarak kütüphanelerin bugüne kadar elde ettiği bir avantaj, tüm bilgi, eğitim ve eğlence işlevlerini bir pakete birleştirmeleridir.

Sonuç olarak halk kütüphaneleri tıpkı 19. ve 20 yüzyıllarda olduğu gibi 21. yüzyılda da toplumsal gereksinimleri karşıladığı müddetçe var olmaya devam edecektir. Gittikçe bireyselleşen bir toplumda, kütüphane bir buluşma yeri sunmaktadır. Yani gereksinimler bilgiden sosyo-kültürel hizmetlere doğru evrilmektedir. Hollanda Halk Kütüphaneleri Enstitüsü’nün belirttiği gibi “Ne de olsa, sosyo-kültürel bir buluşma yeri olmadan bilgi geliştirilemez” (The Netherlands Institute for Public Libraries, 2014, s.16).

Dolayısıyla 21.yüzyıl halk kütüphaneleri için coworking mekânı sağlamak; ekonomik değer yaratımına katkı ile insanlar için toplumsal bağlantı noktası ve üçüncü mekan oluşturma bağlamında yeni bir işlev olarak değerlendirilmelidir.

Yararlanılan kaynaklar

Anita Fuzi, A. (2016). Coworking spaces in the entrepreneurial landscape of an economically challenged region. Yayınlanmamış doktora tezi. Cardiff, UK: Cardiff Metropolitan University Cardiff School of Management.

Davey, A. (2013). The library of the future. London: Arts Council England. Erişim adresi: http://www.artscouncil.org.uk/sites/default/files/download-file/The%20library%20of%20the%20future.pdf

Levien, R. E. (2011). Confronting the future: strategic visions for the 21st century public libraries. Washington, D.C.: ALA Office for Information Technology Policy. Erişim adresi: http://www.ala.org/advocacy/sites/ala.org.advocacy/files/content/advleg/pp/pub/policy/confronting_the_futu.pdf

Line, M. B., (1997). The public library in the future: A British reaction to buildings, books, and bytes. Library Trends, 46 (1), 68-82. Erişim adresi: http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.224.7852&rep=rep1&type=pdf

Lison, B. (2016). The new role of public libraries in local communities. Research for  CULT committee: public libraries – their new role (Workshop documentation). Brussels: European Parliament’s Committee on Culture and Education içinde. (1-48). Erişim adresi: http://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/STUD/2016/585882/IPOL_STU(2016)585882_EN.pdf

Local Government New Zealand. (2012). Public libraries of New Zealand: a strategic framework 2012 – 2017. Erişim adresi: https://lianza.org.nz/public-libraries-strategic-framework-2012-2017

Noh, Y. (2015). Imagining library 4.0: creating a model for future libraries. The Journal of Academic Librarianship, 41, 786–797.

Norwegian Ministry of Culture. (2010). Libraries: knowledge commons, meeting place and cultural arena in a digital age. Erişim adresi: http://www.bibliotheksportal.de/fileadmin/user_upload/content/bibliotheken/international/stmLibrariespdf.pdf

Seo, J., Lysiankova, L., Ock, Y.S, ve Chun, D. (2017). Priorities of coworking space operation based on comparison of the hosts and users’ perspectives. Sustainability, 9, 1494, 1.-10. doi:10.3390/su9081494.

Tez, M. (2017). Kadıköy’ün “coworking” mekanı. Erişim adresi: http://www.milliyet.com.tr/kadikoy-un-coworking-mekani/mehmet-tez/pazar/yazardetay/19.11.2017/2557331/default.htm

Yalçın, F. E. (2017). 12 maddede ortak çalışma coworking. Erişim adresi:http://startuphukuku.com/12-maddede-ortak-calisma-co-working/

The Netherlands Institute for Public Libraries. (2014). Library of the future: hub for knowledge, contact and culture. The Hague: The Netherlands Institute for Public Libraries. Erişim adresi: https://www.kb.nl/sites/default/files/library_of_the_future_12082014_def.pdf

Wiley, M. (2016). There’s a coworking space for everyone. Entrepreneur, 12, 16, 34-35.

Milli Kütüphanemizin salonlarından yararlanmak isteyen öğrencilerin  karşılaştığı yoğunluk, kütüphanecilik camiasında en çok gündeme gelen, biz kütüphanecilere en çok şikayet edilen ve Milli Kütüphane yöneticilerimizin ise kamuoyuna en çok açıklama yapmak zorunda kaldıkları konulardan biri.

Milli Kütüphaneler bir ülkede yayınlanan kültür ürünlerini eksiksiz derleyip gelecek kuşaklara kültür mirası olarak taşıyabilmek amacıyla kurulmuş, tıpkı devlet arşivleri gibi son derece özel kurumlardır. Bu nedenle hizmet ilkeleri üniversite, okul veya halk kütüphanelerinden farklıdır. Nasıl ki bir öğrenci ders çalışmak için devlet arşivlerine serbestçe giremiyorsa Milli Kütüphane’nin de benzer kuralları vardır. Örneğin Fransız Milli Kütüphanesi’nde araştırma yapmak için 3 ay öncesinden randevu almak gerektiği söylenmekte.

Milli Kütüphanemiz en başta ulusal ve her şeyden önce bir araştırma kütüphanesidir. Buna rağmen toplumumuzun gereksinimleri gözönüne alınarak, hizmet kuralları zamanla öğrenciler lehine biraz esnetilmiş. Ancak okuyucu salonlarının, özellikle bazı sınavlar öncesinde, okuyucu taleplerini karşılamakta zorlanması nedeniyle akademik çalışma yapanların sıkıntı yaşamaması için de tedbirler alınmıştır.

Aslında temel sorun her gruptaki öğrencilerin özellikle ders çalışabilecekleri, aydınlık, sıcak, sessiz ve güvenli, internet erişimi olan mekanların şehirdeki yetersizliğidir. Sadece öğrencilerin ders çalışabilecekleri bu tür mekanları sağlamak, açıkçası, doğrudan kütüphanelerin görevi de değildir. Ama yine de biz kütüphaneciler, kapsamında bilgi-bilgilenme olan her tür gereksinimi karşılayabilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Diğer bir sorun okul kütüphanelerinin, üniversite kütüphanelerinin ve halk kütüphanelerinin gereksinim karşısında yetersiz kalması. Dolayısıyla bu durum Ankara’daki kullanıcıları, zorunlu olarak geniş okuma salonlarına sahip olan Milli Kütüphane’ye yönlendirmekte.

Özet olarak, Milli Kütüphanemiz bütün dünyada olduğu gibi, sadece araştırmacılara hizmet vermelidir elbette. Ancak şehirdeki diğer kütüphane türleri, özellikle ders çalışma alanları açısından yetersiz kaldığı için, Milli Kütüphane araştırmacıların yanı sıra öğrencilerin de taleplerine yanıt vermeye çalışıyor. Yoğunluk ondan kaynaklanıyor.

Özellikle büyükşehirlerdeki halk ve okul kütüphanesi sayısının -uygun büyüklükte fiziki mekanlara sahip olmak kaydıyla- çoğaltılması öğrencilere alternatif mekanlar sağlayacaktır. Ancak bina, personel, bütçe, koleksiyon gibi bütün unsurları tam, yeni bir kütüphane kurmanın ne denli güç bir süreç gerektirdiği bilinen bir gerçektir. Bunun yerine sorunun çözümünü öncelikle yerel yönetimlerde aramalıyız diye düşünüyorum.

Belediyeler, sosyal belediyecilik anlayışı çerçevesinde eğitim, sanat, kültür gibi üst yapı kuruluşlarına geçmiş yıllara oranla daha çok destek vermeye başladılar. Belediye kütüphaneleri, kent arşivleri, bilgi evleri kuruluyor. O halde belediyeler kendi yörelerindeki öğrencilerin ders çalışma gereksinimlerini karşılayacak, uygun fiziki özelliklere sahip mekanlar oluşturabilirler. Belki belediyeler için bu, vatandaşa sunulan yeni bir hizmet türü haline bile gelebilir.